Norveç ve Başkent Oslo

Ağustos ayında İstanbul’dan Oslo’ya gitmek üzere uçağa bindik. THY ile yaklaşık 3,5 saat süren uçuş sonrasında Oslo Havaalanı’na indik. Havaalanından alınabilen kişi başına 40 Euro’luk şehir bileti ile tüm müze ve toplu taşıma hizmetlerinden yararlanabilirsiniz. Ancak bu ücrete, havaalanı şehir merkezi ulaşım dahil değil. Havaalanının 1 alt katına inip, yaklaşık 8 €’luk tren biletinizi alıp, trenle merkez istasyona ulaştık. Merkez tren istasyona çok yakın olan Comfort otele yerleştikten sonra, Oslo’yu keşfe başladık.

İlk olarak gözümüze çarpan Norveç’te halkın refah seviyesinin çok yüksek olduğu. Bir otobüs şoförünün aylık geliri yaklaşık 6.400 €. Ancak buna orantılı olarak, Norveç’te hayat çok pahalı. Mesela 1 küçük pet şişe su 4 €, 1 adet muz ise 1 €.

Ancak Norveç’te refah seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun, bana kalırsa bu ülkede yaşamak zor olsa gerek. Çünkü Norveç’te 365 günün yalnızca 60 günü güneşli, diğer günler hava hem kapalı, sisli, puslu ve kasvetli. Güneşi az görmelerinden sanırım depresyon oranı da çok yüksek.

Norveç’in kuzey-güney uzunluğu 2.200 kilometre. Kıyı uzunluğu ise yüzlerce fiyorddan dolayı 21.300 kilometre. Kıyılar dantel gibi… Denizlerinde yaklaşık 30 bin ada ve 100 bin resif bulunuyor. Ülkede 160 binden fazla göl var. Tabii bunlar da Norveç’e muhteşem bir doğal ortam oluşturuyor.

Avrupa’nın en kuzey noktası olan “Nordkap” de Norveç sınırları dahilinde. Burada Güneş, 12 Mayıs’tan 1 Ağustos’a kadar hiç batmıyor. 79 gün hep gündüz. Buna karşın 16 Mayıs’la 23 Kasım arası 59 gün Güneş hiç görünmüyor, hep gece.

Oslo’daki ilk durağımız Sydney’deki opera binasına rakip gösterilen Opera binası. Burası 2003-2008 yılları arasında yapılmış, modern bir bina. Dış kısmı bembeyaz taş ve cam ile yapılmış, bu binada 1.100 salon mevcut. 47 bin metrekarelik bir alan üzerine inşa edilmiş.

Binanın iç kısmı meşe lambirilerle dizayn edilmiş. Dikine dizilmiş çeşitli ebatlardaki lambrilerin yüzeyleri farklı şekillerde kesilip binanın iç yüzeyi arttırılmış. Meşe ağacı akustik anlamda iç yüzeyde en etkili malzeme imiş. Binanın içi ahşap (meşe) ve cam ağırlıklı. Dışı ise 10 - 15 derecelik rampa ile çevrilmiş. Değişik bir mimarisi olan opera binasında yaklaşık 600 kişi çalışıyor. Opera binasının dışındaki bu geniş rampadan çıkarken ve bina üzerinde tepeden muhteşem Oslo manzarasını objektiflerinize kaydederken lütfen zemine dikkat. Zira kışın buz tutmasını önlemek amacı ile yapılan 2-3 cm’lik setler her an düşmenize neden olabilir. Bu opera binası Avrupa’nın en iyi opera binası olarak gösteriliyor.

560.000 nüfuslu Oslo, İskandinavya’nın 4. büyük şehri. Küçük ama sevimli bu şehir, 40 ada üzerine kurulmuş. Adalar birbirine küçük köprüler ile bağlanmış. Şehirde dolaşırken adalar arasında dolaştığınızı hissetmiyorsunuz bile. Şehirde 340 - 360 civarında göl bulunuyor. Kışın bu göller buz tuttuğu için buzu kırıp, balık tutma aktiviteleri düzenleniyor.

Oslo’da denizcilik ve balıkçılık çok gelişmiş, 1960 adet denizcilik şirketi var ve buralarda 8.500 kişi istihdam ediliyor.

Opera binasından sonra Kral Jones caddesine geliyoruz. Bu caddenin alt ucunda tren istasyonu, diğer ucunda ise hafif bir rampa üzerindeki Kraliyet Sarayı görülüyor. Bu cadde trafiğe kapalı, Oslo’nun en önemli caddesi. Sağlı sollu pek çok ünlü mağazalar, alışveriş merkezleri, restaurant, bar ve cafe’ler mevcut. Ayrıca sokak sanatçıları da bu caddeye ayrı bir renk katıyor. Bizim Beyoğlu benzeri, ama Kraliyet Sarayı tarafı hafif bir meyille yukarı doğru yükseliyor.

Ulusal tiyatro binası ve üniversitesi binası da bu cadde üzerinde.

Bu keyifli caddeden yürüyerek Kraliyet Sarayına geliyoruz. Kraliyet Sarayı, 1824 - 1848 yılları arasında yapılmış. Kral halen içinde yaşıyor. Sarayın arkasında geniş bir botanik bahçesi var. Bu alan yazın halka açık. Senenin sadece 60 günü güneşi görebilen Norveç halkı çimenlere sereserpe uzanmışlar, çocuklarını gezdiriyorlar.

Kraliyet sarayı önünde her gün saat 13:00’te nöbet değişim törenleri yapılıyor. Biz seyrettik ama çok görkemli değildi. Seyredemezsiniz kayıp değil.

Oslo çok büyük bir kent olmadığından yürüyerek de dolaşılabilir ancak biz havaalanından aldığımız şehir biletlerini bol bol kullanıyoruz. Tramvay’a binerek Marina bölgesine geliyoruz. Marina’daki Aker Brygge, Oslo’nun en büyük ve en popüler alışveriş merkezi.

Yine bu bölgede sahil boyu uzanan Straden caddesi, Oslo’nun en favori caddesi. Bu bölgedeki binaların her biri ayrı bir tasarım harikası. Binalarda en ağırlıklı kullanılan malzeme ise cam. Cadde boyunca çok şık cafe ve restaurantlar bulunuyor. Oslo’nun gece hayatının nabzı da burada atıyor.

Burada bir restoranda oturup, meşhur Norveç Somon’unu yerinde yemelisiniz. Fiyatlar yüksek ama değiyor. Bunun yanında envai çeşit deniz ürünlerini, av etlerini özellikle de geyik eti tatmalısınız.

“Linie Aquavit” patatesten yapılan Norveç’e has bir içki… Norveç’te alkol tüketimi de çok yüksek. Özellikle gece belirli bir saatten sonra sokakta düz yürüyebilene rastlamak neredeyse imkansız…  Oslo'da metroya erişimi olan yemekleriyle tercih edilen Thon Hotel Rosenkrantz Oslo ve Hotel Continental otellerinde kalabilirsiniz.   

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.