Japonya'da yaşadığım sürede yılbaşına doğru bir tatil fırsatı yakaladık ve haritaya bakıp ABD'nin en doğusuna gidelim dedik. ABD'nin en doğusu deyince aklınıza Miami, New York falan gelmiştir; ama biz çoook daha doğusuna, Guam'a gittik.

Guam Nerede? Nasıl Bir Yer?

Guam, aslen Japonya'nın biraz aşağısında. Mariana Adaları’nın en büyüğü olan Guam'ın statüsü bir garip; ABD'nin eyaletlerinden değil, ama ABD toprağı; azıcık bağımsız ama pek de değil; valisi var yetkisi yok, senatörü var etkisi yok. Neyse, ben işi çözemedim, ama önemli olan ABD vizesi ile ABD gümrüklerinin eziyeti çekilerek giriliyor güneşin çok güzel battığı bu adaya…

Guam, “Amerika’nın gününün başladığı yer” sloganını kullanmayı çok seviyor...

Guam'ın Tarihi

Adanın yerlileri, Guam (Guahan) halkı Malezya-Endonezya civarından M.Ö. 2000 yıllarında gelmiş. Chamorro denilen bu yerliler, 3500 sene kimseye bulaşmadan, ekmek ağaçtan (cidden ekmek ağaçları mevcut), balık denizden, sütyen yerine hindistan cevizi kabuğu kullanarak (ki hala kullanıyorlar) mutlu mesut yaşamışlar. Ta ki Macellan denilen bozguncu gelene kadar… Tutturmuş dünyanın çevresini dolaşacağım, sonunda gelmiş Guam'a.

Macellan ve askerleri okyanus sonrası yorgun, aç, susuz adaya ayak basmışlar. Guam ahalisi de bunları beslemiş, yiyecek ve su vermiş, gemilerini onarmış. Hatta Chamorrolara ismini Macellan takmış. Macellan ve tayfası iyice dinlenip semirdikten, gemiyi de yiyecek doldurduktan sonra ayrılacakken yerlilerden bazıları kendilerine ilginç gelen filika kayığını almışlar. Adetleri olduğu üzere, Macellan’a epey bir yardım yaptıkları için kayığı alırken sorma ihtiyacı duymamışlar. Nankör Macellan ve adamları da "vayy hırsızlar" diyerek bu yerlileri öldürmüş, köylerini de ateşe verip adadan ayrılmış. Böylece ada halkı batı uygarlığı(!) ile ilk tanışmasını yaşamış, Macellan da haritasına burayı "hırsızlar adası" diye işlemiş.


Macellan'ın yüzyıllar önce yanaştığı koy

Macellan, İspanya’ya dönünce papazlara adadan bahsetmiş. Her gün taze balık ve meyve, hem de yerli kızlar bambudan etek, hindistan cevizinden sütyen giyiyorlar diye anlatınca adaya misyoner papaz akını başlamış.

Guam’daki bazı kabile reisleri Hristiyan olmuş, papazlara da iyi arsa-arazi bağışlamışlar. Bazı papazlar buraları müteahhite verip kat karşılığı kiliseleri kondurmuş, diğerleri de öbür kabileleri iknaya gitmiş. Ancak, kabilelerin çoğu dinlerini korumuş. Aslında pek bir dinleri yok, sadece ölülere ve ruhlarına saygı var; bir de kime olduğunu bilmeden fırtınasız deniz, bereketli ürün için dua ediyorlar.

Papazlar önce "tabii, herkesin inancı kendine" diye laik ayağına yatmış, ama adanın stratejik konumu önem kazanınca, Cizvit Papazları yavaş yavaş Hristiyan olmayanları öldürmeye başlamış. Adada şiddetli ayaklanmalar olmuş olmasına da yerlilerin en etkili silahı mızrak; İspanyol ise basmış kurşunu.

Bu arada, Avrupa'dan gelen mikroplara bağışıklığı olmayan epey bir chamorro da papazlardan bulaşan hastalıklardan mevta olmuş ve adanın özellikle erkek nüfusu tükenmiş, geriye kadınlar-çocuklar kalmış. Adaya sonradan gelen Filipinliler ve Amerikalıların da etkisiyle şimdi ortalıkta İspanyol-Amerikan-Filipinli-Chamorro karışımı bir halk var.

İspanyollar yaklaşık 300 sene adayı Acapulco-Manila kalyon ticareti hattında ara durak olarak kullanmış. Güney Amerika’dan çıkan altın ve diğer madenler ile Asya'nın ipek, seramik gibi ürünleri arasındaki ticaret tamamen İspanyol kalyonların elindeymiş ve Guam bu ticaret yolundaki en önemli çay ve ihtiyaç molası lokasyonu olmuş. Bu İspanyol kalyon ticaretinin dünyadaki en büyük voliyi vurma operasyonu olduğu halen literatürdedir.


İspanyol bir subay ile zorla evlendirilmek istendiği için Chamorrolu aşkıyla evden kaçan kızımız, yakalanacağını anlayınca aşığıyla beraber bu yamaçtan aşağıya atlar ve birlikte hayatlarına son verirler. Bir rivayete göre, aşıklar son dakikada kazığı yememek için saçlarını birbirilerine bağlarlar; böylece aşağıya düşen diğerini de yanında götürürmüş. 

1890'lı yıllarda iyice semiren ve olaya uyanan ABD, bakmış ki Pasifik’te kendinden başka biri borazanını öttürüyor; “Guam'ı Özgürleştirme Operasyonu” adı altında İspanyolları tepelemiş, Guam’ı almış. ABD tam adayı sömürecekken 2. Dünya Savaşı çıkmış, Japonlar adayı almışlar, Guamlıları öldüresiye çalıştırmaya başlamışlar. Guam, 2. Dünya Savaşı esnasında işgal edilen tek ABD toprağı olmuş. Daha sonra, ABD çok büyük bir çıkarma ile Guam’ı geri almış ki 2. Dünya Savaşı’nın en kanlı çatışmalarındandır. Japonlar müthiş direnmişler, ölmüşler, öldürmüşler, ama sonunda adayı yeniden ABD almış. Artık kurtarılmaktan illallah eden Guamlılar, ABD'nin kendilerine tanıdığı özerkliğe razı olmuş. O gün bugündür kuzeydeki ABD hava üssü ve batıdaki deniz üssü arasında yaşar olmuşlar.


Japonların Guamlılara kazdırdığı yeraltı tünellerinin girişi

Dünyanın en derin noktası: Mariana Çukuru

Guam, coğrafi olarak Ekvator’a yakın bir ada ve dünyanın en sabit hava sıcaklığına sahip yerlerinden; kışın 28, yazın 29 derece. Çevresi mercan kayalıkları ile çevrili ve sığ bir denizi var. Amaaa adadan biraz açılınca dünyanın en derin noktası olan Mariana Çukuru var ki derinlik 1,5 metreden 11.000 metreye çıkıyor. O yüzden "dalıp biraz kum çıkartayım" derken dikkatli olunmalı, ayağın bir kaydı mı 11 km dibe gidersin maazallah.

Guam'ın Popüler Bölgeleri

Bizim kaldığımız Tumon Koyu, adanın en turistik bölgesi, otellerin de % 90'ı burada. Yarım daire şeklindeki koyun girişini mercan kayalıkları öyle bir kapatmış ki dalgalar ve köpekbalıkları dışarıda kalıyor. Koyun içi masmavi, tertemiz bir denizin doldurduğu ve derinliği 1,5 metre civarında birkaç kilometrekarelik devasa bir havuz gibi. Otelin önü çimenlik ve palmiyelik bir bahçe, sonra da kumsal ve deniz başlıyor.

Başkent Hagatna bir koy ötede, ama denizi o kadar iyi değil. Pek de bakir bir yer sayılmayacak Tumon'da Planet Hollywood, Hard Rock Cafe, TGI Friday's gibi her türlü medeniyet simgesi var. Adanın en büyük geliri; turizm ve asker.


Tumon Koyu; dünyanın en yüzülesi denizlerinden...

ABD'nin üsleri yüzünden ortalıkta epey bir “coni” var. Pasifikteki uçak gemileri de ara sıra mola vermeye geliyor. Biz orada iken Kitty Hawk da gelmişti ve birtakım esnaf ve dünyanın en eski zanaatkârları(!) çok mutluydu. Adadaki dükkânların üçte biri lokanta ve mağaza; üçte biri ABD askerleri için erotik/strip kulüpler, üçte biri de atış poligonu. Bu atış poligonu merakı inanılmaz bir şey; adam dükkânın önüne bir "menü" koymuş. Elinde hangi silahlar mevcut (magnum, kalaşnikof, M-16, colt...), hangisiyle atış yapmak kaç para yazmış; ABD'liler ha babam dükkânlara üşüşüp çatır çatır ateş ediyor. Adam gelmiş tropikal adaya; kum, deniz, balık, meyve... Ama yok, ille de ateş edecek. Kurşun adres sormaz ki...

Guam'daki Japon Etkisi

Bir süre sonra Japonya'dan çıkıp ABD'ye geldiğimizi iyice anladık; birçok yerin girişinde "tipinizi beğenmezsek sizi polise veririz, izinsiz gireni vururuz" gibilerden uyarılar var. Aslında Japonya'dan çıktığımızı anlamak biraz zaman almıştı, çünkü adadaki turistlerin % 99'u Japon ve konuşulan ilk dil Japonca. ABD 2. Dünya Savaşı’nda o kadar uğraşmış, ancak ada halen Japon işgalinde. Biz doğal olarak Japon’a benzemediğimiz için, herkes beni izne gelmiş ABD askeri sanıyordu. Gittiğimiz kafelerde asker kimliğimi gösterirsem indirim yapacaklarını söylediler. Ama onlara Türk Silahlı Kuvvetleri onbaşı kimliğimi gösterince indirim yerine bindirim yaptılar.

Adalılarda Japonlara karşı halen bir nefret var; otobüslerde ve mağazalarda adamlara ters gidiyorlar, bize de pek bir iyi davranıyorlardı.

Tumon Koyu’nun kuzeyi, tamamen ABD üsleri tarafından kapatılmış. Güneyine doğru adayı gezebiliyorsunuz. Volkanik tepeler, iklimden dolayı balta girmemiş ormanlarla kaplanmış. Kıyı kesimlerden içerilere girmek çok zor. Orman o kadar vahşi ki girsen seni 28 sene bulamazlar.

Japon Çavuş Yokoi'nin Hikayesi

28 seneyi rastgele söylemedim; 2. Dünya Savaşı sırasında ABD askerlerinden saklanan Japon Çavuş Yokoi, tam 28 sene sonra 1972'de ormanlarda yakalanmış ve tutuklanarak Japonya’ya iade edilmiş. İşin ilginci, vatandaş henüz savaşın bittiğini de bilmiyormuş. Saddam modelinde saç-sakal yakalanmış olan bu arkadaş, ormanda kendine güzel bir mağara ayarlamış. Bir ağacın kabuğundaki fiberlerden kendine giyecek yapmış. Öyle böyle bir giyecek de değil; 28 sene boyunca kendi kendinin komutanı olan, teftiş geçirmeyen, gözlerden ırak bu çavuş kendine ne dikmiş? Tişört? Şort? Safari gömlek? Şalvar? Çizgili pijama? Hayır, Çavuş Yokoi kendisine Japon İmparatorluk Ordusu üniforması dikmiş! Üniformanın orijinalindeki gibi cepleri, düğmeleri olan, aynı kesimdeki bir kıyafet ve pantolon kemeri!

Ormanda ne bulduysa yiyen bizim çavuş "bitmez ulan bu askerlik" diye söylenirken, bir gün ormanda avlanmaya çıkan Guamlılara yakalanmış. Tabii gururlu bir asker olduğu için teslim olmak istememiş. "Oğlum, savaş bitti, sizin imparator gitti, gel vallaha seni firari saymayacağız, tezkere vereceğiz" denilince ikna olmuş. Mağarasını, giysilerini gören uzmanlar adamın kendine yetebilme kapasitesine hayran kalıp "Robinson Crusoe'ya beş basar" yorumunda bulunmuşlar.

Amerikan vize kanunlarını ihlal ettiği için” Guam’dan sınır dışı edilip Japonya'ya iade edilen Yokoi, sağlık kontrolünden geçirilmiş ve fiziksel ve ruhsal olarak son derece sağlıklı çıkmış. Bazıları bu durumu "tabii, 28 sene kadın dırdırı olmadan ben de mis gibi yaşarım" diye yorumlayınca, durumu test etmek için emekli çavuşumuzu hemen baş göz etmişler. Üstelik gelinin babası, "mahdumunuz askerliğini yaptı mı" diye sorduğunda Yokoi'yi zor zapt etmişler. Yokoi, evlendikten sonra 25 sene daha yaşayarak gerçekten zorlu şartların insanı olduğunu kanıtlamış ve 82 yaşında hayattan terhis olmuş.

Guam Mutfağı

Amerikan, Filipin ve civardaki adaların karışımından oluşmuş. Ne yazık ki en baskın çıkan Amerikan mutfağı olmuş; her yer hamburgerci ve steak house. Güzelim Guamlılar da Hawaiililer gibi kendilerini yemeye vermişler ve ortalama 150 kiloya ulaşmışlar. Hâlbuki formunu koruyabilen kızları güzel (balıketli), oğlanlar da yakışıklı. Yerli halkla biraz daha kaynaşmak için her Çarşamba başkent Hagatna'da düzenlenen halk pazarı ve festivaline de katıldık. Buranın pazarları ilginç; hem giyecek-erzak alışverişi yapıyorsun hem de hava karardıktan sonra vur patlasın, çal oynasın. Ortada büyük bir bina var, etrafta ızgara yapan esnaftan yiyeceğini alıyor, buradaki masalara oturup sahnede çalan orkestrayı dinliyorsun. Gaza gelenler piste fırlayıp dans ediyor. İleride bir başka köşede yerliler ateş danslarını veya göbek danslarını yapıyorlar. Çarşambaları herkes kurtlarını döküp evine gidiyor.

Hatagna'da eski Guam yerleşimlerinin kalıntıları

Genelde çok güzel olan hava son iki gün biraz dağıttı. Dağıttı dediğim; 5 dakikalık yağmurlar yağıyor, ama öyle çabuk başlıyor ve bitiyor ki önlem alamıyorsun. Hava güneşli iken, bir anda bardaktan boşanırcasına bir yağmur başlıyor; nasılsa mayolarla palmiyenin altında yatıyor oluyoruz, istifimizi bozmadan ıslanıyoruz, 5 dakika içinde bitip güneş açıyor.

Plajda zaten fazla insan olmuyor, çünkü tüm Japon turistler büyük alışveriş merkezlerini yağmalamaya gitmiş oluyorlar. Dönüşte uçağın bagajı büyük bir AVM deposu stoğu mertebesine erişiyor. Biz ise elimizde hatıra niyetine 2-3 totem parçası ile uçağa bindik, 30 derece sıcaklıktan tişört ile havalanıp -3 derece sıcaklığa kabanlarla indik. Guam Adası, Türkiye'den yolculuk için biraz uzak ve ters; ama o bölgeye gitmişken görülmeye değer...

Onur Ataoğlu

Yazar Hakkında

Onur Ataoğlu

"Japon Yapmış", "Japon Ne Yapmış" ve "Japon Yapmış Türk Gezmiş" kitaplarının gezgin yazarı, dünyanın diğer yörelerine dair yazı, fotoğraf ve gözlemlerini de blog sayfa