Temel Kotil: “Türk Hava Yolları, birçok havayolunun cesaret edemediği noktalara uçuyor ve uçmaya devam edecek”

Öncelikle bu fırsatı bize tanıdığınız için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.
 
Kişisel olarak seyahate bakış açınızı çok merak ediyoruz. 2005 yılından beri THY’de genel müdürlük görevinizi sürdürüyorsunuz. Siz ilk atandığınızda THY kaç noktaya uçuyordu, şimdi kaç noktaya uçuyor?
2005 yılından beri THY çok büyüdü. Yurtdışı nokta sayımız 74’tü, şu anda 203. Yurtdışını konuşma sebebim yurtdışının çok önemli olması. Bizim işler çok iyi gitti. Yolcu sayımız 6 kat arttı, 10 milyondan 60 milyona kadar geldi. Ciromuz arttı, şirket para kazanıyor, Türkiye de para kazanıyor.

Dünya çok iyi gelişiyor. Bu yüzyılı ben çok seviyorum. 1959 doğumluyum ama bu yüzyılı daha çok seviyorum. Çünkü insanlar seyahat ediyorlar. Seyahat ettikçe barış geliyor, ekonomik imkanlar artıyor. Benim en çok hoşuma giden, bunda THY’nin de payının olması.
Mesela Somali’nin gelişmesi. Biz oraya 3 yıl önce uçuşa başladık. Şu anda Somali’den para kazanıyoruz. Yurtdışında milyonlarca Somali vatandaşı var. Biz uçmaya başlayınca onlar da ülkelerine gitmeye başladılar. İnsanlar oraya artık paralarıyla ve bilgileriyle gidiyorlar. İnsanlar artık ülkelerini geliştirmeye gidecekler, daha çok insan yetişecek, daha çok imkanları olacak. THY ve Türkiye bunların merkezinde olacak.

2005 yılından beri ilave 10 milyar dolar ciro yapıyoruz. Havacılığın ekonomiye 5 kat katkısı oluyor. Demek ki bizim bu ülkeye katkımız 50 milyar dolar oluyor.

Temel Kotil: “Türk Hava Yolları, birçok havayolunun cesaret edemediği noktalara uçuyor ve uçmaya devam edecek”

Anladığımız kadarıyla Afrika’ya yoğunluk var. 2014 senesinin sonuna kadar hangi hatları açmayı planlıyorsunuz?
Ben Afrika’yı çok seviyorum. Hat açmaya devam. 203 yurtdışı noktamız vardı, bunlara 20 daha ilave geliyor bu sene.
 
Türk Hava Yolları neden bu kadar başarılı? Bunun bir formülü var mı?
Neden başarılıyız? O kurduğumuz ağ var ya… Avrupa’nın 100’e yakın şehrine uçuyoruz, Uzakdoğu’da 30 noktaya uçuyoruz, Afrika’da 40’a yaklaştık. Bunlar bir sistem oluşturuyorlar.

En son Almanya’da uçtuğumuz Frederick Schaffen diye küçük bir şehir var. Almanlar’ın meşhur zeplinleri burada yapılmış. Almanya’dan New York’a kadar giden zeplinler ve Almanlar’ın meşhur Dornier uçakları da burada yapılıyordu. Biz buraya uçmaya başladıktan sonra buradaki bir miktar yolcu, buradan Uzakdoğu’ya, Afrika’ya dağılmaya başladı.

THY her yere sefer yapıyor. Bir çok havayolunun cesaret edemediği noktalara uçuyoruz ve uçmaya devam edeceğiz. Türk Hava Yolları’nı dünyanın en büyük havayolları olarak göreceksiniz.
 
Şu anda yurtdışı nokta sayısında birinciyiz ancak büyüklükte birinci değiliz. Biz küçük bir havayoluyuz. Dünyanın yüzde 2’siyiz. 4 yıl önce yüzde 0.5’iydik. Yakında yüzde 4’ü olunca 2020’lerde dünyanın en büyüğü olacağız.
 
Bu kadar çok seyahat ediyorsunuz. En çok nereyi seviyorsunuz?
Afrika ayrı bir zevk. Çok bakir bir yer. İnsanların imkanları çok dar. Mesela Nijer’in başkentinde Türk hayırseverler su kuyusu açıyorlar. Bir güneş paneli, artezyen kuyu ve yukarıda bir su deposu… O su kuyusunu hem sulamada kullanıyorlar hem de başına insanlar içsin diye çeşme yapıyorlar. Biz gittiğimizde çeşmenin başında insanlar vardı. Küçük bir kız çocuğu çeşmenin başındaki seramikleri elleriyle okşuyordu. Büyük ihtimalle hayatında hiç seramik görmemişti, yüzündeki ifadeyi hiç unutmuyorum.

Burası Nijer, Fransa’nın bütün uranyum ihtiyacını karşılayan, Fransa’nın nükleer reaktör kapasitesinin 1/3’ünü sağlayan yer. Nijer yap-işlet-devret metoduyla dünyanın en zengin ülkelerinden biri oluyor. Hayal gibi görünse bile, Afrika dünyanın en zengin noktası olacak.
 
Rotterdam basın gezisinde bizleri domates üretim serasına götürmüştünüz. Bu tarz farklı ülkelerdeki farklı fırsatları görmek de ayrı bir ilgi alanı. Farklı ülkelerde görüp Türkiye’de uygulayabileceğimiz fırsatlar neler olabilir sizce?
Türk Hava Yolları genel müdürü olmasaydım, vaktimin bir kısmını geziden yana kullanırdım. Dünyanın herhangi bir şehrinde, neresi olursa olsun, öğrenecek ve Türkiye’ye getirecek bir şey var. Nerede olursa olsun, özellikle de fakir ülkelerde, sizi yolda görüp tanımadan evlerine çay içmeye davet ediyorlar. Evlerinde hiçbir şey yok ama koskocaman bir gönülleri olduğunu görüyorsun.

Her ülkenin zenginliği vardır. Ama ülkelerde ya know-how yok, ya cesaret yok, ya da finansman yok. Seyahatle bu kazanılıyor işte. O kadar güzel bir şey ki bu. İnsanların görüp inanmaları gerekiyor. Ben bilim adamıyım, hala ders veriyorum, bilime karşı değilim. Ama kendin görmek çok farklı bir duygu. Üçboyutlu teknolojiyle gösterseniz bile olmuyor, gidip görmek çok farklı.

Domates serasına beraber gittik. Ben çok meraklıyım, herşeyin orijinaline bakmaya çalışırım. Hollanda’da daha önce orkide serasına da gittim. Orası da 70 dönümlük bir deneme serasıydı. Bir Türk ile işbirliği yapıp dünyaya ihracat yapacaklardı, o yüzden bizi de gezdirdiler. Tayvan’dan gelen küçük orkideleri saksılara yerleştirip altlarına birer çip bağlıyorlar, bant sistemine koyuyorlar. Bir sene boyunca geziyor, bir sene sonra tanesi 20 Euro. Kendi gaz tribünü var, elektriğini üretiyor, ışık ve ısı için kullanıyor, artan elektriğini şehre satıyor. Bunu görmeden algılamak mümkün değil. Sonuçta bir banka da onu 20 milyona finanse ediyor. Bu bir ekosistem. Türkiye bu konuda iyi değil.

Türkiye domates üretiminde dünyada beşinci. Hollanda yirminci. Hollanda bu işten 1 milyar Euro ciro yapıyor, Türkiye yapamıyor. Türkiye’den domates Rusya’ya gidip sınırdan geri dönüyor diye Ruslar’a kızıyoruz. Halbuki kendimize kızmamız gerekiyor. Domatesi Türkiye’de üretirken birçok böcek ilacı kullanıyoruz. Hollanda haşareyle mücadeleyi böcek yiyen böcekle yapıyor, dolayısıyla ilaç kullanımı yok. Bu bir zihinsel kurgulamayla ilgili. Bunu görmeden yapamıyorsunuz.

Dediğim gibi bu yüzyılı çok seviyorum. Bu yüzyılda insanlar seyahat ediyor. Daha çok seyahat edecekler ve bu seyahatlerde Türkiye de bu işin merkezine oturuyor.

Temel Kotil: “Türk Hava Yolları, birçok havayolunun cesaret edemediği noktalara uçuyor ve uçmaya devam edecek”

Çok fazla seyahatiniz olduğu için çok gıpta edilen bir hayatınız da var. Gezmek isteyen kişilere özellikle de gençlere tavsiyeniz ne olur?
Gençlere seyahat edecek imkanları varsa, ki artık biletler çok ucuz, otantik, orijinal yerlere gitmelerini öneririm. Amerika’da yıllarca çalıştım, öğrenci olarak da bulundum. Artık para verseniz batıda hiçbir şey görmek istemiyorum. Yanlış anlaşılmasın batıya karşı değilim. Ama artık İstanbul’da da herşeyin aynısını görebiliyorum.

Ama örneğin bir Kenya, Nairobi enfes bir yer. Bir de orada ulusal parklarını, Masai Mara’yı gezebilirseniz, yıllar boyu unutmazsınız. Örneğin bir New York’u  unutabilirsiniz.

Bu bahsettiklerim genelde geri kalmış ülkeler. Bunlara neden gidiyorum? Çünkü oradan bir şey öğrenmekten ziyade orada bir iş fırsatı yakalamak da mümkündür. Ben THY genel müdürü olarak haliyle iş ve para yaratmaya çalışırım. Çin gibi, Afrika gibi yerlere gitmekte fayda var. Örneğin Rusya’da Moskova güzeldir ama Kazan enfestir. Kışın gittiyseniz Volga nehri üzerinde araba sürersiniz.

Bence otantik yerlere gitmek lazım. Şu anda turizmin de bizim leyhimize kaymasının sebebi o. Kimse artık o meşhur yerlere gitmiyor. İstanbul’un turizmi geçen sene yüzde 17 büyüdü, 11 milyona geldi. Tahminim 2020’lerde bu sayı 30 milyona gelecek. 30 milyon yeni turist yok dünyada. Demek ki o klasik turistler bizlere gelecekler. Bizimkiler de yurtdışına gidecek. Geçen sene 8 milyon turist gitmiş yurtdışına. Ben bu 8 milyona diyorum ki, alternatif rotalara, Afrika’ya git. Hem iş kurarsın, hem de farklı yer görmüş olursun.
 
Çok fazla seyahat ediyorsunuz. Türk Hava Yolları’ndan sonra ikinci tercihiniz hangisi?
Çok güzel havayolları var. THY genel müdürü olarak şirketler arası anlaşmalar sayesinde yer olduğu takdirde diğer şirketler ile uçabiliyorum. Hem onları da öğrenmiş oluyorum. Singapore Airlines çok iyi bir havayolu. Asiana Airlines kabinde bir numara, en iyi kabin onda. Cathay Pacific çok kaliteli bir havayolu. Bunların hepsi doğuda ve 5 yıldızlı. Tabii bunların her biri THY’den daha küçük havayolları. Ama biz 5 yıldızlı olacağız, olunca da en büyük 5 yıldızlı havayolu olacağız.

Tabii ben eski Rus uçaklarıyla da uçtum, problem de yoktu. Bindik gittik. Uçuş emniyeti de önemli tabii.

Malezya’da kaybolan uçakla ilgili görüşünüz nedir?
Talihsiz bir kaza. 2 milyonda bir olan bir olay. Şu aşamada yorum yapmamak lazım. Daha elimizdeki bilgi çok az. İnsanlar belki de öldü orada, henüz tam bilmiyoruz. Dua etmek lazım.

Bu kadar çok seyahatiniz var. Bunlar arasında kendi tatillerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Belki garip gelecek ama haftasonu evdeysem tatil oluyor bize. Küçük kızım var Meryem, 4 numara. Diğer çocuklarım dışarıdalar. Bazen Meryem diyor ki: “Baba ben olmasam ne yaparsınız?”. Onunla kahvaltı yapmak tatil oluyor.

Tabii THY çok yoğun çalışma, seyahat demek. Toplantılar nedeniyle bir New York’a, bir Tokyo’ya gidebiliyoruz. Uçakta uyuyoruz. Bu bazen iyi oluyor, daha iyi çalışıyoruz, telefonlar susuyor.

Haftasonu da çalışırsam kendimi çok uzun yaşamış hissediyorum. Esprisi bir tarafa, tatil yapmak lazım tabii ki.

İstanbul’da çalışmalara başlanan yeni havaalanı ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Dünyada pek çok gelişme var. Biz de yakın araştırmalar yapıp çalışıyoruz, çünkü büyük yatırımlar yaptık. Şu anda 265 uçağın teslimatı ve finansmanı devam ediyor. Bunlar faizleriyle beraber 20 milyar dolar tutuyor. Tabii 20 milyar dolar harcıyorsanız çok iyi araştırma yapmak lazım.
Bu yüzyılı çok seviyorum ve bu yüzyıl dünyayı çok değiştiriyor. Belki hatırlarsınız, bu tüp geçit açılışında Japon Başbakanı Türkiye’deydi ve kendi açılış konuşması yaptı. Tercümelerde sıkıntı çıkmasın diye de Japon birini getirdi.

Tokyo’dan İstanbul’a hızlı tren projesini çalışalım dedi sayın başbakanımıza. Şimdi akla ziyan bir şey gibi geliyor. Tokyo. Karşıya geçilecek, hadi geçersin problem yok. High-speed tren yolu yapılacak. Tabii bu bir teklifti.

Ama gerçek bir proje de var. 2010 yılında Türkiye buna imza koydu: Güneydoğu Asya Demiryolu Projesi. Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’dan başlıyor, Vietnam’ı geçiyor, Laos, Kamboçya, Hindistan, Afganistan ve İran üzerinden İstanbul’a ulaşıyor. High-speed değil, yük taşıma üzerine. Bu demiryolları bu ülkelerde var, entegrasyonları yok. Rapora göre ülkelerin 100 milyon gibi çok az para harcaması gerekiyor. Entegrasyon gerçekleşecek ve politik yapı kurulacak. Tren çıktığı gibi tak diye tırlar gibi İstanbul’a gelecek.

Belki gazetelerde okumuşsunuzdur, Çin’in de böyle bir projesi var. Pekin’den İstanbul’a, İstanbul’dan Avrupa’ya hızlı tren projesi var. O da aşağı yukarı 27 milyar dolar.

Bunları neden anlatıyorlar? Bugüne kadar bütün ulaşım okyanuslar üzerinden. Asya’nın bütün yaptıkları ve ürettiklerinin bir kere denize ulaşması gerekiyor. Çin’de nerede üretiyorsa Pasifik’e ulaşıyor, Japonlar’ın yaptığı Pasifik’e ulaşıyor. Oradan gemilerle Amerika’ya, Avrupa’ya ve Afrika’ya dağılıyor.

Bu projenin amacı bu ulaşımı karaya çekmek. Karanın ne avantajı var? Kara çok daha güvenli ve deniz yoluna göre daha hızlı. Havayoluna göre yavaş tabi ama gemiye göre kat kat hızlı. O zaman kolay bozulan malzemeleri trenle taşımak daha anlamlı oluyor.
Malezya’nın mangosunu mesela, o haliyle yemek mümkün olacak. 1996 yılında Malezya’ya gitmiştik. Hemen bahçede, bizim karalahanalar gibi kocaman bir ananas kestiler. Hiç unutmuyorum, insan görünce unutmuyor. İşte bunlar hep Türkiye’ye gelecekler.  Bu yüzyıl bu açıdan çok kritik.

Hong Kong’un başarısı bir taraftan Çinli tacirlerle iyi çalışabilmeleri. Batılılar Çinlilerle çok iyi anlaşamıyorlar. A sipariş ediyorlar, B geliyor. Halbuki Hong Konglular Çinlilerle çok iyi anlaşabiliyorlar. Böylece Hong Kong Çin’in dünyaya açılan kapısı oluyor. O yüzden bu kadar zengin.
Şimdi bütün bu altyapı çalışmaları biterse Türkiye Avrupa’nın Hong Kong’u oluyor. Çünkü bu tren yollarıyla gelen mallar Türkiye’ye gelecekler. Kırım’dan ya da Rusya’nın üzerinden gelecek halleri yok. Türkiye önümüzdeki yıllarda büyük bir lojistik merkezi oluyor. Osmanlı’da İpek Yolu’nda böyleydi ve o yüzden bu kadar para kazanıyordu. O yüzden o kadar ziyaret ve geziler oluyordu. Sizin sitenizi de tebrik ederim bu açıdan.

Temel Kotil: “Türk Hava Yolları, birçok havayolunun cesaret edemediği noktalara uçuyor ve uçmaya devam edecek”

Bu yeni havaalanı tarihi değiştiriyor. Çok büyük ifade kullandım. “Bir havaalanı tarihi nasıl değiştirir?” diyeceksiniz. Şu anda Asya’daki havayolları yolcuları Avrupa’nın belli şehirlerine getiriyorlar, bu şehirlerde seyahat son bulmuyor. Bunlar ülkenin diğer şehirlerine diğer havayolları tarafından taşınıyorlar birer saatlik kısa uçuşlarla. Yeni havaalanından sonra Asyalı taşıyıcılar İstanbul’u tercih edecekler. Bunun bir matematiği var.

Buraya yolcu bıraktıktan sonra Türkiye’den 3 saatte taşıyacaklar yolcuları. 3 saat çok güzel bir süre. Çok uzun bir yolculuk daha uygun 2 parçaya ayrılıyor. Bu yeni havaalanı açıldığı zaman, o yüzden Asyalı taşıyıclar Paris, Londra, Roma yerine İstanbul diyecekler. Ama Avrupa’nın büyük havaalanlarına değil küçük şehirlerine gidecekler. Bundan da Avrupa’nın büyük havayolları etkilenecek. İstanbul’un da bu transit trafikten dolayı yüzü gülecek. Gelişmekte olan bir ülkeyiz, gelişmekte olan bir ülkenin havaalanına gelme dersen olmaz.

Dolayısıyla bu yeni havaalanı dünya tarihini değiştirecek. Yolcular önce buraya gelip buradan Avrupa’ya gidecekler. Deniz yolunda çok fazla değişiklik beklemiyorum. Demiryolu artı yeni havaalanı Türkiye’yi çok ön plana çıkarıyor.

Son olarak uzaya seyahatten bahsedeyim. Şu an Mars’a gitmek için çok büyük çalışmalar var. Tam seyahat süresini bilmiyorum ama günler sürecek. Kuru bir toprak, hayat yok, yaşayamıyorsun bile orada. Ama bunun bile isteklisi çıkacak milyon doları verip turistik olarak Mars’a gidecek.

Sizi tebrik ediyorum. Gezi çok önemli. Gezi dediğiniz zaman sağlık demektir, maddi imkan demektir, dünyayı tanımak ve hissetmek demektir, hayatı daha güzel yaşamak demektir. Zaten insanlar gezmek için yaratılmışlar.

Biz de değerli vaktinizi ayırdığınız ve bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz.