Kuzey Kıbrıs'a Seyahat: Girne, Lefkoşa, Lefke

Kıbrıs'a Atatürk Havalimanı'ndan Kuzey Kıbrıs'ın tek havaalanı olan Ercan Havalimanı'na akşam saatlerinde vardım. Ercan Havalimanı vardıkdan sonra hemen çıkışta solda kıbhas var oraya gidip hem wifiden ücretisiz yararlanabilir hem de gideceğiniz Girne, Lefkoşa, Gazimağusa, Lefke şehir merkezlerine veya üniversiteye ulaşabilirsiniz. Ücretleri ise 16 TL civarı.

Kıbrıs'a vardığımıza göre biraz bilgi vermek gerekirse Kuzey Kıbrıs 300 bin kişi yaşamakdadır, Akdeniz'in üçüncü büyük adasıdır, ada ikiye ayrılmıştır bir tarafında Rumlar diğer tarafta ise Kıbrıs Türkleri yaşamakdadır. Türkiye tarafından ada genellikle eğlence, kumar adası olarak bilinse de tarihi geçmişi çok eskiye de dayanmaktadır. Ayrıca Kıbrıs'ın bir diğer yüzü olan üniverstelerdir, Kuzey Kıbrıs'ta 12 tane üniverste vardır.

Dünyada Kuzey Kıbrıs'ı tanıyan tek ülke Türkiye olmasına rahmen dünyanın çeşitli yerlerinden buraya binlerce öğrenci gelmekdedir, öğrencilerin olması demek de buradaki ekonominin bir ayağıdır. Kıbhasla süren yolculuğum sonunda Lefke'de okuyan bir arkadaşımın yanına vardım burada dipnot geçmek gerekirse Kıbrıs'ta hostel yok ve pansiyonlarda dahil oteller çok pahalı. Hem ondan hem de arkadaşlarından ve çoğu yerel insanlarla konuşarak Kıbrıs'ın tarihini öğrenmeye çalıştım. Geceyi eski sohbetlerle kapattık.

Sabah uyanıp şu Kıbrıs'ın meşhur hellim peynirini bi yiyelim dedik. Lefke'de küçük bir marketten hellim peyniri ve birkaç sey aldık bu arada hellim peynirinin bizim bildiğimiz normal peynirlerden farkı pişirilerek yenmesi. Bize garip gelebilir ama mangalı bile yapılmak da bizim zamanımız el vermediğinden küçük bir tavada ön yüzü kızarana kadar pişirdik biraz tuzlu olması ve peynir sevmeyen bir insan olmama rağmen çok lezzetliydi.

hellim peyniri

Gitmeden önce çok çeşitli duyumlar aldım suyun çok pahalı olduğu veya her şeyin aşırı pahalı olduğu söyleniyordu ama gidince gördünki pahalılık oranı İstanbul'la hemen hemen aynı arkadaşım 3 damacana suyu 15 TL'ye aldığını, 1 tane 250 mlt pet şisede suyu ise 1 TL'ye aldığını söyledi. Adada bizdeki gibi çay kültürü yok derecede çay yerine İngilizlerden kaldığı söylenen kahve kültürü var. Herhangi bir dükkana bir yere gittiğinizde kahve ikram ediyor. Türk kahvesinin biraz hafifi olan con kahvesi Kıbrıs'ta meşhur.

Soğuk kahvemizi içtikden sonra Lefkede bulunan voini sarayı harabelerine yola çıkıyoruz Voini Sarayı lefkenin tepesinde denizden 250 metre yükseklikde bulunan perslilerin aynı bölgedeki marion şehrinin korumak için persliler tarafından  yapılmıştır.sonradan yunanlıların eline geçmiştir ve hemen arkasına athena tapınağı yaptırmışlardır ilk kazı çalışmaları ise 1927 yılında İsveç Kıbrıs keşif gezisi ekibi tarafından yapılmıştır.

Voini sarayını gezip oradaki inanılmaz manzarayı seyre daldıkdan sonra aşağılara deniz seviyelerine inmeye başladık lakin yüksekten gördüğüm iki tane uzun iskele gibi bir şey vardı kıyıdan denize uzanan, merak ettim arkadaşımın ricası üzerine gittik. Arkadaşların bilgilendirmesine ve oradaki birkaç kişi ile de konuşunca oranın eskiden İngilizlerin Kıbrıs'taki işlenmiş bakır madenin gemilere yüklenmek için yapılmış bir platform olduğunu şu an ise kullanılmadığını söylediler.

.

İçerisine girdiğimizde ağır bir metal kokusu geliyor tahminimizde işlenme sırasında çıkan atıkların halen orada kalmasından kaynaklanıyor ve tamamen terk edilmiş bir işletme olmasına rağmen herşeyiyle dimdik ayakda ve günümüze kadar ulaşmış durumda. Lefke, Kuzey Kıbrıs'ın en küçük ili ve burada inceleyebileceğim fazla bir şey kalmadığı için yolumuzu doğuya Girneye çeviriyoruz. Girne'ye varmadan hemen solda şanlı türk askerlerimizin şehitliği bulunmakda bu şehitliğin ismi karaoğlanoğlu  şehitliği bu ismin sahibi çıkarmada karaya ilk ayak basan türk silahlı kuvvetlerinin alay komutanı Halil İbrahim Karaoğlanoğlu'dur. Bu şehitlikte 8 subay, 5 astsubay, 57 erbaş ve er olmak üzere toplam 70 TSK askerinin cenazesi yatmaktadır.

Bu heykelde batıdaki askerler Kuzey Kıbrıs'ı temsil ederken, doğudaki asker Türkiye Cumhuriyeti'nin askerini temsil etmektedir. Heykelin dört ayağının olmasının sebebi ise harekatın 4 gün gibi kısa bir sürede tamamlanmasından dolayıdır. Ortasındaki pencere Türkiye'ye açılan kapıyı temsil etmektedir.

Buradaki çoğu savaş araçları ingiliz yapımıdır.

Anıtın sol tarafında savaş zamanında kullanılmış toplar, araçlar, tanklar bulunmaktadır.

Şehitlerimize birer Fatiha okudukdan sonra ayrılarak girne beşparmak dağlarının eteklerinde bulunan Bellapais köyündeki 12. yüzyılda yapılmış, Bellapais Manastırı'na gidiyoruz. Kısaca bilgi vermek gerekirse Bellapais Manastırı'na ilk yerleşenler Kudüs'ten göç eden Augustinian mezhebi rahipleridir. Kıbrıs'ın Osmanlılar tarafından feth edildikden sonra kıbrıs ortodoks kilisesine verilmiştir. Yemekhanesinde gotik sanatını görebilirsiniz lakin kıbrıs barış harekatında rumlar yemekhanesinde atış talimi yaptıklarından dolayı yemekhanenın arka kısmında halen mermi izleri bulunmaktadır.

Bellapais'i gezdikden sonra açlığımızı yatıştırmak üzere girne merkeze yol aldık. Kültürlerimizin aynı olduğu bir ülke olan kıbrısda yabancılık çekmeyeceğinize eminim ama insanlarının değişik bir türkçesi olduğundan belki garipseyebilirsiniz. Kıbrıs kumar yönünden tanınan bir yer olması değişik kumar çeşitlerinin olmasından kaynaklanıyor. Ülkede köpek yarışlarından tutun da playstationlarda makinelere oynatılarak dahi kumar oynanan bets denilen yerler var. Öyle büyük kumarhaneler ise genellikle büyük otellerde Türkiye'de denildiği gibi küçük las vegas olayı şehir efsanelerinden birkaçı sadece. Çoğu kişiden duymuşuzdur illaki kıbrısda okuyan öğrenciler hakkında olumsuz şeyler evet kıbrıs bir öğrenci için cennet de olabilir cehennemde. Bu onun elinde kesinlikle burada nice ocağını batırmış öğrenci de bulabilirsiniz öğrencilik görevini layıkıyla getirenide ve beni karşılayan arkadaşım ve onun içinde bir gruptan bahsedeceğim ki Türkiye'de bulunan her derneği kafanızdan silip atın diyebilirim.

Şimdi ise sırada Girne Kalesi vardı, Girne kalesi 7. yüzyılda bizanslılar tarafından arap ve islam akınlarına karşı yapılmıştı. Lefkoşa'daki osmanlı zaferinden sonra 1570 yılında direniş göstermeden kaleyi osmanlıya teslim etmişlerdi.

Girne kalesinden çıkarak hz.ömer türbesine doğru yol alıyoruz.girneden 5-6 km uzaklıkda doğuda bulunan çatalköy yakınlarında deniz kıyısı sahilinde bulunan sessiz sakin bir yerdedir. Emevi halifesidöneminde MS 647 yılında arap akınları sırasında muaviye ordusu komutanlarından olan ömer ve 6 arkadaşı burada şehit düşmüşler ve burada bulunan mağaraya gömülmüşlerdir. Osmanlıların kıbrısı feth etmesinden sonra 7 islam mucahitinin kemikleri mağaradan çıkarılarak bugunki mescit yapılan yere defnedilmiştir. 1963 Rum saldırılarında ise türbe talan edilmiştir.

Hava yakından kararmaya başlamıştı kararmasa daha çok gideceğimiz yer vardı ama bugunluk bu kadar yeterdi akşam ise güzel bir konferans vardı. Kıbrıs'ın ileri gelen hocalarından bazıları Kıbrıs hakkında bilgi verdi gelen sorular şaşırtıcıydı. Bir tanesini sizinle paylaşıyım...

Dinleyici-1: Hocam Kıbrıslılar Türkleri fazla sevmiyorlar hatta hiç sevmiyorlar bunu biz anlayabilmiş değiliz acaba neden? Hoca-2: Bakın çocuklar savaş çıktığında Türkiye bizlere yardım etmeye geldi biz sizleri yani Türkiyelileri kurtarıcı olarak gördük ve sizlere karşı her zaman iyi gözle bakmıştık lakin savaş bittiğinde bazı Türkiyeliler bizleri kandırdı. Duygularımızı sömürdü.

Dinleyici-1: Peki hocam bu şeyler nelerdi kısaca özet geçebilir misiniz?

Hoca-2: Çocuklar kısaca anlatmam gerekirse evli olan insanlar buralara gelip buradaki kızları evşeneceğiz vaadi ile kandırdı, şirket açacağım ortak olalım diye insanların bütün paralarını alıp kaçırdı. Bunun yanında kadın ticareti kara para işleri vs. bu insanlar bunu gördü ve ister istemez ön yargı oluşumu oldu ama tabi ki bizler kardeşiz sizlerin bize savaşta olan yardımı olmasaydı şu an hiçbirimiz yokdu zaten bunu hiçbir Kıbrıslı inkar edemez.

Bugunkü geceyi güzel bir sohbetten sonra bitirerek gece Lefkoşa'dan Lefke'ye doğru yola koyuluyoruz.yaklaşık 1,5 saat sonra Lefke'deyiz.

Ertesi gün gezebileceğim son gün idi. Gazimağusa'ya gitmemiştim ani bir kararla gazimağusaya gittik gitmemizin sebebi ise kapalı maraş denilen bir yerdi çoğu kişinin pripyat şehri gibi bir bir yerdi ve tamamıyle terk edilmişti. Kapalı maraş hakkında bilgi vermek gerekirseKıbrıs'ın en ünlü bölgesiydi, asıl kumarhaneler ve oteller bölgesinin burada olduğunu ve ingiliz kraliyet ailesininde o bölgede oteli vardı. Ancak adaya Türkler geliyor denmesiyle birlikde tüm insanlar hiçbir şeylerini almadan hatta kasalarındaki paralara bile dokunmadan orayı boşaltmışlardı. Rum kesimi ve Türk kesiminin anlaşmazlığından dolayı askeri bir bölge olarak iki ülke arasında tampon bölge şu an köpekler ve kedilerden başka kimse yok. Daha fazla bilgi almak isterseniz youtube'da çeşitli hazırlanmış videolar bulunmakta.

Sıra gelmişti Kıbrıs fatihinin camisini görmeye lala mustafa paşa camisi bir deyimiyle Kıbrıs'ın Ayasofyası da deniliyor buraya. Asıl ismi Aziz Nikolas Katedrali eski bir katolik yapısıdır.Kuzey kıbrıs'taki en büyük camilerden biridir. 1328 yılında katedral olarak açılmış, 1571'de Osmanlı devleti tarafından bölgenin ihtiyacını karşılamak amaçlı camiye çevrilmiştir. Lakin içeride herhangi bir resim veya bir figur göremedim zamanla tahribata uğradığını düşünmüyorum, ayasofyada nasıl resimlere dokunulmadığı gibi burdada resimlere dokunulmayabilirdi ama yapı olarak hala sağlıklı bir sekilde ayakta.

Kıbrıs'ta gezebildiğim kadar gezmiştim artık ve yavaş yavaş havalimanın yolunu tutmak lazımdı. Kıbrıs beklediğim gibi bir ülke değildi heleki Tayland'dan sonra bana bayağı sıkıcı gelmişti ama tarih olarak bilmediğimiz aslında birçok sey vardı. Geçmişi köklü bir ada idi her şeyden önce milletçe saygı duyabileceğimiz bir ülkeydi.

Mustafa Guner

Yazar Hakkında

Mustafa Guner

Sivas 1993 doğumlu gezgin.istanbulda memur olarak yaşamına devam ediyor.Zamanı oldukça Türkiyeyi izin aldıkçada yurtdışını gezmeye çalışıyor.Aradığı şey ise sadece farklı kültürler gelenekler görme