Işıl Ataker: “İçinde aktivite kelimesini içeren her türlü aksiyona açığım”

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Gezmek benim için nefes alıp vermeye devam ettiğim sürece “hayatta” olduğumu ifade ediyor.

Seyahatin hayatımdaki yeri = sağlığım elverdiği sürece hayattaki olmazsa olmazım…

Şu an kadar kaç ülke gezdiniz?
29 ülke.

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok etkileyen, en beğendiğiniz yer neresi?
Şu ana kadar görmüş olduğum yerlerin hepsi aslında benim için çok değerli. Hani insanlar kendi çocukları arasında ayırım yapamazlar ya, bende de durum bundan ibaret. Ama en güncel seyahatlerimden biri olduğu için üniversite yıllarımdan hatırladığım nadir bilgilerden biri olan “en son giren ilk çıkar” mantığı ile İtalya´daki Cinque Terre bölgesi, orada bulunduğum sürece özellikle de bir önceki yaşamımda İtalya´da yaşadığıma inanan birisi olarak “ben burada yaşarım” dedirten yerlerden biri…
Işıl Ataker: “İçinde aktivite kelimesini içeren her türlü aksiyona açığım”

Çok huzurlu, doğa ile iç içe, dalgaların sesini duyabileceğiniz, denizin kokusunu içinize çekebileceğiniz, doğa yürüyüşleri yaparak bir köyden diğerine ulaşabileceğiniz, deniz mahsulü yiyeceklerin tadına doyabileceğiniz, yamuk yumuk dizili olmalarına rağmen kendi içlerinde uyum içinde olan rengarenk evlerin görsel şöleni içerisinde sevimli mi sevimli bir bölge….
Işıl Ataker: “İçinde aktivite kelimesini içeren her türlü aksiyona açığım”

İlk gezim dediğiniz gezi hangisidir?
Her ne kadar Philip Morris´de bir proje için bir aylığına gitmiş olan abimin yanına gitmiş olsam da yine de hem Avrupa ülkesi haricinde bir yer olması hem de abimin tüm gün ofiste olması sebebiyle adayı tek başına gezmem sebebiyle, La Reunion adasına yapmış olduğum seyahati, ilk gezim olarak tanımlayabilirim sanırım. Özellikle halk otobüslerinde durakta inmek için basılması gereken bir düğme icat etmek yerine el şaklatma usulü işaretin veriliyor olması ve pişirildiği yerin hijyen derecesine bakmaksızın sokakta pişen tavuğun lezzeti parmaklarımı yercesine hala aklımda ve gözümün önünde…

Hangi tarz gezi sizi daha çok tatmin ediyor? Macera mı sakinlik mi?
İçinde “aktivite” kelimesini içeren her türlü aksiyona açığım, maceracı ruhumu besleyen aktivitelerle dolu dolu plan yaparım, mümkünse hiçbir ulaşım aracına dahil olmadan tüm gün yürüyerek, özellikle “görülecek yerler” listesinin dışında ara sokaklarda keşfe çıkarım, ağırlıklı olarak tek başıma gezdiğimden gece hayatını es geçip erkenden uyuyarak bir sonraki gün yapacağım aktivitelerime enerji dolu başlarım diyenlerdenim.

Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs.
Genelde seyahatlerimde gittiğim ülkede en az 2-3 farklı şehri ya da bölgeyi görmeyi tercih ettiğimden tren istasyonuna ve/veya şehir merkezine yakın olan ve bütçeme uygun otel ve pansiyonları tercih ediyorum. Daha eskiden hostel ya da camping yerleri de tercih ettiğim zamanlar olmuştur, ancak bunları artık yaşım itibariyle de çok fazla tercih etmiyorum. http://www.booking.com/  ve http://www.expedia.com/, kalacağım yeri belirlerken bana yardımcı olan web siteleri.

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi hayal kırıklığına uğratan ve sakın gitmeyin diyeceğiniz bir yer var mı? Neden?
Öyle bir yer yok aslında, hepsinden büyük zevk alarak ve kendime çok şey katarak döndüğümü düşünüyorum, bu nedenle öyle bir yer söyleyemeyeceğim. Ama şunu söyleyebilirim: kız başınıza ve muson zamanı Hindistan´a gitmeyin.
Işıl Ataker: “İçinde aktivite kelimesini içeren her türlü aksiyona açığım”

Geçen yıldan almış olduğum ve 7 Temmuz´dan önce harcamam gereken bir Uzak Doğu biletim olması sebebiyle, her ne kadar Temmuz ayının musona denk geldiğini bilmeme rağmen, “ne kadar kötü olabilir ki, yağmurda eriyecek değilim ya” diyerek, yapmış olduğum Hindistan seyahatim oldukça kendi adıma maceralı geçti.

Bununla ilgili yazımı okumak isterseniz, aşağıdaki linkleri ziyaret edebilirsiniz.
http://www.gezimanya.com/GeziNotlari/kucuk-gilbertin-hindistan-anilari
http://www.gezimanya.com/GeziNotlari/goada-tek-avrupali-bir-turk-kizi

Okuyunca ne demek istediğimi muhtemelen anlarsınız:) Denedim gördüm çok şükür hala yaşıyorum, ama yeniden bir deneye ve kanıta ihtiyaç yok bence:)

Seyahatleriniz sırasında başınıza gelen en ilginç olay nedir?
O kadar çok seyahat etmeme rağmen çok sayıda şapşiliklerimle doludur genelde gezilerim. İşte bunlardan bir tanesi, “Her işte bir hayır vardır” felsefesini daha da özümsememe yardımcı oldu diyebilirim. Geçen yıl Kasım ayında planladığım Iskandinavya sehayatime çıkmak üzere havaalanına geldim, check-inimi tamamladım –allahtan çok fazla eşya almadığımdan bavulumu vermedim, bunun faydasını sonradan görebilecektim -,  pasaport kontrolünden geçtim, boarding kapısının önünde bekleyene kadar gayet “yaklaşık 3 saat sonra varacağım şehrin heyecanını yaşama” modundayken, boarding kartımı ve pasaportumu inceleyen görevlinin “Eee sizin vizeniz yok ki” demesiyle gözlerimden yaşların inmesi bir oldu. O anki hissettiğim “nasıl salak bir gezginim ben”  diye kendime kızmanın ardından, bir şekilde önce tüm rezervasyonlarımı bir sonraki haftaya kaydırıp, -tabi bu arada işyerindeki müdürüm sağolsun, tüm bu şapşiliğime rağmen yeni izin tarihlerimi onayladı -, eve geri dönüş yaptım. Ve farkettim ki, - bu da muhtemelen çok kişinin başına gelen birşey değildir sanırım -, kapı gözetleme deliğim sökülmüş ve evin içerisi ayna gibi görünüyor… Eğer seyahatimi, planladığım gibi yapmış olsaydım, muhtemelen yurda geri döndüğümde evi tam takır kuru bakır modunda görmem olası idi. Neyse ki, vizeyi basan kişi tarihi yanlış basmış, ve benim de iyi ki basiretim bağlanıp fark etmemişim bu tarih detayını, sadece verdiği 6 aylık süreye fokus olup… İşte o anda tek söyleyebildiğim şu oldu: Her işte bir hayır vardır…

Hiç farklı bir ülkeye yerleşmeliyim diye düşündüğünüz oldu mu? Yoksa gezmek için gitmeyi mi tercih ettiniz her zaman?
İstanbul´da yaşamayı hakikaten çok seviyorum trafiğine, karmaşasına, koşturmacasına rağmen… Her ne kadar gittiğim yerleri çok beğensem de her güzel maceranın sonunda İstanbul´a yeniden bir özlemle dönüyorum.
Işıl Ataker: “İçinde aktivite kelimesini içeren her türlü aksiyona açığım”

Yaklaşık 7-8 yıl önce deneyimlemiş olduğum 3 yıllık İngiltere macerası ile yurtdışında yaşama hevesimi almış olmamın da bir etkisi olabilir bunda.

Ben de artık dünyayı görmek, gezmek istiyorum diyenler için tavsiyeleriniz var mı?
Klasik klişe bir cümle ile başlayacak olursam üniversite yıllarında “zaman yok para var”, iş hayatına geçişte “para var zaman yok” durumu maalesef gerçek. Üniversitede iken çok şanslıydım, Philip Morris´de çalışan abim sayesinde her nerede projesi var ise ben de orada hemen dibinde bitiverdim, bu vesileyle pek çok yer görme fırsatım oldu ve bu vesileyle belki de gezmeyi bu kadar sever oldum… İş hayatına girdikten sonra da her ne kadar iş ortamında “amma çok iznin var, sürekli geziyorsun” yargılamalarına maruz kalsam da siz siz olun, üşenmeyin, hafta sonları da hep bir yerlere kaçın, her izninizde bütçenize uygun yerleri görmeye çalışın. Seyahatlerin sadece yurtdışına gitmek olmadığını unutmayın bu arada, bulunduğunuz yerden uzaklaştığınız, otobüse ya da trene ya da uçağa bindiğiniz andan itibaren aslında seyahate başlamışsınız demektir. Her fırsatı kaçırmadan yakalayın derim…
Işıl Ataker: “İçinde aktivite kelimesini içeren her türlü aksiyona açığım”