Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, ben Zeynep Büge Koç. 1975 Ankara doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi G.S.F. Grafik Tasarım Bölümü mezunuyum. Çeşitli reklam ajanslarında başlayan iş hayatıma İstanbul ve Ankara’da medya sektöründe tasarımcı olarak devam ettim. Kısa sureli butik pastacılık serüveninin ardından büyük bir firmanın marka yöneticiliğini ve son olarak da kendi reklam ajansı deneyimimi yaşayarak yıllarca süren yoğun iş hayatından sıyrılmak ve daha fazla kendime zaman ayırabilmek için freelance çalışma kararı aldım. Son 2 yıldır işlerimi evden yürüterek fotoğraf çekmeye, okumaya, geziler yapmaya ve vakit buldukça barınaklardaki sokak hayvanlarıyla ilgilenmeye çalışıyorum.
Seyahatleriniz hayatınıza nasıl bir anlam katıyor? Gezmek size ne ifade ediyor?
Küçüklüğümden beri hayallerimi süsleyen farklı yerler gezme, görme isteği yıllar ilerledikçe bir tutku haline geldi. Seyahatlerim benim için yeni şeyler öğrenmek, yeni insanlar, hayatlar tanımak demek. Tarihi bir dokunun içinde gezerken gözlerimi kapayarak geçmiş dönemlere gitmek, yeni tatlar deneyerek dünya lezzetlerini görmek, bir sokak kafesinde oturarak yerel müzikler dinlemek hatta otelde dinlenirken dillerini anlamasam da yerel televizyonları seyretmek beni mutlu ediyor. Yaptığım her yolculuk yeni şeyler öğretiyor, motive ediyor, canlandırıyor beni. Mümkün olan her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorum gezmek ve keşfetmek için. Gezemeyecek yaşlara geldiğimde keşke zamanımı boşa harcamasaymışım demek istemiyorum çünkü…
Son seyahatiniz olan İtalya günleri nasıl geçti? İtalya ile ilgili önerileriniz nedir?
İtalya gerçekten de inanılmaz bir ülke. Tarihiyle, insanlarıyla, mimarisiyle ve doğasıyla inanılmaz etkiledi beni. Bu kadar yeşil olduğunu tahmin etmezdim açıkçası. Ayrıca Güzel Sanatlar mezunu biri olarak da sanat ve tarih açısından görmeyi en çok istediğim yerlerden biriydi zaten. Neredeyse boydan boya İtalya’yı gezdim ama o kadar büyüleyiciydi ki en yakın zamanda tekrar gitmenin planlarını daha orada yapmaya başlamıştım. İtalya’ya gitmek isteyenlere önerim ise tarihleri mevsimsel açıdan çok iyi ayarlamaları. Eylül’den itibaren inanılmaz güçlü yağmurlara maruz kalabilirler. Bunun dışında gezmek istedikleri müzelerin biletlerini daha önce internetten satın alıp, uzun süre kuyruk beklememeleri onlara zaman kazandırır. Daha detaylı tavsiyeleri blogumdan da okuyabilirler…
Bir Ankaralı olarak, bize Ankara’yı anlatır mısınız?
Her ne kadar çoğu insan Ankara’yı “deniz yok, gri şehir vs.” gibi bahanelerle sevmese de ben çok severim. Ankara’yı İstanbul’da yaşadığım dönemlerde çok özlerdim. Ama Ankara, İstanbul ile kıyaslandığında ulaşım daha kolay, daha sakin bir şehir. Güzel bir akşamüstü Kuğulu Park’ta ortamın keyfini çıkarmak, Dost Kitabevi’nde saatlerce kitaplara bakmak, Ankara simidinin o çıtır çıtır lezzeti, Eymir Gölü’nün, Ankara Kalesi’nin ortamı paha biçilemez bence. Yapacak aktivite, gidecek etkinlik, gezecek yer İstanbul’a göre kısıtlı da olsa yaşanacak bir şehir Ankara. İstanbul kadar olmasa da bizim de gezilecek birçok güzel yerimiz var. Eski Ulus, Kale ve çevresi, Beypazarı gibi… Ah bir de her yer AVM dolmasa…
Favori şehriniz ve ülkeniz nereler? Neden buralar?
Favori ülkem o kadar çok ki hangisini saysam…
- İtalya ve Floransa mesela… Sanat ve tarih açısından o kadar büyüleyici ki etkilenmemek mümkün değil. Yaşamayı istediğim yerlerden biri.
- Japonya çocukluğumdan beri gitmenin hayalini kurduğum bir ülke; özellikle Kyoto ve Osaka.
- Amerika, New York… Yeni dünyanın gözdesi ve bence imkânı olan herkesin gidip görmesi gereken şehirlerden biri.
- Yine çocukluk hayalim olan Mısır-Kahire. Ülkenin son yıllardaki karışıklığından dolayı cesaret edemiyorum gitmeye ne yazık ki…
- Türkiye’de ise Karadeniz tam anlamıyla çok şaşırtıcıydı benim için. Hiç bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim özellikle yayla hayatından…
- İstanbul’un yeri ise çok farklı benim için. Bazen İstanbul’da olsam ne yapardım şimdi dediğimde o kadar çok şey canlanıyor ki aklımda. Önce Anadolu Yakası’nda Moda’da kahvaltı, Bağdat Caddesi’nde bir yürüyüş ardından içilecek bir kahve, Kadıköy’ün o curcunası, Şile’de deniz kıyısında gezip limanda balık ekmek yemek ve yolda durup kuzuları sevmek, Bostancı’dan vapura binip adalara gitmek… Avrupa Yakası’na geçince Sultanahmet, Kapalı Çarşı’yı, tarihi yarımadayı gezmek İstiklal’de yürümek Asmalı Mescit’in kalabalığına dalmak, Ortaköy derken İstanbul gözümde tütüyor.
Gezilerinizde yemek yemek için nasıl yerler tercih ediyorsunuz?
Çok yağlı ve ağır yemekler değilse genelde gittiğim bölgenin yöresel yemeklerinden tatmak hoşuma gidiyor (bir tek Gürcistan’da sıkıntı yaşadım bu konuda. Onu da Türk mahallesinde ve otelde yiyerek atlattık). Eşimle sabahları kahvaltıyı iyi yapıp, öğlen yemeklerini genelde ayaküstü geçiştiriyoruz ama akşamları mutlaka gittiğimiz yerin iyi bilinen yerel restoranlarında yemeye gayret ediyoruz. Bunun için de gitmeden önce ya internetten araştırma yapıyorum ya da yerel halka danışıyorum.
Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blog ya da websiteniz var mı?
Evet var. Gezi yazılarımı okumak isteyenler bana www.tatilname.blogspot.com, www.facebook.com/tatilname adresinden ve fotoğraflar için ise gabrielcrw Instagram adresinden ulaşabilirler.
Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz para verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Öncelikle çocukluk hayalim olan Japonya seyahatini gerçekleştirirdim sanırım. Daha sonra birkaç aylık Asya gezisinden sonra Avrupa’ya yönelir özellikle İtalya’da Toscana ve Sicilya bölgesinde ve Alpler’de uzun zaman geçirirdim. Oradan da Yeni Dünya Amerika kıtasını keşfe çıkardım. Ama bu gezilerimde elimden geldiğince ülkelerin festival tarihlerine denk getirmeye çalışırdım programımı. Ah, keşke böyle bir şey gerçekten olsa…
Kendinizi bir “gezgin” olarak nasıl tanımlarsınız?
Açıkçası blogumun adından da anlaşılacağı üzere kendimi “amatör” olarak tanımlayan bir gezginim. Ne kadar ülke ne kadar şehir gezersem gezeyim ne öğrenmenin ne de gezmenin sonu yok. Gittiğim her ülke, her şehir bana yeni şeyler öğretiyor ve ufkumu açıyor. “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi” derler ya ben her ikisini de uygulamaya çalışıyorum. Gezi yazılarımı paylaşırken doğru bilgilendirmeye, tarafsız olmaya çalışıyorum. Sağlığım ve yaşım elverdiği sürece de yeni yerler görmek istiyorum. Gezmek sonsuz ama hayat kısa. Bunun için en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekiyor yıllarımızı...