İstanbul, Galata'da Nostaljik Bir Gezi

Başı Pera’da, ayağı Karaköy’de; dar, bükümlü, dik sokakları, göğe yükselen kulesiyle Galata, Beyoğlu’nun en özel semtlerinden biri. “Soğumuş bir yıldız gibi yapayalnız parıldayan kulenin, döne döne gece göğünün mavimsi karanlığında tırmandığı yerde…” Galata’dayız. Aslı Erdoğan, Yazarların İstanbul’u kitabında Galata semtini anlatırken kuruyor bu cümleleri. Oysa Galata Kulesi’nin etrafı gece-gündüz cıvıl cıvıl. Semtin dar sokaklarında kimi hızlı kimi aheste yürüyenler, son yıllarda peşpeşe açılmış eğlenceli butiklere göz gezdirenler, kule etrafındaki kafelerde çayını, kahvesini yudumlayanlar, kuleyi arkasına alıp fotoğraf çektiren gezginlerle dolu. 

Bankalar Caddesi ve civarında tarihi yapılar
Galata Lisesi’nin yanındaki sokaktan devam ederek veya Karaköy tarafında Bankalar Caddesi’nden yukarı ilerleyerek ulaşırsınız Galata’ya. Bu küçük semtte serpiştirilmiş tarihi yapılarla karşılaşırsınız; kısa, dar sokaklarında aniden karşınıza çıkıverirler. Kamondo Ailesi tarafından 1870-80 arasında Art Nouveau (Yeni Sanat) stilinde yaptırılmış olan Kamondo Merdivenleri, Voyvoda Caddesi’yle Banker Sokağı’nı birleştiriyor.


Kamondo Merdivenleri

Bankalar Caddesi olarak bilinen, aslında Voyvoda Caddesi civarındaki sokakları kapsayan alanda 19. yüzyılın ilk yarısında sarraf ve bankerler ticari koloniler oluşturmuş, yüzyılın sonlarında ise bölgede bankalar açılmaya başlanmış. Bunların ilki Bank-ı Osmanî-i Şahane, yani Osmanlı Bankası, 1856’da açılmış; 2001 yılında Garanti Bankası’na katılmasıyla varlığı sona ermiştir. Bankalar Caddesi ile Banker Sokağı’nın kesiştiği yerde 1770 tarihinde inşa edilen Sen Piyer Hanı da önemli bir yapıdır. Üzerinde Ceneviz armalarının hala durduğu yapı, Comte de St. Priest isimli bir Fransız elçisi tarafından yaptırılmıştır. Bu handa Fransız İhtilali döneminde Fransa’da ünlenen ve giyotinle öldürülen şair Andre Chenier’in doğduğu söyleniyor. İmalatçılar ve atölyelerin olduğu bina boşaltılmış ve Bahçeşehir Üniversitesi tarafından satın alınmış.


Schneidertempel Sanat Merkezi

19. yüzyılda, Galata’da kurulan sinagoglardan biri olan Schneidertempel, bugün Bankalar Caddesi’nde sanat merkezi olarak faaliyet gösteriyor. Daha çok bir mizah galerisi olarak düşünülen Schneidertempel Sanat Merkezi, karikatür sergilerine ev sahipliği yapıyor. Bankalar Caddesi’nin doğu girişinde, dünyanın en eski ikinci metrosu olan Tünel yer alıyor. Karaköy ile Beyoğlu’nu birbirine bağlayan Tünel, böylece Yüksek Kaldırım’ın dik merdivenlerinden kurtulmanızı sağlıyor.

Galata sokaklarında dolaşırken duvar resimleri ve grafitiler de dikkat çekiyor. Sokakları turlamayı, eski binalardaki detayları keşfetmeyi seviyorsanız Kart Çınar Sokağı’nda 1300’lerden kalma Ceneviz binalarını da görebilirsiniz. Alman Lisesi’nden aşağı inip sağa saptığınızda Serdar-ı Ekrem Sokak’ta karşınıza meşhur Doğan Apartmanı çıkacak. 1895 yılında İtalyan mimari tarzında yapılan bina ismini, o zamanki sahibi Kazım Taşkent’in İsviçre’de dağda kayak yaparken ölen oğlundan almış. Bina, Taşkent tarafından 51 daire ve 2 dükkana ayrılarak satışa çıkartılmış. Bir avluyu üç yanından saran dört bloktan oluşan Doğan Apartmanı’na maalesef girip gezemiyorsunuz. Zira bugün yenilenerek lüks bir apartman kompleksi haline getirilmiş.


Ara Güler

Eski İngiliz karakol binası da Galata House adıyla restoran olarak kullanılıyor. Dilerseniz hem yemek yiyip hem de tarihi binayı gezebilirsiniz; ya da yemeğinizi kuledibindeki restoranlardan birinde güneşin tadını çıkararak ve etrafı seyrederek yiyebilirsiniz. Anadolu mutfağından çeşitli örnekler sunan Kiva ile Güney restoran, iki alternatif. Kapı önüne atılmış Paris tarzı küçük masalarıyla kafeler de sabah-akşam dolu.
 
360 derece Boğaziçi
Orhan Türker, 2000 basımı Galata’dan Karaköy’e kitabında, Galata’yı şöyle anlatmış: “Günümüzde özellikle yaz aylarında İstanbul’a uğrayan yabancı bayraklı ve gösterişli turist gemilerinin getirdiği canlılık ve eski Doğu bloğu ülkelerinden gelen turistlerin ihtiyaçlarını karşılayan, yerli müşterisi pek olmayan dükkânların dışında Galata’da fazla bir hareketlilik gözlenmez.” Bundan çok değil 15-20 yıl öncesine kadar sessiz, sakin, kendi halinde, eski bir İstanbul semtiyken; İstanbul entelijansiyasının yavaş yavaş yerleşmesi, butik ve kafelerin açılması Galata’yı son yıllarda oldukça turistik bir yer haline getirdi. Sokaklarında genç oyunculara, kafelerinde yazarlara, sanatçılara rastlamamak olanaksız. Turistler de bu küçük, sevimli ve tarihi dokusunun yanı sıra eğlence için de alternatifler sunan semti es geçmiyorlar. Hal böyle olunca sabah saatlerine kadar devam eden kalabalık ve gürültü, semtin yıllardır kendi halinde yaşayan halkını rahatsız ediyor.

Sabah işe, okula gidecek mahalle sakinleri, kuledibindeki gürültü nedeniyle gece geç saatlere kadar uyuyamadıklarını söylüyor. Sadece sokaklardaki turistler değil, Galata’ya yerleşmiş bazı yeni komşularla birlikte mahallenin alışık olduğu huzurlu günler geride kalmış. Galata Kulesi’nin dibindeki Gündoğdu Kafe ise hiç değişmemiş. Galata Kulesi’nin dizinin dibinde, sıcak çay eşliğinde, kısa bir mola, kendi kendinize kalmak ya da geleni geçeni seyretmek için ideal.


Galata Kulesi’nden Panorama

Galata Kulesi’nin hikayesi için Galata’nın tarihine girmek gerekiyor. Galata isminin, buraya yerleşmiş olan Galatlar kavminden geldiği söylenir. Bir başka rivayetse burada satılan sütten aldığıdır; Yunanca “gala”, süt anlamına gelir. Limanın çevresindeki alan, ilk kez İmparator Konstantin tarafından surlarla çevrilmiş. Şehrin dış mahallelerinden biri olan bölgede Avrupalı tüccarlar yaşamış. Avrupalılar içinde en kalabalıkları Cenevizliler olmuş. Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa ettirilen Galata Kulesi, Haçlı seferleriyle neredeyse tamamen tahrip olmuş. 14. yüzyılda Bizans’ın zayıfladığı dönemde Cenevizliler önce çevrede bağlar oluşturmuş, daha sonra bu bağların korunması için kuleler yapmışlar. Zamanla bu kuleleri surlarla birleştirmişler ve Galata’nın sınırını genişletmişler. Galata Kulesi de bu kulelerden birinin iyice yükseltilmesiyle ortaya çıkmış. Tarihi boyunca savaş esirlerinin barınağı, rasathane, yangın gözleme kulesi gibi amaçlarla kullanılan Galata Kulesi’nin en ilginç anısı ise Hezarfen Ahmet Çelebi tarafından kullanımı olmuş. IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi, tahtadan kanatlar takarak 1638 yılında Galata Kulesi’nden Üsküdar-Doğancılar’a uçmuş. 19. yüzyılın sonlarına doğru başlatılan imar faaliyetlerinde Galata surlarının büyük kısmı yıkılmış. Adnan Menderes döneminde karayolu trafiğini rahatlatıp dar yolları kaldırmak amacıyla 1950’lerde Karaköy Meydanı, Kemeraltı Caddesi’nde yıkımlar yapılmış, bazı sokaklar tamamen ortadan kaldırılarak geniş caddeler açılmış. Böylece Galata, mimari dokusunu büyük ölçüde kaybetmiş.


1930’larda Bankalar Caddesi


Günümüzde Bankalar Caddesi

İstanbul Boğazı, Haliç ve Boğaziçi’ni panoramik olarak izleyebileceğiniz Galata Kulesi’nin en tepesine asansörle çıkabilir, hatta buradaki restoranda yemek yiyebilirsiniz. Yerden, çatısının ucuna kadar olan yüksekliği 70 metre olan kulenin ağırlığının yaklaşık 10 bin ton olduğu tahmin ediliyor. İşlenmiş kesme moloz taşından yükselen kule, estetik külahıyla İstanbul siluetine güzellik katıyor.

Butikler, mağazalar, ilginç objeler
Galata Kulesi’nin çevresinden açılan sokaklardan Serdar-ı Ekrem Sokağı ve Camekan Sokağı, ilginç butikler, mağazalar, el yapımı eşyalar, hediyelikler almak için gezebileceğiniz iki sokak. Doğal sabun, peştamal, keçe, Denizli dokumaları alabileceğiniz Lalay; iğne oyası, keçe kıyafetler ve çantaların satıldığı Bendis; gümüş işleri, ipek üzerine keçe, çini ve dokumaların bulunduğu Felt in Love, Camekan Sokak’ta dikkat çeken mağazalar. Bahar Koçan’ın, Arzu Kaprol’un butikleri, enteresan takıların ve objelerin satıldığı Lunapark, nostaljik giysilerle fotoğraf çektirebileceğiniz Giyçek Fotoğraf Stüdyosu, zifiri karanlıkta yemek yeme deneyimi Karanlıkta Yemek restoranı da Serdar-ı Ekrem Sokağı’nda göz atabileceğiniz mekanlar.


Kırım Kilisesi

Galata Kulesi’nin aşağısında İngilizlerin Kırım Savaşı’nın ardından bu olayın anısına 1868 yılında yaptırdıkları Kırım Kilisesi bulunuyor. Biraz yukarıda ise yine Kırım Savaşı esnasında yeraltı İngiliz askerleri tedavi etmek için İngiliz Bahriye Hastanesi adıyla yapılmış olan, küçük geldiği için yıkılıp 1904 yılında İngiliz Mimar Percey Adams tarafından tekrar yapılan, bugün Beyoğlu Göz Hastanesi olarak hizmet veren bina, ilginç mimarisiyle dikkat çekiyor. Sokaklardaki keyifli yürüyüşün ardından hastanenin karşısındaki Galata Konak Kafe’nin en üst katına çıkıp bir mola verip Galata Kulesi’ni, Galata Köprüsü’nü ve Haliç’i izleyebiliyorsunuz.


Yüksek Kaldırım Caddesi, 1890

Bir zamanlar İstanbul’un dış mahallelerinden olan Galata, bugün turistlerin ve gezginlerin uğrak noktası. Enteresan objeler, el yapımı ürünler satan mağazaları, lüks butikleri ve kafeleriyle, merkezinde Boğaziçi’ni baştan başa gören kulesiyle, dik ve dar sokakları ağır aksak arşınlanacak, her taşında nostaljik hikaye bulunan bir semt Galata.