Ülkelerden Dünya Mirasları 2

Tek bir yazıda ülkelerin tüm dünya miraslarına yer vermemiz bir hayli zor olacağı için bu içeriğimizde alfabetik olarak yalnızca Hindistan’ın, Hırvatistan'ın, Hollanda'nın ve Honduras’ın dünya miraslarını sizlerle paylaşacağız. Hepinize keyifli okumalar dileriz.

Hindistan 

En kalabalık 2. ülke olan Hindistan, konuşulan 25 resmi dil ve onlarca halkla, çok renkli bir ülke. Bu denli zenginliğin arasında ülke, miras listesine 32 harika katmış. 2. bölümde tarihi ve kültürel miraslara bir göz atalım. 

Rani ki vav olarak isimlendirilen Gujarat’taki Kraliçenin su kuyusu, Solanki Hanedanlığı zamanında sarayın su ihtiyaçlarını karşılamak için yaklaşık 1000 yıl önce açılmış estetik bir kuyudur. 

1

İngiliz sömürge döneminde, ovalar ve dağlar arasındaki nüfusu kontrol edebilmek amacıyla inşa edilen ülkedeki demiryollarından 3 rota mazarası ve mimari özellikleriyle miras listesine girmiştir. Bunlar; Darjeeling Himalaya, Nilgiri Dağı, Kalka-Shimla Demiryolu rotalarıdır. 

Büyük Chola Tapınakları, Tanrı Shiva’ya adanmış 3 granit tapınaktır. Chola mimarisi ve sanatının gelişimini gösterir. 10-13. yüzyıllarda güney Hindistan’daki Pallavan Hanedanlı’ğından sonra hüküm süren Chola medeniyetini temsil eder. 

Pattadakal’deki Anıt Grupları, hem Dravidian, hem de Indo-Aryan karışımı mimari stilleri içeren modeller olup 7-8. yüzyıllarda Chalukya Hanedanlığı tarafından yaptırılmışlardır. 

Tac Mahal’in bahçelerinin yakınında, Agra Kızıl Kalesi olarak bilinen, 16. yüzyıl bir Moğol eseri bulunmaktadır. Babür Şah, Cihangir, Şah Cihan gibi yarı Türk imparatorlara da ev sahipliği yapan kale kumtaşından inşa edilmiştir. 

2

Kırmızı kumtaşı ve  mermerden yapılan Kutb Minaresi, Delhi Türk Sultanlığı’nın kurucusu Kutbiddin Aybek adına yaptırılmış, en yüksek 2. minare unvanına sahiptir.

Chhatrapati Shivaji Tren İstasyonu, Mumbai’de bulunan, Victoria Gotik mimari ile geleneksel Hint özelliklerinin karışımı bir mimariye sahip, 19. yüzyıla ait bir tren istasyonudur. 

Şah Cihan tarafından yaptırılan Kızıl Kale Kompleksi, İngilizler tarafında da kullanılmış ve bağımsızlığın ilk kutlandığı yer olmuştur.

Babür İmparatoru Hümayun Şah, adına dul eşi tarafından Moğol mimarisinde yaptırılan mezarı 1562 yılında inşa edilmiştir. 

Sanchi’deki Budist Tapınakları yaklaşık 2500 yıl önce İmparator Aşoka, tarafından kurulan Budist mabetleridir. 

Gökbilimi aletlerinin bulunduğu, Jai Singh II tarafından kendi yerleşim merkezi olan, Jaipur’daki Jantar Mantar, 1727-1734 yıllarında inşa edilmiş bir rasathanedir.  

3

8-18. yüzyıllar arasında Hindistan’da hüküm süren Rajastan Hanedanlığı ve Rajastan kentindeki 6 adet kale-saray koruma altına alınmıştır. 

Champaner-Pavagadh Arkeolojik Parkı içinde arkeolojik, tarihi ve yaşayan miras anıtlar ve 16. yüzyıl Gujarat şehrinin kalıntıları bulunmaktadır. 

Mahabodhi Budizm’in 4 önemli kutsal bölgesinden birisi olup Budist inancında Buddha’nın nirvanaya ulaştığı yer olarak nitelendirilmiştir. 

1000 yıllarına ait Khajuraho yapı grupları Chandella Hanedanlığı zamanına dayanır. Orijinal olarak 85 tapınak vardır ve bunlardan 22’si bugün hala varlığını korumaktadır. 

Hampi’deki Anıtlar Grubu, eski Vijayanagara İmparatorluğu’nun başkenti olan Vijayanagara harabeleridir.  

Şehir planlamacılığı gelişiminde çok etkili olmuş bir Moğol mimari yapı topluluğu olan Fatehpur Sikri, 16 yıl da Babürlere başkentlik yapmıştır. 

Hem Katolik dininin hem de Asya bölgesindeki Portekiz stili sanat ve mimarinin yayılmasında etkili olan Goa Kilise ve Manastırları, 1760 yılında sıtma salgınının ardından terk edilmiştir. 

4

13. yüzyıl tapınak kompleksi olan Güneş Tapınağı büyük bir atlı araba şeklindedir. 1236-1264 yılları arasında inşa edilen tapınak bir efsaneye göre Ganj soyundan gelenler tarafından yaptırılmıştır. 

Mahabalipuram’da bulunan anıtlar 7. yüzyılda kayalara kazınarak, tipik Hint mimarisinin örneklerini oluşturmaktadır. 

Beyaz mermer mozale olan ve Sarayların Tacı anlamındaki Tac Mahal, 17. yüzyılda Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından eşine ithafen yaptırılmış olup inşası 22 yıl sürmüştür. 

Dünyanın en büyük 7. ülkesi olan Hindistan, bulunduğu konumu sayesinde pek çok iklime ve pek çok medeniyete ev sahipliği yapmaktadır. Bu denli zenginliğin arasında ülke, miras listesine 32 harika katmış. Bu ilk bölümde doğal ve karışık miraslara bir göz atalım. 

Himalayaların eteklerinde 90 bin hektarlık bir arazide kurulu Büyük Himalaya Milli Parkı, nesli tehlikede olan 25 hayvan türüyle yüzlerce farklı bitki türünü bulundurmaktadır. 

Elefanta Mağaraları, Hindu ve Budist kaya sanatı mimarisine örnek  iki grup mağaradır. Mağaradaki rölyefler ve heykeller 5, 6 ve 8. yüzyıllara aittir. Mağaralar Tanrı Shiva’ya adanmıştır. 

Elefanta’nın kuzeydoğusunda kalan Ellora mağaraları Hint kaya mimari sanatının somut örneğini temsil eden arkeolojik bir bölgedir. Yapılan kazılarla ortaya çıkarılmış olan 35 mağara bulunmaktadır. 

Ajanta Mağaraları ise M.Ö. 300'lerden kalma, hem Budist dini sanatını temsil eden resim ve heykellerin bulunduğu, kayalardan oyulmuş mağara eserleri, Budist manastır yapılarıdır.  

Dünyanın en büyük mangrove ormanına ev sahipliği yapan Sundarbans Milli Parkı, Bangladeş ile paylaşılan bir deltada bulunur ve 500 kadar da Bengal Kaplanı'na ev sahipliği yapar. 

7816 metrelik yüksekliğiyle Nanda Devi Dağı, sahip olduğu biyosfer rezervi ve barındırdığı kar leoparı gibi ender türlerle koruma altına alınmıştır. 

150 milyon yıl önce süper kıta Gondwana’nın parçalanması ile oluştuğuna inanılan Batı Gat Dağları, Dekkan Platosu’nu dikey yönlü yararak kıyılara iletişimi keser ancak bu iklimsel çeşitlilik sağlar. 

Paleotik Çağ'dan itibaren katmanlar halinde çeşitli eserlerin bulunduğu Bhimbetka Kaya Barınakları, prehistorik çağlarda yaşamış insanlar hakkında bilgi vermektedir.

Su kuşları ile ünlü Keoladeo Milli Parkı’nda 375 tür kuş bulunur. Bunların arasında en önemlisi ise Sibirya turnasıdır. 

Hint gergedanlarının ana koruma alanı olan Kaziranga Milli Parkı, 4 nehrin kesiştiği bir alüvyon ovasında kuruludur. 

Himalayalar’ın eteklerinde bulunan Manas Vahşi Yaşam Barınağı; yoğun ormanlarla kaplı olup, kaplan ve fil nüfusunun ülkedeki toplanma alanıdır. 

Hırvatistan

Adriyatik’in kıyısında binden fazla adaya sahip olan Hırvatistan, dünyanın en çok tercih edilen 18. turistik ülkesidir. 1 Temmuz 2013 tarihinde AB’ye üye olması dolayısıyla ülkemizdeki bordo pasaport sahiplerine bu ülke ziyaretlerinde vize gerekmektedir. 

5

Ülke gelirlerinin % 20’sinin turizmden kazanılması burada bulunan dünya miraslarını da önemli hale getirmiş ve yatırımları arttırmıştır. Tabii bu duruma katkı sağlayan 10 milyon turisti de es geçmemek gerekir. 

Başkentten sonra en büyük ikinci şehir olan Split sahip olduğu tarihi kompleks ve Roma Sarayı ile erken Hristiyanlık dönemi eserleri barındıran, Dalmaçya’nın en önemli kentlerinden bir tanesidir. 

Hırvatistan’ın ekslavı Dubrovnik, 443 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmış olup eski adı Ragusa'dır. "Adriyatik’in İncisi" lakaplı eski şehir, komple UNESCO tarafından restore edilip tarihi miraslar listesine alınmıştır.

Listeye alınan bir diğer tarihi şehir Trogir bünyesinde barındırdığı 2300 yıllık Yunan, Roma ve Venedik kültürleri ile birlikte 1997 yılında miras listesine dâhil olmuştur. 

Hvar Adası’nda bulunan Antik Yunan temelli Stari Grad Ovası; ev sahipliğini yaptığı geniş zeytin bahçeleri, folklorik yapısı ve tarihi kalıntıları ile 2500 yıllık bir kültürel birikime sahiptir. 

Bosna-Hersek sınırına oldukça yakın bir bölgede yer alan Plitvice Gölleri ülkenin en büyük milli parkı olup karstik araziden meydana gelir. 16 gölden oluşan göller silsilesine travertenler ve mağaralar da eşlik etmektedir. 

6

Bir dönem Osmanlı egemenliğine de giren bölgenin, 1991’deki iç savaşta barındırdığı yapılar yıkılmıştır. Savaş sonrasında mayınlardan arındırılan göller yöresi, 1998’de tehlikeli bölgeler listesinden çıkarılmıştır. 

Yine bir kıyı kenti olan Sibenik’te bulunan Aziz James Katedrali’nin yapımı 100 yıldan uzun sürmüş olup 1536 yılında tamamlanmıştır. Rönesans stilinde inşa edilen katedral Hırvatça’da Jakova olarak isimlendirilir. 

Porec’de bulunan Euphrasian Bazilikası ve erken Bizans mimarisi Piskoposluk Kompleksi, İslamiyet’ten eski olmakla birlikte vaftizhane, saray birtakım kiliselere de ev sahipliği yapmaktadır. 

Hollanda

Topraklarının çoğunluğu deniz seviyesinin altında olan Hollanda; Ren ve Amstel nehirlerinin geçtiği, yılın büyük çoğunluğunun yağmurlu olduğu Benelüks üyesi bir krallık. Nüfusun 16 milyon olduğu ülkeye yıllık 11 milyondan fazla turist gelmekte. 

Eski bir ada olan Schokland suların fazla yükselmesiyle tehlike altında kalınca, 1942 yılında polderler sayesinde tekrardan ana karaya bağlanmıştır. Ortaçağ'dan beri yerleşim bulunan bu eski adada, pek çok tarihi kalıntı ve arkeolojik alanlar mevcut.  

7

Ülkenin önemli nehirlerinden olan Amstel Nehri kıyısına kurulu Amsterdam, 135 kilometrelik bir savunma hattına sahip. 42 tane burca sahip yapı, 1883-1920 yılları arasında inşa edilmiş olup su hareketine göre planlanarak yapılmıştır. 

Amstel Nehri demişken 17. yüzyılda inşa edilen ve şehrin çevresini dolaşan kanal sistemi 90 ada oluşturmuş ve 1500'den fazla köprüyle birbirine bağlanmıştır. Ortaçağ'a ait şehir merkezini büyütmek amacıyla yapılan sistem pek çok tarihi yapı barındırır. 

Hollanda’nın olmazsa olmazı yel değirmenleriyle ünlü Kinderdijk Köyü ve çevresi, bölgeyi basan sulardan arınmak amacıyla yapılmış geniş bir değirmen ağına sahip. 

Dünyanın en büyük buharlı pompa istasyonu olan Wouda Buhar Pompa İstasyonu 1920 yılında yapılmış olup halen çalışır durumdadır. İsmini başmühendise borçlu olan istasyon, 4 milyon litre suyu pompalayabiliyor. 

1612 yılında ilk polder denemesi olan Beemster ülkenin o dönemde tarım ihtiyacını karşılamak için kullanılmıştır. Polderin oluşturulması 4 yıl almış olup 1999 yılında miras listesine alınmıştır. 

Biyolojik çeşitlilik bakımından büyük önem arz eden Wadden Denizi, Hollanda'nın Almanya ile paylaştığı bir doğal miras. Sığ olan deniz, pek çok kara canlısının da yaşamasına elverişlidir. 

8

Rotterdam’ın kuzeybatısında kurulu Van Nelle Fabrikası çelik ve camdan inşa edilmiş olup, sömürgelerden gelen ürünlerin işlenmesinde kullanılmıştır. 

Utrecht’te mimar Gerrit Rietveld tarafından inşa edilen ev, 1924 yılında ilk modern dizayn evlerden biri olmuş ve eve, destekçisi Truus Schröder’u onurlandırmak adına Rietveld Schröder Evi adı verilmiştir. 

Hollanda Krallığı’nın denizaşırı toprağı Curaçao (Kurasao)’nun başkenti Willemstad, 1634 yılında kurulmasıyla Avrupa kolonyal tarihinin önemli bir örneğidir. Ticari üs olan şehir geleneksel Hollanda evleriyle bezeli olup Barok mimaride geliştirilmiştir.

Honduras

“Özgür, Egemen, Bağımsız” mottosuyla 1821 yılında İspanya’dan bağımsızlığını ilan eden Honduras, Orta Amerika’daki en büyük ülkelerden birisi. 

Halkının % 90’dan fazlasının Mestizo adı verilen melez bir toplum olduğu ülkenin kökeni Mayalara dayanıyor.

Ülkenin en kalabalık şehri ise başkent Tegucigalpa. 1 milyonu aşkın nüfusuyla kent, tarihte zengin maden yatakları sayesinde büyüyüp, gelişmiş. 

Yerel dilde Gümüş Tepeleri anlamına gelen başkenti 1578 yılında bir madenci kasabası olarak İspanyollar kurmuş ve daha kolay uyum sağlamak adına da yerel bir isim vermişler. 

9

Maya Krallığı’nın bu bölgede bıraktığı eserler, ülkede Copan arkeolojik alanında yoğunlaşmış ve Guatemala ile de bir kısmı bölüşülmüş. 

M.Ö. 5. ve 9. yüzyıllarda inşa edilen kent 2000 yıl boyunca Mayalara ev sahipliği yapmış. Tahminlere göre ise şehir nüfusunun 20 binden kalabalık olduğu söyleniyor. 

Terk edildikten yüzyıllar sonra keşfedilen ve 1800'lü yılların sonunda Honduras hükümeti tarafından koruma altına alınan kalıntılar, 1980 yılında da UNESCO miras listesine dahil olmuş. 

Tarihi Copan kentinden ters yönde, ülkenin doğu kıyılarında Rio Platano Biyosfer Rezervi bölge vejetasyonunu korumak ve endemik türlere sahip çıkması açısından önem arz ediyor. 

5 bin kilometrekareden büyük olan ülke ormanlarının büyük bir kısmını kapsayan koruma alanı ilkel şartlarda yaşamını sürdüren yerel haklara da ev sahipliği yapmaktadır.

2000’den fazla farklı bitki türü ve tapir, jaguar, puma gibi 500’den fazla türü barındıran koruma alanının en gözde misafirleri kıtaya özgü olan ve “cüce leopar” olarak da bilinen oselo. 

Emre Doğandor

Yazar Hakkında

Emre Doğandor

[1994-Bolu] Bir gezgin olarak doğmadım belki ama bir gezgin olarak ölmek, torunlarıma anılarımı anlatmak için yaşıyor ve geziyorum.