Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 
İlaç ve içecek sektörlerinde konusunun lideri firmalarda yönetici pozisyonunda uzun yıllar görev yaptıktan sonra 40’lı yaşların başlarında rutin hayatın yüklerinden sıyrılıp hobilerine konsantre olan, hobilerini daha da ileri götürüp mesleğe dönüştüren, İstanbul’daki iş hayatından bunaldığı bir dönemde yüreğinin sesini dinleyerek, her şeyi arkasında bırakıp Kara Afrika’da uzun bir maceraya atılan, araştırmacı bir kişilik olarak tanımlayabilirim kendimi. İçimde yeni kültürleri tanımak, oralardaki değişik yaşam tarzlarını deneyimleyip fotoğraflamak için bastırılmaz çocuksu bir merak var. Bu edindiğim deneyimlerimi, yaşadığım maceraları kendime saklamayıp yazıya aktararak Afrika’yı ve değişik kültürleri merak edenlerle paylaşmak da diğer bir keyif aldığım nokta.

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Kariyer hayatım sırasında yıl içindeki resmi tatilleri, yıllık izinlerimi, bu süre yetmiyorsa hafta sonlarına eklediğim birkaç günle değişik yerlere yelken açardım. Daha tatil bitmeden bir sonraki tatilin planlarını yapmaya başlardım. Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri ise seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu. Öncelikle "keşfedilecek ülkeler" listemden gitmek istediğim ülkeyi seçerek işe başlıyorum. Ardından o ülke ile ilgili gerek internette yer alan gezi yazılarını, gerekse gezi kitaplarını, rehber kitapları okuyup notlar alıyorum. Bu hazırlık esnasında gezi rotam da belirlenmiş oluyor. Gerçi her ne kadar rota belirli olsa da gezi sırasında oluşan spontane sapmalar ve değişiklikler o seyahatin hoş cilvelerini oluşturuyorlar. Seyahat dönüşünde o ülkeyle ilgili sayfa hemen kapanmıyor, çalışmaya devam ediyorum. Çektiğim fotoğrafların gözden geçirilmesi, gezi ile ilintili yazacağım yazılarda kullanacağım fotoğrafların belirlenmesi ve dosya bazında ayrılması, seyahat esnasında tutmuş olduğum notların yazıya dönüştürülmesi bu çalışmalarımın belli başlıları.

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

2006 yılında Afrika’ya taşındığınızı biliyoruz, peki Afrika serüveniniz nasıl başladı, bu süreçte neler yaşandı? 
Beni Afrika’ya sürükleyen nedenlerden kitabımda uzun uzadıya bahsediyorum. Size de birkaç cümle ile anlatmaya çalışayım. Kaderci bir kişi olmamakla beraber İstanbul’da salsa yaparken kendimi Kara Afrika’da safari yaparken bulduğum için bunun açıklamasının “KADER” olduğunu söyleyebilirim sanırım. Benim için Afrika serüveni 2006 senesi yazında eşimin tayininin Afrika’nın batı yakasına, Angola’nın başşehri Luanda’ya çıkmasıyla başladı. Eşimin işi dolayısıyla her 3, maksimum 4 senede bir ülke değiştirmekteyiz. Bizim tercih ettiğimiz hayat aslında maceralarla dolu, insanı heyecanlandıran, adrenalin oranı yüksek, dışarıdan bakana sihirli bir kutu izlenimi uyandıran, birçok kişinin cesaret edemediği ama imrendiği ancak içinde yaşayanın gerçekten çok güçlü duygusal bir yapıya, bir o kadar da maceraperest bir doğaya sahip olmasını gerektiren, keyifli olduğu kadar zorlukları da bünyesinde barındıran bir yaşam şekli. Güçlü bir adaptasyon yeteneğine sahipseniz eğer dili, dini, yaşam şekli, doğası ve kültürü çok farklı herhangi bir ülkede bir şekilde hayatınızı yeniden kurup, yolunuza devam edebiliyorsunuz. Gülü seven dikenine katlanır misali Afrika bir kere kanınıza girmesin zorluklarını gözünüz hiç görmüyor bile.  9 sene önce açılan kutu sonsuz sırlarıyla beni adeta büyüledi, hâlâ da bu büyünün etkisi altındayım.

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Afrika’nın hangi ülkelerinde yaşama fırsatınız oldu? Afrika’daki yaşamı biraz anlatır mısınız? 
Yaklaşık 9 senedir Afrika Kıtası’nın değişik ülkelerinde ikamet etmekteyim. İlk olarak 2006 senesi Ağustos ayında Afrika'nın batı yakasında bulunan Angola’nın başşehri Luanda’ya taşındık. Orada geçirdiğimiz macera dolu iki sene sonunda Afrika’nın doğu yakasına, Kenya'nın başşehri Nairobi’ye taşındık ve orada da dört güzel, keşif dolu sene geçirdik. 2012 Haziran ayından beri de Etiyopya’nın başşehri olan Addis Ababa’da yaşamaktayız. Tabi bu dokuz senelik Afrika serüvenimizde sadece bu üç ülkeyle sınırlı kalmayıp, sınırları aşıp birçok Afrika ülkesini keşfettim, fotoğrafladım ve yazdım, yazmaktayım. Daha da bitmedi, bitecek gibi de görünmüyor. Afrika birbirinden apayrı özelliklere sahip olan, kolonize olduğu Avrupa ülkelerinin izlerini hâlâ gerek günlük yaşamında, gerek kültürel özelliklerinde, gerekse dil ve dininde taşıyan 54 adet diplomatik olarak tanınmış ülkeyi barındıran çok büyük bir Kıta. Afrika'nın büyük şehirlerinde Avrupai yaşam şekilleriyle karşılaşırken, şehir dışına çıkıldığında geleneksel yaşamlarını sürdürmekte olan kabile hayatına şahit olmaktayız. Kenya ve Tanzanya'nın dünyaca ünlü kabilelerinden Masailer, Etiyopya'nın güneyinde yer alan Omo Vadisi'nde yaşayan 20 değişik kabile, Güneybatı Afrika'da yer alan Namibya'daki Himbalar gelenek ve göreneklerini günümüze kadar taşımış olan kabilelere en güzel örnekler.

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Afrika’da en sevdiğiniz ülke hangisi? Neden burası?
Yaşadığım ve gezdiğim ülkelerde edindiğim deneyimleri ve çektiğim fotoğrafları Afrika severlerle paylaşmak, Batı Afrika’dan Angola ve Kamerun; doğudan Kenya; güneyden Zambiya ve Ruanda; Hint Okyanusu’ndan Mauritus ve Reunion Adaları’nı meraklıların gözleri önüne sermek amacıyla "Yaşamımdan Süzülen Afrika" isimli ilk kitabımı kaleme aldım. Kara Kıta’daki ülkelerin hepsi kendine özgü yanlarıyla Afrika’nın kültür mozaiğini oluşturuyorlar. Bu çeşitliliği okurlarla paylaşmak amacıyla deneyimlerimi kaleme alıyorum. Afrika'dan Etiyopya, Cibuti, Fildişi Sahili, Güney Afrika ve Tanzanya'yı anlattığım ikinci kitabımı da bu sene yayınlayacağım. Nasıl birden fazla çocuğu olan bir anne çocuklarını ayırt edemez ve hepsini kusurlarıyla birlikte eşit oranda severse ben de Afrika’da gezmiş ve yazmış olduğum ülkeler arasında bir seçim yapma konusunda zorlanıyorum. Hepsinin beni kendine çeken cazip bir yönü var. Gerçi yine de dört sene kadar yaşadığım Kenya'ya bu konuda sanırım minik bir iltimas geçebilirim. Kenya eşsiz doğası ve doğal parklardaki vahşi hayvan popülasyonuyla, kabile yaşamını hâlihazırda günümüze kadar korumuş olan Masai kabilesiyle, yıl boyu yaşanan ılıman iklimiyle ve Hint Okyanusu kıyısındaki sakin şehirleriyle bence bu ayrıcalığı hak ediyor.

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

“Yaşamımdan Süzülen Afrika” isimli kitabınız nasıl ortaya çıktı, içeriğini paylaşır mısınız?
Angola’nın başşehri Luanda’ya yerleştiğimizde fotoğraf karelerine sığdırmaya çalıştığım ilginç görüntüleri, kaleme aldığım anılarımı ailem ve arkadaşlarımla ilk başlarda elektronik posta yoluyla paylaşıyordum. Ancak bu yolla sadece iki elin parmakları kadar kişiye ulaşabiliyordum. Luanda'ya yerleşmeden önce internette yaptığım araştırmalarda Angola ile ilgili pek doyurucu bilgiye ulaşamamış, ulaştıklarım da insanı Angola’ya yerleşmekten caydıracak nitelikte, ürkütücü bilgilerdi. İnternet üzerinden dehşet saçan bu bilgilerin Angola ile ilgili gerçekleri yansıtmadığını Luanda’da yaşamaya başladığımızda bizzat öğrenince daha büyük kitlelere ulaşabilmek, buradaki deneyimlerimi Angola’yı merak edenlerle paylaşabilmek, anılarımı arşivleyebilmek ve en önemlisi ailemin kendilerini benim yanımda hissetmelerini sağlayabilmek amacıyla Kasım 2006’da “Angola ile tanışmak ister misiniz?” adlı düzenli olarak anılarımı paylaştığım blogumu oluşturdum. Erken yitirdiğimiz şair Nilgün Marmara’nın bir çığlığında “Ey, iki adımlık yerküre senin arka bahçelerini gördüm ben” dediği gibi Afrika’nın arka bahçelerini görüp oradaki ilginç folklorik yaşam tarzlarını deneyimleyince blog yazma alışkanlığımı bir adım daha ileri götürüp bu kitabı yazmaya karar verdim. Turistik olarak gezilen ülkelerle ilgili yazılan yazıların, kitapların bir yere kadar o ülke ile ilgili detay bilgi içerdiğine, yazılan yazıların o ülkenin gerçeklerini yansıtırken bazı eksikleri olduğu kanaatindeyim. Yazdıklarımın sadece rehberlik özelliği taşıyan yazılar olmasını da istemedim. Gezi aktarımları gazeteler, gezi dergileri, edebiyat dergileri, kültür-sanat dergileri ve yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen internet ortamı gibi geniş bir yelpazede ulaşıyor bize. Afrika’da geçirdiğim uzun seneler boyunca yaşadığım ve gezdiğim ülkelerde edindiğim deneyimleri ve çektiğim fotoğrafları Afrika severlerle paylaşmak amacıyla bu kitabı kaleme aldım. Gezdiğim ülkelerden yedisinin tarih, coğrafya ve folklorik kültürünü kendi anılarımla harmanladığım bilgileri içeren yazılarım gezi ve rehber türlerine örnek oluşturmaktadır. Bu az keşfedilmiş ülkelerde geçmişte yaşananları ve bu ülkelerin bugününü kendi anılarımla birlikte okura sunmaya çalışırken kendi hikayemin ayrıntılarından ziyade, Afrika'da deneyimlediğim bu yerlerin bende bıraktığı lezzetleri süzerek okurları da akışın içine dâhil etmeyi amaçladım. Gelişmiş ülkelerin yüzlerini Afrika’ya çevirdiği günümüzde halen keşfedilmeyi bekleyen Kara Kıta’yı, derinlerine nüfuz eden köle ticareti, sömürgeleşme dönemi, milliyetçilik hareketleri, yaşanan menfur katliamlar neticesi bünyesinde derin acılar barındıran tarihi, engin coğrafyası, zor yaşam koşulları, salgın hastalıkları ve modernize olmuş sömürgecilik anlayışını yedi yılda yaşadığımız ilginç olaylarla birlikte yedi Afrika ülkesi üzerinden anlattım. Dünyayı tanımak için hep denizlere, göllere değil zaman zaman kurak iklimlere, çilekeş coğrafyalara gitmek bilindik hayatları değil, saklı hayatları keşfetmek gerekliliğine inananlardanım. Kendimi çekilen bir belgeselin ya da bir filmin bazen başrol oyuncusu, bazen figüranı, bazen de seyircisi gibi hissettiğim Afrika’nın, özellikle de Kara Afrika’nın üzerindeki sır perdesini ilk kitabım “Yaşamımdan Süzülen Afrika” sayesinde bir nebze de olsa aralayabildiysem ne mutlu bana.

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Profesyonel olarak fotoğrafçılık eğitimi almışsınız, bu eğitim seyahatlerinize farklı bir yön verdi mi?
Evet, 1997 senesinde Fotoğrafevi'nin kurucularından olan fotoğraf sanatçısı Faruk Akbaş'dan fotoğrafçılık üzerine eğitim aldım. Sanayi işçileri ve göçmenlerle ilgili fotoğraflarıyla tanınan Amerikalı fotoğraf sanatçısı Lewis Hine “Gittiğim her yeri yazılarla anlatabilseydim eğer, belki bu kadar fotoğraf çekmez, belki de makinemi yanıma hiç almazdım” demiş. Afrika’yı iki ilgi alanım olan, birbirini çok güzel tamamlayan sanat dallarından yazı ve fotoğrafı kullanarak anlatıyorum. Fotoğraflar o gezdiğim yerle ilgili hafızamı tazelememi ve yıllar sonra bile olsa o konuda yazı yazmamı sağlayan araçlar aynı zamanda.

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Afrika’daki beslenme düzeni hakkında neler söyleyebilirsiniz? Afrika’da yeme-içme konusunda düşünceleriniz neler?
Beslenme düzeni hangi ülkede olduğunuza, o ülkenin eskiden hangi Avrupa ülkesinin kolonisi olduğuna, şehir dışında yaşayan kabilelerin alışkanlıklarına göre hayli değişiklik gösteriyor. Mesela; Kenya genelinde yüksek popülasyona sahip olan Hintlilerin mutfağı hayli revaçta. Hint mutfağından bihaber olan Masailer ise büyükbaş hayvan kanı ve sütü içip, özel günlerde de etini yiyorlar. Günlük yaşamlarında ise genelde mısır ile besleniyorlar. Etiyopya’dan örnek verecek olursam eğer; büyük şehirlerde ve köylerde halk sadece Etiyopya’ya özgü olan tef isimli tahılın unuyla hazırladıkları krepe benzeyen, ekşimsi tadı olan injera ile hububat ve oruç tuttukları günler dışında ise etle besleniyorlar. Ancak Etiyopya’nın güneyindeki Omo Vadisi’nde yaşayan kabilelerin injeradan hiç haberleri yok. Onlar da mısır, sorghum (süpürge darısı), keçi sütü, kanı ve etiyle beslenmekteler. Ülke daha önce hangi Avrupa ülkesinin sömürgesiyse o ülkenin mutfağına ait ithal yiyecekler bulunabiliyor. Mesela eski Fransız sömürgesi olan Fildişi Sahili’nde envaı çeşit Fransız peynirinden tutun, kaz ciğerine kadar leziz yiyecekleri bulma şansınız var. Tabi ithal ürünlere yüksek fiyatlar ödemeyi göze almanız gerekiyor. Afrika bir süredir gerek Çinliler, gerek Amerikalılar, gerek Türkler, gerekse Avrupa devletleri için hayli revaçta bir kıta olduğundan büyük şehirlerde her köşede dünya mutfağına örnek bir restoran bulabiliyorsunuz. Beş sene boyunca İtalya’nın yönetimi altında kalmış olan, Afrika tarihinde kolonize olmamış tek Afrika ülkesi olan Etiyopya’da ise birçok İtalyan restoranı, Fransız, Ermeni, Uzakdoğu, Japon, hatta üç adet de Türk restoranı bulunmakta.    

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Sorularımızı Etiyopya’dan yanıtlamaktasınız, sizin gözünüzden Etiyopya’yı dinleyebilir miyiz? Ne kadar zamandır buradasınız?
İnsanlığın beşiği, Afrika’da birçok eski krallığa ev sahipliği yapmış, monarşiyle yönetilen ülkelerin ilki, günümüzde 83 ayrı dil konuşulan ve bunlardan 2000 yıllık geçmişli Ge’ez Alfabesi ile yazılan Amharca’yı resmi dili olarak kullanmakta olan, Avrupa ülkeleri tarafından kolonize olmamış tek Afrika ülkesi Etiyopya’nın başşehri olan Addis Ababa’da yaklaşık üç senedir yaşamaktayız.  Arkeolojik kazılarda en eski hominidlerin kalıntılarına Etiyopya’da rastlanmış. Etiyopyalılar, "Tarihin bilinen en eski insanları bizim topraklarımızda yaşamaya başladı ve diğer bölgelere buradan yayıldılar" diyerek duydukları gururu dile getiriyorlar. O yüzdendir de Etiyopya İnsanlığın Beşiği olarak da anılmakta. 13 ay boyunca güneşin ısıttığı, yanık tenli insanların ülkesi Etiyopya Yunanca’da “yanık tenli insanlar ülkesi” anlamındaki “Aithiopia“ kelimesinden türemiş. Etnik gruplar, diller, dinler, coğrafya, klima, toprak örtüsündeki şaşırtıcı farklılıktan dolayı Etiyopya’yı en iyi tanımlayan kelime “çeşitlilik”. Bu kadar çeşitliliğin içinde kendine has özelliklerini günümüze kadar koruyan Etiyopya’da güneşin doğduğu saat günün ilk saati, güneşin battığı saat ise günün son saati olarak kabul ediliyor. Gün iki parçaya bölünmüş, her parça 12 saatten oluşuyor. Uluslararası zamana göre sabah 6.00 Etiyopya saatine göre 12.00’ye denk geliyor. 6 saat ağaç olup beklemek istemiyorsanız eğer Etiyopyalı birine randevu verirken saat konusunda dikkatli olun! Yaz saati, kış saati yapıp senede iki kere saatleri bir ileri bir geri almıyorlar. Ekvator’a çok yakın olduğu için Etiyopya’da fiziksel olarak günde 12 saat gün, 12 saat gece yaşanıyor. Etiyopya’nın diğer nevi şahsına münhasır özelliği de Julien Takvimi’ni kullanması ve dolayısıyla bir yılda 13 ay yaşıyor olmaları. Etiyopya'da bir yıl 30 günlük 12 ay ve 5 veya 6 günlük artık bir aydan oluşuyor. Dolayısıyla Etiyopya aynı zamanda “13 ay boyunca güneşin ısıttığı, batmadığı ülke” olarak da anılıyor. 7 yaş gençleşmek mi istiyorsunuz? Estetik cerrahlara ne hacet, doğru Etiyopya’ya... Julien Takvimi İsa’nın doğumundan 7 sene 113 gün sonra kullanılmaya başlandığından Etiyopyalılar yeni yıla 11 Eylül’de giriyorlar. Noel’i ise her yıl 7 Ocak’ta kutluyorlar. Onların takvimine göre bizden 7 sene geriden geliyorlar. Gençleşmek istiyorsanız eğer estetik cerrahlara çuval dolusu para dökmenize ne hacet, istikamet doğru Etiyopya. Hem de 7 yıl gençleşme garantisiyle… Etiyopya’nın güneyi her ne kadar bir süredir yaşanmakta olan hızlı bir değişime sahne olsa da hâlâ, Omo Vadisi’nde kadınların güzellik simgesi olarak taktıkları kil dudak tabaklarında, uzun değneklerle dövüşülen mevsimsel düellolarında, Hamar kabilesi kadınlarının kırbaçlanma ritüellerinde, erkek çocukların sığır atlama seremonilerinde Afrika'nın izlerini hâlâ sürmek mümkün. Omo Vadisi bugün işte tüm bunlara tanık olabilmek, Batı'nın hayalinde yaşayan Afrika’ya dair bir şeyler bulabilmek amacıyla turistlerin öncelikli olarak tercih ettiği bölgeler arasında yer almakta. Kahvenin ana vatanı olan Etiyopya, çok eski tarihi geçmişiyle, çoğu zaman efsanelerin tarihle birbirine karıştığı masalsı bir ülke.

Figen Gündüz Letaconnoux: “Afrika'da yaşamaya başladığımdan beri seyahatlerim hayatımda daha önemli bir yere oturdu”

Afrika’ya seyahat edeceklere önerileriniz neler olur?
Yolculuk öncesi gidilecek ülkenin tarihini, coğrafyasını, sosyo-kültürel durumunu, o tarihlerdeki hava şartlarını, güvenlik koşullarını, sağlık bilgilerini, önceden olunması zorunlu aşıları öğrenmek ve gezilecek yerler hakkında ön araştırma yapmak gezgine hazırlık aşamasında bavuluna ne gibi kıyafetler koyacağından tutun da, nereleri gezeceğini tespit etmesi açısından da çok yardımcı olur. Gidilecek yerde nasıl bir ortamla karşılaşacağını, olası tehlikeleri öngörebilmek de dâhil olmak üzere avantaj sağlar. Fakat belirtmeliyim ki ön bilgiye sahip olmanın gereği ve güzelliğinin yanı sıra bazen de yolculuğun getireceği hoş sürprizlere açık olmak ve kişinin kendini biraz da yolculuğun akışına bırakması gerekebilir.