Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Türkiye'deyken, onlarca işte çalıştım. Çeşitli TV reklam prodüksiyonlarında kamera kurgu metin yazarlığı gibi işlerde çalıştım, Kanal D'de yayınlanan bir diziye 6 bölüm senaryo yazdım. Ayrıca McDonald's ve Vodafone gibi birkaç firmaya 100 civarı iç iletişim/eğitim videosu hazırladım. 1,5 yıl kadar da bir yapım şirketinde full time kurgu- görsel tasarım işleri yaptım. Sinematek, FotoTrek, Digital Film Akademi gibi eğitim kurumlarında video, yönetmenlik ve görsel efekt dersleri gibi çeşitli dersler verdim.Ama şu an esas olarak stock videocusuyum. Son 5 yıldır freelance olarak 10’dan fazla stock şirketiyle çalışarak, kendi ekipmanımla dünyayı dolaşıp stock görüntüler çekmekteyim. 2014 Ağustos itibariyle 6500 civarı videom ve 2000 civarı fotoğrafım bulunmakta. Şu ana kadar 17 ülke 1000 civarı şehir/köy/kasaba gezip görüntülerini çektim. Sırasıyla; Türkiye, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Sri Lanka, Hindistan, Nepal, Tayland, Malezya, Singapur, Endonezya, Kamboçya, Vietnam, Laos, Çin, Moğolistan, Rusya, Ukrayna. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji mezunuyum. Şu an bir süreliğine Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım.

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Gezmek son 3 yıldır benim hayat şeklim. Üniversitedeyken bakkala gitmeye üşenen adamdım, haftalık alışveriş yapar evden çıkmazdım. Kadıköy'den Bakırköy'den falan kız arkadaş edinmezdim, sırf Hisarüstü'nden oralara gitmeye üşendiğimden. Arkadaşlarla deli gibi film izlerdik, tüm gün 5-8 film arası izlerdik (aşağı yukarı 10-12 saat) hayatımdaki öncelik sinemaydı. Kendi senaryomu filme çekmeye çalıştım, Berlin film festivaline seçildim, Kültür Bakanlığı’ndan yazım desteği aldım (ama yapım desteği vermediler) sonra filme yeterli bütçe çıkaramadım ve film yattı. Sonra “para” eksenli “geçim” dertli yukarıda bahsettiğim sıradan işlerde çalıştım. Ama fark ediyordum, yaş ilerliyor, portfolyo etmeyecek işlerde çalışıyordum, kendimi tekrar ediyordum. Sinemadan kopmuştum ve en önemlisi mutsuzdum. Baktım böyle böyle geçiyor hayat, benden bir cacık olmayacak, kendime yeni hedef olarak gezmeyi koydum. Sürdürülebilir bir seyahat için çekim yaptım. Stock video çekmek paradan fazla şey ifade ediyordu. TV gibi bir şey değil, el değmemiş sadece ayıklanmış görüntüler… Odaklandığım tek bir şey vardı: “estetik”. Kafana göre takılma şansı, istediğin yere gitme şansı… Sonra bakkala gitmeye üşenen ben; evden bir çıktım, o çıkış… Şimdi Kamboçya'ya yerleştim, 3 gündür evden çıkmıyorum yine : )

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Şimdiye kadar kaç ülke gezdiniz?
20 ülke. 3'ünde çekim yapmadım (Almanya, Hollanda, Belçika). Diğer 17'sinde çekim de yaptım (Türkiye, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Sri Lanka, Hindistan, Nepal, Tayland, Malezya, Singapur, Endonezya, Kamboçya, Vietnam, Laos, Çin, Moğolistan, Rusya, Ukrayna).

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok neresi etkiledi?
Tek bir yer seçemiyorum her yerin güzellikleri var ama en çok etkileyenler:
- Moğolistan: Orta Moğolistan’da atla dolaşmak, atalarımızın nasıl yaşamları olduğunu deneyimlemek… İnanılmaz bir coğrafya… Kendini bir anda Ortaçağ’da buluveriyorsun (Ata binmeyi bilmen önemli değil, orada öğretiyorlar. Yurt çadırında konaklama, yemek, at, atın yanında atlı bir rehber; hepsine 30$ ödemiştim günlük).
- Alleppey Backwaters, Kerala, Hindistan: Doğu’nun Venedik'i diyorlar. Evlerin önünde araba değil, kano var. Çok egzotik bir yer. (Detaylı bilgi ve video için: http://www.dunyabirmasaldir.com/asiri-egzotik-alleppey-kerala-backwaters-gunlerim-ve-stock-goruntulerim/ )
- Angkor Wat: Masal yeri… Yüzüklerin Efendisi film setindesin sanki…
- Bali: Bir ada düşünün; en güzel sahiller orada, en güzel pirinç tarlaları orada, egzotik yerel danslar orada (özellikle Baraka filminde ünlenen kecak dans)… Çok samimi insanlar; isteyene sörf, isteyene dalgıçlık yerleri var. Gel-git ile 300 metre çekilen bir sahil, içlerde sakin göl hayatı var. Evleri tapınak mimarisi ile dolu sokaklar var ve en bombası; aktif yanardağ. Trekking ile yerden çıkan sülfürleri görebiliyorsunuz (motor kiralayıp adayı dolaşmanız gerekir, popüler olan Kota civarında çok bir numara yok).

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Gezdiğiniz ülkeler arasında tekrar gitmek istediğiniz bir ülke var mı?
- Kamboçya/Tayland: Buralar benim 2. evim oldu. Gidip geliyordum, şimdi yerleştim.
- Moğolistan'a gitmek kesinlikle istiyorum, özellikle kışın.
- Endonezya: Gitmediğim adalarına gitmek istiyorum; çok büyük bir ülke, 1 ay yetmemişti geçen sefer (özellikle Sulawesi Adası’na gitmeyi düşünüyorum).
- Nepal: İyi bir motorla Himalayalarda dolaşmak isterim (oradayken sadece 125 cc scooter vardı kiralık, onunla da uzun yolda gitmek zor).

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Rotanızı nasıl belirliyorsunuz?
İlk seyahatimde Baraka filmini referans almıştım. Sanırsam o filmin Asya’da çekilmiş her yerine gittim. Onun dışında Lonely Planet çok kullanıyorum. Bir de couchsurfing kullanıyorum. İnsanlar ne düşünüyor diye danışıyorum.

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Seyahat öncesi nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?
3 yıl önce evi barkı kapattım. Türkiye’de hiçbir şey bırakmadım. Yola çıkmadan 1 yıl kadar önce spor salonuna yazıldım (nerdeyse liseden beri spor yapmıyordum). Video çektiğim için benim taşıdığım ağırlık 35-40 kilo arası. 3-5 kilo çamaşır, 3 kilo falan çantaların boş ağırlığı, gerisi tripod kamera, 5 lens, 10 küsur harddisk, laptop, kablolar, falan… Herkesin kolay taşıyabileceği, seyahat edebileceği bir ağırlık değil. Vücudu buna hazırlamak lazımdı.

En son nereye gittiniz? 
En son Tayland'dan Kamboçya'ya geldim, şimdi buraya bir süreliğine yerleştim.

Sırada neresi var?
Güneydoğu Asya'da bir Filipinler bir Myanmar kaldı. Muson bitsin Ekim-Kasım gibi Filipinlere gidip geleceğim, Myanmar'dan % 100 emin değilim. İran ve Semerkant da listede var.

Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blog ya da websiteniz var mı?
www.dunyabirmasaldir.com kişisel sitem, https://www.youtube.com/user/OzgurCagdas/videos adresinde de videolarımın bir kısmı mevcut.

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Bu sıralar Kamboçya’da yaşıyorsunuz, Kamboçya’da yaşamla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Sanırsam epey şey söyledim, normalde günlük 100-200 arası hit alan sitem; 3 günde 50 bin kişi tarafından toplam 80 bin hit aldı, 3 dakika ortalama sitede geçirdi. Orada söylemediğim birkaç şey söyleyeyim. Ülkede çok uçlarda vahşi kapitalizm var. Bir uçta ayda 5 $ kazanan insanlar var. Saatte değil, günde değil, “AYDA” 5$ kazanan insanlar var. (detayları: http://www.dunyabirmasaldir.com/phnom-penh-kambocya-cop-toplayarak-yasayan-kambocyalilar/) Öte yanda burada kumarhanede gözümün önünde binlerce doları masaya koyabilen Kamboçyalılar var. Gerçekten uçlarda bir yaşam… Sokakta normal binek araç yok; ya 100 cc civarı scooter ya da Range Rover tarzı 4x4'ler var. Ama burada olman fakir insanlar için bir umut. Yalnız olmadıklarını birililerinin onların farkında olduklarını bilmeleri hoşlarına gidiyor. Ekonomiye katkısın. 1-2 $'lık küçük harcamaların bile onlar için dev önemli. Ayrıca uzun süre kalacaksanız, bir NGO'ya yardımda bulunabilirsiniz. Ayda 10$'a 15$'a bir çocuğun aylık eğitim masrafını karşılayabilirsiniz. Hem de aracı kurum olmadığı için paranın direkt sahibine ulaştığından da emin olabilirsiniz.
 
Seyahatleriniz sırasında sizin gibi gezginlerle tanışıyor musunuz? Hiç enteresan anınız var mı?
Tabii ki de… Buralar her yer zaten gezgin dolu, çantasını kapan çıkmış. Ağırlıklı olarak Almanlar var. Couchsurfing kullandığım dönem aşırı derecede gezginle tanışıyordum. Sonra daha uç yerlere gittikçe host bulmakta zorlandım kullanmayı azalttım. Muhtemelen 1000 küsur gezginle ama az, ama çok muhabbet etmişizdir. Enteresan anıdan bol bir şey yok da tek bir tane anlatayım. Sri Lanka'da couchsurfing'den birinin evinde kalıyordum. Evde Malezyalı bir kız daha vardı (2 tane de Alman). Kalabalık takılmalık bir evdi. Orada tanıştığım Malezyalı arkadaş belgesel projesinden bahsetti, benim masraflarımı karşılarsa projesini çekip çekemeyeceğim sordu. Projesi de dedesinin babası hakkındaydı. Malezyalı ama bunlar Malay değil, İban. Borneo Adası’nda yaşayan bir azınlık. Dedesinin babası 9-10 yaşına kadarken orada yamyamlık varmış, çocukken epey bir insan yemişler (1900'lü yılların başında). Gerçek yamyam : ) Ben hikâyeyi duyunca kabul ettim elbette. Borneo'ya gittik, 2 hafta kadar röportaj çektik. Çekimler sırasında ailesinden biri beni uyardı, bana bir kameramanın fotoğrafını gösterdi. Dedi ki: “3 yıl önce bu kameraman gitti çekime (başka bir çekim için), derelere çok yaklaşma dedik dinlemedi. Sonra bir timsah yedi onu. Öldü. Ama ölmesiyle de bitmedi, Sonra timsahı öldürmek zorunda kaldık cesedi kurtarmak için. Sonra elimizde cesetle kalakaldık ormanda. Cesedini Kuala Lumpur'a geri göndermek de bize düştü. Lütfen ölüp başımıza iş çıkarma”. Ben ağzım açık dinledim tabii. Sonra 2 hafta sorunsuz çektik ama ölüp millete dert olmadım : )

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Ülkelerin yeme-içme alışkanlıkları çok farklı olabiliyor. Siz gezilerinizde bu durumu nasıl belirliyorsunuz, yemek yemek için nasıl yerler tercih ediyorsunuz?
Lokal yemekler genelde her zaman güzeldir. Acı gelebilir belki yeni gelenler için ama acıya alışırsanız sıkıntınız olmaz. Çok zorluk yaşarsanız çoğu yerde KFC, McDonald's falan var zaten onlara da gidebilirsiniz. Benim favorim Tom Yum Soup'tur. Ama bir ishal ilacı mutlaka bulundurmak şart, çünkü nerede ne olacağı belli olmuyor. Bir kere Hindistan’da ciddi sayılabilecek bir gıda zehirlenmesi geçirdim o da lüks sayılabilecek bir lokantada oldu (ilginizi çekerse detaylar şurada: http://www.dunyabirmasaldir.com/hindistanda-gida-zehirlenmesi-gecirmek/). Yani illaki lüks yerde yemek yemeye kasmayın.
 
Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs. 
Couchsurfing'de güvenilir iyi referanslı bir host varsa, orada kalırım (tabii kabul ederse), yoksa otobüsten iner gider bir hostel ararım. Lonely Planet + GPS muhteşem tamamlar birbirini. Kesinlikle ama kesinlikle online otel rezervasyonu yapmam. Normalde 6-7 $ olan odanın, 10-15 $'a fırlar fiyatı (ama 1-2 haftalık tatile geliyorsanız kasmayın, otel aramak vakit alabiliyor).

Özgür Çağdaş: “Kamboçya'ya yerleştim, bir süre buradayım”

Bugüne kadar gittikleriniz arasında sizi hayal kırıklığına uğratan bir yer oldu mu?
Phi Phi Adası listenin başında yer alıyor. Leonardo Di Caprio'nun “The Beach” filmine konu olan sahil/ada orası. İddiası; dünyanın en güzel sahili olduğu… Ben gittiğimde o kadar kalabalıktı ki dünyanın en güzel sahiline değil de Esenler otogarına gelmiş gibi hissettim. Koşuşturma, tekneler, gaz kokusu, kalabalık… Bir tekne gidiyor, biri geliyor falan… Tamamen ziyan bir vakit. Eğer illaki gidecekseniz, paraya kıyın sabah 5.00’te kimse yokken gidin, bir ihtimal boş olur (ama bir ihtimal). Bir diğer yer ise Delhi, çünkü insanları çok kötü. Dünyanın tecavüz oranı en yüksek şehri. En ufak şeyde bile deli gibi pazarlık yapıyorlar, deli gibi yalan söylüyorlar. Çok yorulmuştum orada (Hindistan geneli iyi, güneyi Goa-Kerala bölgesi süper insanlar, Varanasi güzel, fakat Delhi çok ama çok kötü).
 
Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz para verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Normalde soğuk yerleri sevmiyorum. En temel nedeni de kışlık eşyalar çok yer kaplıyor. Onları koyacak yerim yok (normalde tek bir kapüşonlu ceketim var o da havaalanları için). Ama limitsiz değil de 15-20 bin $ verseler 1 aylığına Antarktika'ya gitmek isterdim. Sırf uçak biletleri 5000$ üstü olduğu için, şimdilik biraz beklemede olan bir yer orası.

Gezmeye yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Nereden başlamalı, nelere dikkat etmeliler?
Uzun yola çıkmadan önce spor yapmak çok mühim. Ağırlık kaldırmak, kol şişirmek değil ama diz ve bel güçlendirmek şart. Bel için mekik türevi şeyler, diz için de bisiklet çok önemli. Özellikle de benim gibi ağır bir çantayla dolaşacaksanız (dumbell falan kasmanıza gerek yok). İyi kötü İngilizcenizi geliştirin, Lonely Planet tarzı kitaplara göz atın, gps’li telefon edinin, gittiğiniz yerin haritasını açın (offline da görebilin), cocuhsurfing kullanın. Sırf evde kalmak için değil, bir şeyler içmek için de insanlarla buluşun. Uçaktan ziyade otobüsle gidin, gündüz yolculuk edip çevreyi izleyin. ATM kullanmayın! Bu önemli. Nakit parayla gezin. Korkmayın aptal değilsiniz, çantanın derinliklerinde tutun, çaldırmazsınız (kesinlikle cüzdanda yüksek miktar olmasın). ATM komisyonları yüksek. Bir de exchange oranları paranın değerini bitiriyor. Misal 1000 $ eden miktar var Türkiye hesabınızda, Hindistan'dan çekeceksiniz parayı, elinize aşağı yukarı 800 $ geçer. 200 $ (ki ciddi bir oran) yolculuk esnasında erir. İşlem şöyle oluyor: (anladığım kadarıyla) Türk parası ve Hint parası (Rupee) vasat paralar, direkt işlem görmüyorlar. TL önce Dolar oluyor, sonra Dolar Rupee oluyor. Senin banka az bir şey komisyon alıyor, ATM kullandığın banka biraz komisyon alıyor. Senin paranın % 20'si gidiveriyor (Bu oran en yüksek Hindistan’daydı % 20 ile… Diğer yerlerde % 15 falan). Kamboçya resmi parası Dolar olduğu için bu oran % 10 civarını geçmiyor sanırsam. Başlangıç noktası, Asya'yı dolaşacak kişiler için Bangkok olabilir.