Gürcistan Gezisi: Tiflis, Kutaisi, Gori, Mtskheta

Bu yazımda Şubat 2014'te gerçekleştirdiğim Gürcistan gezisine ilişkin notlarımı aktarmak istiyorum. 4 gece Tiflis'te kaldığım Gürcistan seyahatim boyunca gezilerimi Tiflis Havaalanı’ndan kiraladığım araba ile gerçekleştirdim ve 4 gecenin tamamında internetten kiraladığım Tiflis'teki dairede kaldım.

Yaklaşık 4,5 milyon nüfusu olan Gürcistan'da nüfusun 1,35 milyonu başkent Tiflis'te yaşamaktadır. Ülkeyi ziyaret için vize gerekmemesi, Türkiye'ye yakınlığı ve ucuz bir ülke olması Gürcistan seyahatini cazip kılan etmenler.

1. Gün

İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan sabah 6.45 uçağı ile Tiflis'e uçarak gezimize başladık. Uçuş yaklaşık iki saat sürdü. Ancak Türkiye ile Gürcistan arasında iki saatlik saat farkı nedeniyle yerel saatle 11.00 gibi Tiflis'e vardık.

Tiflis

Kiraladığımız araç ile şehir merkezine doğru yol alırken ilk başta bizim burada ne işimiz var dedik kendi kendimize. Dış mahalleleri sevimsiz ve soğuk olan şehrin merkezine gelip şehri gezdikçe fikrimiz değişti.

Öncelikle şehrin önemli caddelerinden biri olan David Agmashenebeli Caddesi üzerinde kiraladığımız daireye gittik. Ev sahibi ile konuşmak üzere telefon ettiğimde ev sahibi telefonu bir Türk'e vererek evin yolunu tarif etti. Eve vardığımda evin hemen yanında bir Türk bakkalı ve bir Türk lokantası gördüm. Eve sadece beş dakika yürüme mesafesinde bir Türk bakkalı ve beş Türk lokantası bulunmaktaydı. Şehrin en önemli ve merkezi caddelerinden biri olan David Agmashenebeli Caddesi'nde ayrıca tadilatta olan ve yakında açılacak olan iki Türk giyim ve ayakkabı mağazasını görünce Türklerin bu ülke ekonomisinde ne kadar önemli pay sahibi olduğuna dair ipuçlarını aldım. Havaalanı da bir Türk firması tarafından yapılmış ve işletilmekteydi.

Ekonomideki Türk etkisine şimdilik ara verip gezi notlarıma dönmek istiyorum. Tiflis'in ortasından geçen Kura Nehri şehri ikiye bölmektedir. Eski şehir ve birçok turistik bölge nehrin batı yakasında yer almaktadır. Ancak nehrin doğu yakasında gezilecek bölgeler ve önemli caddeler yer almaktadır. Nitekim David Agmashenebeli Caddesi nehrin doğu yakasında ve bu cadde oldukça hareketli. David Agmashenebeli Selçuklu Devleti'ni yenerek Gürcistan Devleti'ni yeniden kuran bir Gürcü Kralı.

Eve yerleştikten sonra David Agmashenebeli Caddesi üzerindeki bir Gürcü lokantasında öğle yemeğimizi yedik. Gürcü mutfağı bize oldukça uygun. Haçapuri denilen pide mutlaka denenmelidir. Ayrıca bir tanesi yumruk büyüklüğünde olan Gürcü mantısı da ülkeye özgü bir diğer yemektir.

Not: Gürcistan'da hayat oldukça ucuz. Benzin, yemek ve alışveriş Türkiye'ye kıyasla daha ekonomiktir.

Yemekten sonra araba ile şehri gezerek şehir hakkında fikir edinmek istedik. Kura Nehri’nin doğusunda, nehre paralel uzanan David Agmashenebeli Caddesi'nin sonlarına doğru sağa dönerek Kura Nehri üzerindeki köprünün karşısına geçtik. Nehrin batı yakasında 200 metre ileride Rustaveli Caddesi başlamaktadır.

Cadde adını Orta Çağ'da yaşamış Gürcü şair Shota Rustaveli'den almaktadır. Rustaveli Bulvarı Özgürlük Meydanı'ndan başlar ve 1,5 kilometre uzunluğundadır. Bulvarın üzerinde çok sayıda hükümet binaları, kültürel kuruluşların binaları ve iş merkezleri bulunmaktadır. Gürcistan Parlamentosu, Kaşveti Kilisesi, Gürcistan Milli Müzesi, Tiflis Opera ve Bale Tiyatrosu, Rustaveli Devlet Akademik Tiyatrosu, Rustaveli Müzesi ve Gürcistan Bilim Akademisi bulvarın üzerinde bulunmaktadır.

Caddenin güney ucundan sonrası eski şehrin olduğu yerdir. Eski şehrin de güneyinde ise yüksek bir tepe yer almaktadır. Tepenin üstünde bir elinde tas diğer elinde kılıç olan büyük bir Gürcü Ana heykeli göze çarpıyor. Bu anıt sevdiklerine tas ile içecekler sunmayı, düşmanlarına da gözdağı vermeyi temsil ediyormuş.

Eski şehir ve Rustaveli Caddesi'nin batı tarafında ise bir başka tepe yer almaktadır. Mtatsminda Dağı (Kutsal Dağ) adı verilen tepeye ilişkin gezi notlarımı eski şehir ile birlikte 4. günde aktaracağım.

Kısacası Kura Nehri’ni, doğusunda David Agmashenebeli Caddesi ve batısında Rustaveli Caddesi’ni merkez olarak dikkate alarak şehri kaybolmadan gezmek mümkün.

Arabayla yaptığımız şehir turundan sonra sabah erken saatteki uçağa binmek için erken kalktığımız için istirahat etmek üzere eve giderek biraz dinlendim.

Akşam tekrar dışarı çıkarak Rustaveli Caddesi'ne gittim. Şehir merkezindeki metro fazla uzun olmasa da yeterli olduğundan eski şehir tarafına giderken seyahatim boyunca metroyu tercih ettim. Rustaveli Caddesi'nin kuzey ucundan başlayarak güney ucundaki özgürlük meydanına kadar yürüdüm. Gece ışıklandırması güzel olan cadde üzerindeki milli müzenin içerisinde turizm bürosu da yer almaktadır.

Not: Gece yürürken Şubat ayı olması nedeniyle birkaç dakika sonra soğuk hava rahatsız etmeye başladı. Ancak şansımıza nispeten ılık geçen kış nedeniyle etrafta hiç kar yoktu ve gündüzleri hava 10 dereceye kadar yükselmekteydi.

Rustaveli Caddesi şehrin en merkezi ve gösterişli caddelerinden biri olsa da kafe ve restoran açısından yetersizdi. Cadde üzerinden oturup sıcak bir şeyler içebileceğim güzel bir mekân bulamadım. Tekrar metro ile eve dönerek günü tamamladım.

2. Gün

Sabah David Agmashenebeli Caddesi'ndeki Türk lokantalarından birine giderek kahvaltımızı yaptıktan sonra araba ile ülkenin orta-batısındaki Kutaisi şehrine doğru yola çıktık. Yolun yaklaşık ilk 90 km'si otoyol şeklinde olsa da toplam 226 km olan Tiflis-Kutaisi arasının otoyoldan sonraki kesiminden yol tek geliş-tek gidiş şeklinde idi ve zemin bozuktu. Bu nedenle Kutaisi'ye ulaşmamız yaklaşık 3 saat sürdü.

Ülkede şehirlerarası yollarda sayısız Türk tırı ve Türk yolcu otobüsü gördüm. Tiflis'ten batıdaki Sarp sınır kapısı istikametindeki çevre yolunda birçok tesisin Türklere ait olduğuna şahit oldum. Hatta yolda İstanbul'a kaç km kaldığını gösteren tabelalar bile var.

Kutaisi

Kutaisi, Gürcistan'ın ikinci büyük şehri. Yaklaşık 200 bin nüfusu bulunan şehir bir zamanlar Sovyet Rusya döneminde ağır metal sanayinin merkeziymiş ve nüfusu 600 bin kişiymiş. Günümüzde Rusların bölgeyi terk etmesi ile nüfus azalmış.

Şehirde gezilmesi gereken yerlerin başında UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Gelati Manastırı, Bagrati Katedrali ve eski şehir yer almaktadır. Eski şehir birkaç restore edilmiş binanın bulunduğu, oldukça tenha bir yerdi. Bu haliyle eski şehri gezmek gerekli değildir.

Kutaisi'deki bu üç noktayı gezdikten sonra şehirde gezilecek başka bir yer bulamadığımız ve şehrin merkezini gezmek için tatminkâr bulmadığımız için Tiflis'e dönüş yoluna koyulduk.

Not: Benim tavsiyem benim gibi Tiflis'te kalarak ülkeyi gezmeyi planlayanların bir gece de Batum da kalmalarıdır. Kutaisi'yi gezdikten sonra 140 km mesafedeki Batum'a giderek geceyi orda geçirmek aynı gün içerisinde Tiflis'e dönmekten daha iyi bir alternatif olacaktır.

Akşam Tiflis'e yaklaşırken şehrin girişindeki Tiflis Mall alışveriş merkezine uğradık. Alışveriş merkezi büyük ve modern olsa da içerisinde birçok mağaza boş durumdaydı. Yemek katında sadece 4-5 restoran faaliyetteydi. Gerek mağazaların gerekse restoranların önemli bir kısmında Türk markaları olmasa bile Türk işletmecilerin hâkim oldukları görülmektedir. Alışveriş merkezinde yemeğimizi yedikten sonra tekrar eve giderek istirahate çekildik.

3. Gün

Sabah yine kahvaltımızı yaptıktan sonra bu sefer Tiflis'e 80 km mesafedeki Gori ve 20 km mesafedeki Mskteha'yı gezmek üzere yola çıktık.

Gori

Gori şehri Stalin'in doğduğu şehir olması nedeniyle önem kazanmaktadır. Şehirde Stalin Müzesi, müzenin bahçesinde yer alan Stalin'in doğduğu ev gezilmesi gereken yerler. Müzede, müze ücretinden sonra ekstra bir ücret ödemeden İngilizce bilen bir rehber talep ederek rehber eşliğinde gezmek mümkün. Siyasi tarihe meraklılar için müze çok tatminkâr. Müzede Stalin'in hayatı detaylı bir şekilde anlatılmakta, Stalin'in birçok kişisel eşyası sergilenmektedir. Müzenin bahçesinde Stalin'in gezilerinde kullandığı vagon gezilebilmektedir.

Aynı şekilde Stalin'in doğduğu ev ziyarete açık durumdadır.

Şehir merkezinde Gori Katedrali ve bir tepe üzerindeki Gori Kalesi'nin kalıntıları görülebilir. Ancak esas görülmesi gereken yer Gori'ye 10 km mesafede olan Uplistsikhe 'dir. Uplistsikhe kayalar oyularak oluşturulmuş antik bir mağara şehri. Bölge Kapadokya'yı andırmakta, ancak görülmeye değer ve güzel bir yer olsa da Kapadokya'nın güzelliğinin çok gerisindedir.

Uplistsikhe'yi de gezdikten sonra Gori gezimizi tamamlayarak Tiflis yakınlarındaki Mtskheta'ya gidiyoruz.

Mtskheta

Gori'den 63 km Tiflis istikametinde devam ederek Mtskheta'ya varıyoruz. Mtskheta Gürcistan'ın en eski şehirlerinden birisi ve aynı zamanda yüzyıllar boyunca Gürcülere başkentlik yapmış bir şehir. 6. yüzyılın başında Kral Vakhtang zamanında başken Tiflis'e taşınmış. Tiflis gezi notlarımı aktarırken başkentin taşınma hikâyesini de aktaracağım.

Şehir Kura ve Aragvi nehirlerinin kesiştiği yerde kurulmuştur. Yaklaşık 20 bin nüfusu bulanan şehir yüzyıllar boyunca başkentlik yaptığı için önemli tarihi eserlere sahip. Şehir merkezinde Svetitskhoveli Katedrali gezilmesi gereken ilk yer. Katedralin bahçesinde, katedrali ve çevresini gezdirebilecek birçok rehber bulunmaktadır. Rehberin detaylı anlatımı ile 30-40 dakikalık bir tur ile şehrin ve katedralin tarihi hakkında bilgi edinilebilir. Katedral, Gürcistan'daki ikinci büyük kilise binası olup, UNESCO'nun kültür mirası listesinde yer almaktadır.

Katedralin çevresindeki sokaklarda birkaç dakika dolaştıktan sonra merkezdeki bir başka tarihi kilise olan Samtavro Kilisesi'ne gittik. Tarihi 4. yüzyıla dayanan kilise Svetitskhoveli Katedrali kadar etkileyici değildi.

Mtskheta'da ayakta kalan tarihi yapılar kiliseler olduğu için son olarak şehre yüksek bir tepeden bakan Jvari Kilisesi'ne gittik. Kiliseden ziyade manzara için Jvari Kilisesi'ne gidilmelidir.

Gori ve Mtskheta hareketli şehirler değil. Şehirde keyifle oturup bir şeyler yiyip içebileceğiniz canlı ve sokaklar, kafe ve restoranlar göremedik. Geceyi geçirmek üzere akşam tekrar Tiflis'e döndük.Tiflis'te David Agmashenebeli cCddesi üzerinde bir restoranda yemeğimizi yedikten sonra evimize yakın Marjanishvili metro istasyonundan metroya binerek şehir merkezine gittik. Metro'da Marjanishvili istasyonundan merkeze doğru sırasıyla Rustaveli İstasyonu, Özgürlük Meydanı İstasyonu ve Avlabari istasyonu yer almaktadır. Şehrin tam merkezi Rustaveli ve Özgürlük Meydanı istasyonları arasıdır. Ancak eski şehir tam olarak Özgürlük Meydanı ile Avlabari Meydanı arasındadır.

Avlabari istasyonunda inerek yakınlardaki Tsminda Sameba Katedrali'ne gittik. Katedral dünyanın en büyük üçüncü Ortodoks Kilisesi'ymiş. Gece ışıklandırılmış görüntüsü etkileyici. Değişik bir mimariye olan katedralin çatısında som altın kullanılmış.

Artık yorulduğumuz için tekrar metro ile eve dönerek günü tamamladık.

 4. Gün

Gürcistan'a geleli dördüncü gün olmuştu ancak halen Tiflis'i detaylı olarak gezmediğimiz için bu günü Tiflis'e ayırdık. Kahvaltıdan sonra önceki gece olduğu gibi metro ile Avlabari istasyonuna giderek şehir turuna başladık.

Avlabari, Tiflis'in eski mahallelerinden birisi. İstasyon Kura Nehri’nin doğu yakasında, nehir üzerindeki Metekhi Köprüsü'ne 500 metre mesafededir. Esas eski şehir Metekhi Köprüsü'nün batı yakasında yer almaktadır. Avlabari istasyonundan Metekhi Köprüsü'ne gelince, nehrin doğu yakasında köprünün bir tarafında teleferik istasyonu, diğer tarafından Kral Vakhtang heykeli ve Metekhi Kilisesi görülmektedir.

Kral Vakhtang heykeline gelmişken Tiflis şehrinin kuruluş hikâyesini anlatayım:

Kentin Gürcüce adı Tbilisi'nin bir efsaneden geldiği kabul edilir. Bu efsaneye göre Tiflis, M.Ö. 5. yüzyılda ormanlarla kaplı bir yerdir. Bir gün Kral Vakhtang ava çıkar. Aralıksız uçan sülünün peşine eğitilmiş atmacasını salar. Aradan zaman geçer, ne atmaca ne de sülün görünürde yoktur. Onları aramaya başlarlar ve kısa süre sonra ikisini de sıcak suya düşmüş olarak bulurlar. Kral orayı çok beğenir ve bir kent kurmalarını buyurur. Kente, orada bulunan tbili (ılık) sudan dolayı Tbilisi adı verilir (hikâyeyi vikipedi'den okudum).

Metekhi Köprüsü'nün oradaki teleferiğe binerek nehri kaşı tarafındaki eski şehrin güneyinde yer alan Sololaki Tepesi’ne çıktık. Teleferik tırmanışını eski şehrin üzerinden geçerek yaptığı için eski şehri fotoğraflamak için birçok fırsat sunmaktadır.

Sololaki Tepesi’nde şehrin manzarası güzel.

Tepede Narikala Kalesi ve Kartlis Deda Heykeli (Gürcülerin Annesi) yer almaktadır. Kartlis Deda şehrin sembolü durumundaki büyük bir anıtsal heykel. Tiflis'in kuruluşunun 1500. yıldönümü olan 1958 yılında Sololaki Tepesi’ne dikildi. 20 metre yüksekliğindeki heykel Gürcü ulusal giysileri içinde bir kadın figürüdür. Gürcü ulusal karakterinin en iyi sembolize ettiği kabul edilen heykelin bir elinde, dost olarak gelenlere şarap sunmak için büyük bir kâse, diğer elinde ise düşman olarak gelenlere karşı kullanmak üzere bir kılıç bulunmaktadır.

Sololaki Tepesi’nin kuzey tarafında Tiflis şehri, güney tarafında ise botanik bahçe yer almaktadır. Dileyenler botanik bahçeyi de gezebilirler. Biz eski şehir turumuza devam etmek üzere tekrar teleferik ile Metekhi Köprüsü'ne indik.

Metekhi Köprüsü'nün hemen kuzeyinde Kura Nehri’nin iki yakasını birbirine bağlayan Barış Köprüsü yer almaktadır. 2010 yılında açılan Barış Köprüsü modern bir görüntüye sahip. Bulunduğu tarihi bölgede Gürcistan'ın modern yüzünü göstermektedir. Köprüsün arka tarafında tepede Başkanlık Sarayı yer almaktadır.

Metekhi Köprüsü'nden karşıya geçerek eski şehrin içine girdik. Bölgede birçok tarihi ve turistik yer bulunmaktadır. Bunların içerisinde en önemlileri Kükürt Hamamı, Sioni Kilisesi, Anchiskhati Basilikası, sinagog, şehirdeki tek cami olan Cuma Mescidi ve tiyatro önündeki saat kulesi.

Eski şehirdeki gezilecek yerler gezildikten sonra Özgürlük Meydanı'na doğru yürüyerek, meydandan başlayan Rustaveli Caddesi’nde yürümeye başladık.

Cadde üzerindeki Kashveti Kilisesi ve Milli Müze'yi gezdik, yine Rustaveli Caddesi'ndeki hükümet binalarını, Gürcistan Parlamentosu, Tiflis Opera ve Bale Binasını, Rustaveli Devlet Akademik Tiyatrosunu ve Gürcistan Bilim Akademisi gördük.

Yayan olarak Tiflis'in önemli bir kısmını gezdikten sonra bir restoranda hem yemek yedik hem de dinlendik. Metro ile eve giderek bu kez araba ile şehirde ulaşımı daha kolay olan yerlere gitmek için arabayı aldık.

Arabayla Kura Nehri'nin yanı başındaki, Barış Köprüsü'nün yaklaşık 1 km kuzeyinde kalan Kuru Köprü'ye gittik. Zamanından nehir yatağı değiştirilip, altı park ve caddeye dönüşünce köprüye bu isim verilmiş. Kuru Köprü'nün altındaki park ve yol Gürcü ressamların eserlerini sattıkları, haftanın her günü açık olan bir pazar yerine dönüşmüş. Bitpazarının da bulunduğu bölge meraklısı için görülmeye değer. Bizim fazla ilgimizi çekmediği için oyalanmadan orayı terk ettik.

Artık akşam olmuş ve hava kararmıştı. Eski şehrin güneyindeki Sololaki Tepesi’ni gündüz gezmiş, sıra eski şehrin batısına düşen Mtatsminda Dağı’na (Kutsal Dağ) gelmişti. Şehirde batıya doğru giden sokakları takip etmeye başladık ve füniküler tabelaları bizi yönlendirmeye başladı. Fünikülere binerek Mtatsminda'ya tırmandık. Yine güzel bir şehir manzarası ile karşılaştık. Yukarıda televizyon anten kulesi, lunapark ve güzel bir kafe/restoran var. Ayrıca bazı meşhur yazarlar, artistler, bilginler ve milli kahramanların gömülü olduğu eski bir mezarlıkta varmış, ancak gece karanlığında biz ziyaret etmedik.

5. Gün

Geldik Gürcistan seyahatimizin son gününe… Önceki günler hareketli ve yorucu geçmiş, planladığımız gezi noktalarının tamamına yakını gezmiştik. Bu nedenle son günü yeme-içmeye ve alışverişe ayırdık. Saat 18.15’teki uçuş nedeniyle saat 16.00’da evi terk etmek üzere ev sahibi ile anlaştık. Geç bir kahvaltıdan sonra eski şehirdeki hediyelik eşya satan dükkânları gezdik. Gürcistan'a özgü hediyelik eşya seçeneği fazla bulunmasa da eski şehirde caminin olduğu sokakta ve özgürlük meydanının güneyindeki ara sokaklarda birkaç hediyelik eşya dükkânı bulabilirsiniz. Hediyelik eşya dükkânlarından sonra şehrin kuzeyindeki çevreyolunun başındaki (Kutaisi, Gori ve Mtskheta'ya giderken kullandığımız yol) alışveriş merkezine (Tbilisi Mall) gittik. Amacımız avm'deki büyük marketten hediye amacıyla birkaç şişe meşhur Gürcü şarabı almak. Gerçekten de markette geniş bir şarap reyonu ve reyonun önünde stant kuran birkaç şarap firması gördük. Böylece şarapları deneyerek zevkimize uygun şarap alabildik.

Marketten sonra artık eve gitme ve eşyaları toplama zamanı gelmişti. Böylece Gürcistan gezimiz de sona erdi.

Bizim Gürcistan gezimizde değerlendirmediğimiz 1-2 alternatif gezi noktasından daha bahsetmek gerek; bunlardan ilki Tiflis'in bir dış mahallesinde yer alan Stalin'in gizli yeraltı matbaa evi müzesi, bir diğeri ise şarap üretimi veya şarap tatmak amacıyla bir şarap firmasını ziyaret etmek.

www.sonatizm.com