En Baba Ada: Sicilya

Geçmiş kültürlerin izlerini hissederek seyahat etmek istiyorsanız, yarı boş köylerini, kasabalarını dolaşmak, kendine özgü şarabını tatmak istiyor, gastronomik bir seyahat planlıyorsanız işte Sicilya’dasınız!

“Profesyonel Tur Liderliği” konusunda kendimce belki de en hâkim olduğum coğrafya olan Sicilya’ya yapılacak yolculuklar aslında bir gezgini sadece hayallere yolculuklarla sınırlı bırakmıyor, adamın aklını başından alıyor!

Sicilya, Akdeniz’in en büyük Avrupa’nın ise dramatik öyküleri ile anılan adasıdır. İtalyan besteci Nino Rota, en duygusal şarkılarını Sicilya için yapmıştır. Mario Puzo’nun yazdığı Ford Coppola’nın beyaz perdeye aktardığı Baba II filminde Sicilya’da yaşanmış dramlar anlatılıyordu. Neden Baba filmi Sicilya’da çekildi! Mafyanın merkezi olarak görülen Sicilya’da özgürlüğün başkaldırışı hâkimdi. Sicilya 1800’lü yıllarda Arap işgaline uğramış, daha sonra Fransız ve İspanyollar pay almak için bir araya gelmiştir. Kendi topraklarını korumak için birleşen gruplar daha sonra mafya yapısını oluşturmuştur. Baba filminde de anlatıldığı üzere adını Corleone kasabasından alan Corleone ailesinin yaşadığı yer, Sicilya’da mafyanın en meşhur olduğu kasaba olduğu bilinmektedir.         

Sicilya, İtalya’nın başka bir yüzüdür. İç işlerinde serbest, dış işlerinde İtalya’ya bağlı özerk bir bölgedir. Akdeniz’in en büyük adası olan Sicilya, anakaradan Messina Boğazı ile ayrılmaktadır. Messina Boğazı Sicilya adasını İtalya'nın güneyindeki Calabria bölgesinde ayıran boğazdır. En dar noktasında genişliği 3,3 kilometredir. Messina Boğazı üzerinde bulunan önemli liman şehirleri Sicilya adasındaki Messina ve ana kıtada bulunan Reggio di Calabria'dır.Sicilya adasında ova çok azdır, yalnızca Catania bölgesi ova bakımından çok zengindir. Kıyı şeridi manzarası hemen hemen her yerde büyüleyici bir güzellik sunmaktadır. Küçük şirin adaları olan Eolie veya Lipari, Ustica, Egadi, Pantelleria Adası ve Pelagie sahilde oraya buraya yayılmış bir görünüm sergilemektedir. Doğu Sicilya’nın iç kısmında bulunan Etna Yanardağı Avrupa’nın en yüksek (3323 metre) aktif yanardağı olarak bilinir. Stromboli ve Volcano Adaları da aktif yanardağlar arasındadır.
          

Sicilya, Akdeniz iklimine sahip olması nedeniyle her mevsim rahatça seyahat edilebilecek bir yer. Akdeniz’in en lezzetli deniz mahsullerini yiyebileceğiniz, en güzel şaraplarını tadabileceğiniz yerlerin başında gelir. Volkanik topraklar, yüksek rakımlı yamaç bağlar, asırlık asmalar ve nadir bulunan üzüm türleri gibi her şeyi Sicilya şaraplarında bulabilirsiniz. Her ne kadar Nero D’Avola üzümü ve şarapları ada ile özdeşleşmişse de son yıllarda aktif bir volkanik dağ olan Etna’nın eteklerinde yer alan bağlardan yapılan Nerello şarapları degüstratörlerin dikkatini çekmeye başlamış bile!
           

Uzun sahil şeridi, her köşede tarih kokan yapıları, şehri içine alan denizi ile Palermo... Palermo ismi eski Yunanca’da “Büyük Liman” manasındaki “Panormus”dan gelmektedir.

Palermo, İtalya'nın güneyinde tarihi bir şehir olup, otonom bölge olan Sicilya ve Palermo İli'nin başşehridir. Şehir, 2700 yıllık sürecinde zengin tarihi, kültür, mimari ve gastronomi ile tanınır. Şehir çok büyük ve karmaşık olmadığından yürüme mesafesinde keşfedebilir, ara sokaklarında küçük sevimli kafelerinde oturup şehri inceleyebilir, Sicilya mutfağının eşsiz lezzetlerini tadabilirsiniz. Şehrin oldukça büyük ve kalabalık meydanı Piazza Castelnuovo’dur.

Palermo’da tarihi çeşitlilik mimari tarzlara yansımış durumda ve çoğu bina Arap mimarisinin Norman mimarisi ile karışımını yansıtıyor. Norman Sarayı ve Palermo Katedrali bu karışımın izlerini taşımaktadır. Palermo Katedrali 12. yüzyıldan önce Araplar döneminde cami olarak kullanılırken 12. yüzyılın sonunda Normanlar tarafından kiliseye çevrilmiş. İnsanlarından ve binalarından resmi bir yere girdiğinizi anlatan Vittoria Meydanı’nda, Normanni Sarayı’na yakın, kırmızı kubbelerle süslü görülmesi gereken San Giovanni Delgi Eremiti Kilisesi var. Burası da Arap Norman sanatından izler taşır.
 
Şehrin en canlı meydanı Politeama Meydanı. Garibaldi Tiyatrosu’nun önünde yer alan bu meydanda tarihi heykeller, restoranlar bulabilir yakından tanıma fırsatı yakalamış olursunuz. Ayrıca, Avrupa’nın en büyük ve en ünlü tiyatrolarından biri olan Massimo Tiyatrosu da Palermo’da. Baba filmindeki kızın öldüğü son sahnenin çekildiği merdivenler ise bu tiyatronun merdivenleri. Palermo’nun ara sokaklarına girdiğinizde karşınıza dört yol ağzı çıkıyor. Buraya “Dört Mevsim Meydanı” deniyor. Biraz ileride etrafı heykellerle süslü çeşme bulunmakta. Utanç çeşmesi! Heykelleri müstehcen buldukları için bu ad verilmiş olsa gerek! Kentin ara sokaklarını gezdiğinizde dış cephesi volkanik kalıntılardan yapılmış evlere, balkonlarından sarkan çamaşırları ile tipik Sicilya yaşamına rastlamanız mümkün! Şehrin tepesinde kayalıkların içine yapılmış Monte Pelegrina San Rozalya Kilisesi, ilginç yapı tarzı ile dikkat çekicidir. Agrigento Tapınakları vadisi görkemli anıtları ile UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alınan, bir zamanlar 20 toprak içeren bu benzersiz tapınaklar vadisinin en güzel örneği olan Concardia Tapınağı ile Jüpiter tapınağını keşfettikten sonra içi dünyaca ünlü mozaiklerle bezeli “Villa Del Casale” yüzlerce yıl öncesinden kalan mozaiklerle, bikinili ve çeşitli spor yapan kadınların tasvirlerini gördüğümde bikininin tarihçesinin nereden geldiğini anladım.
         

Palermo’da yeri geliyor mumyaların sergilendiği kiliseleri ile yeri geliyor kültürlerin etkileşimi ile oluşmuş yapıları ile tarih kokan bir şehir. Palermo’da Sicilya yemeklerini tadabileceğiniz Al Cascinari restoran, yine eski bir restoran olan Antica Focceria San Francesco leziz yemekleri ve muhteşem atmosferi ile görülmeye değer!
         
Denizin ortasına kurulmuş küçük liman şehir Siracusa... Gerek mimari gerekse kültürel açıdan tarih barındıran bu şehir “Arşimed’in şehri” olarak da bilinmektedir. Arşimed, Siracusa’da doğmuş ve burada savaşırken Romalı askerler tarafından öldürülmüştür. Siracusa, denizi seven sakin bir seyahat severler için uygun bir şehir. Şehrin geçim kaynağı balıkçılığa dayanan şehirde gezi sırasında ağlarını çeken balıkçı halkı görebilirsiniz. Dünyanın en büyük tiyatroları Siracusa’da olduğundan buranın sanata olan ilgisini de anlamak mümkündür. 15 bin kişilik Yunan Tiyatrosu ve Roma Amfitiyatrosu’nu görebilirsiniz. Şehrin arkeolojik bölgeleri ‘Acradina’ ve ‘Neapolis’ olarak adlandırılıyor. Günümüzde modern bir görünüme sahip olan Arcadina bölgesinde;  ‘Siracuse Formu’, ‘Roma Gymnasium’u’ ve ‘Bizans Hamam Kalıntıları’ bulunuyor. Tabi burada tüm kalıntılara rastlayamıyoruz, duyduklarımıza ve izlenimlerimize göre birçoğu kayalar altında kalmış, kurtarılanlar ise arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Şehrin ara sokaklarını dolaşarak Sicilya yaşantısını da görmeniz mümkün. Alacağınız hediyelik eşyaların çoğunluğu mafya üzerine! Sanırım en fazla mafya üzerine hediyelik eşya satılan şehir de burası...
         

Sicilya’da sebze ve meyveler Akdeniz ikliminin ve lavlı toprağın etkisi ile bol ve çok lezzetlidir. İtalya mutfağının vazgeçilmesi pizza olmazsa olmazların başında gelir. Sicilya mutfağında ana et oğlak ve kuzu etidir. Balık bol ve genelde ucuzdur. Sardalye balığı Sicilya mutfağında önemli yer tutar ve neredeyse her yemekte kullanılır. Ayrıca mürekkep balığı, kılıç balığı adanın önemli balıklarıdır. Balıklar genelde bol soslu pişirilir veya kızartması yapılır. Sicilya mutfağında Arap kültürünün etkisini görmek mümkündür. Aynı zamanda özellikle ara sokaklarda olan kafeleri tercih etmenizi öneririm, kek, kurabiyelerini denemelisiniz. Özellikle Sicilya mutfağının vazgeçilmezleri Cassata ve Cannoli’yi mutlaka tadılması gereken lezzetlerdir. Badem ezmeli kurabiyelerinin yanında her tatlının arkasından badem likörü ya da limoncello içilmesi tercih sebebidir fakat için derim!
        
Siracusa yakınındaki Ortaçağ kenti olan Noto; bir tarafta meydana bakan zarif çeşme ile süslü bahçe ve onun arkasında kalan hoş mimari ile San Domenico Kilisesi diğer tarafta neoklasik mimari tarzıyla son derece güzel bir kente geldiğinizin göstergesidir. Noto’da nereye baksanız her binada tarih kokar. İnsanların da sanata ve tarihe ne kadar önem verdiklerinin aslında en önemli kanıtıdır. Noto’da Barok stilin uyumunu tüm mimari yapılarda görmeniz mümkündür. Bu nedenle seyahat esnasında hiçbir binayı gözden kaçırmamanınız gerekir, çünkü her yapıda farklı bir stil görebilirsiniz. Noto, 1693 depreminde yerle bir olmuş. Bu depremin yıkımından sonra barok tarzı ile böyle güzel bir kentin oluşacağına inanması zor ama işte tüm güzelliği ile bizi karşılıyor. Bu nedenle Noto, 2002’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki yerini almıştır.
          

Noto’da Belediye Meydanı, kentin merkezidir. Meydanı süsleyen karşılıklı iki yapıdan biri Ducezio Sarayı ki bu saray belediye binasına dönüştürülmüştür. Karşısındaki diğer yapı ise; San Nicolo Katedrali’dir.  Barok stilin uyumu ve benzersiz mimari bir yapı sergilemektedir. Ayrıca Noto’nun panoramik manzarasını seyredebileceğiniz tarihi bina ise San Carlo Kilisesi’dir. Aslında Noto kentini dümdüz eden 1693 depreminden sonra, yeniden geç barok tarzda böylesine güzel bir kentin kurulabileceğine insan inanamıyor.
         
Seyahatin asıl heyecanlı bölümüne geldik. “Etna Yanardağı harekete geçti” haberleri ile gündemdeki yerini bırakmayan aktif Etna Yanardağı’nı görmeye! Hala tütüyor muydu! Gerçekten tütüyordu ve bunu görmek heyecan vericiydi. Avrupa Kıtasının en yüksek yanardağı, Alplerin güneyindeki en büyük dağ olan Etna’nın yüksekliği 3326 metredir. Dağ, 1865'deki yüksekliğine göre 21,6 metre daha alçaktır. Alanı 1190 km² , taban çevresi 140 km'ye varmaktadır. İtalya'nın en büyük üç aktif yanardağından biridir, yüksekliği en yakın rakibi Vezüv'ün üç katı, Stromboli'nin 3,5 katı kadardır.
       

Sicilya doğumlu Yunan tarihçi Diodorus Siculus’a göre M.Ö. 396’da Etna Dağı’ndan akan 3 km genişliğinde 38 km uzunluğundaki bir lav akıntısı Kartaca ordusunun ilerlemesini engellemiştir. Felaketlere sebep olan patlamalardan tespit edilen başlıcaları 1169, 1329, 1536, 1669 tarihlerinde vuku bulmuştur. Bunlardan 1169 püskürmesi en şiddetlisidir. Bu sırada zirve konisi tamamen alçalmış, 16 km uzunluğundaki muazzam lav akıntısı, Cataina şehrini harap ederek, denize ulaşmıştır. 1971’de ise krater yakınındaki 99 senelik rasathane patlama sebebi ile tahrip olmuştur. 1699'daki püskürmesi de, Catania'yı lavlar altında bırakmıştır. En son ise 1983'te püskürmüştür. Etna’da çok kuvvetli püskürmelerde lavlar kırıkların üst kısımlarından da çıkar ve yarığı tamamen kaplayıncaya kadar devam eder.
        
Etna’da 2.100 metreye kadar uzanan ormanlardan sonra, lavlarla örtülü çıplak bölge başlar. Doruğu, yaz mevsimi dışında karlarla kaplıdır. Etna’yı yerinde görerek edindiğimiz bilgiler bizim için kıymetliydi. Tabi püskürtme anını birebir izlemek gerçekten heyecan verici, 3 bin metreden fazla simsiyah lavların üzerinde yürümek ise benim için farklı bir deneyim olmuştur.
 
Muhteşem güzellikte olan romantizmin kalbi Taormina, adını Tauro’dan almış. M.Ö. 210’da Taormina, Romalıların eline geçmiş daha sonra Bizanslıların egemenliğine girmiş, 900’lü yıllarda Araplar tarafından yıkılmış ve sonunda Sicilya’nın kuzeyinde yaşayan Hristiyanlar tarafından yeniden kurulmuş.
        

Taormina’ya ulaşmak için virajlı bir tepeye tırmanmanız gerekiyor. “yüksek şehir” denilmesinin nedeni de bu olsa gerek! Taormina, güzel yapılar, balkonlarından çiçekler sarkan evler, daracık sokakları, inişli çıkışlı caddeleri, sokaklarındaki seyyar satıcılarına kadar Sicilya’nın renkli incisidir. Deniz turizmi açısından önemli bir destinasyondur. Merkezde bulunan San Giuseppe Kilisesi’nin çevresi de sokak müzisyenlerini dinleyebileceğiniz kafelerle çevrilmiş. Etna’yı görüntüleyebileceğiniz yerlerden birisi de Antik Yunan Tiyatrosudur. Tiyatronun sahne gerisinde bulunan duvarların tam ortası yıkılmış durumda. Sahneden Etna’nın görüntüsü de sahne almış ve alkış tutulmuş bir oyuncu gibidir. İzlemeden asla dönmeyin!

The Godfather (1972) filminin pek çok sahnesinin çekildiği yer, Savaco kasabası. Kasabada Baba filmi dışında ilgi çeken diğer özelliği Coppola’nin aynadan bir heykelinin bulunmasıdır. Baba filmi, Mario Puzo'nun yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan, Francis Ford Coppola'nın yönettiği, Marlon Brando ve Al Pacino'nun başrollerini paylaştığı filmdir. Film, New York'ta yaşayan güçlü bir İtalyan mafya ailesinin hikâyesini anlatır. Film gösterime girdiği andan itibaren çok ilgi görmüş, birçok kurum, enstitü ve derginin gelmiş geçmiş en iyi filmleri sıralamasında en üst sıralara yerleşmiştir. 100 Movies listesinde 1998 listesinde 3. 2007 listesinde ise  2. sıradadır. Film ayrıca En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Marlon Brando) ve En İyi Uyarlama Senaryo (Francis Ford Coppola, Mario Puzo) dallarında Oscar kazanmıştır.
 

Filmde “Bar Vitelli”de geçen bir sahne vardır. Burada geçen bölümde, Michael Corleone polis memurunu öldürür, saklanmak için Sicilya’ya gider. Michael Sicilya’da uzun yürüyüşlere çıkar ve bir kıza aşık olur. Tesadüfen bir barda kızın babası ile tanışır ve kız ile görüşmek için iznini alır. Kızın babası ile tanıştığı bar da işte burasıydı. Bar Vitelli’de bir kahve içip, Baba filminin şapkalarını takıp Sicilya’ya gelmiş bir baba olarak o kokuyu almadan gitmek olmazdı!

Bir baba geçti Sicilya’dan...
       
En güzel coğrafyalarda uyanmanız dileğiyle...
      
“En zengin insan, en güçlü arkadaşlara sahip olan insandır.” The Godfather filminden...
 Av. Suat ŞİMŞEK

Suat ŞİMŞEK

Yazar Hakkında

Suat ŞİMŞEK

Avukat, eğitmen, yazar, gurme, rehber ve gezgin. 19 Ocak 1973 tarihinde Berlin’de doğdu. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.