Gökkuşağının Ülkesi Fas'ta, Yılbaşı Rengârenkti: Kazablanka ve Rabat

En batıdaki yer anlamına gelen El-Magrip, Avrupa ülkelerinin tanımlaması ile “Morocco” veya bizim dilimizdeki Fas… Hem Akdeniz hem de Atlas Okyanusu’na kıyısı olan, renklerin ve sessiz çöllerin ülkesine yolculuk yapmak hep aklımdaydı. Büyüleyici kentleriyle Fas’a yapacağım yolculuk için çağımızın sınırsız bilgi kaynağı olan internetten yaptığım araştırmalar sonucunda, içimdeki heyecan bir kat daha artmıştı.

Fas’ın renkli ve gizemli şehirlerinde yeni yıla girmenin, daha da rengârenk geçeceğini hayal ederek hazırlıklarımı yaptım ve kendimi İstanbul semalarından, Akdeniz’i geçip Kazablanka semalarında buluverdim… Fas Kraliyet Havayolları’nın İstanbul- Kazablanka uçağıyla dili, teni, coğrafyası farklı bambaşka bir ülkeye adımımı atmıştım. 

Kazablanka: Fas'taki ilk durağım

Gece karanlığında indiğim Kazablanka’yı bir an önce görmek, sokaklarını keşfetmek için sabırsızlanıyordum. Sabahın ilk ışıkları ile Fas’taki ilk durağım olan dünyanın en büyük dini yapılarından Hassan 2 Camii ile ilk fotoğraflarımı çekmeye başladım.

Atlas Okyanusu kenarında geniş bir alana kurulu olan Hassan 2 Camii’nin 210 metrelik minaresi, Kazablanka’nın her sokağından rahatlıkla görülebilecek uzunlukta. Bir hanımın büyük bir sabır, özen ve titizlikle işlediği danteller gibi binanın her yerine işlenmiş nakışlar insanın büyülenmesi için yeterliydi. Camii çevresinde gezerek, her türlü detayın fotoğrafını çekmek için 1 saate yakın zaman ayırmanız gerekebilir.

Kazablanka Hassan Camii
Kazablanka Hassan Camii

Hassan 2 Camii ardından rotamı, şehrin güneyine çevirerek Kazablanka’nın eski kent sokaklarına ve Muhammed 5 meydanına çevirdim.

Kazablanka’da turistlerin en uğrak yerlerinden olan meydanda; Adalet Sarayı, Valilik, Ville des Artes (Sanat Müzesi), Sacre Coeur Katedrali bulunmakta. Birleşmiş Milletler Meydanı ile birlikte Büyük Camii’nin hemen arkasında yer alan Eski Kent; çarşısı, dar sokakları ve ilginç insan portreleri ile fotoğraf için anlar oluşturmakta…

Fas'ın başkenti: Rabat

Kazablanka’nın güneyinde 90 km. uzaklıktaki Fas’ın başkenti Rabat’a geçmek için Gare de Casaport’a yöneldim ve ilk trene biletimi aldım. Kenitre’ye kadar giden tren, 40 dakikalık bir zaman zarfında Rabat’a ulaştı.

Fas’ın tüm şehirlerindeki büyük meydanlarına verilen Kral V. Muhammed adı Rabat’a ulaştığınızda ilk gezeceğiniz yer olacaktır. V. Muhammed Caddesi (Avenue Muhhamed V) kafelerin, hükümet binalarının, bankaların, postanenin olduğu palmiye ağaçlarının sıralandığı geniş ve aydınlık bir cadde. Caddenin alt tarafında Souklar (Geleneksel Çarşı), yukarı tarafında ise minaresi uzaklardan dahi görülebilen Es-Sunna (Büyük Camii) yer almakta. Buradan yürüme mesafesinde olan turistlerin akın ettiği çok geniş bir alana kurulmuş görkemli Kraliyet Sarayı, Arkeoloji Müzesi, Adalet Sarayı ve üniversite gezilecek değerdeki diğer tarihi yapılardan.

Fas’taki günlerimi dolu dolu yaşamak için erken saatlerde uyandım. Hava daha aydınlanmamış olmasına rağmen Kazablanka’daki gündoğumu ardından bu kez Rabat’ta güzel bir gündoğumu yaşamak için, bulunduğum Muhammed V. Bulvarı’ndan doğu yönüne doğru Souklar’ın arasından Rabat ile karşı kıyısındaki kent Sale’yi ayıran Bu Regreg Irmağı ve Hassan Köprüsü yakınlarına 1 saatlik bir yürüyüş sonrası ulaştım. Güneş adeta doğmak ve bana doyumsuz bir manzara yaşatmak için bekliyordu. Kral V. Muhammed’in Anıt Mezarı ve Hassan Kulesi arkasından gün doğumu başladığında ardı ardına fotoğraflar çekerek ve yarım saat kadar bile olsa bu doyumsuz manzarayı izleyerek güne harika bir şekilde başladım.

Kral V. Muhammed’in Anıt Mezarı ve Hassan Kulesi
Kral V. Muhammed’in Anıt Mezarı ve Hassan Kulesi

Bu Regreg Irmağı’nın iki yakasına; Rabat, Udaya Kasba ve Sale kentine bakan bir tepeye inşa edilmiş olan Kral V. Muhammed Anıt Mezarı, mutlaka görülmesi gereken Fas tarihinin en önemli yapılarından biri. Alana giriş ile birlikte anıt mezarın içine giren kapılarda muhafızlar bulunmakta. Kırmızı pelerinli bu muhafızlardan izin alarak fotoğraf çekebilir ve anıt mezarın içini gezebilirsiniz. Girdiğinizde terastan aşağıya baktığınızda V. Muhammed’in büyük lahiti ile birlikte iki oğullarının yer aldığı lahitleri de göreceksiniz.

Yapının içindeki harika motifler ve özellikle tavandaki ahşap oymalı kubbe dikkatinizi çekecektir, kubbeden aşağıya altın yaldızlı bronz dev bir avize sarkmakta. Anıt mezarın bulunduğu geniş alan ayrıca 12. yüzyıl sonunda dönemin hükümdarlarından Yakub El-Mansur tarafından yapılan Hasan Camii kalıntılarına bakar. Yapı tam olarak tamamlanamadığından Hasan Kulesi olarak bilinen minaresi ve sıralanmış kısa sütunlar günümüze ulaşmıştır.

Rabat’ın en güzel manzarasına sahip yerlerin başında ise Fas’ın en büyük mimarı miraslarından, 12 yüzyılda inşa edilen Udaya Kasba’nın devasa surlarını içine alan kale kalıntıları gelmektedir. Bugün beyaz ve mavi boyalı şirin evlerden oluşan hoş bir mahalleyi andıran Udaya Kasba, zamanında Rabat’a adını veren Ribat’ın yerindedir. Tepedeki konumu kenti savunmayı kolaylaştırmıştır.Kalenin en uç kısmına gittiğinizde sizi harika bir manzara karşılayacaktır. Sol tarafınızda Rabat Plajı’na akın eden dünyanın birçok yerinden gelen profesyonel sörfçülerin Atlas Okyanusu’ndan gelen dalgalar üzerindeki dansları, sağ tarafınızda karşı kıyıdaki Sale Kenti ve Bu Regreg Irmağı üzerindeki küçük balıkçı kayıkları… Başkent Rabat’tan ayrılmadan gördüğüm bu harika manzara Fas yolculuğumun en güzel anlarından biriydi.

Miknase Berberilerinin kurduğu kent: Meknes

Rabat’ın 100 km. doğusunda bulunan Meknes, 10. yüzyılda Miknase Berberileri tarafından kurulmuş. Haritadaki yerini ise Mevlay İsmail’in 17 yüzyıl sonlarında burayı başkent olarak seçmesiyle almış. Meylay İsmail’in hareminde 500’e yakın karısı ve cariyesinin bulunduğu söylenmekte. Mevlay İsmail, başkent seçtiği Meknes’te görkemli yapılar yaptırmış ve ölümünün ardından Meknes eski gücünü kaybetmiş. Meknes’in en ünlü ve ihtişamlı yapısı olan, mimari harikası Bob Mansur’dur. Meknes çevresindeki en önemli yapılar ise, 3 km. uzaklıktaki Mevlay İdris Kasabası ve Anıt Mezarı ile 30 km. kuzeyindeki Roma kalıntılarının bulunduğu Volubilis Antik Kenti kalıntılarıdır. Volubilis kalıntılarının çoğu 3. yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Meknes’e hareket etmek için Muhammed V. Bulvarı’ndaki Rabat Tren İstasyonu’na ulaşarak Kenitre Treni’ne bindim. 2 saat süren tren yolculuğu ardından internet konukseverlik sitesinden tanıştığım Meknesli arkadaşlar Abdennour ve Rıdvan, Al Amir Abdelkader Tren İstasyonu’nda beni karşıladı. Meknes’i onlar sayesinde adım adım en ince ayrıntısına kadar gezme imkânı buldum. Meknes’in en güzel yapıları ve çarşılarında akşama kadar yaptığımız gezinti, Eski kent Medina surları içindeki Souklardan Meknes’in mimari harikası Bob Mansur kapısına devam etti. Bob Mansur’dan içeri geçip vardığımız; Büyük Lala Auda Meydanı, Mevlay İsmail Türbesi, Fas Sanatları Müzesi, Ebu İnan Medresesi, Kraliyet Sarayı, Büyük Camii ve Zeytüne Camii Meknes’in diğer mimari ve kültürel eserlerindendir. 

Fas’taki 3. günüm ayrıca 2007’in son günüydü. Meknes’li Abdennour’un daveti üzerine evine konuk oldum. İlginç bir anı daha yaşayarak yolculuğumun çok şanslı geçtiğini düşünmeye başladım. Geceyi bir Fas evinin terasında Meknes’in ışıl ışıl sokaklarına bakarak geçirdim.

Egzotik şehir: Marakeş

Sabah, Fas’ın kızıl kenti Marakeş’i hayal ederek Meknes Al Amir Abdelkader Tren İstasyonu’nun yolunu tutarak yaklaşık 8 saat sürecek olan Rabat- Kazablanka-Settat-Bengerir kentlerinden geçen trene bindim. Fas’ın orta kesimlerinde bulunan iki kent arası 400 km. civarında ama tren yolculuğu 500 km. civarındaydı. Bu uzun yolculuk bile çok keyifli geçti; kızıl kayalar, küçük nehirler ve palmiye ağaçları arasından geçerek akşam saatlerinde Fas’ın en kalabalık ve en çok turist çeken kentine egzotik Marakeş’e ulaştım.

Atlas Sıradağları eteklerindeki çölün yanı başında hem karmaşayı hem de sakinliği bir arada yaşayabileceğiniz Fas’ın kalbi olan Marakeş ve bu kentin ana meydanı olan Djemaa el Fnaa Meydanı (Fanilerin toplanma yeri anlamında - Kıyamet Meydanı) tam anlamıyla Fas kültürünü sizlere yaşatıyor. Yılan oynatıcılar, çalgıcılar, büyücüler, falcılar, hikâye anlatanlar ve seyyar satıcıların yer aldığı Marakeş, Fas’ın en bilinen yemeği Tajin’den çıkan dumanlar eşliğinde 24 saat hiç durmayan bambaşka bir dünya gibidir…

Avrupalıların “Marrak” dediği kent ve bugün de Fas’ın Avrupalılar tarafından bilinen adı olarak günümüze gelmiş. Djamaa el Fnaa Meydanı’nda yüksek bir noktaya çıkarak Fas’ın bir diğer mimari harikası Kutubiye Camii ve büyük minaresinin siluetini çekerek günü tamamlayabilirsiniz.

Marakeş, 1062 yılında Almoravide Hanedanlığı’nın başkenti olarak kurulmuş ve bundan dolayı da eski ve görkemli bir yerdir. Diğer Fas kentleri gibi, hanedanlığın başkenti olmasıyla oldukça güç kazanmıştır. Zamanla önemli bir ticaret kenti olmaya başarmıştır. Fas’ın her şehrinde olduğu gibi Marakeş’te de eski ve yeni şehir birbirinden ayrılmıştır.

Marakeş’in sokaklarında; terlikçi, boyacı, keresteci, derici, sepici, halıcı çarşıları bulunmaktadır. Labirent gibi dar sokaklar arasında yürüyerek kaybolmak bile büyük heyecan ve keyif vermekte… 
Tarihi yapılar açısından, 19. yüzyılda inşa edilen Kutubiye Camii Marakeş’in sembolü olarak görülmektedir. Kraliyet Sarayı, El Badi Sarayı, El Bahai Sarayı, Sadi Türbeleri (Tombeaux Saadiens), Bin Yusuf Camii ve Medresesi Marakeş’in ve Fas’ın mimari zenginliklerindendir… 

Djamee el Fnaa Meydanı ile Kutubiye Camii arasında kalan Kral V. Muhammed ile El-Muvahhidin Caddesi’nden kalkan üstü açık otobüsler ile şehir turuna (sightseeing) katılarak hem Atlas Dağları’nın eteklerindeki Mimar Jardin De L’agdal’ın oluşturduğu Agdal Bahçeleri’ni hem de kurak topraklar üzerinde yetişen palmiyeler altındaki develerin fotoğraflarını çekebilirsiniz. Ayrıca Marakeş’in sıcağından ve karmaşasından kaçmak için zeytin ve badem ağaçlarıyla örtülü Urika Vadisi’ni, Uzud Şelalesi’ni ve bir berberi köyü olan Asni’den Atlasların karlarla kaplı 4127 metrelik en yüksek zirvesi Toubkal Dağı’nı izleyebilirsiniz. 

Günümüzde Marakeş, Fas’ın önemli şehirlerinden biri olma özelliğini korumaktadır. Kuzey Fas ile Atlantik arasında geçiş sağlamakta; el sanatlarından, deri yapımından, çöl halılarından, çevresinde bulunan çinko, bakır, grafit madenlerinden gelir sağlamaktadır. Bu arada turizm gelirlerini de unutmamak gerekir. Ayrıca Marakeş, çöl ile Kuzey Fas arasında bir geçit oluşturmaktadır.

Marakeş

Gizemi, egzotikliği, heyecan veren doğası, ekonomik ve siyasi açıdan diğer Afrika ülkelerinin tersine Avrupa’ya da yakın olması nedeniyle Fransız ve İspanyol kültür mirasıyla harmanlanmış bir ülke olan Fas; ayrıca şehirlerinin renkleriyle ziyaretçilerinin hafızasında iz bırakmakta…

Fas Gezisi’nin fotoğraflarına web sitemden ulaşabilirsiniz: www.erolsahin.com

Erol Şahin

Yazar Hakkında

Erol Şahin

90’lı yıllarda bisiklet ile başlayan yol tutkum, 90’lı yılların sonunda gezi ve fotoğraf tutkusuyla birleşti.