Bu Sevgiyi Gözlerinizle Görün

Bu yazı politik bir yazı değildir.

Bugün 10 Kasım 2014, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 76. yıldönümü. Ama bu yazı bir ağıt yazısı da değildir.

Cumhuriyetin 10. Yıldönümü kutlamaları Ankara’da yapılırken, seğmenler, ki kendileri Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarından beri gönüllü korumalarıdır, törenlerde coşmakta ve coşturmaktadır. İçlerinden bir tanesi bu coşku anında “Paşam senin için herşeyi yaparım!” der.

Atatürk durur ve sorar: “Mesela ne yaparsın?”
“Ölürüm!”

Bütün dikkatler Atatürk’ün üzerine çevrilmiştir. Kimse konuşmuyor, dinliyordur. Atatürk biraz düşünüp, etrafındakilere bir göz gezdirdikten sonra, seğmene sorar:
“Sözlerinde samimi misin?”

Yanıt net ve merttir:
“Emir sizindir Ata’m!”

Atatürk elini dizinin üstüne vurur:
“Öyleyse koy başını buraya.”

Seğmen derhal koyar ve koyar koymaz odada buz gibi bir hava eser. Çünkü Atatürk herkesin şaşkın gözlerinin önünde elindeki silahı birden seğmenin şakağına dayar. Seğmen bir milim bile kıpırdamaz.

Herkesin kanı donmuştur. Seğmenin kendi canını verip vermeyeceğini düşünmeleri bir yana, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın bir askerinin canına kıyıp kıymayacağının şüphesi herkesin şaşkın aklında gezmektedir. Derken Atatürk fişeği surer ve emniyeti açar.

Herkes nefesini tutmuşken artık işin şakası kalmamıştır. Silah ateş almadan bir saniye once, Atatürk namluyu çok büyük bir el çabukluğuyla yan tarafa, yere doğrultur. Silahın sesi yankılanır. Seğmen başını bir milim bile kıpırdatmamıştır.

Atatürk seğmenin başını ellerinin arasına alır ve dudaklarını alnına götürüp öper ve ayağa kalkıp sözünü söyler:
“İşte biz Kurtuluş Savaşı’nı böyle kazandık!”
 
Bu politik bir yazı değildir. Bu bir sevgi yazısıdır.

Dünyada bir çok lider görmüş, okumuş ve hala görmekte olabilirsiniz. Çok güçlü liderler, çok saygı duyulan, kimisi ülkesi için savaşlar kazanmış, kimisi devrimler yapmış, kimisi atılımlara imza atmış, kimisi yatırımlar yapmış. Kimisi tatlı ve sevecen, kimisi diktatörlükle suçlanacak kadar sert ve hükümdar tavırlı. Dünyada bir çok lider görebilirsiniz ve onları bir çok seven, destekleyen, takip eden. Onların arkasında yürüyen binler, milyonlar görebilirsiniz. Ama Atatürk’e Türk milletinin sevgisi gibi bir sevgiyi hiç bir yerde, hiç bir lidere karşı göremezsiniz.

Bu yazı politik bir yazı değildir.

Ancak son dönemde bu ülkenin kurucusu lidere yönelik toplumun değişik kesimlerinde ve özellikle medyadaki politik tavrı görmezden gelmek için tarafsız olmak yeterli değil, epey büyük bir körlük içerisinde olmak gerekiyor. Ama ben sizi körlüğe değil, görmeye davet ediyorum. 10 Kasım 2014’te, saat 09:05’te sokaklara bakın. Çünkü orada bu son dönemki nefrete karşı milyonların sevgisinin nasıl galip geleceğini göreceksiniz. İşte bu yüzden bu ülkeden hiçkimse hiç bir koşulda ümidini kesmesin. Kendiniz bakın ve bu sevgiyi gözlerinizle görün.

Bir Atatürk hikayesiyle başladık, yine bir Atatürk hikayesiyle bitirelim. Eski İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın anılarından.

Atatürk'e hakaret etmekten sanık bir köylü hakkında gerekli işlemler yapılmaktaydı. Durumu bir defa da Atatürk'e anlatma gereğini duy­dular. Kendisi Antalya'da idi.

Konu kendisine anlatıldıktan sonra, Atatürk merakla sordu:
- Ben ne yapmışım ona?

Köylünün dosyasını inceleyenler derhal bir açıklama yaptılar:
- Gazete kağıdı ile sardığı sigarayı yakarken, kağıt tutuşmuş da ondan.

Atatürk'e bu durumu nakleden bir milletvekilidir. Atatürk o milletvekiline döner ve sorar:
- Siz, gazete kağıdı ile sigara içtiniz mi?

Milletvekili bu sorunun nedeni anlayamaz ve cevap verir:
- Hayır, efendim.

Atatürk, milletvekiline döner ve şöyle cevap verir:
- Ben Trablus'ta iken içmiştim, bilirim. Pek berbat bir şey. Köylü bana az bile küfretmiş. Siz bunun için onu mahkemeye vereceğinize, ona insan gibi sigara içmesini sağlayın.

Bu politik bir yazı değildir.

O yüzden kimseyi işaret etmek istemiyorum, zaten açıktır. O yüzden şöyle diyelim, sizce bugünkü liderlerimiz, kendisine hakaret eden bir vatandaşa aynı hoşgörüyle bakar mıydı ya da eleştirilere aynı mert yürekle bakabiliyor mu?

İşte bu sebeple, diğer liderlerin, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, ölümlerinden sonra politik ve maddi mirasları paylaşılıyor ve saman alevi gibi sönüyorlar. Ölümlerinden değil 75 sene, 75 gün bile hatırlandıklarını, hatırlanacaklarını sanmıyorum. Siz hiç yakın tarihimizdeki o güçlü liderlerin ölüm yıldönümlerinde gözleri dolan birini gördünüz mü?

Ve işte yine o aynı sebeple , ölümünden 75 sene sonra bile, hiç kimsenin ya da kurumun zoruyla değil, hiç bir çıkar uğruna da değil, tamamen milyonlarca insanın gönlünden gelen bir sevgi ve saygıyla anılıyor Atatürk.

İnanmaz mısınız? Peki o zaman çıkın yarın, 10 Kasım 2014’te, saat 09:05’te sokaklara.

Bu sevgiyi gözlerinizle görün.