Bursa Karagöz Müzesi

Bursa’da gezilecek yerlerin başında gelenlerden biri de Karagöz Evi Müzesi. Çekirge semtinde yer alan bu müze aslında eski bir trafo binasıymış. 2007 senesinde Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından müzeye dönüştürüldüğünden beri ise içerisinde hem Karagöz – Hacivat’ın başını çektiği gölge oyununa dair detaylar anlatılıyor, hem de haftada bir gün müzenin alt katında yer alan ufak sahnede gölge oyunu sergileniyor.

Karagöz Müzesi’nin hemen karşısında Bursa’nın kültürel simgesi olan Karagöz Anıtı yer alıyor. Bursa’nın en eski mezarlığı olduğu düşünülen Yoğurtlu Baba Dergahı’nda yer alan kabrin Karagöz’e ait olduğu düşünülüyor. Bu nedenle de 1950’de burası anıt mezara dönüştürülerek arkasına Şeyh Küsteri, Karagöz ve Hacivat’ı temsilen üç mezar taşı eklenmiş. Buraya da Karagöz ve Hacivat’ın çiniden rölyefleri işlenmiş. Aslında eski trafo binası 1997’de ilk olarak sanat merkezine dönüştürülmüş, daha sonra anıtın karşısında yer aldığı için Karagöz Müzesi olarak yeniden düzenlenmiş.Müze girişinde çok güzel bir hatıra panosu var. Biz tabii vakit kaybetmeden hemen burada birer fotoğraf çektirip müzeye doğru ilerliyoruz.

Müzede bizi müze sorumlusu Osman Bey karşılıyor. Osman Bey aynı zamanda gölge oyunu sanatçısı.
Müzenin içinde iki ana galeri yer alıyor. İlk galeride daha çok gölge oyunu ve tarihçesi anlatılıp Karagöz oyunu tasvirleri sergileniyor. Karagöz ve Hacivat gibi gölge oyununun diğer karakterleri de detaylıca anlatılıyor.

İkinci galeride, daha doğrusu tasvir yapım atölyesinde ise gölge oyununda kullanılan karakterlerin deri malzemeden nasıl oluşturulduğu anlatılıyor ve Şinasi Çelikkol gibi ünlü gölge oyunu ustalarının özel koleksiyonlarına yer veriliyor.

Bunun yanı sıra ayrı bir alanda da her sene düzenlenen kukla festivaline katılan ülkelerin müzeye hediye ettikleri kendi ülkelerine ait kuklalar sergileniyor.

Türkiye’nin tek Karagöz müzesi olan bina, tek başına bu değerli sanatı korumaya ve yeni nesillere aktarmaya çalışıyor.
Gelelim Karagöz ve Hacivat’ın hikayesine… Bursa denince akla ilk gelen karakterlerden olan Karagöz ve Hacivat’ın 14. Yüzyılda Orhan Gazi döneminde yaşadıkları rivayet edilmekte.

Hikayeye göre Karagöz ve Hacivat, Ulu Cami’nin yanında yer alan Orhan Gazi Camii’nin yapımı sırasında orada çalışan ve ilk olarak bu iş vasıtasıyla birbiriyle tanışan karakterlerdir. Karagöz’ün demirci, Hacivat’ın ise duvarcı ustası olduğu tahmin ediliyor. Ama bu iki karakter çalışırken sürekli birbirleriyle atıştıkları için diğer işçilerin Karagöz ve Hacivat’ın atışmalarını izlemek için işi gücü bıraktığı söyleniyor. Bu durum devrin padişahının kulağına gidince, padişah “madem işi yavaşlatıyorlar bu iki kişiyi cezalandırın” diye emir veriyor. Ardından Karagöz ve Hacivat’ın idam edildiği söylenir.
Bu iki karakteri çok seven Şeyh Küsteri ise idamları ardından 'ben bu iki kişiyi yaşatmak istiyorum' der. Herkes şaşırır. O sırada kafasındaki sarığı çıkartır ve bir perde gibi gerer. Arkasına da bir mum yakar. Ayağındaki deri çarıklarını çıkartır, ellerine geçirir ve onları perde arkasından tıpkı Karagöz ve Hacivatmış gibi seslendirmeye başlar. İşte gölge oyunu böyle başlar.

Zaman içinde çarıkların yerini deriden yapılma Karagöz ve Hacivat tasvirleri alır. “Bu tasvirler nasıl yapılıyor?” derseniz, o da yine müzede anlatılıyor. Deriler özel bir bıçak kullanılarak parçalar halinde kesiliyor. Kesilen deri parçalar kök boyalarla boyanıyor. Parçalar misina iplerle bağlanarak birbirlerine birleştiriliyor ve tasvirler son halini alıyor. Daha sonra bir kişi bu tasvirleri sahnede oynatıyor. Karagöz Hacivat oynatanlara ‘hayali’, perdeye ise ‘hayal perdesi’ deniliyor.
Müzenin alt katında yer alan salonda yaz ayları boyunca her Cumartesi saat 14:00’te gölge oyunu var. Bence mutlaka vakit bulun ve buraya gidin.

1800’lerin ortasında, nüfus mübadelesi döneminde Türkiye’de Karagöz Hacivat oynatan hayaliler de var tabii. Bunlar mübadele döneminde Yunanistan’a gidince Karagöz ve Hacivat’ı da meslek oraya götürüyorlar ve isimleri Karagösis ve Hacivatis olarak değişiyor. Onlar da bu sanatı Yunanistan’da yaşatmaya çalışıyorlar.
Ama tabii Unesco tarafından 2009’da somut olmayan dünya mirasları listesinde Karagöz ve Hacivat Türkiye adına tescillendi.

Türkiye’de 20-25 tane hayali var. Ama başarılı bir hayali olmak için her hayalinin kendi tasvirini kendi yazması, kendi oyununu kurgulaması ve seslendirmesi gerekiyor. Ve tabi bir de çırak yetiştirmesi gerekiyor.Kısacası bu  müze gölge oyununu hala yaşatmaya çalışmasıyla başlı başına takdiri hakkediyor. Hele de İstanbul’a bu kadar yakınken bir fırsat bulup gidin. Hatta Cumartesi gününe getirin ki bir gösteri de izleyebilin. Ya da her sene Kasım’ın ikinci yarısında düzenlenen kukla festivaline katılın. Unutmayın festival bu sene 18-23 Kasım 2019 tarihlerinde!

 

 

 

 

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni