Sırbistan'ın Göz Bebeği Belgrad

Nikola Tesla Havalimanı'nda vize kontrolü sırasında herhangi bir problemle karşılaşmadan çıkış kapısına vardık. Birçokları gibi biz de Sırp polisinin bizlere karşı tutumlarının ne olacağını merak ediyorduk; fakat en ufak bir soru dahi sormadılar. Bu hususta müsterih olmanızı salık veririm. Havalimanı dışında taksiciler yanınıza yaklaşıp taksi isteyip istemediğiniz soruyorlar. Mutlak surette ne kadar ücrete götüreceğini sorun. “Taksimetreye göre" gibi bir cevap verebilirler. Aldanmayın! Tekrar sorun. Havalimanından şehir merkezi 15 Euro ya da 1800 Sırp Dinarı tutuyor. İlk yanımıza yanaşan taksici bize 25 Euro demişti. Hakkı olan fiyatı bulana kadar farklı taksicilere sorun.

Tuttuğumuz apartman Knez Milos Caddesi'ndeydi. Cadde mükemmel bir lokasyona sahip. Her yer yürüme mesafesinde. Size de merkezi Stari Grad bölgesinde otel tutmanızı öneririm. Toplu taşıma araçlarına bağımlı kalmadan turistik noktaların elinizin altında olması seyahatiniz için büyük bir artı bence.

Belgrad’daki ilk durağımız Aziz Sava Kilisesi. 1935 yılında yapımına başlanan kilise halen bitirilebilmiş değil. Ekonomik zorluklar, komünist dönem, savaş gibi faktörler çalışmaların tamamlanamamasının beli başlı sebepleri. İbadethane içinde yapım çalışmaları halen devam ediyor. Henüz hitama erememesine rağmen yapı çoktan Belgrad’ın sembollerinden biri haline gelmiş bulunmakta. Kilise Ortodoks dünyasının en büyük ibadethanelerinden biri.

Belgrad’ın mühim tüm lokasyonlarının birbirlerine yürüme mesafesinde olmasının keyfini çıkararak oradan Taş Megdan'a vardık. Taş Megdan şehrin hareketli noktalarından, yemyeşil bir park. Parkın içerisinde 1999 Nato bombardımanında hayatlarını kaybeden çocuklara adanmış küçük bir anıt mevcut. Parkın hemen yanında Saint Mark Kilisesi vardır. Kilise Bizans mimarisi esas alınarak inşa edilmiş. Katolik kiliselerinin azametini taşımasa da kullanılan taş malzeme yapıya sıcak bir hava veriyor.

Kaldığımız apartmanın da üzerinde bulunduğu Knez Milos Caddesi'ne iniyoruz tekrardan. Cadde üzerindeki yıkık binalar dikkat çekiyor. 1999 Nato bombardımanın ardından hasar gören binalar Sırp devleti tarafından onarılmamış. Bir ibret vesikası olarak zarar görmüş binaların görünür olmasını ve her daim kamunun gündeminde bulunmasını arzu ediyorlar. Cadde üzerinde yürümeye devam ettikçe kendimi Budapeşte’de hissediyorum. Budapeşte’nin pejmürde, daha yorgun hali gibi. Biraz aşağısı Terazije Meydanı. Görebileceğiniz gibi Belgrad’daki birçok noktanın ismi Türkçe. Terazije de bunlardan biri. Terazije dilimizdeki terazi. Trafiğin yoğun olarak aktığı, üzerinde Hotel Moskova gibi 1906 yapımı bir oteli de barındıran bir kavşak burası. Belgrad’ın can damarı Knez Mihajova Caddesi'nin öncülü.

Birkaç yüz metre aşağısı Knez Mihajlova Caddesi. Belgrad’ın İstiklal Caddesi diye ifade edebilirim. Cadde Belgrad’ın sosyal ve kültürel mihveri. Batı tarzı binaları, kafeleri, mağazalarıyla atmosferi kuvvetli bir cadde. Tüm seyahatimiz boyunca soluk almaya hep Knez Mihajlova’ya gittik.

Knez Mihajlova.

Knez Mihajlova Caddesi'nin sonu bizleri Kalemegdan’a götürüyor. Tarihi çok eskilere dayanan Belgrad Kalesi 1521’de Osmanlı Türkleri tarafından ele geçiriliyor. 17. yüzyıl sonrası ve 18. yüzyıl boyunca şehir 3 defa Habsburgların eline geçiyor; fakat Osmanlılar her defasında Belgrad’ı geri almayı başarıyorlar. 1830’larda Sırpların otonomi kazanmasına rağmen ordumuz Belgrad’da bulunmaya devam ediyor, ta ki 1867’ye kadar. Bu tarihte kale Sırplara teslim edilmiştir.

Kalemegdan’ın birçok giriş kapısı vardır. Hatta bunlardan bir tanesinin ismi İstanbul Kapısı'dır. Surlarla ve bazı şapel ve kiliselerle çevrili (Ruzica Kilisesi ve Aziz Petka Şapeli) Kalemegdan aslında bugün park formatında büyükçe bir alan işlevi görüyor. İnsanlar burada oturuyorlar, güneşleniyorlar ya da Sava ve Tuna nehirlerini seyrediyorlar. Meydan içerisinde bir askeri müze de mevcut.

Kalemegdan’da bizleri yakinen ilgilendiren iki yapı var. Birincisi Silahtar Ali Paşa Türbesi. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın” Mora Fatihi “ olarak tanınan oğlu Sadrazam Ali Paşa Kalemegdan’da yatıyor. Türbe Türk konsolosluğunca restore edilmiş ve yapısal anlamda gayet sıhhatli. Diğer yapı ise Mehmet Paşa Sokolovic Çeşmesi. Sokullu Mehmet Paşa adına 1578 yılında yaptırılan çeşme şuan akmasa da varlığını sürdürüyor. Benim için ilginç bir bilgi ki Sırplar Sokullu Mehmet Paşa’dan bahsedildiğinde “our Sokoloviç?” diye mukabele edip kimi sorduğunuzun teyidini yapmaya çalışıyorlar. Paşayı “Mehmet Pasha Sokolovic” diye çağıran Sırplar kendisine oldukça büyük bir hürmet gösteriyorlar. Mehmet Paşa’nın Osmanlı hizmeti boyunca kendi halkını unutmadığını ve bölgeye her zaman yardımlar yaptığını dile getiriyorlar.

 Silahtar Ali Paşa Türbesi.  Silahtar Ali Paşa Türbesi

Knez Mihajlova’nın Kalemegdan yönünde sağ tarafında kalan son aralığından aşağı dönüp yaklaşık 300 metre sonra sola döndüğünüzde Bayraklı Camii göreceksiniz. Ata yadigârı caminin yapılış tarihi 16. yüzyıl sonları. Taş malzeme kullanılan ve tipik Osmanlı mimarisine sahip cami halen ibadete açık olup çoğunluğunu Boşnakların oluşturduğu bir cemaate de sahip.

Bayraklı Camii’nin aşağısından sağa döndüğünüzde Strahinjica Bana Caddesi'ne çıkacaksınız. Cadde üzerinde restoranlar ve kafeler mevcut. Bu restoranlardan Walter’i şiddetle tavsiye ederim. Yemekler hem çok lezzetli hem de çok ekonomik. Fiyatlar Knez Mihajlova ya da Skadarlija’daki restoranlardan aşağı yukarı yüzde 40 daha ucuz diyebilirim. Biz burayı maalesef seyahatimizin son birkaç gününde keşfettik. Siz bu bilgiyi dikkate alırsanız seyahatinizi daha ekonomik hale getirebilirsiniz. Burada cevapi (Boşnakların İnegöl Köftesi denebilir) ve tuhafija (yerel bir tatlı elmanın içerisine ceviz konuyor ve üzerine krem konan bir tatlı ) denemenizi tavsiye ederim.

Strahinjica Bana’dan Bayraklı Camii’nin aksi tarafına doğru aşağı yukarı 500 metre yürüyüp sağa döndüğünüzde Skadarlija’ya varmış olacaksınız. Atina’daki Plaka’yı oldukça andıran cadde otantik Sırp restoranları ile bezeli. Her biri bahçeli ve ahşap ağırlıklı restoranlarda geleneksel Sırp müzikleri canlı olarak icra edilmektedir. Bölge Belgrad’ın en önemli turist lokasyonlarından biridir.

Belgrad’da ziyaret etmek isteyeceğiniz bir başka yer Zemun’dur. Belgrad merkezden 15-20 dakika uzaklıkta bulunan Zemun’a Zladi Venac bölgesinden otobüsler kalkmaktadır. Avusturya mimarisi binalarla çevrili olan Zemun sessiz sakin bir yer. Bu bölgede güzel bir Belgrad ve Tuna manzarası için Gardos Kulesi'ni ziyaret edebilirsiniz.

Belgrad ziyareti Sırplarla alakalı kalıp yargılarımı kökünden değiştirdi diyebilirim. Kaba ve agresif bir toplum olarak tahayyül ettiğim Sırplar gayet medeni, uyumlu ve nazik insanlar olarak düşün dünyamda yeni bir pozisyon aldılar. Belli başlı hasletleri itibariyle biz Türklere de benzediklerini söyleyebilirim. Bizler gibi misafirlerine hesap ödetmiyorlar mesela. Bir ülkenin medeniyet düzeyini öğrenmek için kullandığım ölçütlerden en başat olanları trafik düzeni ve trafikte korna kullanımıdır. Belgrad’da da trafikte yaya önceliği vardı. Tabi ki bir Viyana disipliniyle değildi; ama yine de buna dikkat ediyorlar ve kornayı çok az kullanıyorlar. Bahsettiğim gibi menfi anlamda kuvvetli önyargılara sahip olduğum bu insanların nezaket düzeyini görünce kendi insanım adıma bir kez daha hicap duydum.

Belgrad’da kendimi evimdeymişçesine rahat hissettim diyebilirim. Seyahat ettiğim arkadaşım ile neden seyahati birkaç gün daha fazla tertiplemedik diye hayıflandık. Açıkçası Belgrad’ın bir Bratislava çıkacağından endişe ediyorduk. Bir günden fazla kalınmaması gereken Bratislava bizi Belgrad hakkında çekimser hale sokmuştu. Bu yüzden beş gün kaldık. Bir hafta olabilirdi. Bu arada yanlış anlamalara mahal vermeyelim; şehri iki günde gezersiniz. Maksadım şehirde zaman geçirmek; bir barda oturup bira içmek, atmosferi teneffüs etmek.

Belgrad ve Sırp toplumu ile ilgili benim için ilginç olan bir başka mülahazam çılgınlık boyutundaki Rusya ve Putin sevgisi. Rusya ile yaşadığımız uçak krizi akabinde Sırp seyahat acentaları da Türkiye turlarını iptal etmişler. Türkiye ile Rusya arasındaki yumuşama sonrasında Türkiye turlarını tekrar aktif hale getirmişler. Putin aynı zamanda endüstriyel ve popüler kültüre ait bir figüre dönüşmüş Sırbistan’da. Hediyelik eşya satan tüm mağazalarda Putin temalı ürünleri görmek mümkün.

Vize muafiyetinin olması Belgrad’ı kolay ulaşılabilir kılmakta ve Türk turistlerce bir tercih sebebi olmaktadır. Şehrin kültürel, filolojik ve tarihsel boyutlarındaki milli varlığımız yapılan seyahati daha keyifli ve daha didaktik kılmaktadır. Boğucu vize işlemlerine gark olmadan bu güzel şehre uçabilir, Belgrad’ı yerinde deneyimleyebilirsiniz.

Oben Hüseyin Sazaner

Yazar Hakkında

Oben Hüseyin Sazaner

1984 Bursa doğumlu.Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.Yıllık izinlerinde seyahat eder.