Kosta Rika - San Jose

Kosta Rika, Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Eğer direkt Kosta Rika’ya seyahat edecekseniz başkent San Jose’ye uçabilirsiniz. San Jose Uluslararası Havalimanı kent merkezine 23 kilometre mesafede. Taksi ile merkeze yaklaşık 25 $, otobüs ile 1 $ ödersiniz. 
Ama kara sınırı geçerek Kosta Rika’ya geçecekseniz biraz sabırlı olmak da yarar var. Nikaragua’da işsizlik oranı % 50, Kosta Rika’da % 14 olduğundan çok sayıda Nikaragua vatandaşı Kosta Rika’da çalışıyor. Özellikle de hafta sonları Nikaragua-Kosta Rika sınırı tam bir panayıra dönüyor. Biz gittiğimizde yaklaşık 600-700 metre kuyruk vardı. Neyse ki yeşil pasaport burada çok işimize yaradı ve grubun diğer üyelerini de yanımıza alıp sınırı geçtik.
 
Kosta Rika’ya giriş yaptıktan sonra 2,5-3 saatlik bir yolculuk sonrasında Liberia’daki bir restoranda öğle yemeğimizi yedik. Yemek sonrası Arenal Krater Gölü etrafında muhteşem manzaralar eşliğinde gezimize devam ettik. Arenal Gölü sörf için dünyadaki ilk 10 içinde yer alıyormuş. Güneşi, Arenal Gölü’nde batırdık.

Ülke enerjisinin % 70’ini hidroelektrik santralleri karşılıyor. Enerjinin % 16’sını volkanlardan, % 14’ünü de rüzgâr tribünleri ve güneş enerjisinden temin ediyorlar. Enerjilerinin tümünü kendileri üretiyor. Bu yüzden her yerde rüzgâr tribünü görüyoruz.
 
Saat 18.00 civarında Arenal Volkanı yamacında yer alan Tabacon kaplıcalarına ulaştık. Kaplıcalar çok çok güzel ve tertemiz. Herkese bir dolap anahtarı ve bir havlu fişi veriliyor. Anahtarı kaybedersen cezası 50 $, havluyu kaybedersen 20 $ cezası var. Kaplıcada sıcaklıkları birbirinden farklı pek çok havuz var. Havuzlar arası şelaleler var. Bu ufak şelalelerin içinde ve arkasında oturmak çok keyifli idi. Gece bu açıkhava kaplıca keyfi çok iyi geldi.

Arzu eden havuzda içki de içebiliyor. Ancak karnımız aç olduğundan biz havuz keyfimizi sonlandırıp aynı tesiste akşam yemeği yedik. Akşam yemeğinde özellikle et ve kalamar çok lezzetliydi. Tatlılar Lübnan mutfağı ağırlıklı idi. Çünkü o geceye özel burada büyük bir Lübnanlı grup konaklıyormuş.

Yemek sonrası 25 dakikalık bir yolculukla La Fortuna’daki Casa Luna otele ulaştık. La Fortuna’da turizm ve hayvancılık ön planda. Buradaki otelimiz geniş bir araziye kurulmuştu. Özellikle bahçe düzenlemesine ve kuş sesleri eşliğindeki kahvaltıdaki taze meyvelere bayıldık. Ülke tarımında papaya, kasava ananas, muz, karpuz, kahve ve portakalın önemli yeri var. Kosta Rika ananas üretiminde dünyada 1. sırada.

Kosta Rika’nın toplam nüfusu 4,5-4,6 milyon kişi. Ancak karışık bir etnik çeşitlilik var. Ülkede 62 farklı etnik grup varmış. Salgın hastalıklar neticesinde etnik grup sayısı 9’a inmiş. Toplam nüfusun % 66’sı beyaz dedikleri İspanyol. Bunun sebebi ise yerli nüfusun zaman içinde asimile olması. İspanyollar buraya geldiğinde bölgedeki yerli halk yani Indiolar ile birleşmişler. Bu birleşime Mestizo denmiş. Daha sonra Mestizolar ile İspanyollar birleşmiş, bunlara da Costizo adı verilmiş. Costizolar da İspanyollar ile birleşmiş ve yerli nüfus asimile edilmiş. Kosta Rika’nın Atlantik Okyanusu tarafında Afrikanlar, Pasifik kıyısında ise Mestizolar ağırlıkta.
 
Günümüzde nüfusun % 66’sı beyaz (Espanol), % 14’ü Mestizo, % 2 ise Meksika’dan gelen Chorti Mayaları ile karışan Amerindian, % 1’i Afrikalı ve geri kalanı Nikaragua, Venezuela ve Kolombiya’dan gelen göçmenler. Rehberimizin söylediğine göre ülkede kayıtlı ve kayıt dışı yaklaşık bir milyon Nikaragualı çalışıyormuş. Aynı zamanda buradaki eğitim sistemi diğer pek çok Orta Amerika ülkesine göre daha gelişmiş olduğundan Burada diğer Orta Amerika ülkelerinden gelip eğitim alan yaklaşık 500 bin öğrenci yaşıyormuş.
 
La Fortuna’dan çıkıp Pan-Amerikan otoyolu boyunca yemyeşil vadiler, tukan kuşları, akbabalar ve envaı çeşit ağaç türlerini görerek yaklaşık 2-2,5 saat sonra mola vereceğimiz alışveriş merkezine geldik. Burası aslında çok güzel çiçeklendirilmiş büyük bir hediyelik eşya dükkânı.

Çiçeklerle yapılan büyük saat Cenevre’deki çiçek saati hatırlatıyordu. Buradan ahşaptan yapılmış şaraplık ve mavi kelebekli kutumuzu alıp yola devam ettik.
 
Monteverde Bulut Ormanı öncesi son 25 km’lik yol stabilize. Toplan 5-5,5 saat sonunda Monteverde Milli Parkı’na ulaştık. Çiçekler içindeki güzel bir restoranda öğle yemeğimizi yedikten sonra bulut ormanları içinde safariye başladık.

Önce kelebeklerin bulunduğu bölüme geldik. Kelebekler koza halindeyken yemyeşil tohum gibi yaprakların alt kısmına yerleşmiş, doğa onları bu şekilde korumaya alıyor. Kelebeğin koza halinden kelebek haline dönüş evrimini gördük. Kelebek kozadan çıkarken işiyor ve silkelenerek kendini kurutup uçuşa hazırlanıyor. Kelebek ömrünün 1-2 gün olduğunu bilmiyordum. Meğer kozadan çıktıktan sonra 1-2 gün ile 3 ay arasında ömrü varmış. Burada rengârenk kelebekleri gördük. Mavi kelebekler çok güzeldi. Kanatlarının arka tarafı kahverengi ve hareler değişik dizayn edilmiş.

Daha sonra böcek ve sürüngenler bölümünü gezdik. Ne kadar çeşitli böcek varmış. Böceklerin renkleri harikulade idi. Altın sarısından turkuaza kadar binlerce renk böcek var.

Daha sonra 1,5 saat süren bulut ormanları yürüyüşüne çıktık. Buradaki devasa ağaçlar, ağaçların üzerinde çeşitli kuşlar doğa bir harika. Bu yürüyüş parkurundaki demir köprüler çok ilginç. Dağlar arasındaki derin kanyonları asma köprüler ile bağlamışlar. Uzunlukları 80 ile 157 metre arasındaki sallanan 12 adet daracık demir köprülerden geçerek doğa yürüyüşümüzü (hiking) tamamladık. Burada bizi bekleyen aracımıza binerek Monteverde’ye yakın konumdaki otelimize ulaştık.

Kosta Rika’da bir yerden bir başka yere gitmek çok zaman alıyor. Arazi çok dağlık ve virajlı. Dağlar volkanik olduğu için tünel yapılamıyor. Ülke genelinde yalnızca bir tünel var. Otoyol ağının çok gelişmediği için 60 kilometrelik yol bir anda 2-2,5 saat sürüyor. Yollar çok bozuk. Hatta genelde şoförler bununla ilgili turistlere espri yapıyor. “Yol uzun ama Kosta Rika masajı yanında bedava” diye. Gerçekten bu bozuk yollarda sürekli tıkır tıkır sallana sallana gidiyorsunuz. Bu arada kahve plantasyonları arasından geçiyorsunuz. Kahvenin kalitesi aynı çay gibi yükseldikçe artıyormuş.
 
Dünyada en çok volkan olan ülke Kosta Rika’da 7’si aktif olmak üzere toplam 25 volkan var. Ancak yeni oluşmakta olan 20 adet daha volkan oluşumu var. Volkanlar birbirine çok yakın. En yeni volkan Arenal Volkanı, 7 bin sene önce oluşmuş. Deniz seviyesinden yüksekliği 1633 metre. Bölgede sürekli bir volkanik aktivite olduğu için zaman içinde ülkenin yüzölçümü büyüyormuş.
 
Poas Volkanı’na doğru yol alırken, şoförümüze yolda grev olduğu bilgisi geliyor. Mecburen yan yollardan şeker pancarı tarlaları arasından yola devam ediyoruz. Bu köy yollarında giderken bir yerde kısa bir mola verdik. Mola yerinde yerel halkın evinde kümeslerde tavuk gibi yetiştirdiği iguanaları gördük. İguanalarla fotoğraf çektirip yola devam ettik.

Bu arada bir kova içerisinde kuma gömülmüş bir sürü iguana yumurtası da gördük. Buralarda önceleri iguana eti yasal olarak yeniyormuş, ancak nesilleri tükenmeye başladığından şu anda restoranlarda iguana satmak yasal değil. Yerel halk kendisi için besleyip yiyormuş. Lezzetinin tavuk etine benzediğini söylüyor rehberimiz.
 
Yolda bir de kaju ağacı gördük. Bu ağacın meyveleri işlem görmeden yenirse zehirliyormuş.

Nihayet Poas Volkanı’na geldik. Bu volkanın püskürttüğü gazda % 10 oranında asit bulunuyormuş. Etrafta yoğun kükürt kokusu var. Zaten burada fazla kalınmaması söyleniyor. Volkanın çevresi bembeyaz. Volkan 1996’daki depremden etkilenmiş ve aktivitesi artmış. 2012 yılında ikinci bir deprem olmuş ve volkan ağzında bir krater gölü oluşmuş. Göldeki suyun sıcaklığı az olduğunda rengi turkuaz, sıcaklık artınca göl suyu griye dönüyormuş. Eğer su soğuksa mavi oluyormuş. Biz gittiğimizde gölün rengi gri idi, yani patlama riski yüksek. Ama burası görülmeye değer, volkan üzerindeki krater gölü ve püsküren gazlar, etraf bembeyaz çok ilginç bir görüntü.

Daha sonra aynı milli park içinde bulunan Botos Lagünü’ne yürüdük. 1970’li yıllarda bu lagüne giriliyormuş. Ancak su çok soğuk olduğundan bazı ölüm vakaları olmuş, bu nedenle lagünde yüzme yasaklanmış. Lagünün çapı 400 metre, en derin yeri 14 metre.

Bu güzel manzarayı da objektiflerimize kaydedip yaklaşık 800 metrelik bulut ormanı içinden yürüyerek aracımıza bindik. Bu orman içindeki bitkilerin büyüklüğü oldukça dikkat çekici idi.

İrasu Volkanı 1963-1965 yılları arasında devamlı püskürmüş. San Jose 12 sene boyunca küller altında kalmış. Bu nedenle bu kente halk arasında gri şehir deniliyor. Şehirde bence görülmesi gereken en önemli yerler ulusal müze, ulusal tiyatro binası ve katedral.

Kosta Rika’da o kadar güzel yerler gezdik ki başkent San Jose aralarında çok sönük kaldık. San Jose’da Aldea Hostel diye bir hostel varmış. Bu hostel Emirhan isimli bir Türk’e aitmiş. Ancak bizim uğrama şansımız olmadı.
 
San Jose’de kaldığımız Park Inn otelin gerek odaları gerekse restoranı ve yemekleri çok güzeldi. Ertesi sabah rehberimiz ve şoförümüz ile vedalaşıp başka bir araç ile Karayip sahillerine doğru yola çıktık.

San Jose’den Karayip sahilindeki Limon’un doğusunda yer alan Puerto Viejo’ya ulaşmamız neredeyse 4 saat sürdü. Ancak yol sadece 135 kilometre. Yer yer gecekondu bölgesi Hatillo’lar arasından geçiyoruz. Bunlar rengârenk teneke gecekondular. Venezuela’daki Barriolar gibi.
 
Otelimiz Cary Blue. Burası aslında tek katlı ahşap evlerden yapılmış bir tatil köyü. Önümüzdeki verandalarda hamaklar kurulmuş harika bir yerdi. Biz ve gezi arkadaşlarımız ikiz villalarda kaldık, verandamız ortaktı.

İlk olarak sahildeki Totem isimli restoranda pizzalarımızı yer yemez mayolarımız giyip Karayip Denizi’ne bıraktık kendimizi. Okyanus çok dalgalı, özellikle sabah ve akşam saatleri dalga daha da artıyor. Burası sörfçüler için ideal. Etrafta sörf yapan pek çok kişi vardı.

Sahilde belli bir ücret karşılığı deniz kenarında size masaj yapan pek çok kız var. Ama biz Kosta Rika masajını arabada aldık zaten. Okyanus kenarında bembeyaz kumsalda tüm gün boyu hem çok keyifli vakit geçirdik. Hem de epey dinlendik.
 Bir sonraki sabah Panama’ya transfer aracımız geldi. Şoförümüz kadın. Orta Amerika ülkelerinde kadın şoför çok yaygın. Yolculuk boyunca ilk defa valizlerimizi aracımızın üstüne bağlandı. Başka otelden de birkaç yolcu aldık. Yaklaşık 41 km’lik yolu 1 saatte alarak Panama’ya girmek üzere sınıra geldik. Valizlerimizi yanımıza alarak Kosta Rika çıkışımızı yaptırdık. Yollar çok kötü toprak ve engebeli, elimizde valizlerle bu tarla gibi yollardan geçip, valizlerimizi derme çatma merdivenlerden indirip çıkarttık. Daha sonra iki ülkeyi ayıran Sixaola Nehri üzerindeki 400 metrelik derme çatma köprü üzerinde valizlerimizi yürütmeye çalışarak bu delik deşik tahta köprü üzerinden bin bir güçlükle Panama tarafına geçtik.

Orada kişi başı 3’er $ pul parası ödeyerek 200 metre ötede vize kuyruğuna girdik. Yarım saat 40 dakika bekledikten sonra vizemizi aldık. Artık Panama’dayız : )

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.