Canaima'da Dünyanın En Yüksekten Dökülen Şelalesi: Angel Falls

Dünyanın en yüksekten akan şelalesi olarak bilinen Angel Falls, Venezuela’nın en fazla turist çeken bölgelerinden. Bugün bizim de rotamızda Angel Falls var.

Konakladığımız Tapuy Lodge havaalanına çok yakın olduğundan, yürüyerek havaalanına gideceğiz. Ancak Venezuela’da genel olarak hizmet sektörü çok gelişmemiş durumda olduğundan uçak saatleri rezervasyon yaptırmış olsanız da sarkabiliyor. Sabah saat 09:00’da kalkması gereken 5 kişilik uçaklarda gecikme var. Bu nedenle havaalanında sıramızı beklemek yerine, havaalanına yakın konumdaki Venetur işletmesinde beklemeye karar verdik.

Venetur ilk olarak Venezuela’lı zengin bir aile tarafından inşa edilmiş ancak ardından devlet el koymuş. Aynı aileye ait 8 güzel işletme de yine devletin el koydukları arasında. Burası Canaima lagününün en güzel izlendiği yerlerden biri.

Venetur’a çok yakın konumda bulunan ve müthiş manzaraya bakan geniş terasa sahip Casa Casita ise bu bölgeyi ziyarete gelen politikacılar ve sanatçılar tarafından tercih ediliyor. Geceliği 2.000 dolar. Tina Turner, Mel Gibson gibi ünlüler geldiklerinde burada konaklamışlar.

İşletmenin girişinde ulusal kahramanları Simon Bolivar’ın büstü karşılıyor ziyaretçileri.

Hemen önünde de çeşitli şehirlerin, bulunduğumuz noktaya olan mesafelerini gösteren tabelalar var.

Venetur’un içerisinde ise bölgede çalışmaya gelen tüm pilotların fotoğrafları sergileniyor. İşletme buraya çalışmaya gelen pilotlara bir jest yaparak, ilk günlerinde pilotları fotoğraflamış ve burada sergiliyor.

Burada biraz zaman geçirdikten sonra uçakların hazır olduğu bilgisi geldi ve doğruca havaalanına geçtik. Ufak pır pır uçaklarla uçacağız Angel Falls’a. Pilot da dahil maksimum 6 kişi alıyor uçaklar.

Ben pilotun yanına geçtim. Yavaş yavaş hızlandık ve havalandık. Harika bir duygu.

Altımızda tepui oluşumları, Carrao nehri ve kolları, yemyeşil ve bozulmamış bir doğa…

Angel şelalesine yaklaşırken doğal bir duvar gibi 2 – 2,5 km yüksekliğindeki tepuiler ve aralarından akan şelaleleri görüyoruz. Ama Angel şelalesi içlerinde en etkileyici olanı.

Angel şelalesi, adını bu bölgede altın ve değerli taşlar aramaya gelen Jimmy Angel’dan almış. Jimmy Angel, eşi ve iki arkadaşı 1933 senesinde altın ve değerli taş aramak üzere bu bölgeye gelmişler. Bulundukları pır pır uçak 1933 yılında Auyan Tepui’a inmiş. Ancak uçak iniş yaparken sıkışmış ve tekrar havalanamamış. 12 gün boyunca Angel çifti ve iki arkadaşı Şeytan kanyonunda mahsur kalmışlar. 12 gün boyunca yaşam mücadelesi vermişler ve sonunda bir kasabaya ulaşarak kurtulmuşlar. Bu olay sonrasında bu bölgeye ve şelaleye Angel adı verilmiş.

Şeytan kanyonunda sıkışan uçak ise 33 sene boyunca hiç dokunulmadan sıkıştığı yerde bırakılmış. 1966 senesinde 33 yıl boyunca tepede mahsur kalan uçak kanyondan çıkartılmış. Bu meşhur uçak, günümüzde Maracay’daki Aviation müzesinde sergileniyor.

Jimmy Angel’ın başından geçen bu olayların gişe rekoru kırmış bir takım filmlere de ilham kaynağı olduğu söylenmektedir. Bu filmlerden bazıları “Kayıp Dünya” ve “King Kong” olarak gösterilmektedir.

Angel şelalesi 1949 yılında National Geographic ekibi tarafından ölçümlenmiş ve uzunluğu 979 metre olarak açıklanmış. Ancak doğa bilimcilerin “serbest düşüş” olarak tanımladığı; su damlasının hiçbir engele çarpmadan ilerleme mesafesi Angel şelalesinde 807 metre. Yani bu konuda da 807 metre ile en uzun serbest düşüşe sahip şelale. Şelalenin en uç noktasından itibaren serbest düşüşle bir kaya çıkıntısına çarpan şelale sularının yolculuğu 979 metrede son buluyor.

Aslında şelaleyi ilk olarak 20. yüzyıl başlarında kâşif Ernesto San Chez la Cruz keşfetmiş olsa da daha sonradan adı Angel olarak anılır olmuş.

Tabii biz şelaleyi havadan gördük. Kuru sezonda da ziyaret ettiğimiz için pek bir cılız akıyordu. Hatta insanın aklında “Bu mudur yani?” dedirtecek kadar mütevazi idi. Neyse ki daha önceki seyahatimde daha coşkun aktığına şahit olmuştum.

Biz şelaleyi havadan gördük. Bir diğer yol ise nehirden ulaşmak. Eğer angel Falls’a nehirden gitmek isterseniz, Canaima havaalanından bir kamyonet ile nehir kenarına gidiyorsunuz. Nehirde “curiara” olarak adlandırılan kanoya biniyor ve can yeleklerini takıyorsunuz. Bu ince ve uzun kanoların arkasında bir dizel motor bulunuyor. Ve yolculuk oldukça gürültülü geçiyor. Ne kadar gürültülü olursa olsun, nehrin iki tarafında yükselen ormanların arasından kıvrıla kıvrıla akan suda ilerlemek de keyifli.

Nehirden yapılan bu yolculuk ise yaklaşık 4 saat sürüyor. Yolculuk sırasında tepuiler arasından akan şelaleleri görmek mümkün. Ama Angel daha bir başka güzel. Şelalenin döküldüğü yerde ufak bir göl oluşmuş. Gölün kenarındaki kayalar tamamen yosun tutmuş. Suyun yer ile buluştuğu nokta sudan ziyade sis izlenimi veriyor.

Şelalenin altındaki gölde yüzülebiliyor aynı zamanda. Ve suyu da çok lezzetli. Bir diğer görsel şölen ise şelalenin döküldüğü yerde oluşan gökkuşakları. Angel Şelalesi’nin altında iki ya da daha fazla gökkuşağını bir arada görmek oldukça yüksek bir ihtimal.

Şelalenin döküldüğü yere en yakın yerleşim yeri ise Kawak isimli ufak bir köy. Macera tutkunları genelde bu bölgeye gelerek bir gece burada konaklıyor. Konaklama alternatifi olarak en çok tercih edilen ise üzerleri sineklik ile örtülü hamaklar.

Bir gece konaklamanın ardından Angel Falls’ın tepesine tırmanışa başlıyorlar. Çıkış ve iniş yaklaşık 13 – 14 gün sürüyormuş. Tabii bu yürüyüş sırasında çok dikkatli olmak gerekli. Tropik orman içinde yürümek oldukça zahmetli. Nem oranı yüksek ve yerler kaygan. Bir diğer risk ise bölgede bulunan zehirli yılan ve böcekler.

Kawak bölgesinde konaklamayı tercih ederseniz tepuiler arasındaki mağara oluşumlarını da mutlaka ziyaret etmelisiniz.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni