Unesco Dünya Mirası Sayılması Gereken Yerler

UNESCO, projesi dâhilinde Dünya Mirası Listesi’ne yeni katılan yerleri sürekli açıklıyor ve listesini genişletiyor. Tabii ki bütün hak eden yerleri bulup bir defada eklemeleri mümkün değil. İşte bu yüzden bu listede bizim önerilerimiz yer alıyor. 

1 – Zhangjiajie Milli Parkı

Sütun gibi dikey dağlardan oluşan bu doğal orman tanıdık geliyor mu? Zhangjiajie, Çin’deki bu ulusal park James Cameron’un Avatar filmindeki görüntüler için prototip olarak kullanılmıştı. Çin hükümeti de bu filmden etkilenip -biraz da yararlanmak isteyip- sütunlardan birini “Avatar Hallelujah Mountain” olarak adlandırdı. 

1

2 – Antilop Kanyonu

Genelde coğrafi harikalar listelerinde kendine yer bulan Arizona’daki bu kanyon, yürüyüşçüler için oldukça popüler bir durak. Navajo Kızılderilileri tarafından bu kanyona verilen isim “suyun kayaların arasından aktığı yer” anlamına geliyor ve kanyonun oluşumuna bir kinaye niteliği taşıyor. Kayalar arasındaki dar geçitler güneş ışığıyla birlikte burada inanılmaz manzaralar sunuyor.

3 – Normandiya’nın D-Day Sahilleri

Müttefik Devletler’in gerçekleştirdiği Normandiya çıkarmasının 70'inci yıldönümünde başlatılan bir kampanya bu tarihi alanın UNESCO’nun listesinde yer alması için çabalıyor. Ancak bölgedeki sahillerin ulaşıma açık olması ve bu bölgenin bu şekilde ünlenmesi buraya gelecek yeni nesilleri caydırabileceğinden bazıları bu duruma tereddütle yaklaşıyor.

4 – Rama Setu

Bir zamanlar Hindistan ve Sri Lanka arasındaki bağlantıyı oluşturan bu kara parçası, Mannar Adası’ndan Sri Lanka’ya ve Hindistan’a uzanan, Adam Köprüsü ya da Rama Köprüsü olarak da bilinen kireçtaşından yapılma bir köprü. Köprünün Hint mitolojisinde Tanrı Rama’nın kaçırılan karısını komşu bir ülkeden kurtarmak için yaptırdığı bir yolun kalıntıları olduğu söylenmekte. 19'uncu yüzyıl sonlarında kireçtaşı taranarak kazılmak istense de 50 kilometrelik yolun büyük kısmı suyun üzerinde veya hemen altında kalıyor. Fakat yükselen su seviyeleri bu durumu yakında değiştirebilir. 

5 – Gamla Stan

Birçok Avrupa şehri UNESCO’nun listesinde kendine rahatlıkla yer bulurken, Stockholm’ün bu harika bölgesi hala listede yok. 13. yüzyıla kadar uzanan geçmişiyle orta çağ yerleşimlerini, dar ve parke taşlı caddelerini muazzam bir şekilde sunan ve bir zamanlar koruyucu surlarla çevrili olan ada hala bu onura erişemedi. Bunun sebebi adadaki yapı ve caddelerin belgelenmesindeki eksiklikler olabilir, şayet çoğu insan buradaki yapıların belgelenenden çok daha eskiye dayandığına inanıyor. 

2

6 – İskenderiye

Mısır Kültür Bakanlığı bu tarihi şehri 2003’te aday gösterdi, fakat İskenderiye hala bu sıfatı kazanmayı bekliyor. Bir zamanlar Antik Mısır’ın başkenti olan, Büyük İskender tarafından kurulmuş, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait fazlaca kalıntıya sahip olan İskenderiye’de dünyanın ilk müzesi bile kurulmuş. Kültürel olarak bundan daha fazla bir birikim mümkün olamaz diye düşünüyoruz.

7 – Nan Madol

Yüzölçümü bakımından fazla büyük olmayan, Pohnpei-Mikronezya’da bulunan bu ada birçok modern kaşife göre çözülememiş bir gizem. Adadaki mercan resiflerinin üzerinde beliren ve ürkütücü bir his uyandıran devasa taş kalıntıların bölge halkınca ruhlar tarafından lanetlendiği düşünülüyor. Buradaki antik kaya oluşumları Şili’nin Paskalya Adası’ndakilere oldukça benziyor, ancak 1995’te Dünya Mirası unvanı kazanan Paskalya’dan sonra burası hala keşfedilmemiş, korunmayan bir ada olmayı sürdürüyor. 

8 – El Castillo Mağarası

Araştırmacılar İspanya-Cantabria’daki bu mağaranın duvarlarındaki 48 bin yıllık resimlerin Neandertaller tarafından yapıldığını, dolayısıyla Neandertallerin dünyanın ilk ressamları olduklarını savunuyorlar. Bu görüş Neandertallerin yabani hayvanlar olduğu yönündeki genel kanı ile oldukça zıt. Karşılaştırmak gerekirse, Fransa’nın Ardeche bölgesindeki mağara resimleri 36 bin senelik ve El Castillo’ya kıyasla yeni çizilmiş sayılır, ancak o çizimler Dünya Mirası statüsünü çoktan almış bulunmakta. 

9 – Burrup Yarımadası

Murujuga olarak da bilinen ve Batı Avustralya’da bulunan yarımada, dünyanın kayada işlenmiş en eski sanat eserlerinin bazılarına sahip. Dampier Takımadalarının oldukça seyrek yağış alması bu antik sanat eserlerinin etkileyici biçimde korunmasına sebep olmuş. Eserlerin konuları insanların detaylı çizimlerinden şimdilerde nesli tükenmiş olan hayvanların antropolojik açıdan oldukça değerli sunumlarına kadar çeşitli olabiliyor.

10 – Villa Savoya

UNESCO erken medeniyetin yüzlerce mimari eserini tanıyıp listesine alırken yakın geçmişte bu kriterin miadı dolmuş gibi görünüyor. 2007’de tanınan Sydney Opera Binası dışında yakın geçmişten hiçbir eseri listede göremiyoruz. Le Corbusier’in Poissy-Fransa’daki ünlü projesi uzun süredir modern mimari ve güncel yaşam tarzı için bir sıçrama tahtası olarak kabul ediliyor. Yapının tarihi bir önemi de var: Yahudi Savoye ailesi için 1929’da yapıldıktan sonra, aile toplama kampına gönderildiğinde Naziler tarafından ele geçirilen yapı, sonrasında Fransız hükümeti tarafından sahipleniliyor ve Ulusal Anıt statüsü kazanıyor. Dünya Mirası unvanı da bu önemli mimari esere hak ettiği değeri geri kazanmasında yardımcı olabilir.