Sanata Aşık Bir Kent: Leipzig

Almanya’nın Saksonya eyaletinin en önemli ikinci şehri olan Leipzig, eyaletin başkenti Dresden’in tahtına göz dikmiş gibi. Başkent Dresden’e göre daha küçük ve sıcak bir yerleşim olan Leipzig; Münih, Berlin gibi metropollere göre daha ucuz bir kent olduğundan çoğu sanatçının ve sanatseverin yeni gözdesi. Burası tam anlamıyla kültür, sanat, müzik ve festivaller şehri.

Leipzig, Doğu Almanya tarafında sanatçıların cazibe merkezi olsa da aynı zamanda seyahatseverler için de yeni bir trend. 
Buraya haftanın her günü THY’nin uçuşları var. Leipzig Havaalanı ile kent merkezi arası yaklaşık 15 dakika. İlk olarak kentin tam merkezinde olan The Westin Leipzig isimli kentin en popüler oteline yerleşiyorum. Oteli hem konumu hem de konforundan dolayı kesinlikle önerebilirim. Özellikle otelin lobisinde sergi amaçlı yer alan Audi otomobiller son derece etkileyici idi. Bu otelde konaklamasanız da otelin en üst katlarında yer alan Falco restorana uğrayabilirsiniz, özellikle de yeni ve farklı lezzetlere açıksanız, kaçırmayın : ) Üstelik manzara da nefis : )

Leipzig’de biraz daha otel önerisi vermek gerekirse, Leipzig'in merkezindeki tarihi Naschmarkt Meydanı ve Eski Belediye Binası'nın yanında yer alan Steigenberger Grandhotel Handelshof Leipzig tercih edebileceğiniz uygun bir otel. Bu otele alternative bir diğer güzel otel de, Vailo City Apartments & Suites. Otel konum olarak, Leipzig’in eski kent merkezinde bulunuyor ve Leipzig Hayvanat Bahçesi'ne 900 metre, Panometer'a 3 km ve Leipzig Ticaret Fuarı'na 6 km mesafede yer alıyor. Eğer biraz daha ekonomik bir otel düşünüyorsanız da Almanya’nın zincir otellerinden Best Western Hotel Leipzig City Centre ekonomik ve merkezi konumuyla uygun bir otel. Leipzig’de ki diğer otel seçenekleri için isterseniz buradan booking.com’a girebilir ve rezervasyon yapabilirsiniz.

Otel kentin tam merkezinde olduğu için görülmesi gereken önemli noktalar da haliyle yürüme mesafesinde. Kentin eski şehir bölgesi yaklaşık 1 kilometrekare. Kentin toplam nüfusu 500 bin kişi. Almanya’nıın diğer kentlerine göre insanlar biraz daha mesafeli. Özellikle akşamüzeri yerel halkı sokak kafelerinde biralarını yudumlarken görmek çok olası.

“Ihlamur ağaçlarının bulunduğu yerleşke” anlamına gelen Lipsk sözcüğünden türemiş Liepzig kentinin adı. Adına yaraşır şekilde kentte çok fazla yeşil alan var.

1165 senesinde şehir statüsü kazanan Liepzig, tarih boyunca iki önemli ticaret yolu olan Via Regia ve Via Imperi’nin kesiştiği noktada yer aldığından Almanya’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur.

Leipzig Üniversitesi, Avrupa'nın sayılı üniversiteleri arasında yer almaktadır. Leipzig Üniversitesi’nin de etkisi nedeniyle bu kent eğitim, müzik, kültür ve kitap basım merkezi durumuna gelmiş ve hızla gelişmiştir.

Leipzig, 2. Dünya Savaşı’nın şanslı kentlerinden. Çünkü 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’daki çoğu kentin neredeyse tamamı ya da % 60 - % 70’i harap olurken Leipzig’in sadece % 20’si tahrip olmuş. Bu nedenle kent kendini hızlıca toparlamış.

Leipzig, özellikle Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra daha da hızla gelişmiştir. Birleşme sonrası bazı komünist dönemi binaları yıkılmış, birtakım tarihi binalar ise restore edilmiştir. Genel olarak kentte modern mimari dikkati çekiyor.

Leipzig, Almanya’da Türk nüfusunun en az olduğu yerlerden. Dolayısıyla bir Hamburg’da, Köln’de ya da Frankfurt’ta yürürken duyduğunuz Türkçe konuşmaları burada duyamıyorsunuz. Burası sanayi değil bir sanat kenti. Kentin içinde çok sayıda atölye var. Hatta bu atölyelerin bazısında gelip siz de sanatçının çalışmalaına destek olabiliyorsunuz.

Liepzig’i tarif etmenin bir diğer yolu ise “Bach’ın Şehri” demek. Sanırım bu tarif Liepzig’in ne kadar müzik, kültür, sanat aşığı bir kent olduğunu anlatıyor.

Benim de kenti ziyaret sebebim bu müzik aşığı kentteki Bach Festivali’ne (12-21 Haziran) katılmaktı. Bach Fest olarak anılan festival süresince kentteki pek çok sahnede Bach’ı tınıları yankılanıyor. Festival süresince birkaç gün ise Markt Meydanı’nda halka açık konserler düzenleniyor. Bu festivali yakından izleyebildiğim için kendimi oldukça şanslı hissediyorum. Çünkü müthiş bir müzik ziyafeti : )

Bach festivali kentte düzenlenen festivallerden sadece biri. Diğer önemli festivaller arasında; A Capella Koro Festivali (8-16 Mayıs), Richard Wagner Festivali (22-31 Mayıs), Klasik Airleben Festivali (10-11 Temmuz), Schumann Festival Haftası (5-13 Eylül), Mendelssohn Festivali (17-27 Eylül) sayılabilir.

Kentin kalbi sadece festivaller zamanı değil her an Markt Meydanı’nda atıyor.

Bu bölgedeki en dikkat çekici yapılar arasında gösterilen Rönesans tarzındaki Eski Belediye Sarayı günümüzde şehir tarihini anlatan Kent Müzesi olarak hizmet veriyor.
 Onun hemen arkasında ise eski borsa binası ve de bir dönem Leipzig Üniversitesi’nde okumuş olan Goethe’nin heykeli yer alıyor.

Goethe’nin heykelinin yüzünün dönük olduğu yer ise Liepzig’in en ünlü pasajlarından olan Madler Pasajı. Liepzig ve Dresden bölgesinde pasajlar pek meşhur. Madler Pasajı’nın da en önemli özelliklerinden biri sadece Liepzig’in değil, Almanya’nın da en ünlü restoranlarından birine ev sahipliği yapması: Auerbachs Keller, 1538 tarihli bir birahane.

Zamanında Goethe burada yer içermiş, Faust pek çok eserini burada şekillendirmiş.

Yemekleri leziz. Etli hamur işleri ve kızarmış domuzun ağırlıkta olduğu Geleneksel Sakson mutfağından örnekler sunuluyor.

Burada yemek sonrası servis edilen tatlı ise bir hayli orijinaldi. Hiç patatesten yapılma tatlı yememiştim. Quarkkaulchen denilen tatlı patates püresi ve yanında frambuazlı dondurma. Tavsiye eder miyim diye sorarsanız, pek bizim damak tadımıza uygun olmasa da denenebilir.

Liepzig’de ünlülerin izinden gitmek isterseniz 1694 yılında kapılarını açan Almanya’nın en eski kafelerinden Coffee Baum tam size göre. Zamanında Wagner, Goethe, Robert Schumann, Bach, Grieg gibi ünlüler burada sosyalleşiyorlarmış.

Johann Sebastian Bach hayatının 27 senesini Liepzig’de geçirmiş. Zamanında yaşadığı ev ise günümüzde müzeye çevrilmiş.

Müzede Bach’ın hayatı anlatılıyor, yazdığı eserlerden örnekler sergileniyor. Müzenin bir bölümünde ise Johann Sebastian Bach tarafından yapılmış besteleri dinleyebiliyorsunuz.

Dünyaca ünlü bestecinin zamanında kullandığı org da bu müzede sergileniyor. Müzede en güzel anlatım yerde Leipzig haritası olan bölümde yapılmış bence. Burada yerdeki harita üzerinde Bach’ın zamanında en fazla zaman geçirdiği yerler işaretlenmiş ve o noktaların da hem yeni hem eski fotoğrafları dijital ortamda yerleştirilmişti.

Müzede Bach’ın hayatının çocuklara anlatıldığı bölüm ise oldukça eğlenceli. Çocukları ile seyahat edenler bu bölümü atlamamalı.

Müze sonrası Bach’ın bir zamanlar koro şefi olarak görev yaptığı St. Thomas Kilisesi'ne gidiyorum. Gotik tarzdaki bu kilisenin en önemli özelliği ünlü bestecinin lahdine ev sahipliği yapması.

Bu kilisenin ikinci katında ise devasa kilise orgu görülmeye değer.

Ben Bach Fest kapsamında bu kilisede bir konseri de izleme şansı buldum. Müzik severlere mutlaka tavsiye ederim.

Nikolai Kilisesi ise kentte görülmesi gereken bir diğer kilise. Ortaçağ kilisesi olan bu kilise 1980’lerde özgür ifade toplantılarının yapıldığı ve 1989 senesinin Eylül ayında Doğu Almanya karşıtı ilk gösterinin gerçekleştiği yer aynı zamanda.

Kentte görülmeye değer diğer müzeler arasında bir zamanlar eski bir polisin karargahı olan ancak günümüzde Doğu Almanya dönemine ait koleksiyona ev sahipliği yapan Museum in der Runden Ecke, 2004 senesinde kapılarını açan ve Berlinli mimar Hufnagel Pütz Rafaelian tarafından inşa edilmiş olan Modern sanatlar müzesi (Museum of Fine Arts), 1874’ten beri hizmet veren ve Almanya’nın en eski ikinci applied art müzesi olan Grassi Müzesi gezilmeye değer.

Modern sanatlar müzesinin bir diğer özelliği ise 1945’ten bu yana Doğu Almanya’da inşa edilen en büyük müze olması. Müzede özellikle Flemish ve Alman tabloları görülmeli.

İlk olarak 1409 senesinde 1. Frederick tarafından yaptırılmış olan Leipzing Universitesi daha sonradan restore edilerek Paulinum Kilisesi ile adeta bütünleşmiş ve müthiş bir modern mimari eseri ortaya çıkmış.

Leipzig Universitesi’nde okuyan bazı ünlüler arasında; Leibniz, Ranke, Goethe, Nietzsche, Wagner ve Angela Merkel sayılabilir.

Üniversitenin hemen yanı başında ise meşhur Gewandhaus orkestrasına ev sahipliği yapan yeni Gewandhaus konser salonu yer alıyor. Dünyaca ünlü Gewandhaus orkestrasının kökeni 1743’e kadar uzanıyor. Ancak resmi kuruluş senesi 1781.

Konser salonunun hemen önünde ise kentin müzisyen yüzünü hikayeleştiren bir heykel var. Rivayete göre bu müzisyen içki karşılığı sokaklarda müzik yaparmış.

Buradan devam ettiğinizde ise meşhur opera binasını görebilirsiniz. Komünizm döneminden kalma bu bina aslına uygun restore edilmiş.

Yine bu çevrede yer alan gökdelenin tepesindeki Panaroma Cafe’ye giderseniz, kenti kuşbakışı izleyebilirsiniz.

Hatta buradan barış anıtını bile görebilirsiniz.

Hayvanların doğal ortamlarında yaşayabilmeleri için yapılmış devasa hayvan dostu kafeslere sahip olan Leipzig hayvanat bahçesi ise Almanya’nın en ünlü hayvanat bahçelerinden biri.

Leipzig, bir sanat kenti. Leipzig’de de sanat denildiğinde şüphesiz ki ilk akla gelen yer Plagwitz bölgesindeki Spinnerei. Burası 1992’den beri sanat tutkunlarına ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık 100 kadar sanat atölyesi ve 12 galerinin yer aldığı Spinnerie mutlaka görülmeli. Pazar günleri kapalı olduğunu bir yere not edin : )

Leipzig’de sanat sadece müzelerin içinde değil, sanat tamamen sokağa taşmış. Ufacık bir bankta bile sanatsal dokunuşları görebiliyorsunuz.

Kentte trafik ışıklarına dikkat edin. Trafik ışıkları resmen kentin simgesel ikonu olmuş durumda. Tshirt, magnet ve çeşitli hediyelik eşyalarda bu yeşil adamı görebilirsiniz : )

Son olarak kentten ayrılmadan önce mutlaka görmeniz gereken yer Yadegar Asisi tarafından yapılmış olan 1813 senesinde Leipzig’i anlatan Panometer.

Leipzig 1813 olarak bilinen bu panorama 3500 metrekare alan üzerine yapılmış büyük bir tablo. Gerek görsel efektler gerekse ses efektleri ile ulusların savaşı çok etkileyici biçimde anlatılmış. Liepzig sadece bu müze için bile gelinmeye değer bir yer.

Benim önerim Leipzig’e gelmişken 2 gün de Dresden’e ayırın. Bu iki şehir size sanat, müzik, tarih dolu muhteşem bir hafta sonu tatili yaşatacaktır. Şimdiden biletlerinizi ayırtın.

İyi Seyahatler : )

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni