Oslo'dan Oslo'ya 7 Gün

O an bambaşkaydı. 
Lisedeydim. Coğrafya kitaplarında fiyort kelimesini görünce meraklandığımı gayet iyi hatırlıyorum. Neydi acaba diye hocaya sorduğumda, derin körfez demişti kısaca. Ama Google'da baktığımda büyük bir fotoğraf görüyordum oysa. Sonra Sinop'ta Hamsilos'u öğrendim. Düştüm peşine. Gittim gördüm, demek ki böyle oluyor dedim. Amatör gözlerle inceleme yaptım bildiğin.
 
Bunu neden anlattım? Çünkü bir gezgin öğrendiği ya da gördüğü bir şeylerin peşinden giderek keşfetmeyi hep sever. En sevdiğin yemek veya kahvenin kokusuna olan duyarlılık gibi düşünebilirsin. Gözün direkt kokunun merkezine doğru kayar. Ben onu bilet alarak yaptım. Sonuç mu?
 
Rota: Norveç
 
Kitaplarda okuduğum, internette gördüğüm fenomen fotoğrafların peşinden geldim yeşil ülkeye. Yolculuk öncesi yaptığım araştırmada, ilk sinyaller şunlardı:
 

  • Bi kere pahalı bir ülkeye gidiyorsun. Dikkat et Seymen!
  • Yeşile doyacaksın.
  • Soğuk olabilir mi? Olabilir.
  • Araba kiralamak mantıklı olabilir.
  • Kalabalık ve güzel bir ekip ayarlamam lazım.
  • Gitmişken başka yerler de görsem fena olmaz sanırım.

 
Bu düşünceler sonrası bilet alındı ve bir akşam yemeğinde harita üzerinde güzergah çizildi. Seyahat süremiz 7 gün. Güzergahımız, Oslo, Flam, Bergen, Stavanger ve Kristiansand. Avantajımız ise, havanın 00.00'da kararması. Gün bizim!
 
1. Gün (Oslo)
Dile kolay 1000 yıllık geçmişiyle İskandinavya'nın en tarihi şehri. Oslo, İskandinavya'nın en güzel şehirlerinden birisi gerçekten. Huyu da aynı. Stockholm, Kopenhag, Helsinki hepsinin ortak özelliği mimari yapıları, kuralcı oluşları, düzenleriydi. Oslo'da bunlar arasında pek bir şey kaybetmemiş gözüküyor. İlk gün kiraladığımız araç ile Oslo merkeze 45 dakika gibi bir sürede ulaştık. Bulunduğumuz otel, Opera House'a 5 dakika yürüme mesafesindeydi. Turumuza, Opera House ile başladık. Buzullardaki buz kütlesinden esinlenerek tasarlanmış beyaz bir güzellik olduğu kesin. Dışı ve içinde gezerken fotoğrafçı olduğunu hissedersin, biri şuradan geçsin de güzel kare yakalarım belki düşüncesi oluşur. Burada fotoğrafları çektikten sonra, Oslo Centrum'a doğru yürüyüşe geçtik. İstasyon önünden geçerken gördüğümüz bisikletleri kiralasak daha güzel olur mu diye düşündük. Ama o da ne? Bisikletler sadece Norveç vatandaşlarına özelmiş. Sonrasında Obama'dan Merkel'e, J.Lopez'den Messi'ye her meşhurun konakladığı Grand Hotel'in de bulunduğu Karl Johans Gate'e doğru yürümeye devam ettik. Buradan sırasıyla, grafitileriyle ünlü Grünerlokka'ya ve Damstredet'e uğradık. Özellikle Grünerlokka'ya bayıldım. Grafitiler içinde kaybolacağın bir mahalle. Otele giderken, botanik bahçeyi ve göçmenlerin yaşadığı Grönland Mahallesi'nden geçtik. Burada bir dükkanın camında yazılan şey ise baya şaşırttı: "Yere izmarit atmayın" Güzel ülkem her yerde uyarıcı :)

Bugünlük yeterli. Yarın yolumuz uzun, haydi hotele..


 

2. Gün (Haukelifjell, Latefoss, Trolltunga, Odda, Flam, Ulvik)
Sabah erkenden yol aldık. Rotamız Flam. Mesafe 370 km civarı. Aslında düşündüğümüzde hemen hemen bir İstanbul - Ankara yolculuğu mesafesinde. Çeşitli sebeplerden dolayı daha uzun sürüyor ama kimi zaman sıcak kimi zaman soğuk, bazen göl kenarı, bazen orman içinde kaybolduğumuz bir yolculuktu. Yol boyunca, kar, yağmur ve güneş hepsini yaşadık. Bu kadar kısa sürede bu kadar sıcaklık değişikliği görünce her hava değişiminde dediğimiz tek şey "vaaay" oldu tabii. İlk olarak Latefoss'un önünden geçtim.

Latefoss: Gördüğüm en iyi şelaleydi belki de. İki koldan coşkulu akan harika bir doğa olayı. Önünde aracını durdurabileceğin ve fotoğraflayabileceğin güzel bir nokta da var. Yağmurlukla izlemeniz önerilir. Su baya coşkulu.

Haukelifjell: Kar burada neredeyse hiç kalkmıyormuş. Burayı görmeden önce, bir tünelden geçiyorsun. Tünel yaklaşık 8 km mesafede. Tünele girerken hiç kar yoktu. Fakat tünel çıkışı manzara bu. Tünel çıkışı hava sıcaklığı bir anda 10 derece kadar düşüyor. Hava ayaz ve kar. Ama manzara huzurlu o net.

Odda: Kendi halinde bir belde. Toplam nüfusu 7000. Norveç'te manzarası daha güzel olan yerler var mı? Var ama buranın sıcaklığı bir başka geldi bana. Fiyortlar buradan başlıyor.

Trolltunga: Norveç'in simge kayalıklarından. Odda'ya 6 km mesafede bi girişi var. Buraya ulaşmak baya zahmetli bir yolculuk istiyor. Kısaca belirteyim. Bergen ve Flam’a daha yakın bir bölgede Odda şehrine geliyorsunuz. Odda'ya geldikten sonra 6 km mesafede bir yolunuz daha var. 6 km sonunda geldik sanmayın. Çünkü geldiğiniz yer aracınızı park edebileceğiniz otopark sadece :) Buradan sonra başlıyor Trolltunga macerası. Performansınıza göre, en az 4 saat sürecek bir tırmanış sonrası buraya geliyorsunuz. Zorlu ve yorucu yolculuk sonrası manzara gayet keyifli, "vay be" dedirtir. Buraya çıktıktan sonra insanların gözündeki mutluluğu gözlemledim. Hatta başarma duygusu ağlamaya dönüşmüş kişiler vardı. O an bambaşkaydı.
 
Flam: Norveç'te üç  yer say desek biri mutlaka Flam olur. Flam, Norveç'in en büyük fiyort kolu. Nüfusu yaklaşık 300 civarı. Flam, düz arazi demek. Yılda 500 bin turist geliyor. Buranın en güzel kısmı, bankta oturup havaya baktığım zamandı. Neden mi?  "Huzur neydi?" diye soranlara cevabım olsun diye.

Ulvik: Flam’a geldiysen ve vaktin de varsa 90 km mesafedeki Ulvik'e mutlaka ama mutlaka uğramalısın. Hayran kalırsın. Fotoğraflar her şeyi anlatıyor olmalı. Burada şuraya git, şunu iç burayı gez denmez. Git bul burayı yürü. Gece geç saatte otelimize geldik. Geceyi burada tamamladık. Hatta hotel çalışanı John, babası Türk olduğu için bizi beklemiş. Sırf tanışmak ve Türkçe merhaba demek için. Kanında var bizim sıcaklığımız.

-Merhaba Seymen
-Merhaba John!
O an bambaşkaydı.


 

3. Gün (Bergen)
Ulvik'ten Bergen'e yaklaşık 120 km yol yaptık. İki saat süren yolculuk sonrasında, Norveç'in güzeli Bergen'e ulaştık. Bergen, Norveç'in ikinci büyük şehri. Şehir, önemli bir ticaret merkezi Norveç için. 2004 yılında TIME dergisi yaptığı araştırmada Avrupa'nın en gizli 14 başkentini seçiyor. Bergen de bunlardan birisi. Bergen kelime anlamı yedi tepe arasındaki şehir demek. Fakat Bergen'de dokuz tepe var. Şehre geldiğimiz gibi sanki Akdeniz şehrine varmış gibi hissettim nedense. O sıcaklığı verdi Bergen. Yağmurlu bir günde otelde eşyaları bıraktığımız gibi sokağa attık kendimizi. Gördüklerimiz neler mi?
 
Fisketorget: Her sabah 06.00 – 07.00 gibi balıkçılar iş başı yapıyor. Tezgahlar onlarca çeşit balıkla dolduruluyor. Tezgahların hemen arkasında oturma alanları var. Dileyenler ürünü seçerek, pişirilmesini masalarında izleyebilirler. Gayet çeşit dolu güzel bir öğün olabilir. Büyük yengeçlerin bulunduğu camekandan baktığınızda muhtemelen içiniz ürperecek. Benim favorilerim, karides ve balina eti.

Vagen Koyu: Vagen Koyu, balıkçılar pazarının da kurulduğu limanın bulunduğu alan. U şeklinde ve iki tarafında da ucu sivri çatılı ve bazılarının rengarenk olduğu evleri görebilirsiniz. Şehri keşfederken yapacağınız yürüyüş için ideal bir meydan.

Torgalmenningen Meydanı: Şehrin en dinamik alanlarından birisi. Uzunlamasına bir meydan. Sokak sanatçılarının, ressamların bulunduğu klasik bir Avrupa başkenti. Kaykay yapan çocuklar geçerken çarpabilir, dikkat. Alışveriş tutkunu gezginler için uygun fiyat diyemesem de birçok mağaza var.

Hansa Evleri: Vagen Koyu önünüzdeyken sağ tarafından devam ettiğinizde renkli evleri göreceksiniz. Onların birinin ara sokağından girin. Hansa tüccarlarının bulunduğu alana çıkacaksınız. Evlerin neredeyse hepsi ahşap. Ama ilk yapıldığı halinde değil. Her biri yangın tehlikesi nedeniyle restorasyon görmüş. Sonrasında da ahşap ev yapmak yasaklanmış zaten. Burada el işçiliklerinden ev dekorasyonuna uygun tasarım ürünlere kadar bir çok hediyelik eşya bulabilirsiniz.

Floyen Tepesi: Bergen’e kadar geldin? Tepeden bakmak güzel olmaz mı? Olabilir. Füniküler sistemi ile, 45 NOK karşılığında yukarıya seyir alanına çıkabilirsiniz. Benim tavsiyem akşam veya gün batımında çıkmanız. Yukarıda Floyen Tepesi'nde keçilerin bulunduğu bir ahır da var. Bazen keçiler dışarı çıkıyor. Şehirle beraber manzarayı yakalayabileceğiniz güzel fotoğraflar sunabilir. O an bambaşkaydı.

Bergen Sokakları: En sevdiğim şeylerden birisi diyebilirim. Bilmediğin bir şehirde, hiçbir şey aramadan sadece sokaklarında yürümek. Bergen’de hayranlık besleyeceğiniz evlerin sokaklarında bayılacaksınız. Norveç’te sanırım bu bir kültür. Eski evleri her zaman koruyorlar. Stavanger şehrinde de aynı durumla karşılaşmıştım. Kiminin rengi kiminin çatısı veya penceresi bir farklılık var. Ama tüm farklılıklar bir sokakta çok farklı bir bütün haline gelmiş. Hansa Evlerini gördükten sonra arkasından devam edin yürümeye. Sizi başka güzelliklerin bulunduğu sokaklara atacak.

Bergen'i yaklaşık 10 saatte deli dolu bitirdik, talan ettik. Üç gündür iyi geziyoruz. Ama panik yok keyifler yerinde, keşfe devam.

4. Gün (Preikestolen, Stavanger )
Bergen'den 250 km yol ve üç feribotla yaklaşık beş saatte Jorpeland bölgesinde yer alan Preikestolen uçurumuna geldik. Norveç'in çok büyük kısmı dağlık alanlardan oluşuyor. Bu sebeple turizm anlayışı da aynı paralelde şekilleniyor. Stavanger'in en kıymetlilerindendir bu uçurum.

Stavanger’in Jorpeland beldesinde bulunan 604 metre yükseklikte bir uçurum burası. Aracınızı parkettikten sonra tırmanacağınız süre 3,8 kilometre. Bu mesafe kişinin performansına dayalı olarak değişkenlik gösteriyor. Ama 1 ile 3 saat arasında tırmanabilirsiniz. Yine aynı sürede de iniyorsunuz tabii. Yolculuk yorucu oluyor o kesin ama yürüyüş parkurunda dinlenerek hatta dinlendiğimiz yerde bulunan kaynak suları ile 2 saatlik yolculuk sonrası zirveye ulaştık. Hayallerimden biri daha gerçekleşti. Yazımın başında belirttiğim, coğrafya derslerindeki fiyordu en güzel gördüğüm noktalardan birindeyim işte. O an bambaşkaydı.

Akşama doğru 40 km mesafede Stavanger şehrine giriş yaptık. Buraya rüzgarın şehrin denilirmiş. Sebebi ise okyanusa en yakın Norveç şehirlerinden birisi olduğu için devamlı rüzgar alırmış. Preikestolen yorucu bir parkurdu. Bu sebeple Stavanger'in devamını yarına bırakarak otelimizde dinlenmeye çekildik. Güç lazım malum.

 
 

5. Gün (Stavanger )
Kaldığımız yerden devam edelim Stavanger'e. Bugünü iki bölgeye ayırdık. Birincisi Old Stavanger olarak geçen, beyaz güzellikler olarak da adlandırabileceğimiz bölge. İkincisi ise, Byparken bölümü. Old Stavanger’den başladık. Burada öyle güzel evler var ki, bakarken içimiz gidiyor. Ege’de gözüne çarpan ve çok sevdiğin bir evi düşün. Hani her tarafı çiçekli ve bembayaz boyanmış bir ev. Şimdi Stavanger’i hayal edebilirsin. Bu evlerden oluşan koca bir mahalle. Sanki mahalle evleri arasında bir güzellik yarışı var. Herkes en güzeli olmak için yarışıyor gibi. Sanıyorum her ev önünde fotoğraf çektirdikten sonra Stavanger Kilisesi arkasında yer alan Byparken’da biraz dinlendik. Şehir içinde yer alan ama oldukça keyifli bir göl. Çevresinde iki kafe, banklar ve senden ilgi bekleyen ördekler var. Ha bir de martıları unutmamak lazım. Byparken için ufak bir kuş cenneti diyebilirim. Stavanger’den keyifle ayrıldıktan sonra 230 km yol yaparak Norveç’in en sıcak şehri olarak bilinen Kristiansand’a yol almaya başladık.

6. Gün (Kristiansand)
Hoşbulduk Kristiansand! Flam bölgesinde 5 dereceleri gördükten sonra hava sıcaklığı 26 dereceye kadar yükseldi burada. Bu seyahatimin en güzel yanı ama bir o kadar sersemleten yanı bu sıcaklık değişiklikleri oldu sanırım. Şehre geldiğimizde küçük bir yere giriş yaptığımızın direkt farkına vardık. Nüfusu 87 bin civarı olan küçük bir şehir. Şehir küçük olunca yapılacak şeyler de az oluyor elbette. Doğa tatilinde deniz olmaz mı diyerek marina civarında bulunan plaja doğru yürümeye başladık. Deniz gerçekten bizi çağırdı. Denizin serinliği ile tatil yorgunluğumuzu baya sıfırladık. Hatta yeniden seyahat edebilir konuma geldik desem yanlış olmaz sanırım. Biraz burada vakit geçirdikten sonra mini bir tur yapmaya başladık. Peki Kristiansand şehrinde nerelere gidilebilir?

Fish Markt: Marina tarafında tüm balık ürünlerini deneyebileceğiniz güzel bir market var. Market kapalı bir alanda, gözünüze restoran gibi gelebilir ama değil. Marketin dışında, restoranlarında bulunduğu keyifli bir bölge. Balina etini denememizi çok tavsiye ettiler. Kristiansand’da daha güzel olur dediler fakat 18.00’de kapandığı için deneyimleyemedik.

Kristiansand Hayvanat Bahçesi: Her yaştan insanın ilgisini çekebilecek bir yer Kristiansand Hayvanat Bahçesi. İskandinavya’da Stockholm Skansen dışında hayvanat bahçesi görmedim. Fakat İskandinavya’nın en iyisi olduğunu söylüyorlar. En hareketli gördüğüm iki hayvan grubu vardı: Fil ve Ren Geyikleri. Diğer hayvanlara göre daha genç olduklarından olsa gerek, oldukça enerjiklerdi.

Kristiansand Kanonmuseum: Tarihe karşı ilginiz varsa, özellikle II. Dünya Savaşı ile ilgili dökümanları ve materyalleri takip etmeyi seviyorsanız ilginizi çekebilecek bir yer burası. Görünce etkileneceğiniz kesin. Alman askeri mühendisliği ve mekaniğiyle ilgili birçok tecrübe edinebilirsiniz. Müzeyi savaşta kullanılan toplar ile ünlü bir Alman aile yaptırmış. Tarih tutkunlarının görmesi gereken noktalardan birisi.

Kristiansand’da geceyi geçirdikten sonra, sabah erkenden Oslo’ya doğru yola çıktık. Başladığımız yere geri dönüyoruz. Aslında şöyle de denilebilir. Tatil galiba bitiyor.

7. Gün (Oslo)
Kristiansand’dan Oslo’ya 320 km yolculuk yaparak ulaştık. Uçağımızın öğleden sonra olmasını fırsat bilerek son güne bıraktığımız Vigeland Park’a gidiyoruz. Vigeland yılda ortalama 1 milyon ziyaretçi ile Oslo’nun gelmiş geçmiş en turistik noktalarından birisi. Vigeland Parkı, Gustav Vigeland’ın 200’den fazla eserinin sergilendiği bir açıkhava müzesi. Park’ta Oslo ile simgeleşen Angry Boy, yani sinirli çocuk heykelini de görebilirsiniz. Bu heykel ile ilgili şöyle bir hikaye var: Eline dokunursanız, ileride tekrar Norveç’e gelirmişsiniz. Bu yüzden heykelin eli artık sararmış. Vigeland, gerçekten eğlenceli heykellerin bulunduğu bir yer ve bir o kadar da sanat kokan müthiş bir ruhu sergiliyor. Burada dolaşırken ileriye gitmiş sanat anlayışını tüm çıplaklığıyla görebilirsiniz. Vigeland’ı tamamladıktan sonra, havaalanına doğru yola çıktık.


 

Size bir haftalık Norveç seyahatimi anlattım. Gitmeden önce Norveç’i, kendimce Avrupa’nın Karadeniz’i olarak isimlendirmiştim. Dönüş yolunda doğru düşündüğümü farkettim. Norveç’te elbette müzeler de var, gezilecek şehirler de var. Fakat bence, Norveç’in en önemli kısmı güzel insanları ve olağanüstü doğası. Tekrar görüşmek dileğiyle Norveç!

Oslo’dan Oslo’ya süren 7 günlük seyahatim bitti. İstanbul’a döndüğümde anlatacağım hikayelerim elbette devam edecek. Çünkü, o anlar bambaşkaydı.
 
Fotoğrafların devamı için instagram: seymen.bYazılarıma ayrıca seymenbozaslan.com sayfası üzerinden de ulaşabilirsiniz.

Seymen BOZASLAN

Yazar Hakkında

Seymen BOZASLAN

Büyük şehirlerde küçük güzellikler peşinde koşmanın, hayallerimle geldiğim yerde başka hayaller kurma neşesi içindeyim.  Gözüme çarpanları hemen karalamayı, açtığım haritadan yeni güzergahlar belir