Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
30'una merdiven dayamış, gezmediği zamanlarda harıl harıl son çıktığı geziyi yazan ya da yeni gezisi için uçak bileti bakan, yürümeyi, yemeyi ve güzel hikâyeleri  seven bir yolseverim.
    
Koltuk altına fazlaca karpuz sıkıştırmaya özenen biri olarak Türkiye'nin en önde gelen holdinglerinden birinin bünyesinde planlama direktörlüğü yapıyor, 13 senedir de düzenli olarak hikâye yazıyorum. İçinde bulunduğum üç adet basılı öykü seçkisi bulunuyor. M-Eating adında gezilerimi anlattığım bir bloga ve yemek yediğim yerleri tanıttığım Gezobur adında bir videoblog projesine sahibim.  
 
Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Her gün içinde bulunduğumuz şehirde aynı noktalar arasında yolculuk yaparak, aynı şeyleri tekrar ederek kısılıyor, sıkışıyoruz. Annelerimiz babalarımız bizlere karşıdan karşıya geçerken sağımıza solumuza bakmayı, kavgaya karışmamayı, arka ve loş sokaklara sapmamayı öğütlediler. Oysa bazen rutini ve kuralları tamamen kırıp kendi rotanızı ortaya koymanız gerekiyor. 
 
Ömrün kısa olduğunu ve içinde bulunduğumuz dünyada görülecek çok yer, tadılacak çok lezzet olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bütçemin önemli bir kısmı gezilere gidiyor. Yalnız ya da sevdiklerimle yaptığım her seyahatten yenilenmiş biri olarak dönüyorum. Bundan besleniyorum ve daha fazlası için yola koyulmak istiyorum bir an önce. 
 
Bu bir yol meselesi aslında. Gidilen yer ve dönüşte biriken anlatılacaklar kadar yolculuk halini çok seviyorum diyebilirim. Bir gemiye hatta havalimanına bile vardığımda kendimi hafiflemiş hissediyorum.

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Şimdiye kadar kaç ülke gezdiniz?
Yalnızca son dört seneyi yoğun olarak yurtdışı seyahatlerine ayırdığımdan henüz 6 ülkeyi ziyaret etme şansı bulabildim (Yunanistan - İtalya - Hollanda - İngiltere - İskoçya - Makedonya). Ancak bir ülkeye gittiğimde dadanma huyum var. Genelde birçok şehrine gitmeye çalışıyor ya da farklı tarihlerde yeniden ziyaret etmeye çalışıyorum. İtalya'yı ve İngiltere'yi ikişer kez, Yunanistan'ı ise 5 kez ziyaret ettim, pek çok şehrini gezme fırsatı buldum.  

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok neresi etkiledi?
Santorini'nin dünyada görülmesi gereken sayılı yerlerden biri olduğunu düşünüyorum. Adeta fantastik bir bilgisayar oyununun içinde, hayali bir şehrin sokaklarında geziyor gibisiniz. Nefes kesici bir günbatımı var. İtalya'nın hemen her yerinin de yemek seven bir insan için cennet olduğunu düşünüyorum. Ancak Roma özellikle bir açıkhava müzesi gibi... Sanatseverlerin mutlaka bir kez de olsa uğraması gerekir. Yine İskoçya'da Edinburgh, kesinlikle bizim tanıdığımızdan çok farklı bir yaşamın sürüldüğü bambaşka bir şehir. 
 
Son olarak favori yaz rotalarımdan Rodos... Ortaçağ'dan kalma eski sokakları ve kalesiyle sadece başka bir yere değil, başka bir zamana ışınlıyor sizi.

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Gezdiğiniz ülkeler arasında tekrar gitmek istediğiniz bir ülke var mı?
Yunanistan ve İtalya… Bu iki ülkeyi Türkiye'den sonraki evlerim olarak görüyorum ve tekrar tekrar da gittim. Özellikle Yunanistan'da çok özel arkadaşlıklar kurdum. İtalya'nın hemen her şehrini ise gezmek istiyorum. Her kasabanın ve şehrin başka bir tat verdiği inanılmaz bir yer.

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Bize biraz seyahat etme mantığınızı anlatır mısınız? Genelde tek mi yoksa grupla mı seyahat edersiniz?
Tek yolculuk yapmayı da seven bir insanım. Ama genelde kız arkadaşımla ya da çocukluk arkadaşımla seyahat ediyorum. Bir başka seyahat arkadaşım ise benden bile daha enerjik olabilen annemdir. Kendisi azılı bir gezi ve doğaseverdir. Belki de bu seyahat sevgisi ondan miras kalmıştır bana. Seyahatte yürümeyi çok severim. Sabah kalkar kalkmaz yola koyulur, geç saatlere kadar adım adım şehri ya da kasabayı gezmeye çalışırım.

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Rotanızı nasıl belirliyorsunuz?
Rotamı genelde ucuz uçak biletleri belirliyor. Sürekli uçak bileti fiyatlarını takip ederim ve bütçeme uygun bir bilet ve şehir karşıma çıktığında anında satın alırım. Özellikle aylar sonrasına bilet almayı çok severim. Bana hem yeterli bütçeyle gitmem için hem de araştırma yapmam için gerekli vakti sağlar.

Seyahat öncesi nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?
Yabancı ve yerli gezi sitelerini ve bloglarını en ince ayrıntısına kadar tararım. Gezilmesi gereken yerlerin yanında arka sokaklarda kalmış noktalara da ilgim var. Pek çok yakın arkadaşım da seyahat etmeyi seven insanlar... Onlardan da sıklıkla bilgi alıyorum. Özellikle yemek yenecek yerler benim için çok önemli. Bu aşamada yabancı gezginlerden daha çok yörenin yerli halkının tavsiyelerini uygulamaya çalışıyorum. Ana caddedeki ünlü pizzacı kadar, iki arka sokaktaki mahallelinin sakatatçısı da önemli benim için.

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

En son nereye gittiniz?
Geçtiğimiz ay İngiltere'deydim. Londra'daki bu ikinci ziyaretimde uzun süre kalma şansı buldum. 

Sırada neresi var?
Kesinleşmiş bir Sırbistan - Karadağ rotam var yaz için. Belgrad ve ardından trenle Karadağ… Ama yaz başına yine ve yeniden bir Yunanistan, araya da sürpriz bir ülke daha sıkıştırmaya çalışıyorum.  

Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blog ya da web siteniz var mı?
Gezilerimi m-eating.blogspot.com'da paylaşıyorum. 

Seyahatlerinizde gezdiğiniz yerleri gastronomi açısından da inceliyorsunuz. Bu durum seyahatlerinize nasıl bir yön veriyor?
Gastronomi seyahat planımda çok önemli bir ağırlığa sahip... İki ülke ya da şehir arasında kalmışsam mutlaka mutfağı daha  zengin olan seçeneği tercih ediyorum. Gün boyu kilometrelerce yol yürüyen biri olarak seyahat aralarında mola verdiğim lezzet durakları benim için çok önemli. Gittiğim her şehrin her mahallesinde mutlaka birkaç tane yiyecek alternatifini not alırım, olur da yolum düşündüğümden farklı bir yere çıkarsa etrafımda mutlaka güzel bir lezzet olmalı (:

Yeme-içme yönünden incelediğiniz yerler arasında en unutamadığınız ve favoriniz olan yemek nedir, hangi şehirdedir?
Bu soruya birkaç noktayla cevap verebilirim (: Birisi Siena'daki “la Taverna di San Giuseppe”. Mahzen şeklindeki bu restoran, müthiş et yemeklerine ve makarnalara sahip. İtalya'da kurulduğum en lezzetli İtalyan sofrası, kuşkusuz buraya aitti. Yine Roma'da hemen İspanyol Merdivenleri'nin karşısındaki bir ara sokaktaki “Pastificio”, sadece öğlenleri açık olan ve çok ucuz fiyata plastik tabakta taze makarna sunan çok özel bir yer. Hayatımda bundan daha güzel makarna yemedim. Bir de Mykonos'ta Piatis Gialos'ta “Avli tou Thodori”, ızgara ahtapotu ve ızgara kalamarı bambaşka bir boyuta taşıyan bir plaj restoranı. Buraya defalarca gidebilirim.
 
Ülkemizde ise Gaziantep, mutfak konusunda büyüleyici bir şehir… Buraya uğramadan kebap veya baklava yemiş olduğunu iddia etmek yanlış olur.

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”
Mykonos'ta Kalamar...

Seyahatleriniz sırasında sizin gibi gezginlerle tanışıyor musunuz? Hiç enteresan anınız var mı?
Ara ara başka gezginlerle karşılaştığım oluyor. Mesela Roma'da Pasitifico'nun önünde sıra beklerken buranın methini duyan iki Türk gezginle karşılaşmıştım. Bu ara sokak makarnacısının ününü duymuş olmaları ilginç ve sevindirici gelmişti.  Daha ilginci geçen yaz Simi'de yaşandı. Denizde yüzerken uzaktan yanıma kulaç atarak gelen 60 yaşlarındaki Yunan gezgin Stefanos ile tanıştım. Aynı zamanda otobüs şoförü olan Stefanos pek çok ülke gezmiş. Kafasına esince de Atina'dan feribota binip adaları geziyormuş. 20 saate yakın feribot yolculuğu yapıp birinde denize girip başka bir adaya geçtiği oluyormuş. Stefanos ile denizde uzun süre sohbet ettik. O aceleyle feribotunu yakalamak için yine kulaç ata ata uzaklaştı yanımdan. Stefanos'a çok özendiğimi ve çekirge gibi adadan adaya atlayarak gezmeyi çok istediğimi belirtmek isterim.  

Ülkelerin yeme-içme alışkanlıkları çok farklı olabiliyor. Siz gezilerinizde bu durumu nasıl belirliyorsunuz, yemek yemek için nasıl yerler tercih ediyorsunuz?
Benim için asıl testi Uzakdoğu seyahatlerinin yaşatacağını düşünüyorum. Her ne kadar gittiğim ülkelerde farklı ülke mutfaklarını deneme fırsatı bulsam da genel olarak Ege ve Akdeniz mutfağına denk gelmiş olduğum için o ülkelerin kendi geleneksel yemeklerini tatmaya çalışıyorum. İngiltere ve Hollanda gibi belirli bir yemek kültürü olmayan yerlerde ise Brezilya, Arjantin, Endonezya, Hint, Tayland mutfakları gibi farklı mutfakların ürünlerini denemeye çalışıyorum. Eğer gittiğim ülkenin kendine has bir mutfak dokusu varsa hem ucuz bir restoranında hem de ayaküstü büfesinde yemek yemeye çalışıyorum. Misal Floransa'da bir öğünde trattoriada yemek yediğim gibi öğlen işkembeli sandviç yapan büfesini de es geçmiyorum.  O ülkede insanlar nasıl yemek yiyorsa onu yaşamaya çabalıyorum. Köy ve geleneksel yemekleri her zaman denemeye özen gösteriyorum.
 
Yeme-içme geleneklerimiz çok paralel olduğu halde bir anda ayrılabilme noktasında Yunanistan çok şaşırtmıştır beni. Aynı denizden çıkan bir deniz ürününü tamamen farklı pişirme yöntemleriyle sofraya sunabiliyoruz. Bazen yabancı bir mutfaktan daha etkili bir sürpriz oluyor.

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs.
Ucuz otel ya da pansiyon genellikle tercihim. Yatmadan yatmaya uğranan, temiz ve merkezi bir yer ihtiyacı olarak değerlendiriyorum. Konaklamaya günde 20 -30 Euro fazla para vereceğime bir tane fazla müze bileti ya da bir restoranın spesiyalini sipariş verme hakkının daha cazip olduğunu düşünüyorum. Mutlaka merkezi konuma dikkat ederim. Bolca yürüdüğümden otele dönüş için ya da kısa yorgunluk molalarında hoş bir istasyon olabiliyor.  

Bugüne kadar gittikleriniz arasında sizi hayal kırıklığına uğratan bir yer oldu mu?
Makedonya'da Üsküp'ün biraz hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebilirim. Harika insanları var ancak şehir ne yapmak istediğine karar vermiş değil. Tarihi esermiş gibi görünmesine çalışılan ama aslında yeni yapılmış binalar, heykeller, anıtlar yapmaya uğraşıyorlar. Bunun şehrin kimliğini oturtmasında bir engel olduğunu hissetmiştim. Kimlikler arasında sıkışmış gibiydi. Ancak Makedonya'da Ohrid'e geçince her şey düzeldi (: 

Farklı bir ülkeye yerleşmeyi düşündünüz mü? Düşündüyseniz neresi ve neden?
Her gittiğim yerde “ben burada olsam ne yapardım, nasıl yaşardım” diye düşünürüm ister istemez. Hayallerimde İngiltere'de ve Hollanda'da kendi mesleğime devam ettim, İtalya'da kendi restoranımı açtım, Yunanistan'da tur rehberliği yaptım, Makedonya Ohrid'de kendi pansiyonumu açtım, İskoçya'da Edinburgh'da akademisyen olduğum anlar oldu. İnsan zihni alttan alta başka bir ortamda var olmanın hesaplarını yapıyor sanırım. 
 
Bir ara Litvanya'da ve Romanya'da ciddi iş fırsatları çıkmıştı karşıma. Şimdilik olmadı. Ancak gelecekte olabilir.

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz para verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Amerika'da Mojave Çölü'nde 70'li yıllardan kalma bir araçla “yol hikâyesi”, Tanzanya'da safari ve deniz, Yunanistan'ın tüm adalarını gezip fotoğraflamaca ve haklarında yazmaca, Kamboçya'da hiçbir şeye sahip olmayıp aynı anda her şeye sahip olduğun kısacık bir an, Goa'da okyanus kıyısında bir ufak kulübe…
 
Kısacası dünyayı, mümkün olsa uzayı baştanbaşa gezmek isterim. Hemen her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum. Umarım bir gün söz ettiğiniz imkân elime geçer (:

Koray Günyaşar: “ Her yerde dinlenilecek bir hikâye, tadılacak bir yemek ve izlenecek bir manzara olduğuna inanıyorum”

Türkiye’deki insanlar gezmek, seyahat etmek konusunda biraz eksik kalmış durumda, ne yazık ki ekonomik şartların da etkili olduğu bu durumun gelişmesi için önerileriniz var mı?
Gezmek her ne kadar ekonomik bir zorluk gibi gözükse de her bütçe için bulunacak çözümler var. Otel parası vermek istemeyene couchsurfing, yol parasını ucuza getirmek isteyene erken bilet satışları, yemeyi dert edenlere güzel ve hoş ucuz büfeler hemen her yer için var. Önemli olan planınızı önceden yapıp bütçeniz doğrultusunda şekillendirebilmek. Özellikle bir sene öncesinden uçak bileti almanın ve gezi blogları - sitelerinden tavsiyeler edinmenin çok faydasını gördüm. 
 
Yolculuklarımda 70 yaşını aşıp engelli olduğu halde tek başına seyahat eden insanlar gördüm. Bahaneleri de bir kenara bırakmak lazım. Bazen planı, programı bir kenara bırakıp “atlayıp gitmek” gerek. O enerjiye sahipseniz ve bir kere yola çıkabilirseniz, devamı mutlaka gelecektir. 

Gezmeye yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Nereden başlamalı, nelere dikkat etmeliler?
Öncelikle; “Türküm diye bana kötü davranırlar mı”, “Ya soyguna uğrarsam”, “Yabancı dilim yok anlaşamam - rezil olurum” gibi kaygıların çok olduğunu görüyorum yeni gezmeye başlayanlarda. Bunları bir kenara bırakmak lazım. Ülkenizde size nasıl davranılıyorsa herkes aşağı yukarı öyle davranacak, ülkenizde sokaklarda nelere dikkat ediyorsanız yurtdışında da bunlara dikkat etmeniz sorun yaşama şansınızı minimize edecektir. Yabancı diliniz yoksa ya da karşınızdaki kişiyle ortak bir dil konuşamıyorsanız elle kolla iletişim kurun, mutlaka anlaşacaksınız.
 
Gideceğiniz ülkede herhangi bir sağlık problemi var mı, herhangi bir tıbbi desteğe ihtiyacınız olacak mı, gitmeden önce bunu kontrol etmekte fayda var. 
 
Bunun dışında bir kez gezmeye başladığınızda gerisi gelecektir zaten. Tren, uçak, gemi bileti kovalamaya başlayacaksınız bir anda. Doğru kaynaklardan bilgi alarak yola düştüğünüz anda her şey çok güzel olacak. Dikkat etmeniz gerekecek tek şey kendiniz, seyahat arkadaşınız ve önünüzdeki yol (: