Galati Hakkında Bilinmesi Gerekenler 

Galați, Romanya'nın doğusundaki tarihî Moldava Bölgesi’nde bulunan Galați bölgesinin baş şehridir. Kent, Tuna Nehri üzerindeki bir liman kasabası aynı zamanda Romanya’nın da 8. en kalabalık yerleşkesidir. Galați; Galați Limanı, deniz tersanesi, ArcelorMittal Galați çelik fabrikası ve maden ihracatına dayanan büyük bir ekonomik merkezi olma özelliğine sahiptir.“Galați” kentinin ismi, Arapça qalʿat, yani “kale” kelimesinden türetilmiştir. Galati’nin kökenine dair bir diğer iddia da Sırpça galak kelimesinden geldiğinde dairdir.


 
Galați karasal bir iklime sahiptir, kentte yıl boyunca dört mevsim de yaşanmaktadır. Yazları bazen 35 dereceyi aşan sıcaklıklar ile çok bunaltıcı olabilen kent, kışları ise soğuk ve kuru bir iklime sahiptir. Bu mevsimde gece sıcaklıkları bazen −10 derecenin de altına düşer. Kenti ziyaret etmek için en ideal dönem hava sıcaklıklarının aşırı bunaltıcı olmadığı nisan ile temmuz arası dönemdir. Bunun yanı sıra eylül ile kasım arası dönem de kenti görmek isteyenler için uygundur. Galati’ye ulaşım içinse en uygun yol Bükreş’e direkt uçuşla geldikten sonra buradan düzenli seferler düzenleyen otobüslerle yolculuğa devam etmektir. Ayrıca Galati’ye yine Bükreş’ten tren seferleri de düzenlenmektedir. 

Galati’nin Tarihi 

Arkeolojik kanıtlar, neolitik dönemde bölgenin işgaline işaret etmektedir. Buna kanıt olaraksa, Galați kasabasının kuzey batısında, Malina bataklıklarının doğu kıyılarında bulunan seramik tipi Stoicani Aldeni parçaları, stilex ve kemikten yapılmış aletler gösterilmektedir. Bataklıkların güney kıyısında, Bronz Tunç Çağı’ndan, Coslogeni kültürüne ait bir taş asa bulunmuştur. Galați kasabası, Tuna Nehri boyunca uzanmakta olup altıncı ve beşinci yüzyıllarda eski bir Dacian yerleşiminden gelişmektedir. Dacliler Romalılara karşı savaşmış olup, bölge sonradan Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olmuştur. O dönemde Tuna’nın karşısında bulunan bölgeyi savunmak için Barboși’de güçlü bir Roma kalesi inşa edilmiştir.
 
Galati topraklarında 600’lerden beri yaşam olduğuna dair pek çok kanıt vardır. 613 ve 685 yılları arasında çıkarılan 12 gümüş sikkeden oluşan bir hazine, Bakire Kilise’nin yakınındaki bir Bizans mezarında bulunmuştur. İmparator IV. Michael (1034–1041) döneminde Batı ve Bizans sikkeleri de bulunmuştur. Şehir bir zamanlar Cenova Toprakları Cumhuriyeti’nin bir parçası haline gelmiş ve “Caladda” adıyla anılmıştır. 1445’te Moldavya’dan II. Stephen tarafından imzalanan bir belgede yine Galați’den bahsedilmektedir. 1484’te Chilia, Osmanlılar tarafından fethedilmiştir.  Bu dönemden sonra da Galați ilçesi sadece iç ticaret için değil, Türkiye ve Polonya ile ticaret için de Moldova’nın tek limanı olarak kalmıştır.
 
1900 ile I. Dünya Savaşı’nın başlangıcına dek Galați, on altı konsolosluk ile tahıl ve kereste ticareti yapmaya devam etmiş olup bu dönemde Covurlui ilçesinin bir parçası olmuştur. II. Dünya Savaşı sırasında Galați, Sovyet Hava Kuvvetleri ve Luftwaffe tarafından bombalanmış olup, 13 Eylül 1872’de açılan tren istasyonu, birçok tarihi bina ve eski şehrin çoğu gibi tahrip edilmiştir. 27 Ağustos 1944’te Galați, Jassy – Kishinev Saldırısı sırasında 3. Ukrayna Cephesi’nin Sovyet birliklerinin eline geçmiştir.
 
II. Dünya Savaşı’ndan önce Galați, 22 sinagog barındıran Musevi çoğunluğun yoğunlukta olduğu bir kenttir ve 1926’da, Romanya’nın Siyonist Revizyonist Örgütü’nün üssü olmuştur. Her ne kadar Galați’nin Yahudi cemaati II. Dünya Savaşı sırasında Nazi yanlısı yetkililer tarafından zulme maruz kalsa da, topluluk Holokost’u az kayıpla atlatmıştır. Fakat topluluk 1940’lardan itibaren göç yoluyla yavaş yavaş azalmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Galați komünist hatlar boyunca yeniden inşa edilmiştir. 1956’da Brăila ve Galați’ye katılma teklifi yapılmış ve bir İsviçre şirketi ile hızlı bir tramvay iskelesi inşa edilmiştir. Fakat bu plan asla gerçekleşmemiştir. Galați’ çelik işlerinin inşası 1960’da başlamış ve fabrika 1966’da açılmıştır. 2004 yılında Romanya'nın ilk bilgi teknolojisi parkı Galați'de açıldı. 

Galati’de Görülmesi Gereken Yerler 


Archdiocesan Katedrali - St. Andrew: Galați başpiskoposu katedralinin köşe taşı, 27 Nisan 1906’da Prens Ferdinand ve Kraliçe Mary tarafından yaptırılan Archdiocesan Katedrali’dir. Yapının inşası 1917’de tamamlanmıştır. Yapının mimarları Petre Antonescu ve Stephen Burcuș’tur. Kilisenin bir kubbesi ve yan adaları günümüze dek ulaşamamıştır. 1989’da kilise restore edilmiş ve kilisenin 2006’daki yüzüncü yılı şerefine, Aegina’nın Aziz Nectarios’unun kalıntıları Galațya’ya getirilmiştir.

Kutsal Bakire Müstahkem Manastırı: Galați’deki en eski bina olan bu manastır, Vasile Lupu döneminde 1647 inşa edilmiştir. Kilise, Athos Dağı’ndaki Vatopedi Manastırı’na adanmıştır. Taş, orman ahşabı, tuğla ve kireç, Tuna plajlarından gelen kum ve benzeri yerel malzemelerden inşa edilen bu yapı tipik bir Romen kilisesi mimarisi örneği olmasının yanı sıra, manastırın Tuna Vadisi’nin gözlemlenmesi ve savunması için yapılmış mazgallı çan kulesi gibi bazı özel unsurları da vardır. İki katlı olan kulenin değerli eşyaları gizlemek için de bir odası vardır. Kilise, Galați tarihinin çalkantılı pek çok dönemini atlatmış olup 1829’da ve 1859’da yeniden restore edilmiştir. 1953’ten 1957’ye kadar, bir müze olarak kullanılan kilise, 1991-1994 döneminde restore edilip aynı zamanda ibadete de açılmıştır.

Mihai Eminescu Belediye Parkı: Bu park, özellikle daha sonraki yaşamında bölgeyi ziyaret eden Mihai Eminescu’nun onuruna 1869 yılında tasarlanmış olup parktaki bazı ağaçlar Eminescu zamanından kalmadır. Küçük bir göl ve bir zamanlar askeri grupların gerçekleştirdiği resitaller için bir alanı olan park, bugün kentin bilhassa yaz mevsiminde en hareketli bölgelerinden birisidir. Keyifli bir akşamüstü pikniği ve günün yorgunluğunu atmak için en doğru adrestir.

Botanik Bahçesi: Tuna’nın sol yanı boyunca uzanan bu bahçenin güney yamacında Doğa Tarihi Müzesi yer almaktadır. Müzede tropik ve subtropikal bitki koleksiyonları (kaktüsler, euphorbialar, avuç içi, krokiler, sardunyalar, begonyalar, vs.), 200'den fazla gül, farklı floralara özgü sergilemeler yer almaktadır. 3000’den fazla ağaç türü ve çalı, 50’den fazla huş ve kozalaklı meşe alanı ve bir replika Japon bahçesi bulunmaktadır.
Bulgar Kilisesi: Bulgar Ortodoks Kilisesi Aziz Pantaleon’un inşası 1861 yılında Dryanovo'nun Bulgar Ulusal Revival figürü Archimandrite Maxim Raykovich (1801–1874) rehberliğinde başlamıştır. Ancak, fon eksikliği inşaat işlerini uzatmış ve kilise 1887’de tamamlanabilmiştir. Bulgar Kilisesi Saint Pantaleon Slav etkileriyle Neo-Bizans tasarımına sahiptir.