Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum. En iyi böyle açıklayabilirim herhalde. Seyahatteyken insanın duyu organları deliriyor, devamlı şaşırıyor ve geçen bütün saniyelerin bir anlamı olmaya başlıyor. Monotonlaşan ve anlamsızlaşan hayattan uzaklaşmanın en iyi yolu. Yeni başlayan bir aşk gibi aslında ama sonunda kalbiniz de kırılmıyor. Çok taşınan ve gezen bir aileye doğduğum için hayata başka türlü anlam katmayı öğrenememiş de olabilirim. Öyle ya da böyle, seyahat benim hayatımın merkezi. Diğer her şey onun gerçekleşmesi için var.
Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”
 
Şu an kadar kaç ülke gezdiniz?
30 küsür ülkeye gittim ama “30 küsür ülke gezdim” diyemem. Bazılarında yaşadım, bazılarını köy köy gördüm, bazılarına defalarca geri döndüm; diğerlerinde ise 1-2 gün geçirmişimdir. O yüzden bu konuda sayı hesabı yapmak bana mantıklı gelmiyor ve gezmeyi bir yarışmaya dönüştürdüğünü düşünüyorum.
 
Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok etkileyen, en beğendiğiniz yer neresi? Neden?
Cevap vermekte çok zorlandığım bir soru. Ancak seçmem gerekiyorsa Nepal. Doğuya ilk gidişim olmasının da etkisi olabilir. Her şey beni deli gibi şaşırtıp tepe taklak etmişti. Tütsü, lağım ve baharat kokularından dönen başım, budist çanlarının sesi, damağımdaki köri tadı ve kaos... Film setinde gibi hissetmiştim. Sonra dağlara çıkıyorsunuz ve gördüğünüz manzara ve sakinlik karşısında nefesiniz kesiliyor... Şimdi bunu yazdım da kanımı donduran Iguazu şelalerine, Inca'ların yollarına, Angkor Wat'a ve diğer birçok yere haksızlık ettim gibi geliyor.  Gözlerimi kapatıp Iguazu şelaleri’ndeki Şeytan Boğazı’nda olduğumu hayal etmek benim yatıştırıcı ilacımdır mesela.
Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”

İlk gezim dediğiniz gezi hangisidir?
İlk gezim şeklinde ayırmak çok zor, ancak beni etkileyen ve gezme anlayışımı değiştiren seyahatlerden bahsedebilirim. İlk şaşırmam 4 yaşındayken Petra’ya yaptığımız gezidir. Masal dünyasına girmiş gibi hissetmiştim, sonra da hep o duyguyu aradım zaten.

Ben 12 yaşındayken araba kiralayıp rezervasyon yapmadan İngiltere ve İskoçya’yı gezmiştik, o zaman da plansızlığın getirdiği özgürlüğü öğrenmiştim.

22 yaşımda, erkek arkadaşımla Fransa, İtalya ve Yunanistan’da interrail yaptık. Bu da ilk sırtçantalı gezimdir.

Sonra geçen sene, 31 yaşımda, dünyanın çevresinde 6 aylık bir tur attım. Uzun süreli ve tek başıma çıktığım ilk gezi de bu oldu. Bu seyahatten sonra sadece gezi anlayışım değil, kendim de değiştim.
Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”

Hangi tarz gezi sizi daha çok tatmin ediyor? Maceracı mısınız?
Maceracıyım. Ama hep macera, hep koşuşturma nereye kadar… Bulduğum bir ağaç gölgesinin altındaki hamakta günlerce elimde kitabım yatabilirim de. Ayrıca benim için yemek içmek de önemli. Gittiğim yerlerde devamlı değişik şeyler tatmaya çalışırım. Güzel bir yemeğin arkasından da yayılmak gerekiyor haliyle…
Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”
 
Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs.
Otelleri sevimsiz buluyorum, ama bana çok lüks bir yerde tatil ısmarlamak isteyen varsa lütfen çekinmesin. Genelde hostellerde kalıyorum ancak yatakhaneli odaları çok zorda kalmadıkça tercih etmiyorum. 3-4 günlük kamplar beni heyecanlandırır, koşa koşa giderim. Daha uzarsa pılımı pırtımı toplayıp en yakın otele geçerim. Rahatına düşkün gezginlerdenim. Uzun gezilerde bu konaklama seçeneklerini karıştırmak iyi oluyor. Yolculuk da monotonlaşabilir çünkü, onu önlemek gerek. Otel odasından çıkıp açık havada kampta uyumak, kokmaya  başlayınca hostele dönüp duş almak ve ara ara da bir eve davet edilmek en mükemmel çözüm.
Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi hayal kırıklığına uğratan ve sakın gitmeyin diyeceğiniz bir yer var mı? Neden?
Sevmediğim yerler var ancak “Sakın gitmeyin” demek çok yanlış geliyor bana. Bırakın zevklerimizin ne kadar farklı olabileceğini, insan bir sefer gidip sevmediği bir yeri, 1 ay sonra gittiğinde sevebiliyor. Her yeni yer bir deneyimdir sonuçta.
 
Seyahatleriniz sırasında başınıza gelen en ilginç olay nedir?
Ne zor soru… Az kalsın timsaha basıyordum bir keresinde. İçinde timsahlar olan bir gölün kenarında, elimde fotoğraf makinem, mükemmel timsah karesi için bekliyorum. Nerede bu hayvanlar diye adım adım sola giderken birden yanımdan bir şey son sürat suya koştu. Timsahın dibine gelmişim. Bir adım daha atsam üstüne basıyormuşum da korkup kaçmış "bu deli ne yapıyor?" diye sanırım. Uzun süre de suyun altında kaldı. Çok salakça geliyor kulağa ama uzun yolun çok tehlikeli bir "ölümsüzlük" duygusu var. Ona kapıldım sanırım.
Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”

Seyahatleriniz sırasında sizin gibi gezginlerle tanıştınız mı?
Özellikle hostellerde kalınca gezen insanlarla tanışmamak için ciddi çaba sarf etmek gerekiyor. Çoluk çocuk dünyayı gezen ailelerden, 17 yaşında tek başına seyahat edenlere kadar çok fazla insanla tanışıyorsunuz. Hepsinin de anlatacakları çok hikaye oluyor. “Hepimiz kardeşiz” hissinin en tavan yaptığı yerlerden biri hostellerin bahçeleridir bana göre. Bir de durup kendinizi sorguluyorsunuz.

Fransız bir kadın vardı mesela, ciddi bir sakatlığı olmasına rağmen toplamış bavulunu Güney Doğu Asya'ya gelmiş, plansız programsız geziyor. “Ben neden bu kadar çekiniyordum?” diye kendinizi sorguluyorsunuz.

Senelerdir yollarda olan insanlarla karşılaşıyorsunuz ve “Yok ben yapamam”lar “Neden olmasın?”lara dönüşmeye başlıyor. Hem de size gidilip görülmesi gereken yerler hakkında bütün kitaplardan daha güncel ve gerçek bilgi aktarılıyor. Dostluklar çok güçlü oluyor. Yolculuklarımda 1-2 gün geçirdiğim insanlarla bin senelik arkadaşmışız gibi yazışıyor, birbirimizi ziyarete gidiyoruz.
Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”
 
Hiç farklı bir ülkeye yerleşmeliyim diye düşündüğünüz oldu mu? Yoksa gezmek için gitmeyi mi tercih ettiniz her zaman?
Ürdün, Fransa, İtalya ve İtalya’da yaşamışlığım var, şimdi de Dubai’deyim. Ben gezmek için de, yaşamak için de gitmeyi seviyorum. Ancak itiraf etmeliyim ki yavaş yavaş bu taşınmalarıma son verip yerleşik hayata geçmem gerektiğini hissediyorum.
 
Ben de artık dünyayı görmek, gezmek istiyorum diyenler için tavsiyeleriniz var mı?
Evet. Bavulunuzu toplayın.
 
Türkler gezmek, seyahat etmek konusunda dünyanın bir hayli gerisinde. Bu durumu aşmak için önerileriniz var mı?
Bizim gezme kültürümüz yok ve korkuyoruz. Çok gezen insanların gördüklerini anlatıp halkı bilinçlendirmeleri gerekiyor. Ancak gezgin arkadaşlar kızmasınlar, ciddi bir çoğunluk kendini kahraman gibi göstermeyi tercih ediyor. Zorluk açısından gezmek gerçekten abartılacak bir şey değil. Ben yaptım, siz de yaparsınız demek çok önemli. Kendi gezme anlayışını dayatmamak da gerekiyor. Bir doğru veya yanlış yok. İsteyen uçar, insteyen koşar, isteyen yüzer. Gezmeyi belli kalıplara sokmaya veya markalaştırmaya çalışanlara çok kızıyorum. Gidip gördüklerinden hiçbir şey anlamamışlar gibi geliyor. 
Duygu Can: “Gezdiğim zaman yaşadığımı hissediyorum”
 
Gençler gezmeye nasıl yönlendirilebilir veya genel olarak Türkiye’de böyle bir merak nasıl yaratılabilir?
Gençlere bu işin o kadar zor olmadığını göstermenin en iyi yolu öğrenci bütçesine uygun ya da bu konuya önem veren şirketlerin sponsorluklarıyla toplu geziler düzenlemek. Kalabalıkla gitmek daha kolay gelir ve bu işin zor olmadığı görülünce de özgür gezen gençlerin sayısı yavaş yavaş artar. Mutlaka çok uzaklara gitmek de gerekmiyor. En yakın ağaç dibinde kamp kurulsa bile bu insana çok şey katar. Hatta gençlerin mahallerini, şehirlerini merak etmelerini sağlayacak yürüyüşler düzenlense keşke. Sonuçta gezmeyi tetikleyen merak.