Myanmar Hakkında İpuçları

Bu yazıda sizlere Myanmar hakkındaki ipuçlarından maddeler halinde bahsedeceğim.

AUNG SAN SUU KYİ

21. yüzyıl da Dünya’nın en saygın ve etkin kadın figürlerinden biri. Myanmar’ın muhalefet lideri.Düşünce mahkumu ve şiddetsiz direniş taraftarı. Dünya onu askeri cunta ya karşı direnen barış yanlısı bir siyasetçi ve bir aktivist olarak tanıyor. 1945 yılında Myanmar’ın Rangoon eyaletinde doğdu. Annesi bir diplomat olduğu için çocukluğu ve gençliği Hindistan ve İngiltere de geçmiştir. Babası; Suu Kyi 2 yaşında iken bir suikaste kurban gitmiştir. İngiltere de Oxford Üniversitesi’nde felsefe, ekonomi ve siyasi bilimler eğitimi almıştır. Daha sonra İngiltere de 1972 yılında tarihçi Michael Aris ile evlenmiş ve 2 oğlu olmuştur. Daha sonra ülkesine dönmüş ve politikaya girerek Ulusal Demokrasi Ligi Partisi’nin kurulmasında yer almış ve partinin genel sekreteri olmuştur.

Askerlerin kalabalığın üzerine ateş açmasıyla binlerce kişinin öldüğü gösterilerin ardından Suu Kyi 1989 da cunta tarfından  ev hapsine mahkum edildi. Sonraki 15 yılını hapiste ve ev hapsinde geçirdi. Eşini ve çocuklarını göremedi. Hapis sürecinden sonra 1990 yılında yapılan seçimleri kazansa da cunta, yönetimi kendisine devretmedi.

Suu Kyi, 1990 yılında Rafto insan insan hakları  ödülü ve 1991 yılında Nobel Barış ödülüne layık görüldü. Eşi 1990 yılında kanserden öldü. Rehberimizin söylediğine göre Suu Kyi şu anda Myanmar da Yangon da yaşamaktadır.

Her ne kadar kendisini göremesek de evinin bahçe kapısının fotoğrafını çekebildik.

MONK’LAR ( RAHİP’LER ) VE MANASTIRLAR 

Myanmar da manastırlar  ve Monklar çok önemli bir güç. Ülkede yaklaşık 500 bin Monk var ve bunun 50 bini kadın. Bencil ve basiretsiz hükümetler yüzünden halk diz boyu sefalet içinde yüzüyor. Her ailede en az 5 çocuk ve bu çocukları okutacak -geçtik okutmayı- bakacak para olmadığı için ailelerin tek umut kapısı manastırlar oluyor. Burada manastıra girip eğitim almak ve Monk olmak çok önemli. Çünkü çocukların hayatları kurtuluyor. İstedikleri eğitimi alabiliyorlar, iyi besleniyorlar  ve sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyorlar.

Monkların eğitimleri çok katı kurallara bağlı. Manastıra verilen çocuk ailesini istediği zaman göremiyor maalesef. Tatillerde görmeye gittiği zaman da akşamları ailesinin evinde kalamıyor  eve en yakın manastırda kalabiliyor.  Hepsi tek tip giyinmek zorunda . Saçlar sıfır numara tıraş ediliyor ( kadın Monklar da dahil ). Cinsel hayat yasak. Günde 2 kez  yemek yiyorlar. Sabah  saat 11 de ve akşam hava karardığında. Sabah erkenden kalkıp ellerinde kaplarla sokaklarda yemek için gezinmeye başlıyorlar. Halk ne kadar fakir olsa da Monk lara vereceği yemeği mutlaka buluyor.  Monklar bu manastırlarda öğretim de görüyorlar. Hepsi kendi yetenekleri doğrultusunda bir konuda uzman oluyorlar. Doktor,öğretmen  gibi. Hepsi bilgili ve kültürlü bir şekilde yetiştiriliyor. Eğitimini tamamlayan Monklar daha sonra kendi memleketlerine dönüp halka hizmet ediyorlar. Her Monk uzmanlık alanına göre hizmetini sürdürüyor. Doktor olduysa sağlık alanında, öğretmen olduysa eğitim  ve öğretim alanında halkına bedava  hizmet götürüyor. İşte bakın burası çok önemli! Devletin veremediği sosyal güvenceyi Monklar sağlıyor.Ve bu güç de halkın üzerinde çok etkili oluyor.

2010 yılında cuntanın iktidarı bırakması da Monkların sayesinde oluyor.  2007'den itibaren Monklar pasif direnişe geçerler. Bunu gören diğer muhalafet gurupları da Monklara katılınca cunta daha fazla dayanamaz ve yönetimi bırakmak zorunda kalır.

BOYUNLARINA HALKA TAKAN KABİLE

Bu kabile çoğunlukla  Shan State eyaletinde yaşıyor. Zaten  hepi-topu 100 kişi kadar kalmışlar. Kadınlar boyunlarına 8 yaşından itibaren halka takmaya başlıyorlarmış. İlk olarak üçlü halka takılıyor. Halkalar pirinç madeninden yapılıyor. Daha sonra her beş yılda bir, bir üçlü halka daha takılıyormuş. Ta ki; 25 yaşına gelene kadar. Bu kadınların boyunlarına taktıkları halkaların toplam ağırlığı 5 kilo kadar oluyormuş. 25 yaşından sonra isterlerse çıkarabiliyorlarmış.Ben halkaları çıkardıkların da boyunlarının uzunluğundan dolayı nefes boruları tıkanıyor ve ölüyorlar biliyordum. Halbu ki; böyle değilmiş. İstedikleri zaman boyunlarını alıştırarak bunları çıkarabiliyorlarmış.

Bu kabilenin yaşadığı bölge yıllarca çok kapalı bir bölgeymiş. Şimdi de eğer bu bölgeye gitmek istenirse devletten  izin alınması gerekiyor. Çünkü bu halkın yaşadığı bölge değerli ve yarı değerli maden yatakları bölgesidir.

MANDALAY- AMARAPTURA

Mandalay- Amaraptura da Monkların yemek saatine rastladık. Burası büyük bir manastır ve yemekhanesinde 1000 kişi yemek yiyebiliyor. Ayrıca bugün bir aile bu yemek için bağış yapmış. Bu yüzden bugün Monklar yemek toplamak zorunda değillerdi.

Fotoğraflarda da görüldüğü üzere bütün Monklar çift sıra halinde hizaya geçiyorlar. Ortama büyük bir sessizlik hakim.  Sırada iken  ve  yemek zamanında bu  büyük bir kalabalıktan  hiç ses çıkmıyor. Bizim gibi etrafta toplanan birkaç turist te bu olayı kaçırmamak için ellerinde fotoğraf makinaları bu ilginç olayı fotoğraflamaya  çalışıyor. 

PAGODALAR

Pagoda’lar Myanmar’lıların ibadet yerleri. Bu ibadethanelere yalın ayak girebiliyorsunuz. Ayaklarınızda çorap, galoş gibi diğer örtücü malzemeler de olmamalı. Kadın,erkek,turist fark etmez kıyafetleriniz buralar için uygun olmalı. En açık yarım kollu bluz ve en fazla diz altında olmak kaydıyla etek veya pantolon giymelisiniz.Sessiz olmak da  şartlardan biri. Eğer kıyafetiniz uygun değilse kapılarda satılan örtülerden alabilirsiniz. Ülkede binlerce Pagoda var. Çoğu Pagoda’nın kubbeleri altın kaplı ve değerli taşlarla süslenmiş.

 

LOTUS ÇİÇEĞİNDEN YAPILAN DOKUMA

1 m x 20 cm bir kumaş için 70 bin adet Lotus çiçeği gövdesi (sopası)  gerekiyor. Bu dokumaların metresi 100 Dolar.

BAGAN ŞEHRİ

9-13. yüzyıllar arasında yapılmış binlerce tapınağı içinde bulunduran şehir. Tapınak vadisini günbatımında izlemek müthiş… İster balonla gezebilir isterseniz seyir için hazırlanmış tapınaklardan birinin en tepesinden bu rüyayı izleyebilirsiniz…

İNLE ( İNLAY ) GÖLÜ

İşte yine bir fantastik filmin oyuncusu gibi hissediyorum kendimi… Burası gerçek olamayacak kadar uzakta ve olağan üstü bir görüntüde… Elimi uzattığımda dokunabileceğim kadar yakınımda ve gerçek…Evet evet!... Gerçek!... Üstelik içinde de ben varım…Kocaman bir göl… Ortalama büyüklüğü 250kilometre kare. 2-5metre derinlikte… Gölün büyüklüğü sezona göre değişebiliyormuş…Yağmur (muson ) sezonunda büyüyor… Gölde bütün yaşam suyun içinde geçiyor… 11. yüzyıldan beri suyun üstünde yaşam var… Gölün üstünde 150 bin kişi yaşıyor…Evler suyun üstünde tik ağacı kazıklara oturtularak bambudan yapılıyor… Ayrıca gölün kıyısında da yaşam var… Suyun içindeki evler 10 yıl dayanıyor… Her on yılda bir değiştirilmesi gerekiyor… Karadaki evler ise 20 yılda bir değiştiriliyor… Bir bambu evin yapımı 1000-1500 Dolar’a mal oluyor ve 2-3 gün sürüyor… Evlerini yaparken herkes birbirine yardım ediyor…

Burada da bütün araziler devletin.Ama insanlar küçük bir kira karşılığında devletten kiralayabiliyorlar. Daha sonra bu arazi çocuklara da kalabilir.Tabii hükümet gerektiği zaman bu arazileri geri alabiliyor…

İnle gölünde 4 bin tane tekne var… Tekleler; makineleri de dahil 2 bin dolara mal oluyor ve tik ağacında yapılıyor… Tekne sahipleri her iki sene de bir lisans yenilemek zorunda.

Gölün üzerindeki her mahallede ayrı bir el sanatı yapılıyor…Bir mahalle dokumacılıkla uğraşırken bir başka mahalle demircilikle bir diğeri gümüş işlemeciliği ile uğraşıyor… Gölün üzerinde 12 adet 4 ile 5 yıldızlı otel ve bir çok da pansiyon tipi ucuz otel bulunmakta…

SİBEL AKINCI

Yazar Hakkında

SİBEL AKINCI

Ben Sibel Akıncı; bir zamanlar ev hanımı bir anne ile astsubay bir babanın  üç kız çocuğunun ortancası olarak Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde doğmuşum… Yıl 21 Aralık 1959… Bu arada ben dünyaya gelmek ü