Alpler'de Çocuklarla Kayak

Blogumun takipçileri biliyorlar, hemen hemen her kış Alpler'e kocamaaaan bir grup olarak (örneğin bu sene 40 kişiyiz) kayak yapmaya gidiyoruz. İlk başlarda çoluk çocuk olmadan özgürce takılıyorduk, son yıllarda ise grubumuzda her yaştan çocuk oluyor. Sömestr tatili yaklaşırken, hem Küçük Gezgin ile hem de arkadaşlarımızın çocuklarıyla edindiğimiz tecrübeleri derlemek ve paylaşmak istedim. Kayak tatili yapacağımız yeri hangi kriterlere göre seçtiğimizi anlatmak istedim.

Kayak Kasabasının Seçimi

İlk kriter: Kolay ulaşım

Özellikle çocuklar küçükken "kolay ulaşım" ilk kriter. Kasaba seçimine şehrinizden mümkünse direkt uçuşla gidebileceğiniz bir havaalanına yakın kasabaları araştırarak başlayın. Alpler'deki kayak kasabalarına ulaşmak için en uygun havaalanları Münih, Zürih, Cenevre, Lyon ve Venedik. İstanbullular şanslılar, hepsine direkt uçabilirler, Ankara içinse Münih mükemmel bir tercih.

Tabii bir de havaalanından sonrası var. En rahatı özel transfer ayarlamak ama gruptaki kişi sayısına göre araba kiralamak daha ekonomik olabiliyor. Havaalanından 1-1,5 saat içinde ulaşabileceğiniz, Megeve (Cenevre Havaalanı'na 1 saat) gibi çok güzel kayak kasabaları var ama yakınlık demek genelde düşük rakım demek oluyor. Bu durumda çok nadir de olsa kar sıkıntısı olabiliyor. Bizim gibi planlarınızı yazdan yapıyorsanız bu çok önemli bir belirsizlik oluşturuyor. Daha yüksek rakımlı, kar garantili kasabalara ise ulaşım 3-4 saat sürebiliyor. Doğrusu küçük bebekler olmadığı sürece yolculuk çocuklar için çok problem olmuyor. Her yaştan çocuk için yolculukta oyalanacakları aktiviteleri ve bebekler için yemek getirmeyi unutmamak önemli.

İkinci kriter: Kasabada "tek bir ana gondol" olması

Böylece konaklama yeri o gondola yakın bir noktada seçilebilir. Sabah tüm grup aynı yere gider, kayak okulları da ya o ana gondolun başlangıcında ya da sonunda olur. Farklı bir bölgede kaymak istediğinizde çocuklarla ve bir sürü eşyalarıyla kasaba içinde diğer gondollara ulaşma derdiniz olmaz. Tek gondol diyince yanlış anlaşılmasın, kayak bölgesinin küçük olduğu anlamına gelmiyor kesinlikle. Kitzbühel bunun için çok güzel bir örnek.

Üçüncü kriter: "ana gondol veya kayak okulu etrafındaki pistler"

Eğer çocuğunuz kayak yapmıyorsa, ana gondolun ilk durağını kendinize üs olarak belirleyin. Burada genellikle güzel manzaralı rahat bir restoran oluyor. Bebeğinizi bakıcı, büyükanne, büyükbaba, arkadaşınız ya da anne-babadan biriyle burada bırakıp, çevrede kayıp tekrar buraya dönmeniz gerekiyor. Çocuğunuz kayağa başladığında ise 12-13 yaşlarından küçükse kayak okulundan fazla uzaklaşmamanız gerektiği için bu kez de sadece kayak okulunun etrafında kayabiliyorsunuz. İşte bu hedef kayak bölgelerinin pistelerinin sizin için yeterli veya uygun olup olmadığını kontrol etmelisiniz. Sizin kayak tatiliniz büyük ihtimalle buralarda geçecek çünkü.

Dördüncü kriter: Kasabanın "çocuk dostu" olması

Aynı şirketler gibi kayak kasabaları da pazarlama stratejileri geliştiriyor ve kendilerini pazarda ona göre konumlandırıyorlar. Demek istediğim şu; örneğin gençleri hedef alan bir kasaba sezon boyunca bol bol parti organizasyonları yapıyor, "apres ski" barlara ağırlık veriyor. Diğer taraftan çocuklu aileleri hedef alan kasabalar da var ve bunlar kayak dışında çocukların ilgilenebileceği igloo yapımı gibi aktiviteler düzenliyorlar, kayak okulları çocuklar için çok daha kapsamlı oluyor, restoranlar ailelere uygun oluyor ve hatta kayak okulu dışındaki pistleri bile çocuklar için daha eğlenceli hale getiriyorlar. Bu yönden benim en başarılı bulduğum kasaba; Serfaus-Fiss-Ladis

Konaklama Yerinin Seçimi

Yukarıda bahsettiğim gibi öncelik ana gondola yakınlık. Ondan sonra eğer bebekle seyahat ediyorsanız, dışarıda yedirebileceğiniz bir şey bulma zorluğuna karşı apart kiralamak. Mutfağınızda omlet, çorba gibi pratik şeyler hazırlayabilirsiniz. Sadece süt ısıtmak ve biberon yıkamak için bile mutfak büyük rahatlık oluyor. Aslında büyük çocuklarla da apartlar çok rahat oluyor, kayak sonrası çok yorgun olduğunuzda evde vakit geçirebiliyorsunuz. Otellere göre çok daha da ekonomik oluyor. En ideali ise havuz, restoran gibi otel imkanları olan apartlar, ama tabii uygun konumda bu tarz bir yer bulmak her zaman mümkün olmuyor. Örneğin Val Gardena yazımda bahsettiğim otelimiz böyle bir yerdi.

Kayağa Başlama

Her ne kadar Türkiye'deki kayak eğitmenleri 5 yaşından önce başlanmaması taraftarıysa da yurtdışında kayak okulları 3 yaşından itibaren çocukları kabul ediyorlar. Küçük Gezgin ve başka arkadaşlarımızın çocukları genelde 4 yaşında başladılar. Diğer taraftan, yurtdışında çok kolay pistlerde anne babalarının bacakları arasında 2 yaş civarındaki miniklerin kayakla tanıştırıldıklarını görebilirsiniz.

Eğer yurtdışında çocukla kayak yapmayı kafaya koymuşsanız, zaten kayağın ne kadar eğlenceli bir spor olduğunun farkındasınızdır ama işte çocuklar bundan habersiz oluyorlar ve olaya korku ve endişeyle yaklaşabiliyorlar. Bu konuyu dikkatli ele almak gerek yoksa sizin ilerideki kayak tatili hayalleriniz suya düşer! Bu noktada kendi deneyimlerimizi aktarmak istiyorum. Küçük Gezgin tabii ki daha önce bizim kayak yaptığımızı görmüştü, bu konuda bir aşinalığı vardı. Onu kayağa başlatmaya karar verdiğimiz sene ise gitmeden önce motivasyon çalışmalarına başladık. Öncelikle kayak öğrenmek çok doğal bir şeymiş gibi davranma politikasını seçtik. Bizim ve tanıdığımız herkesin (!) kayak yapmayı bildiğini, kendisi nasıl yürümeyi öğrendiyse, şimdi de kayak sıranın kayak öğrenmeye geldiğini anlattık.

Tatil öncesinde birlikte alışverişe çıktık ve en cicili bicili kıyafet ve ekipmanları almaya çalıştık. Kaskını sevdiği stickerlarla süsledik. En stresli kısım kayak ayakkabılarını ilk kez ayağına giydiği ve ilk kez piste çıktığı zamandı. Her şeyde olduğu gibi kendi endişelerimizi yansıtmamak çok önemli. Hiç sıkıntılı kıyafet giymeyen, kışın bile ince kıyafetlerle gezen Küçük Gezgin bile ayakkabıları giyince itiraz etmedi ama hocasına verip yanından ayrıldığımız anda birden ağlamaya başladı. Biz hiç duruşumuzu bozmadan O'nu beklediğimizi söyledik ve biraz yanından uzaklaştık. Hocası da hızlıca piste çıkardı. Tutup kaydırmaya başladığı anda ağlama bitti, eğlence başladı!