Filipinler'de Makro Fotoğraf Peşinde - Manila

Sualtında bulunma amacınız ne olursa olsun, video veya fotoğraf çekme, canlıları inceleme veya sadece sessiz dünyanın keyfine varma olsun, sağınızda solunuzda dalış boyunca size eşlik eden sayısız sualtı canlısını görürsünüz. Bunlar sualtı özelliklerine göre çok çeşitlilik gösterebilirler; çok büyük veya küçük ama büyük sürüler halinde olabilirler. Renklidirler, hareketlidirler ve sizi dalış sonunda güzel anılar ile yüzeye yolcu ederler. Bir de dikkat etmedikçe görmekte zorlandığınız hatta arayıp bulmanız gereken makro canlılar vardır ki çoğu dalışta bunların farkına bile varamazsınız.

  İşte bu canlıların peşinden, makro cenneti diye bilinen Filipinler'e gittik. Katar aktarmalı uçağımız ile Manila'ya ulaştığımızda, yağmurlu bir cuma akşamıydı. Bir de bunun üstüne iş çıkış saatini de eklediğimizde, havaalanından otele 20 dakika sürmesi gereken yolculuk tam 2 saat sürdü. Otelimiz merkezde Makati bölgesindeydi, böylelikle burada geçirdiğimiz 2 günde transportasyon sorunumuz olmadı. Gerek gündüz gerekse gece oldukça hareketli bir hayata sahip Manila'da Ekim ayı yağmurlarından biz de nasibimizi aldık. 

  Buradan dalış malzemelerimiz ile birlikte Bohol'a geçmek üzere havaalanına geldiğimizde, 170 dolarlık bir ekstra bagaj ücreti bizi beklemekteydi. Oteldeki sorunlu internetten dolayı bir gece önce online check-in yaptıramadığımızdan, ucuz ekstra bagaj tarifesinden de yararlanamamıştık. Yaklaşık 1 saatlik uçuş sonrası ilk dalış yapacağımız bölgemize ulaştık. Dalış merkezinden bir eğitmen elinde ismimiz yazılı pankart ile bizi karşıladı ve bizi kalacağımız otelinde içinde bulunduğu dalış merkezine ulaştırdı. Hızlı bir kayıt sonrası günün ilk dalışlarına yetişmiştik. Uzakdoğuluların çoğunlukta olduğu bir grupla birlikte ilk dalış noktamıza yaklaşık 1 saatlik seyir sonrası geldik ve kısa bir brifing sonrası dalışlar başladı.

Su ısısı oldukça iyiydi, görüş ise en az 20 metreydi. Bir sualtı fotoğrafçısı olarak en ideal şartlar altındaydık ve her 4 kişiye birer sualtı rehberi verilmişti. Küçük canlıların çoğunlukta olduğu bir sualtı yaşamı göze çarpmaktaydı, renkli ve bol bol fotoğraf çekilebilecek bir ortamdı. Özellikle kaplumbağaların çokça bulundukları bölgedeki dalışlarda balıkgözü lensime çok iş düşmüştü. Çokça rastladığımız, çeşit çeşit sualtı tavşanları, kendini mükemmel kamufle eden usta balıklar, tecrübeli gözlerimizden kaçmamıştı. Her dalıcının rüyalarını süsleyen balina köpekbalığını görme şansımızın olmadığını öğrendiğimizde biraz burukluk yaşasak da, gördüğümüz diğer güzelliklerle yetinmiştik. Her seviyede dalıcıya uygun olan yerler de, zaman zaman hafif akıntılı, zaman zaman da balıklardan önümüzü göremediğimiz dalışlar yaptık. 

  Burada 2 günde yaptığımız 6 dalışın sonrasında, diğer dalış noktamıza geçmeden önceki son dalış gününde erken bir dalış ile güne başladık. Sabah saat 7de çıkılan bu dalışlarda avlanmaya çıkan balıklara rastlamak oldukça olasıdır. Oldukça acıkarak döndüğümüz bu dalış sonrası ilk işimiz boşalmış flaş ve makinelerimizin pillerini şarj etmek için odamıza koşmaktı. Pillerimizi şarja tam bağladığımızda korkunç bir çatırdama ile kendimizi odanın dışına attık. Bir dakikaya yakın süren depremde otelin havuzunda adeta tsunami oluşmuştu… Korku ve heyecan ile herkes kendini dışarı atmış, havuzun etrafında ayakta durmakta zorlanıyorduk. Tüm elektrik ve haberleşmenin kesilmesiyle bir anda kendimizi kaybolmuş hissettik. Merkezi 50 km. kuzeyimizde olan bu deprem çok can ve mal kaybına sebep olmuştu. Gelen ilk bilgilere göre bir kilise yıkılmış ve havaalanı binası zarar görmüştü. Haliyle dalışlar ve hatta uçuşlar iptal edilmiş, internet ve telefonlar çalışmıyordu. 2 gün mahsur kaldığımız Bohol'dan, oldukça maceralı olarak,  hazıfa kartlarımızda güzel fakat zihnimizde biraz nahoş anılarla tekrar Manila'ya uçtuk…

  İkinci rotamız özellikle makro canlıların çokça bulunduğu Anilao'ydu. Manila havaalanından yaklaşık 3 saatlik bir minibüs seyahati ile ulaştığımız resortumuz, ilkine göre oldukça rahat ve lükstü. Kaybetmiş olduğumuz dalış sayılarımızın acısını çıkartmak için otele vardıktan 30 dakika sonra dalış teknemizin yanına koştuk. Bizden başka dalıcı olmaması ve rehberimizin konusunda çok tecrübeli olması bizler için çok büyük bir şanstı. Türkiye'deki dalış tekneleri ile karşılaştırıldığında, küçük bir kayığı andıran teknemizle daha sonra çok güzel anılarımız olacaktı. 

  Dalış noktaları otelimizden yaklaşık 30 dakika uzaklıktaydı ve küçük teknemiz denizi yararak oldukça hızlı ilerliyordu. Burada, ilk noktamıza oranla sualtı yaşamı bambaşkaydı. İlk bakışta fazla bir şey yokmuş gibi görünse de, rehberimiz sayesinde, neredeyse çıplak gözle göremediğimiz canlıların fotoğraflarını çektik. Gece dalışıyla birlikte günde 5 dalış ortalaması tutturarak, planladığımız dalış sayımıza ulaşmıştık. Bana en ilginç gelen dalış, sonlara doğru yaptığımız ve maksimum 3 metreye indiğimiz bir kumsal dalışıydı. Hatta tüple dalmadan önce maske palet ile inip bir göz attığımda, bu dalış noktasına itiraz etmiş fakat sonra rehberimizin tecrübesine güvenerek bu muhteşem dalışa katılmıştık. 90 dakika süren bu dalışta fotoğraf makinamın kartı ve sonra pili bile çok fazla fotoğraf çekmekten boşalmıştı. Bu kadar canlı ve sürprizler ile dolu bir dalış daha yapmamıştım bugüne kadar ki dalış hayatımda…

Deniz atlarından mantislere, çok çok çeşitli deniz tavşanlarından, karides ve cam yengeçlerine kadar böylesi bir çeşitlilik ve zenginlik şaşırtıcıydı. Başlarken palet sürüdüğüm bu noktaya, bir sonraki geldiğimde sanırım bir kereden fazla dalmayı ihmal etmeyeceğim. 

 

Mutfakları her damağa uygun olmasa da, ellerinden geldiği kadar farklı menüler sürmeye gayret ediyorlardı. Özellikle kahvaltıda önümüze gelen kurutulmuş balık ve ballı kızartılmış et değişikti. Ben her mutfağı deneyen ve genellikle adapte olan biri olarak, Filipinler mutfağından oldukça memnun kaldım, ama sevmeyenler için de makarna ve hamburger alternatifleri mevcuttu. Dalışın olmasa da genel fiyatların çok uygun olması, su üstünün de sualtı kadar keyifli ve renkli , insanının misafirperver ve sıcak olması, bu rotayı tekrar yapmak üzere not almama sebep olmuştu.

  Bizim son günümüzde rehberimizin uzaklara bakıp, fırtınanın yolda olduğunu ve bizlerin zamanlama olarak şanslı olduğumuzu söylediğinde, depreme denk geldiğimiz için çok da şanslı olmadığımızı düşünmüştüm, oysa ki bizden 3 hafta sonra meydana gelen ve depremden çok çok daha fazla yıkıma ve can kaybına sebep olan fırtınayı duyunca, rehberime hak verdim.    Fırtınadan zarar gören ve yakınlarını kaybeden tüm Filipinler halkına geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum...

HALUK İSKORA

Yazar Hakkında

HALUK İSKORA

18 yaşımdan beri sualtı dünyasını keşfetmekteyim. Eğitmen balıkadam, teknik dalıcı ve sualtı rehberiyim.