Portekiz'in Venedik'i Porto

 Porto, ismini liman anlamına gelen Port’tan almış. Rio Douro nehrinin Atlantik Okyanusu’na ulaştığı bölgede bulunduğundan pek çok kanala sahip. Bu özelliği nedeni ile de “Portekiz’in Venediği” olarak adlandırılıyor. Ancak ben pek Venedik’e benzetemedim.

 

 

Porto çok eski bir yerleşim. Buradaki mimari yapılarda Arap etkisi görülüyor. Endülüs’teki gibi seramik-porselen çok kullanılmış. Ancak Braga ve Porto’da binalarda kullanılan renkli porselen kaplama ve desenler çok daha etkileyici. Dış yüzeyleri tamamen kaplayan porselen seramiklere kontrast renkler kullanılarak yapılmış ferforje balkon demirleri ve aynı renkteki kapıları ile çok hoş bir görüntü sergiliyor. Ancak bu binaların çoğunun arka daracık sokaklara bakan yüzleri bakımsız ve pis. Daracık sokaklara sarkan çamaşırlar da Porto’nun diğer yüzü.

 

Sabah kalktığımız gibi şehri tanımak için yola koyuluyoruz. Otelde sabah kahvaltısı yok. Resepsiyon görevlisi “bizler bile kahvaltımızı evlerimizde yapmayız. Bu nedenle otelde kahvaltı servisimiz yok” diyor. Meğer Porto’lular kahvaltıyı hep dışarıda yaparlarmış. Kahvaltılarının klasiği ise kahve ve Pasta de Nada. Çanak şeklinde milföy hamurunun içine koyulan krem karamel benzeri bir tatlı fırınlanarak servis ediliyor. Ben çok beğendim. Fransa’da kruvasan neyse Portekiz’de de Pasta de Nada o.

 

Porto’nun en şık ve popüler caddelerinden biri olan Katherina caddesinden yürüyerek Majestik Cafe’ye geliyoruz. Bu cafe Porto’nun en eski ve tarihi cafesi. İç ve dış mimarisi muhteşem. Ancak kahvaltımızı liman bölgesinde yapmak istediğimizden limana doğru dar sokaklardan ilerliyor, bolca merdiven inerek liman bölgesine ulaşıyoruz. Burada güzel bir cafede kahvaltımızı yaptıktan sonra City Bus turu alıyoruz. Şehri dolaşmak ve keşfetmenin en iyi yolu City Bus’lar. Bir kişi günlük 20 Euro. Bu fiyatın içinde Rio Douro nehrinde alacağımız tekne turu ve şarap tadımı da dahil. Porto’daki City Bus’lar 2 hat olarak çalışıyorlar; Mavi ve kırmızı hat

 

Biz önce mavi hat’a binip turumuza başlıyoruz. 1 ile 9. duraklar arası Eski Şehir bölgesini kapsıyor. Her iki hat da buradan geçiyor. Zaten bu bölge yürüyerek dolaşılmalı, çünkü görülmesi gereken yerler hep yürüme mesafesinde. Biz önce Se katedraline yani Porto Merkez katedraline geliyoruz. Se katedrali Porto’nun en eski katedrali.

 

İlk yapımı 3. yy.’a tarihleniyor. 3. yy.’da küçük bir yapı iken, 17. ve 18. yy.’larda kesme blok taşlarla Barok tarzı yapılarak büyütülmüş. Daha sonra tüm dış cepheye mavi beyaz renkli seramiklerle dini motifleri resmetmişler. Oldukça görkemli ve etkileyici bir katedral. Daha sonra Palacio da Bolsa St. Bento tren istasyonu, Özgürlük Meydanı, San Francisco Katedrali, Camara Municipal, Pallacio de Bolsa’yı geziyoruz. Bunlar eski kent bölgesinin mutlaka görülmesi gereken yerleri. Özgürlük meydanı sanatçı ve devlet büyüklerinin buluşma noktası. Continental Otel de buradaki yerini almış. Aynı zamanda burası Porto’nun ana merkezi.

 

City Bus ile Mavi hat üzerinde ilerlerken, bu kez de Port Luis köprüsü üzerinden geçerek Port Line tarafında Villa Nova rıhtımına ve Barrio bölgesine geliyoruz. Bu bölge 18. yy’a kadar sadece balıkçılar tarafından kullanılıyormuş. Rıhtım boyunca içlerinde fıçıların bulunduğu Kaikas denilen balıkçı tekneleri dizili.

 

Yine bu rıhtım boyunca şarap mahzenleri yer alıyor. Biz burada inip Calem Şarap mahzenine geliyoruz. Şarap mahzeni rehber eşliğinde geziliyor. Şarabın yapımı, hangi cins şarabın, hangi yiyecekle servis edileceği konusunda bilgi alıyoruz. Mahzende devasa büyüklükte ahşap fıçılar var. Bu fıçılar öyle sağlam ve su geçirmezmiş ki, nehir suları taşıp mahzenler sular altında kaldığında bile şaraplar hiç zarar görmemiş. Bu devasa büyüklükteki ahşap fıçılar 100 sene kullanılabiliyormuş. Daha küçük ebattaki standart ölçülerdeki fıçılar ise 50 yıl kullanıldıktan sonra İskoçya’daki viski imalathanelerine gönderiliyormuş.

 

Üzümler olgunlaştığında elle toplanıp 8 gün kadar fermantasyona tabii tutuluyor. Bu süreç içinde hafif alkol koyarak şarabın alkol yüzdesini arttırıyorlar. Şarabın fıçılarda kalma süresi 4 yıl. Beyaz şarap daha az bekletiliyormuş. Şarabın rengi üzümün siyah veya beyaz olmasından değil, bekleme süresi ile ilgiliymiş. Fıçılarda az bekletilen şarap beyaz, bekleme süresi biraz artınca pembe, daha da artınca kırmızı şarap oluyormuş. Portekizliler genellikle yemek öncesi beyaz şarap, yemek sonrasında ise tatlı niyetine kırmızı şarap içiyorlar.

 

Şarap konusunda bilgilendikten sonra ayrı bir salona geçiyor ve burada şarap tadımı yapıyoruz. Önce beyaz, sonra kırmızı şarap tattırıyorlar. Asla kırmızı şaraptan sonra beyaz şarap içilmezmiş. Ben en çok içimi daha kolay olan hafif tatlı pembe (rose) şarabı sevdim. Tadım sonrası tabii ki satış işlemi başlıyor.

 

Daha sonra rıhtımın sonuna doğru ilerleyip teleferiğe biniyoruz. Teleferikle yaklaşık 40-50 metre yükseklikten yaklaşık 10 dakikalık yolculukla Jardim De Morro’ya çıkıyoruz. Buradaki Mosterio da Serra do Pilar’ı gece liman bölgesinden görmüştük. Gece ışıklandırma da mükemmeldi. Ponte Luis Köprüsü ve bu tepe üzerindeki Serra de Pilar gece muhteşem fotoğraf veriyordu. Bu yüksek tepeden şehri fotoğraflayıp teleferikle tekrar aşağı rıhtım bölgesine iniyoruz. Teleferikten nehri, nehir üzerindeki köprüleri, şarap mahzenlerini, balıkçı kayıklarını, nehir boyunca uzanan dar cepheli, kademeli rengarenk evleri, daracık sokakları, sokaklardaki sallanan çamaşırları çok daha net gözlemliyorsunuz.

 

Rıhtımdan tekrar mavi hata binip Villa Nova Gaia bölgesini geziyoruz. Porte Luis köprüsünün ayağında inip köprüyü yürüyerek geçiyor ve Eski Şehir bölgesine ulaşıyoruz. Burada bir de Porto üniversite binasını görüyoruz. Üniversite binası bir hayli eski,  1875’te hizmete açılmış. Önünde bir havuz ve heykel bulunuyor.

 

Bu kez de eski şehir merkezinden kırmızı hata binerek, Boavista bölgesine doğru ilerliyoruz. Kırmızı hatta 1-9 arası duraklar Eski Şehir bölgesi, 10. duraktan sonra 28’e kadar olan duraklar şehir dışını dolaştırıyor. 12. durakta elmas şeklinde yapılmış Casa da Musica yer alıyor. Mimarisi oldukça değişik olan yapıda yıl boyunca çeşitli konserler ve etkinlikler düzenleniyormuş. Buranın hemen karşısında ise Adalet Sarayı ve sarayın karşısında geniş bir park alanı bulunuyor. Park içinde Portekizlilerin Fransızlara ve İngilizlere karşı kazandıkları zaferlerin anısına dikilmiş, gücü simgeleyen kartal kanatlı bir aslan heykeli yükseliyor. Buradaki geniş park alanında eski çağlarda idamlar yapılıyormuş.

13. ve 14. duraklar yeni yerleşimlerin, lüks residence ve bol yıldızlı otellerin bulunduğu bölge. 17. durakta Serralves’e geliyoruz. Burası geniş bir park alanı, içinde dışı aynalarla kaplı, havuz ve ışık oyunlarının yapıldığı çeşitli sergi ve etkinliklere ev sahipliği yapan açıkhava müzesi. 1932 yapımlı Muse de Arte de burada.

 

18. durakta ise 80 dönümlük Parque de Citade’ye geliyoruz. Burası Porto’nun akciğeri olarak tanımlanıyor. Bu 80 dönümlük park alanı içinde pek çok çeşitli ağaç yer alıyor. Bol ağaç olduğundan yağmur da çok alıyor. Bu bölgede pek çok sağlık, SPA ve yoga merkezleri bulunuyor. Porto Akvaryumu da bu bölgeye çok yakın konumda. Sea Life olarak adlandırılan bu akvaryum içinde 100 çeşit balık ve deniz canlısı bulunuyor.

 

Boavista Avenue’dan devam ederek Atlantik Okyanusu kıyısında Forte de Sao Francisco Xavier (Queijo) kalesine geliyoruz. Bu bölgedeki park “Aşıklar Parkı” olarak biliniyor. Parktaki banklar yalnızca 2 kişilik, aşıklara özel. Atlantik Okyanusu boyunca yer alan bu park çeşitli festivallere de ev sahipliği yapıyor.

 

 

Sahil boyunca devam ettiğimizde Sao Joao de Foz kalesine ulaşıyoruz. Bu kalenin inşası 1570’de başlamış, 1700’de bitmiş.

Bu noktadan sonra Atlantik Okyanusu’ndan Rio Douro nehri boyunca devam ederek Eski Şehir bölgesine dönüyoruz. Bu büyük kırmızı tur Porto’nun olmazsa olmazı değil. 27. durakta Teleferik Tramvay Cable Car Müzesi var. Bu müze dünyada kendi dalındaki en büyük müze olma özelliğini taşıyor.

 

 

Liman bölgesine geldiğimizde Porte Luis köprüsüne bakan güzel bir cafeye oturup tekne turu saatimizi bekliyoruz. Bu arada aldığımız şarapları arabaya koymak için kızlarımız kiraladığımız arabaya gittiler. Ancak ellerinde poşetlerle geri döndüler, çünkü arabamız çekilmiş. Otelden ayrıldığımızda beyaz çizgilerle belirtilmiş park yerlerinde yer bulamayınca 1-2 tur atıp, ara sokaklarda diğer arabaların da park ettiği bir yerde bırakmıştık arabamızı. Ama beyaz çizgili park yerine koymadığımız için arabamız çekilmiş. Çocuklar arabayı kurtarmak için turist polisine gidince biz de eşimle tekne turuna ikimiz katılmak zorunda kaldık.

 

Tekne turu yaklaşık 45 dakika sürdü. Rio Douro nehri boyunca yapılan bu turda nehir üzerindeki birbirine benzeyen 6 köprü altından geçip nehir boyunca dar cepheli kademeli yükselen porselen kaplı, renkli ve ferforjeli evleri izledik.

 

Tekne Ponte Arrabia köprüsünü biraz geçince okyanusa açılmadan dönüyor. Bu köprü okyanusa en yakın olan köprü. Şehir okyanusun biraz iç kısmına kurulmuş. Nehir üzerinde 6 köprü var. 2 köprünün üzerinden tren de geçiyor. Okyanusa en yakın olan köprü Ponte de Arabia’yı biraz geçtikten sonra geri dönüyoruz. Kıyıya yanaştıktan sonra tekrar rıhtımdaki restorana girdik ve kızlarımızı beklemeye başladık. 15-20 dakika sonra geldiler. Neyse ki 90 Euro karşılığında arabayı kurtarmışlar.

Arabanın bulunması şerefine burada güzel bir yemek yedik. Francecia denilen tost ekmeği, kaşar, sosis, jambon ve biftek, üzerine yine tost ekmeği… Bunun da  üzerine bolca sos ve en üstünde de az pişmiş yumurta yer alıyor. Bu çok özel bir Portekiz sandviçi imiş. Hatta bu sandviç dünyanın en iyi 10 sandviçi arasında sıralanıyormuş. Francecia yanında kızartılmış patates ile servis ediliyor. Patatesleri Francecia sosuna batırarak yiyorsunuz. Üstüne yumurta olmazsa, adı Mista oluyor. O da kızarmış patatesle servis ediliyor. Bunu mutlaka denemelisiniz. Yemeğimizin ardından arabaya binerek, Coimbra’ya doğru yola koyulduk.

Porto'da Portekiz'in lezzetli yemeklerine ve restoranlarına yürüme mesafesindeki Belomonte Guest House ve Enjoy Porto Guest House konaklamak için tercih edilebilir. 

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.