İlklerin Şehri Boston

Massachusetts eyaletinin göz bebeği…

1630 yılında keşfedilen Boston şehri, Amerika Birleşik Devletleri’nde pek çok ilkle anılan bir şehir. İlk halk okulunun açılması örneğin, 1635’te Boston’da gerçekleşmiş. İlk metro sistemi de bilinenin aksine New York değil, Boston’da inşa edilmiş.

Üniversite Şehrin Tamamını Kaplıyor

Boston, popüler olan diğer Amerika şehirlerinden sonra bana daha dingin ve sade geldi. Hatta benim gibi New York gezisi ertesi Boston’a giderseniz inanın hayatın bile daha yavaş aktığını düşünebilirsiniz. Ama açıkça itiraf etmeliyim ki, Boston da Amerika’da sevdiğim ve bir kez daha gitmekten mutluluk duyacağım şehirler listesine eklendi.

Nüfusunun 3/1’ini öğrencilerin oluşturması ve dünyanın en iyi okullarından Harvard ve MIT’nin (Massachussetts Information Techonologies) burada oluşu ise şehrin popülaritesini inanılmaz artırıyor. Eminim benim gibi Harvard Üniversitesi’ni bir, iki binadan oluşur hayal eden bir sürü kişi vardır, size şehrin neredeyse tamamında Harvard Üniversitesi var desem, eski hayalinizin yerini nasıl bir hayal alırdı?

Tek kelime ile müthiş, şehre tamamen yayılmış üniversite, göz alabildiğine bahçeli binalar ve bahçelerde ders çalışan gençlik. Tekrardan okumak istesem sanırım Boston’da olmak isterdim.

Boston Şehri ile Tanışma Turları

Boston, 1800’lü yıllar başında kasaba olarak anılırken 1822 yılında yapılan oylama ile ‘The City of Boston’ yani Boston Şehri unvanını almış. En çok İrlanda ve İtalya’dan göçmen geldiği için özellikle İrlanda etkisi hala şehirde kendini belli ediyor.

Boston’ı en verimli şekilde gezmek ve mümkün olduğunca çok aktiviteye katılma düşünceniz var ise, size önerim bütün aktiviteleri içeren bir gezi kartına sahip olmak. Biz, Go Boston kartı tercih ettik ve içerisinden hoşumuza giden aktivitelerin çoğunu yapmaya çalıştık. Kartı internetten satın alırsanız %15 daha uygun fiyata geliyor, bu yüzden gitmeden önce de alma şansınız var. Gün seçenekleri tamamen size kalmış; 2,3,5 ve 7 günlük alternatifleri var.

Bir şehri en kolay tanımanın yolu; ilk gün mutlaka bir hop on-off (inip binmeli) otobüs turu almak. Ben, sanırım böylece hem gezmeyi istediğim yerleri iyice aklıma kazıyorum, aynı zamanda da bir yön hissi oluşturmaya çalışıyorum. Go Boston kartı içerisinde isterseniz 2 gün kullanabileceğiniz otobüs turu da var. Bunun dışında eğer daha önce yapmadıysanız, bir Duck turu almanızı tavsiye ederim. Hem karada hem de denizde gidebilen otobüsler ile yapılan bir tur bu, bir de ilginç kıyafetli ve şakacı otobüs şoförleri ile birleşince çok eğlenceli oluyor. Bizim bindiğimiz otobüsün şoförü şimdiye kadar rastladığım otobüs rehberleri arasında, hakikaten en iyilerinden biriydi. Şehri, tramvay ile gezmek te farklı bir alternatif olabilir. Bunlar karadan yapabilecekleriniz, bir de tabii denizden yapabilecekleriniz var ki bunlardan biri beni büyüledi..

Devasa yelkenli bir gemide olmaktan bu kadar hoşlanacağımı belki birileri bana daha önce söylemiş olsa inanamazdım ama o kadar güzeldi ki, mutlaka ama mutlaka yapın diyeceğim. Boston körfezini panoramik olarak görmek, eski zaman kostümünde olan bir Amerikan askerinin parodisini dinlemek, Boston Körfezi’ne 1774 yılında yapılan baskında olduğu gibi çay dökmek (gerçek anlamda değil tabii),denizin sessizliğinde adeta süzülerek körfezi boydan boya geçmek harikaydı. Yelken sporu ya da sörf yaptıysanız bilirsiniz; yelkeni rüzgarla doldurabilmek için zigzaglar çizerek gitmek zorundasınızdır, işte bu açıdan baktığınızda Boston şehrine doğru tüm körfez görüntüsünü gözler önüne seren zigzaglar yapmak harikaydı. Böylece manzaranın doya doya keyfini çıkartıp çok güzel fotoğraflar çekme şansına sahip olduk.

Tabii eğer bu limanın tarihini de biraz biliyorsanız bugün bu berrak sular üzerinde tekne ile dolaşmanın keyfine varabiliyorsunuz, çünkü Bostonlular uzun süre limanı çöplük olarak kullanmış. Öyle ki artık halk ciddi hastalıklar ile boğuşmaya başlamış. Bundan sonraki neredeyse 100 yıl ise körfezi temizlemek için uğraşmışlar. http://www.mtholyoke.edu/~aasyed/ES100/history.html

Körfezi denizden görmeye doyamadım diyorsanız  o zaman devam, gündüz bir vapur turu alabilir ya da gece turuna çıkabilirsiniz.

Bir de yapmanız gereken ‘Whale Watch’ gezileri var. Balinaları açık denizde izleyebiliyorsunuz. Kameranız da yanınızdaysa harika fotoğraflar yakalayabilirsiniz.

Yüzlerce Balığın Arasında Yüzebileceğiniz Dev Akvaryum

Artık İstanbul’da bizim de bir akvaryumumuz olduğu için, her ne kadar eskisi kadar cazip gelmese de New England Aquarium, ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri. Burayı diğer akvaryumlardan ayıran en belirgin özelliği tam ortasında bulunan devasa tank ve içerisindeki yüzlerce balık. Eğer dalgıçların besleme saatine denk gelirseniz 3-4 dalgıcın neredeyse bir bina yüksekliğindeki tanka dalmaları enteresan görüntüler oluşturuyor. Ben en çok vatozları elimle okşamayı ve şimdiye kadar görmediğim çeşitlikteki deniz analarının bölümünü beğendim. http://www.neaq.org/index.php

Bu kadar su kenarı ve su ile aktiviteye yer vermişken Charles River’da yapılan bot turlarından birini de alabilirsiniz. Gerçi Duck tur yaptıysanız bu çok esprili olmayacaktır ama yine de güzel bir alternatif olarak belirtmeden geçemeyeceğim. Bu arada turların kalktığı yerde bulunan Alışveriş Merkezi’nin yemek bölümünde yediğim suşi, hala tadı damağımda dedirtecek cinstendi..

Şehrin Önemli Müzeleri

Boston, müzeleri ile de çok özel bir şehir. Harvard Museum of History, Science Museum, MIT Museum bence kesinlikle görülmesi gerekenler. Biz New York’ta National History Museum’ı henüz gördüğümüz için History Museum bizi çok heyecanlandırmadı. Ama Science Museum, başlı başına bir bütün günün geçirilmesi gereken bir yer.  Her yaş içinde inanılmaz eğlenceli bir yer. Yanınızda çocuklarınız var ise sakın atlamayın!

Şehrin nüfusunun 650.000 civarında olduğu bilgisi birçok yerde verilse de, sanırım yol yapımlarının çok olmasından şehirde bunaltıcı bir trafik vardı. Nerede 20 milyonluk bir şehir, nerede 650 bin diyorduk ama şehir dışına çıkan yollarında alternatifi olmayışı, trafiği arapsaçına döndürmüş durumdaydı.

Devrimi Gerçekten Anlamak İsteyenlere: Old State House

300 yıllık yaşıyla Boston’ın en eski binalarından olan Old State House gitmeniz gereken yerlerden biri. Amerikan Devrimi'ni, yaşamış insanların gözünden anlamak isterseniz, işte buradan başlamakta fayda var. Bugün, devasa binaların arasında küçücük bir bina olarak kalsa da bundan 300 yıl önce neredeyse bu bölgedeki en şaşaalı binalardan biriymiş. Balkonundan Amerikan tarihini etkileyen birçok bildiri okunmuş olması da çok etkileyici.

Baseball merakınız var ise Fenway Park görmek isteyebilirsiniz. Boston Red Sox baseball takımı 1912’den beri bu stadyumda oynuyor.

Bugünün en düzenli ve güvenli şehirlerden biri olan Boston’ın eskiden her bölgesinde suçun inanılmaz yüksek olduğunu duymak beni çok şaşırttı. 1990’lara kadar bazı sokaklara çeteler yüzünden girmek mümkün bile olamıyormuş ancak Boston polisinin üstün çalışmalarıyla neredeyse sıfırlanmış. Bugün buna ‘Boston Mucizesi’ diyorlar.

Yeme-İçme Alternatifleri ve Mekan Önerileri

Cheers adı size bir şeyler hatırlattı mı? 1980’lerin komik ama bir o kadar da düşündürücü dizisini desem? Evet o da Boston’da. İçerisinde içki içip, ki Blody Mary’si çok meşhur, yemek yiyebileceğiniz Cheers Bar’ın kopyası Faneuil market’te. TV’deki şekli olan Cheers ismine aslında hikaye olan orijinal barın adı Bull&Finch Pub. Bull&Finch Pub’dan esinlenerek televizyona dizayn edilen orijinal Cheers Pub, Beacon Hill’deki. Biz Faneuil Market’te olan kopyasına gittik. www.cheersboston.com Şansınız olur ise gidin ve Faneuil Market’te de zaman geçirin. Üç büyük binanın ortasındaki Quincy Market ve yanlarındaki South and North Market’ler ise değişik yemekleri tatmak ya da alışveriş yapmak için mükemmel.

Umarım deniz ürünlerini seviyorsunuzdur, çünkü Boston; Lobster, yani istakoz yiyebileceğiniz en iddialı yerlerden birisi. Bilinenlerin haricinde ben lüks değil, hatta belki de salaş olan No Name Restoran'ı önereceğim. 1900’lü yılların başında bir balıkçının balık rıhtımında açtığı ufacık bir yer, bugün sadece Bostonluların değil dünyanın dört bir yanından gelenlere lezzet kapılarını açıyor. Bu arada restoranın ismi, balıkçının ‘no name, come eat’ yani ‘isim yok, gel ye’ sloganından kalmış. www.nonamerestaurant.com

Eğer pizza seviyorsanız bir de Regina Pizza'yı önereceğim. Neredeyse bütün Hollywood ünlülerinin Boston’a gittiğinde pizza yediği yer burası. Yine lüks değil aksine No Name gibi salaş mı salaş bir pizzacı.. Ama pizzalar çoook lezzetli.. http://www.pizzeriaregina.com/

En sona Boston’ın en lüks caddesini sakladım; Newburry Street. Boston’a özel tuğla binaların sağlı sollu dizildiği, birçok binanın giriş ya da bahçe katının restaurant ya da bar olduğu inanılmaz keyifli bir sokak. Yemek için rezervasyon yaptırmanız lazım yoksa saatlerce kuyruklarda bekleyebilirsiniz. Biz bir akşamüstü yemek öncesi ‘Wine Flight’ için oturduk ve çok keyif aldık. Wine Flight bir arkadaşımdan yeni öğrendiğim bir servis türü. Birbirine tat olarak uyumlu 3 adet şarap küçük kadehlerde servis ediliyor. Sevdiğiniz damak tadına göre birini seçip şaraplardan doyasıya keyif alabiliyorsunuz. Eminim bizde de bazı restaurantlarda vardır ama ben henüz rastlamadığım için bana çok orijinal geldi. 

Yolunuz Amerika’ya düşerse umarım Boston size de bana verdiği kadar keyfi verir.

Yazı ve fotoğraflar: Banu Demir

BANU DEMİR

Yazar Hakkında

BANU DEMİR

İstanbul Üniversitesi Radyo-TV bölümü ve Marmara Üniversitesi Contemporary Business Management’tan (gece bölümü) mezun olduktan sonra İngiltere Nescot College’da okudum.