Ülkeler ve İnsanlar

Yıllardır farklı coğrafyalara gidiyor, yeni yerler görüyor, yeni kültürler tanıyor, yeni insanlarla tanışıyorum. Keşfetmek benim için hayata bağlanmak ve enerji ile dolmak anlamına geliyor. Gezilerimi önceden birçok ayrıntısına kadar planlarım, gezi kitapları okur, gezginlerin bloglarını inceler ve sonra da otel ve uçak biletlerimi ayarlar ve her defasında büyük bir zevk ve heyecan ile gezilerimi yaparım. Genellikle de gittiğim yerlerde yerel bir rehber bulurum, çünkü birçok ayrıntı, farklılık gezi kitaplarında olmayabiliyor.

Gezilerimi genel olarak tursuz yani kendim organize ederim, çünkü ilk gezmeye başladığım zamanlar, gidilen yerlerde zaman, tur otobüslerinde belli klas otellerde sadece belirli yerler hızla görülüp geçiliyordu, bu benim için yeterli olmamıştı.

Gezilerimde birçok turistin gördüğü gezilecek görülecek yerler mutlaka oluyor ama yerel halk ile kaynaşmak, konuşmak, yaşam biçimlerini, kültürlerini görmem, hissetmem benim için daha ön plandadır. Bunu belki tam olarak kısa zamanlara sığdırmak mümkün olamayabiliyor ama ben yukarıda söylediğim planlamalarım dışında plansız, programsız ve amaçsız olarak bazı şeyler yaparım, mesela hedefsiz olarak toplu taşım araçlarına binerim, bu bazen tramvay olabilir, bazen otobüs, bazen de metro, bazen son durağa kadar giderim, orada bir şey görmez veya hissetmezsem geri dönerim, bazen de gözüme kestirdiğim bir yerde iner dolaşır, yerel halkın oturduğu yaşadığı yerlere giderim.

Bazen yerel pazarlara girerim, bazen bit pazarlarına dalarım, bazen de, cenazelerini izlerim, bazen de düğünlerine katılırım. Dil derseniz orta düzeyde İngilizcem ile biliyorsa karşı tarafla anlaşmaya çalışırım, yoksa eğer onda, Tarzancaya dönerim, işte bu bağlamda yaptığım gezilerimde gittiğim bazı ülkeler ve insanları ile ilgili kendimce oluşan izlenim ve kanaatlerimi kısaca anlatayım…

Arnavutluk ve Arnavutlar

Arnavutlar, Balkanlarda birkaç ülkeye yayılmış durumdalar. Arnavutluk, Kosova ve Makedonya’nın da % 40 kadarı Arnavutlardan oluşuyor. Ayrıca Karadağ, Güney İtalya ve Yunanistan’da da kayda değer oranda yaşadıklarını biliyorum. Arnavutlar Osmanlı coğrafyasında yüzyıllarca beraber yaşanmış bir millet, bu üç ülkedeki Arnavut şehirlerinde de kendinizi hiç yabancı hissetmeyeceksiniz, Türkçe bilen de çok insan var, bu nedenle iletişim sorunu da olmayacaktır, mutfakları çok zengindir ve misafirperverdirler. Tüm Arnavutlar benzer özelliklere sahip bir toplum, sınır ayrılıkları özelliklerini değiştirmemiş, birbirlerinden farklılaştırmamış.  Arnavutluk sahilleri çok güzel bozulmamış vaziyette, şehirleri otantik, Osmanlı izlerini bulabilirsiniz. Kosova yeni bir Cumhuriyet aynı bizim ülkemiz gibi o kadar yakın, Makedonya’daki Ohri şehri güzeller güzeli, Ohri Gölü görülmesi gereken bir yer diye düşünüyorum, Üsküp deseniz tarih ve kültür birikimi çok fazla, damağımıza hitap eden mutfağını da çok beğeneceksiniz.

Almanya ve Almanlar

Almanya tarih ve kültür birikimi çok fazla, tertemiz, yeşillik, modern bir ülke, en ücra köşelerinde bile her ihtiyacınıza cevap verecek bir alt yapıları var. Almanlar yabancılara karşı biraz mesafeliler, kibirlilikleri hissediliyor, turistler de pek umurlarında değil.

Çin ve Çinliler

Çin çok büyük bir coğrafya, gerek iklim gerekse de insan davranış ve tavırları farklılıklar gösteriyor, ayrıca Kıta Çin’ i dışında Singapur ve Taiwan diye iki adet de devlet var ve yine Güneydoğu Asya da farklı ülkelerde oldukça fazla Çinli yaşıyor. Analizime gelecek olursak Kıta Çini yani Çin Halk Cumhuriyeti muhteşem bir coğrafya, muhteşem bir kültür. Çok çok derin, gezmekle bitirilecek gibi değil, tabiat ve tarih harika. İnsanlar derseniz komünist rejimin etkisiyle, biraz da dil bilmemeleri nedeniyle yabancılara biraz uzaklar, belki de tedirginler, ama esnaf son derece saygılı, ticarete duyarlı, her türlü pazarlığa açıklar. Çin’ in güney taraflarına inilince yani tropikal kuşağa doğru, sanki iklimle beraber insanlarda biraz daha samimileşiyorlar, ben güney bölgesinde Gulin’de bunu gözlemledim.

Hong Kong da farklı bir siyasi yapıdaki Çin şehir devleti. Burada İngilizler çok uzun zaman kalmışlar ve hala da ticari kalmaları ve etkileri devam ediyor, şehirde batılı bir hayat tarzı var, ama Çin geleneklerini de koruyorlar, yani bir sentez oluşturmuşlar, refah seviyeleri oldukça yüksek, ama orada yerel insanlar ve yerleşik Türklerle konuştuğuma göre o küçücük yerde insanlar birbirlerinden kopukmuşlar. Yani bizler farklı şehirlerde yaşasak da mutlaka bir yerlerden tanış çıkarız, bu işte Hong Konglularda pek yokmuş, zaten iki defa gittim, bu soğukluk ve kopukluk bir şekilde hissedilebiliyor, karınca yuvası gibi bir şehirdi. Yani insanlar büyük ölçüde sadece çalışıyorlar ve muhtemelen sadece aileleriyle zaman geçiriyorlar. Hong Kong’da büyük bir otel havası gördüm, yani insanlar gelmişler buraya, çalışıyorlar, sonra da akşam olunca yatıp uyuyorlar. Bu yönünü geçecek olursak, Hong Kong gerçekten çok güzel bir şehir, hem tabiat, hem kültür hem de modern bir hayat var ayrıca tam bir alışveriş cenneti.

Singapur ise farklı bir devlet ekvator kuşağında yer alıyor, eski bir İngiliz sömürgesi, yapısı ağırlıklı olarak Çinliler olsa da, Malaylar, Hintliler, İngiliz asıllılar ve Asya’nın birçok bölgesinden insanlar yaşıyorlar. Çok zengin bir ülke olduğu havalimanına girdiğiniz zaman anlaşılıyor, şehir de tertemiz, turistik yerler inşa etmişler, alışveriş cenneti demeye gerek bile yok, çok fazla seçenek bulabilirsiniz, tarih fazla yok, bu konuda derinlik az ama yapay olarak güzel bir şehir ortaya çıkarmışlar. İnsanlar deseniz Kuzey Çin bölgelerine göre daha yabancılarla daha samimiler, diyaloğa açıklar.

Çinliler ticareti çok iyi bilen bir millet, Singapur’un ve Hong Kong, Taiwan ve Çin Halk Cumhuriyeti dünya ticaretinde çok hakimler, Malezya’da büyük bir oranda yaşayan Çinliler de Malezya ekonomisini neredeyse tamamen ellerinde tutuyorlar diyebilirim.

Malezya ve Malaylar

Malezya favori ülkelerimden birisi. Farklı yerlerine gittim, tabiatı çok güzel, egzotik, yağmur ormanları, nehirler, vahşi hayat, farklı kültürler ve yaşam tarzları hepsi de var. Türklere karşı çok olumlular, diyaloğa açıklar, oldukça sıcak insanlar olduklarını söyleyebilirim. Onlara göre farklı fizyolojideki biz Türkleri Müslüman görmek de onları şaşırtıyor, selam verince şaşırıyorlar ve çok hoşlarına gidiyor.

Endenozya

Malezya’ya tabiatı da insanı da çok benziyor, zaten aynı familyadan geliyorlarmış, orası da benzer özelliklerde devasa ve muhteşem bir coğrafya. Her iki ülkenin de oldukça dindar olduğunu söyleyebilirim ama yabancılara hissettirdikleri bir husus gözlemlemedim.

Filipin ve Filipinliler

Güneydoğu Asya’nın güzel ülkelerinde birisi de Filipinler, tabiatı Malezya ve Endenozya’ya benziyor ama sanki oralar daha yeşildi gibime geliyor, insanları çok gariban, pozitif, yabancılara karşı çok olumlular ve oldukça dindarlar, her daim kiliseleri dolu görebilirsiniz.

İsrail ve Yahudiler

İsrail’e girmek de zor çıkmak da zor, güvenlik nedeniyle vize işini sıkı tutuyorlar, uçağa binerken bir seremoni, ülkeye girişte dakikalar süren sorgulama ve yine çıkışta havaalanı gümrük bölümünde dakikalar süren sorgulama yaşanıyor. İsrailliler oldukça dindarlar, sokaklarda kipalı askerler ve polisler ve sıradan vatandaşları görebilirsiniz. Yabancılara karşı biraz kibirliler mi yoksa güvenlik nedeniyle mi uzaklar çok çözemiyorsunuz, ama samimi olunca çok rahat diyalog kurabiliyorsunuz ve Türkleri genel olarak sevdiklerini düşünüyorum.

Tel Aviv güzel bir Akdeniz şehri, çok kültürlü dünyanın her tarafında insanlar gelip yerleşmişler ve farklı kültürler ve dolayısıyla mutfaklar da gelmiş. Kudüs deseniz harika bir şehir üç kutsal din için de görülecek bir sürü yer var. Eski Kudüs otantik, gizemli ve sanki insanı çekiyor. Yeni Kudüs ise modern bir şehir, aynı bir batı Avrupa şehri gibi.

Arap Ülkeleri ve Araplar

Arapları kültür ve alışkanlık ve yaşam tarzları olarak birbirlerine benzerler diye düşünmek çok yanıltıcı olacaktır.

Birleşik Arap Cumhuriyeti yani Dubai, Şarja ve Abu Dabi Emirliklerinden oluşan devler, çok zengin, hem petrol gelirleri hem de ticaret gelirleri çok fazla, her bir emirlik çok büyük havayolu şirketleri kurmuşlar. Emirates, Etihad ve Air Arabia, deniz ticareti de var. Dubai ise her daim turist dolu bir memleket. Buralarda yabancı işçi veya çalışan çok fazla, genelde sokak da onları görürsünüz, işçiler Pakistan, Hindistan, beyaz yaka tabir edilen yönetici sınıf ise genelde Anglo Sakson veya diğer Avrupalılar, Arap ahali ise yaşam standardı çok yüksek, lüks arabalar ve lüks mekanlarda görebilirsiniz onları.

Lübnan da ağırlıklı bir olarak Arapların yaşadığı bir devlet, başkentleri Beyrut’da birkaç gün kaldım, çok beğendim, ülkemize mesafe olarak da yakın kültür olarak da kozmopolit bir kültür yapısı var. Müslüman ve Hristiyan ahali çeşitli mezheplere bölünmüş durumdalar. Bir zamanlar yaşadıkları iç savaş ülkenin refahını ve istikrarını doğal olarak olumsuz etkilemiş. İnsanlar çok medeniler, kimse kimseye bakmıyor, rahatsız etmiyor, kadın bir turistin bile rahatça gezmeye gidebileceği bir yer olarak düşünüyorum. Ayrıca tarihi ve turistik yerleri de oldukça fazla, zengin mutfakları da damak tadımıza uygun lezzetler sunuyor.

Mısır da başka bir Arap ülkesi, tarih çok güzel, Kahire ve İskenderiye şehirlerini gördüm, dünyanın yedi harikalarının bir kısmı bu ülkede. Nil Nehri muhteşem ama üzülerek söylemeliyim biraz temizlikten yoksunlar, yabancı kadınları da oldukça fazla rahatsız ediyorlar.

Fas

Tabiat harika, tarih de var, kültürleri oldukça derin, gezilecek çok fazla yerleri var, en az on gün gerekiyor bir baştan bir başa gezmek için, insanlar Türkleri seviyorlar, benzer bir kültürden gelmişiz, ama orada da yabancı kadınların tek başına seyahat etmesini tavsiye etmem.

Letonta ve Letonyalılar

Ülke çok yeşil, şehirler adeta bir park, tarihi zenginlikleri de çok fazla, ama refah seviyeleri yüksek olmasından belki, belki de kuzeye gittikçe insanlar soğuklaşıyor, yabancılara karşı ilgisizler pek kaynaşma ve tanıma imkanı vermiyorlar.

Ukrayna ve Ukraynalılar

Ülkemize çok yakın, paraları son dönemlerde ülkenin doğusundaki karışıklıklar nedeniyle çok değer kaybetti maalesef ve bizler için çok ucuz bir destinasyon oldu. Yeşil bir ülke, tarihlerini korumuşlar, eski, yapılarını özenle muhafaza ediyorlar. İnsanlar çok medeni, çok saygılılar, temiz ve bakımlılar. Ayrıca Lviv şehrinin çok zengin farklı kültürlerden oluşan bir mutfağı olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.