I Fınd My Love In Portofino

Adına şarkılar yazılmış olan aşk şehri Portofino, bugüne kadar en güzel aşklara tanıklık etmiş. Romantizm arayan gezginler için popüler bir destinasyon. Ancak Portofino’da konaklama ücretlerinin çok da uygun olmadığını bilmenizde yarar var.

Portofino adı Fine Port yani Güzel Liman’dan geliyor. Latince anlamı ise Portus Deflini yani “yunusların limanı”. Portofino’nun İtalyanca anlamı ise “Son Liman”.

Cenova limanından kişi başı gidiş-dönüş yaklaşık 40 €’ya Portofino’ya ulaşabilirsiniz. Santa Margherita’dan veya Camogli’den feribotla da Portofino’ya gitmek mümkün. Eğer Cenova’dan karayolu ile Portofino’ya giderseniz, bu yolculuk yaklaşık bir saat sürüyor. Yol boyunca dağların içine açılmış tünellerden geçiyor ve yer yer muhteşem manzaralar eşliğinde ilerliyorsunuz.

Portofino kuzeybatı İtalya’da Ligurya bölgesinde Cenova iline bağlı yaklaşık 500-600 kişinin yaşadığı küçük ama şipşirin bir tatil bölgesi. Bu muhteşem tatil beldesinde yerleşik yaşayan insanların %90’ının 65 yaş üstü olduğu söyleniyor.

Portofino doğal bir liman olduğundan tarih boyunca yelkenlilere sığınak olmuş. Ortaçağ döneminde küçük bir balıkçı köyü iken 1950’lerde Vittorio Palentieri’nin “I find my love in Portofino” (Aşkımı Portofino’da buldum) şarkısı ile yıldızı parlamaya başlamış.

Yarım ay şeklindeki 150-200 adımlık koyun etrafını süsleyen pastel renkli sarı, turuncu, pembe, bej renkli evleri, evlerin altındaki sanat galerileri, şık butikleri, zeytinyağı-sabun-şarap mağazaları, kafe ve restoranları ile Avrupa, hatta dünya sosyetesinin gözbebeği olmuş.

Pastel renkli villalar ve arkasındaki dik yamaçlardaki yemyeşil ormanların durgun sudaki yansıması muhteşem bir görsel şölen sunuyor. Evlerin bazılarının dış cephesi freskolarla süslü, evlerin dış boyamalarına koyulu açıklı tonlamalarla derinlik verilmiş. Tepelerdeki eski şatoların pek çoğu dünyaca ünlü zenginlerin ve sanatçıların mekânı. Silvio Berlusconi’nin muhteşem malikânesi bunlardan yalnızca biri.

Buradaki eski binalar koruma altında ve aslına sadık kalınarak restore ediliyor. Çevre ve doğaya çok iyi sahip çıkıyorlar. Türkiye’deki gibi daha fazla otel yapalım diye, ormanlar yok edilerek beton yığınına çevrilmemiş. Denizleri doldurarak yol yapmak yerine, dağları oyarak tüneller açarak ulaşımı sağlamışlar. İşte bu yüzden de turizm hızla gelişmiş. Turistlerin pek çoğu çok katlı beton yığını görmek istemiyor.

Koydaki harika devasa yatlar ise birbiri ile yarışırcasına dizilmiş. Bu dev yatlar da dünya jet sosyetesine ait.

Portofino, uluslararası kültür ve sanat etkinliklerine sahne olan bir merkez haline dönüştüğünden, sanat limanı sloganı ile tanımlanıyor.

Buradaki evlerin fiyatları çok çok yüksek, zaten satılık yok gibi. Olsa da fiyatlarının sınırı yok. Bu nedenle otel fiyatları da gecelik 10.000 €’ya kadar çıkabiliyor. Ancak Portofino’yu görmek için ille de burada kalmaya gerek yok, çünkü çok küçük bir yerleşim. Bu bölgeyi gezmek için bir gün yeterli.

Portofino’ya geldiğinizde uğrayacağınız belli başlı iki nokta var. Bunlardan biri tepede yer alan Castello Brown kalesi. 17. yy.’da Cenevizliler tarafından savunma amaçlı yapılan kaleye Botanik Garden’ın yanındaki yoldan çıkılarak ulaşılıyor. Kalenin görülmeye değer bahçesinden muhteşem Portofino manzarasını seyretmeli ve objektiflerinize almalısınız.

Portofino’da görülecek diğer bir nokta ise, yine Portofino limanına hakim bir tepe üzerinde bulunan San Giorgio Kilisesi ve Feneri. Kilise, köyü koruyan azize ithaf edilmiş.

Kale ve kiliseyi gördükten sonra sıra geldi yemeğe. Tabii ki mutfaklarında deniz mahsulleri çok ön planda. Ama buraya gelmişken Portofino’da çok tercih edilen “Gennovese” dedikleri yeşil renkli İtalyan usulü sebze çorbası içebilir, deniz mahsulleri ile yapılan “Pizzeria El Portico” yiyebilirsiniz. Üzerine de tabii ki dondurma…

Portofino’dan ayrılmadan önce 18. yüzyıldan beri yapılan bölgeye has mekik işi dantellerden alabilirsiniz.

Portofino’dan daha büyük bir belde olan Santa Margherita ise Portofino’ya sadece 3 kilometre mesafede. Konaklama alternatifleri Portofino’ya göre çok daha uygun fiyatlı ve de Rapollo kadar kalabalık değil. Aynı zamanda Santa Margherita ve Portofino arasında Portofino dağı üzerinde 1,5 saat süren bir yürüyüş yolu var. Buradaki evler de Portofino’daki gibi pastel renklerle boyanmış, evlerin üzerinde elle çizilmiş fotoğraflar bulunuyor. Açıkhava müzesini andıran Santa Margherita ise rengârenk binaları, manavları, kasapları, butik ve marketleri ile  görülmeye değer.

Portofino’ya gelmişken beldenin biraz güneyindeki Cinque Terre denilen 5 küçük köyden oluşan bölgeyi mutlaka görmelisiniz. Haritada Cinque Terre diye aradığınızda bulmanız pek mümkün değil.

Çünkü geçmişte beş ayrı beylik olarak yönetilmiş olan Monterosso, Vernazza, Corniglia, Manorola, Riomaggiore isimli köylerin ortak adı. Cinque Terre “Beş toprak parçası” anlamına geliyor. Bölge kültürel ve tarihi özellikleri nedeni ile UNESCO dünya mirası listesinde yer almış ve milli park ilan edilmiş.

Cinque Terre deniz kenarında dik yamaçlı dağlar, dağlara yaslanmış muhteşem evler, teraslanarak ekime açılmış üzüm bağları, zeytinlikler ve meyve bahçeleri ile görülmeye değer özel yerlerden biri.

Portofino ve Rapallo’dan bu bölgeye tekne turları yapılmakta. Rapallo diğer yerleşimlere göre bir hayli kalabalık.

Cinque Terre’ye La Spazia’dan trenle de ulaşılabiliyor. Bu 5 köy birbirlerine çok yakın. Köyler arası ulaşım çok dar, tek arabanın geçebileceği bol virajlı karayolu ve dağlar arasında tüneller içinden geçen demiryolu ile sağlanıyor. Trenle köyler arası 10-15 dakika sürüyor. Tren ancak istasyonda gün yüzüne çıkıyor, onun dışında hep dağların arasına oyulmuş tünellerden geçiyor.

Köyler arasında ulaşım için bir diğer alternatif ise yürüyerek gitmek. Muhteşem manzaralı özel patika yollarda yürümeyi tercih ederseniz her köy arasında yaklaşık 2 saatlik bir yolu göze almalısınız. Trekking meraklıları için doğa manzaralı patika yürüyüş parkurları oldukça cazip.

Buradaki köylerde balık lokantaları, küçük küçük zeytinyağı ve şarap dükkanları dizilmiş. Burada yiyebileceğiniz şeylerin başında deniz ürünleri ve zeytinyağlılar geliyor. Ancak bölgeye özel nohut unundan yapılmış “Farinata” ile yassı ekmek üzerine et, zeytin, domates ve pesto ile süslenmiş bir pizza türü denenmeli.

Eğer Cenova’dan Türkiye’ye dönüş yapacaksanız, yol üzerinde Camogli’ye de uğrayabilirsiniz. Çünkü burası Cenova’dan sonra İtalyan Rivierası’ndaki ilk kasaba. Yine bu bölgede bulunan pastel renkli deniz kıyısında dizili evleri ile Portofino’ya benziyor.

Bu bölgede deniz ve keşif için Cinque Terre, romantizm için ise Portofino’yu tercih edebilirsiniz.

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.