Cruise Seyahatlerinden Keyif Almak

Gemiyle Seyahat Ederken Günlerce Denizde Ne Yapacağım?

Gemi seyahati yapmaya karar verdiniz ve kendinize uygun rezervasyon yapacak rotayı seçmekte zorlanıyorsunuz. Bir fırsatını buldunuz ve uygun fiyattan uzun bir seyahata çıkmak istiyorsunuz ama günlerce denizde ne yapacağız diye endişeleniyorsunuz. Endişelenmeyin gemide yapılacak o kadar çok şey var ki kendiniz bile şaşıracaksınız. Hangi aktiviteye yetişeceğim diye kararsız bile kalabilirsiniz. İşte bu yazımı siz endişeliler için ve 3-4 günü denizde geçecekler için kaleme aldım. Zannetmeyin ki gemi uzun zaman denizde yol alıyor. Çoğu gemiler 1 gün deniz, 2-3 gün değişik sehirler olarak rotalarını belirlerler. Bir şehre çıktıktan sonra akşam geminize döndüğünüzde, inanın bazen ertesi günün deniz günü olmasını isteyeceksiniz. Uzun yolculuklarda deniz günü çok iyi bir dinlenme fırsatıdır.

Şimdii gelelim başa… Geminize bindiniz ve doğruca odanıza giderek yerleştiniz. Bu gününüz geminizi tanımakla geçecek ve akşam yemeğini yedikten sonra günün yorgunluğu ve heyecanı ile odanızda istirahate çekileceksiniz.

Sabah kalkınca öncelikle tabii ki açık büfe kahvaltı salonuna gidiyoruz ve gözümüzün gördüğü gönlümüzün beğendiği, ağız tadımıza uygun yiyecekleri alıyoruz. Hangi birini alayım diye şaşırmayın, hepsinin tadına bakabilirsiniz. Yalnız kilonuza dikkat edin diyorum ben. Bu gemilerden kilo almadan inmek çok zor. Siz yine de kilo almak istemiyorsanız spora başlamalı veyahut sporunuza devam etmelisiniz. Güvertede sabah yürüyüşü çok güzel oluyor. Her ülkeden insanın buluştuğu bu gemide, onlarla birlikte geminin çevresinde yürümek ve gerektiğinde sohbet etmek sizi keyiflendirebilir. Terledikten, odanızda duşunuzu aldıktan sonra kahvaltı nasıl güzel geliyor biliyor musunuz? Tabii bu arada fitness center’de koşu bantlarında koşmak da keyifli ve ücretsiz. Yeter ki uygun kıyafetinizi giymiş olun. Düşünün bir kere, bir tarafta gemi uçsuz bucaksız denizlerde yol alıyor ve siz manzaraya karşı koşuyorsunuz. Buradan saunaya da girebilirsiniz. Tansiyonunuza ve sauna çıplaklara dikkat! Sonra özel masajlar, terapi ve dinlenme programları da var. Bunlar ücretli, ama yolculuk süresince burada kullanabileceğiniz paket programlar alırsanız size daha uygun fiyata gelebilir.

Ping-pong turnuvalarına, çeşitli havuzbaşı oyunları ve eğlencelerine de katılabilirsiniz. Hava uygun değil ise ne havuz başı demeyin. Üstü kapanan havuzlarımız da var. Soğuk havada kapanır, sıcak olunca açılır. Bakın hele öğle yemeği saati de gelmiş. Daha dinlenmeye vakit bulamadan haydi bakalım yemek çeşitlerimizi görmeye buyurun yemek salonuna gidelim.Yemek yemeyi seviyorsanız buradan keyif alacaksınız.Azar azar herşeyin tadına bakın, bakalım beğenecek misiniz? Burada makinelerdeki meşrubatlar ve sıcak içecekler bedavadır. Masaya servise istediğiniz su ve içkilerin ücretleri ise gemi kartınız vasıtası ile hesabınıza  işlenecektir. Yemekten sonra ister dinlenin, ister sohbetlere katılın, isterseniz de sinema salonundaki filmleri izleyin. Tabii ki İngilizce lisanınız yeterliyse. Bu arada zaten gemiyi keşfetmeye devam ediyorsunuz ve mağazaları dolaşıyorsunuz. Neler var neler, fiyatları nedir, dostlarıma veya çocuklarıma şunu mu alsam, bunu mu alsam gibi düşünceler… Bu düşüncelerinizi, geminizin son günlerine doğru yapacağı promosyon satış günlerine saklayın. O zamanlarda daha ucuza alırsınız. Ben gemide promosyon günlerinde 4-5 kol saati alanı gördüm. Sanki bedava veriyorlar! Promosyon satışının açılışında, müşteriler öyle bir saldırdılar ki 15 dakika sonra tezgahta 200 saatten eser kalmamıştı!

Yemekten sonra tiyatroda her zamanki gibi bir şov var ama acaba bu akşam hangi grup bizi eğlendirecek? Merak edenler haydi bizimle biraz sonra tiyatro salonuna gelsin…

Bu arada akşam yemeği saatimiz gelmiş bile, yemekte neler var acaba? Hep soru işareti ve merak konusu… Çünkü bu gemide yemek yemek benim için ayrı bir ritüel. Nasıl yani demeyin şimdi. Her zaman oturduğunuz salonunuza  geçip bembeyaz örtülü şık bir masada iltifat ve güler yüzle karşılanmak, menüyü karıştırmak ve o gece nelerin tadına bakmak istediğinize karar vermek, karar veremeyince sormak, yahut da menüdekilerin hepsinden istemenin dayanılmaz zevkine varmak, içeceğiniz eşliğinde karşınızdaki veya masanızdaki yoldaşınızla sohbet etmenin keyfini çıkarmak ritüel değil midir?

Bekleyeniniz yok, alkol kontrolü yok, arkanızdan koşturan yok, hesap ödemenizi isteyen yok zaten hesabı baştan ödemişsiniz; eee ben böyle ritüeli yerim, yan da gelir yanına yatarım! Tatlılardan beğenin bakalım, limonlu sorbe mi yoksa cheesecake mi? Yöresel bir tatlı mı ve daha neler neler… Üzerine dondurma da istiyormusunuz? Yoksa bu akşam yalnız meyve ile mi yetineceksiniz. Kahve nasıl olsun? Yoook siz bu akşam çok yediniz, açgözlülük yaptınız. Hah işte benim demem de bu. Bu gemilerde kendinizi ve boğazınızı tutmayı da öğreniyorsunuz. Yani nefsinize hakim olmayı… İkinci ve üçüncü günden sonra zaten az az yemekleri  tatmaya ve masanın zenginliği ile gözünüzü doyurup normal yemek düzeninize dönüyorsunuz. Siz siz olun yine de bu gemide 18 saat mi desem, 24 saat mi desem devamlı yiyecek birşeyler bulabileceğinizi unutmayın ve midenizde rezerve yer bırakın; her an karşınıza bir yiyecek çıkabilir. Ama bütün bu yediklerinizi eritmek için de spor yapın. Bu arada sizin için geminin mutfağına da girdim. Her daim bir şeyler pişiyor ve ocak boş değil. İşte bizlere bu güzellikleri sunan aşçılarımız sizler için bu pozu verdiler.             

Yukarıda restoranda ise bize en iyi hizmeti vermek için çabalayan servis elemanımıza  da bu pozu sizin için verdirdik. Nasıl ama!!

Haydi şimdi şov zamanı… Artık yemekten kalkalım ve lobide şöyle bir dolaştıktan sonra tiyatroda yerimizi alalım. Şimdi bu şovlardan isterseniz biraz bahsedeyim sizlere. Ben bu sahnenin arkasını da gezdim. Sanatçılar ve dansçılar tabii ki makyajlarını burada yaptırıyorlar. Kostümlerini burada giyiyorlar. Aksilikleri de burada yaşıyorlar. Yüzlerce elbise ve kostüm, raylı askılarda asılı ve sanatçının veya dansçının o günkü rolüne uygun kıyafet, raylar (lunaparktaki rollerlar gibi) vasıtasıyla hareket ederken, bilgisayarlı düzenekler önünde duruyor ve 2 dakika içersinde 20-30 kişi kıyafetlerini değiştirip sahnede yerlerini alıyorlar.

Perde araları 1-2 dakika ve bu arada sahne arkası gayet sessiz ve uygun bir düzenle sanatçılarını hazırlıyor ve o koşuşturmada yanlışlara mahal vermiyor. Ama nasıl diyeceksiniz. Şaşırdım. Duyduğuma göre bu şovların 5 milyon Euro civarında bütçesi varmış. Sezon süresince geminin her turunda baştan tekrar ediliyor ve şirketin sezon sonundaki bir başka gemisinde prova edilmiş bir şekilde sahneleniyor.  Ama gündüz vakti bazen provalara da denk geldim, inanın çok profesyoneller ve yönetmenleri yanlışlara hiç taviz vermiyor. Onun için de zorlanıyorlar, başarılı oluyorlar ve iyi de para kazanıyorlar. Siz de kendinizi Broadway veya Hollywood prodüksiyonlarının içersinde buluyor ve zevkle seyrediyorsunuz. Bu gezimizdeki gibi uzun turlarda, çeşitli sanatçılar veya gruplar turun çeşitli  etaplarında bize eşlik ediyor ve performanslarını o 2-3 günlük yolculuk süresince seyircilere sunuyorlar. Mesela Şangay’da günübirlik bizimle olan Çinli akrobatların şovları sayesinde onların inanılmaz hareketlerini seyretme imkânı bulmuştuk.

Yine Hong Kong’tan binen ve Hollywood’da meşhur olmuş Kanadalı bir şarkıcı bize 3 gün boyunca unutulmaz bir müzik ziyafeti çekmişti.

Bu eğlenceli gecede, gemimiz de karanlıklar içersinde bir kuğu edasıyla sakince rotasında ilerlemekteydi. Bizi bir sonraki limanımıza ulaştırmak için tam yol ileri. Hayır yanıldınız. Tam yol değil, ertesi sabahki limana varış saatine uygun hızda. Hafızamıza kazınan böyle keyifli anları, sonradan yazı ve fotoğraflarımıza tekrar bakarak tazeliyor ve yeniden keyifleniyoruz.

Mesela yarın da bütün gün denizdeyiz ve yine o uçsuz bucaksız okyanusda yol alacağız. Ne yapacağız deyip sorun yaratmayın sakın. Bakın ben programımı yaptım bile. Sabah şöyle saat 10.00’a kadar uyuyayım diyorum. Ardından yine değişik bir kahvaltı ve spor için koşu bandının başına… Spor ayakkabılarımı iyi ki getirmişim. 1 saatte 250 gr zayıfladıktan sonra, 500 gr almaya havuz başındaki pizza ustasının yanıda buluyorum kendimi. İstediğim karışımları söyledikten sonra, spor adı altında eğlence yapan animatör ve onlara katılan gençleri seyrederek pizzamın tadına varıyorum. Gerçekten enfes bir pizza! Zaten sık sık gidip bu pizzadan yedim ve Endonezyalı ustayı da tebrik ettim. Öğle yemeğimizi bugün pizza ve sıcak içeceklerle geçiştirdik. Saat 14.00’te tiyatro salonundaki film kuşağında oynayacak güzel bir film için kendimi programladım. Filmden sonra da şarap tadım kursu var, ona gideceğim. Sonra Hint yemekleri yapım kursu falan derken uyumaya bile vaktimiz yok. Her seferinde lobiye tabii ki uğruyorum. Ne var ne yok diye… Bugün denizde olduğumuzdan “açık pazar” ilan etmişler ve 3 katlı lobimizdeki dükkanlardaki malları insanlar bedava bulmuş gibi kapış kapış alıyorlar. Güya ucuzluk yapmışlar. Herşeyin iyisi ve ucuzu bizim memleketimizde var merak etmeyin. Bagaj kapasitenizin de uçakla evinize dönerken sınırlı olduğunu unutmadan ona göre alışveriş yapın e mi benim sevgili dostlarım…

Bakın gördünüz mü, havuza ve jakuziye bile girmişim bu arada. O soğuk havada sıcacık ne güzel geliverdi. Enerjimi toplamam ve yarına saklamam lazım. Tabii biz de gemideki eğlencemize kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bu akşam yemekte salyangoz ve kurbağa bacağı olduğunu öğrendim. Türkler’in ayyy dediklerini, yabancıların ise ellerini ovuşturduklarını görür gibiyim. Daha önce defalarca denemiş biri olarak tavsiyem; tadına bakmanızdır. Salyangozun eti, tavuğun taşlığı gibi lastikimsi ve lezzetlidir. Hele o Fransızların meşhur tuzlu tereyağı, maydanoz ve sarımsak ile birlikte fırınlanınca lezzeti mükemmel oluyor. Gördünüz mü bir de yemek tarifi verdim bu arada! Bir de özel tabağında fotoğrafını sunuyorum size. Tabii kurbağa bacağın fotoğrafını da unutmadım. Görev tam olsun!

Bu akşam şovdan sonra diyorum ki Casino’ya gidelim. Casino’da sigara serbest olduğu için bazı yolcularımız pek sever oraya gitmeyi. Bu tip insanlar gemide kaybolduğu zaman nerede acaba diye gemiyi dolaşmamıza gerek yok. Gidip baktığımızda makinelerin başında bulursunuz. Bu gece para kaybeden arkadaşları seyretmeye gideceğim. Bayağı zevkli oluyor inanın. Hele rulet masasında kaybedip sinirle kalkanlar, az da olsa kazanıp çığlık atanlar o rengârenk ve cıvıl cıvıl salonda oldukça eğlenceli oluyor. Ben oynamaktan çok, seyretmeyi seviyorum. Hem de kaybedeceğim para cebimde kalınca kazanmış sayılıyorum. Değil mi yani? İki gün daha denizdeyiz.

Ertesi sabah uyandığımız zaman yine şöyle keyifli ve uzun bir sabah kahvaltısından sonra programa bakıyoruz. Havuzbaşı oyunları var, parfüm ve sigara açık pazar satışları ve yine havuz başında Hint yemekleri servisi var. Havuzun üstü bugün hava kapalı olduğundan dolayı tabii ki kapalı ve isteyenler zaten havuzun içersine kendilerini atlamışlar bile. Demek ki öğlen yemeğinde baharatlı, körili Hindistan yemeklerinin tadına bakacağız ve bu günü havuz başında eğlenerek veya sakin bir köşede kitabımızı okuyarak geçireceğiz. Yemekten sonra biraz kestirip soğuk havaya çıkalım kendimize gelelim diyorum. Bu havaları 3-4 gün sonra mumla arayacağız. Akşamüstü bu defa da açık havuz başındaki şezlonglarda serili olan battaniyelere bürünüyoruz ve bir Western filmi seyrediyoruz. Bu sinemanın adı; CINEMA UNDER THE STARS. Açık havada, hava soğuk ve kapalı yıldızlar da yok ama olsun film güzel, arkadaşlarım güzel, servis güzel. Ne servisi yahu! Eveeeeet  garson kızların biri patlamış mısır, biri dondurma, diğeri pizza ve sıcak-soğuk içecek getiriyor. Diğer birileri de devamlı boşları topluyor. Ohhh keka, gel keyfim gel. İşte böyle size de bu fotoğraflara bakmak kalıyor. Unutmayın bunlar parasız. İnanın o kadar keyifli ki burası, hele bir de fazla kalabalık olmayınca mis.      

Şimdi bu arada akşam yemeği saatimizi de ayarlamaya çalışıyoruz. Bu film yarıda kalmaz, ama yemek saati geldi. Boş verin bu akşam havuz katındaki açık büfe salonundan yemeğimizi alalım. Hem de istediğimiz saatte ve gözümüzle görerek, beğenerek tabaklarımızı dolduralım bu sefer. Yarın akşam masanıza gittiğinizde de garsonlarınız size dün gece nerede olduğunuzu sorsunlar, merak etsinler biraz değil mi? 

İşte gemide bugün de böyle geçti. Dinlendik ve hayatımızı bugünlük yavaşlattık. Hiçbir şeyi düşünmedik. Hiçbir şeye kızmadık ve hesap yapmadık. Çocuklarımızı bile aramadık. Okyanustayız, onlar da bizi arayıp sormadılar. Bunları dert etmedik, çünkü onlar biliyorlar ki biz buraya dinlenmeye geldik. Hayat bazı zamanlarda böyle düşününce güzeldir.

Gemimiz güneye doğru hala ilerliyor. Bugün hava hafif açmış ama ara sıra yağmur çiseliyor. Sıcaklık 19 derece ve hava ısınmaya başladı. Montlarımızı yavaşça kaldırıyoruz. Bugünkü programımızda akşama hazırlanmamız lazım. Kaptanın partisi var. Bu parti bildiğiniz partilerden değil. Gerçekten bilmiyorum ve anlamıyorum. Hanımlar en şık tuvaletlerini, beyler ise papyonlu siyah takım elbiselerini giyiyorlar. Hatta frak giyenler bile var. Hanımlar bir gün önceden kuaförde rezervasyonlarını yaptırmışlar. Saat 18.00 civarında lobide toplanıyorlar. Kaptan adına ikram edilen alkollü ve alkolsüz kokteylleri içerek, lobide görsel bir şölen sergiliyorlar. Buradan yemek salonuna girerken de kaptan ile tanışıp, el sıkışarak “hoşgeldiniz” fotoğrafı çektiriyorlar. Bu fotoğraf için ben diyorum ki 30, siz deyin ki 40 kişi daima kuyrukta bekliyor. Zaten geminin fotoğrafçıları her anı yakalamak için fırsat kolluyorlar. Her yerde her anınızı fotoğraflayıp, size gemi albümü bile satmaya çalışıyorlar.

Biz tekrar sabaha dönersek; bugün yine sakin bir gün geçecek belli. Havuz ve jakuzide vakit geçiriyoruz. Kitap okuyoruz. Biraz da geminin internet kafesinden maillerimize bakıyoruz. Öğleden sonra biraz uyuklama, tembellik ve ikindi çayı için atıştırmalıklar, şarap tadım kursu… Hiç olmazsa biraz şarap bilgisi alalım ve şarapların tadına bakalım. Sonra Casino açık, free-shoplar açık, mağazalar açık, seyre doyum olmuyor ve akşam oldu bile. Haydi bakalım biz de yanımızda getirdiğimiz takım elbisemizi giyelim ve şık ortama uyup; kaptanın partisine katılalım. O da ne! Lobi balonlarla süslenmiş. Bütün balonlar lobinin üzerine gerili bir ağın üzerinde toplanmış, kaptanın konuşması sonunda bırakılacak. O balonların üzerine ben önceden oda numaramızı ve ismimizi yazdım. Çünkü kaptanın yakaladığı balona hediyeler verilecek. Nerede bizde o şans… Tabii ki birisi bu akşam bir şişe şampanya kazandı.

Bu akşamın menüsü de özel tabii ki. Istakoz ve balık yiyeceğiz. Yanında bir şişe beyaz şarap da açtırdık mı işte size keyif. Şarap fiyatları 18 €’dan başlıyor 400 €’ya kadar çıkıyor. Kesenize ve zevkinize bereket. Hodri meydan! Biz 4 kişi 28 €’luk bir California şarabı açtırdık. Gayet de güzeldi.

Artık her yemek sonrası dondurma istiyorum. Çok da güzel yapıyorlar. Kahvelerimizi de içtikten sonra ver elini tiyatro salonu. Bu akşam Çin tiyatrosu temalı bir şov var. Haydi hep beraber seyredelim.

Şovdan sonra artık odamıza çekilme zamanı geldi. Bu sefer yarınki limandaki şehir gezimiz için program yapmamız lazım. Biz kendi başımıza şehri gezeceğimizden, lobiden şehrin haritasını ve bilgilerini içeren broşürü alıyorum ve odamızdaki TV’den nereler gezilmeli diye geminin hazırladığı, varış noktası ile ilgili olan görsel anlatımı izliyorum. Haritama notlarımı alıyorum, yarın arkadaşlarımla birlikte daha iyi gezebilmek düşünceleri içersinde uykuma dalıyorum. Hepinize iyi geceler…

Gördüğünüz gibi gemide hayat devam ediyor, size daha diskolardan, barlardan ve canlı performanslardan bahsetmedim bile. Onun için hiç merak etmeyin, gemide hiç sıkılmazsınız. Yeter ki kendi kendinizi eğlendirmeyi bilin. Eğer kendi kendinize yetemiyorsanız, arkadaşlarımızla beraber yola çıkacaksınız. Arkadaşlarınızla birlikte de eğlenemiyorsanız, siz en iyisi evde oturun!

Manzara mı, Sessizlik mi, Ucuzluk mu?

Cruise ile seyahat ederken eğer sizin için önemli olan manzaraysa ne manzarası aldığınıza, sessizlik ise geminin neresinde kabin aldığınıza, ucuzluk ise hangi fırsatları ne zaman değerlendirmeniz gerektiğine dikkat edin. Mesela engellenmiş görüşlü dış kabinler vardır (obstructed-view cabins) . Bu kabinlerde küçük bir pencereden geminin filikalarını görürsünüz. Buradan sadece havanın kararıp kararmadığını anlayabilirsiniz. Şanslıysanız, denizin dalgalı olup olmadığını da görebilirsiniz. Bu manzara da odadan odaya değişir. Üstten filika, alttan filika, arka ucundan filika manzarası derken;  camın kenarından dalgaların üzerinde batan güneş manzaraları görmeye çalışmak sizin huzurunuzu bozabilir. Mesela Caribbean Princess gemisi yolcuları bu kabinlerde tamamen engelli bir manzara ile karşılaşırlar ve hatta burada bazı oda pencerelerine deniz manzarası resmi konmuştur. E bunun iç kabinden ne farkı var? Fiyatı pahalı o kadar… Tabii ki burada bu kabinlerde kalmış yolcuların şikâyetlerini ve görüşlerini okumanız lazım ki doğru seçimi yapın. Bunun için de gideceğiniz geminin websitesinde ve bazı forumlarda bu seferin ve geminin kritiklerine de göz atmanızda fayda var.

Mesela Royal Princess ve Regal Princess gemilerinde suit daire ayırttınız. Ama geminin koşu ve yürüyüş parkuru camınızın önünden geçiyor; camınızın veya verandanızın önünden koşarak geçenler var, ne hissedersiniz? Royal Caribbean şirketinin en son mega gemilerinde mesela, ortada Central Park avlusu vardır. Bu iç mekâna bakan balkonlu kabininizin alt katta olduğunu düşünün bir kere, parktakilerle beraber balkonunuzda oturursunuz artık. Üst katlarında ise karşınızdaki balkonlu dairenin müdavimleri ile gezi sonunda iyice dostluk kurmuşsunuzdur bile.  Onun için ben çoğunlukla gemide odamı seçme şansım yok ise iç kabin alırım, paşa paşa bilirim ki ucuza gidiyorum ve ben bunu seviyorum, derim. İçim rahat olur ne aldığımı bilirim.

Zaten titiz cruise müşterilerinin yaptığı ana hata da rezervasyonlarını yaptırırken, hangi kabinde ve hangi katta kalacaklarını acentelerine sormamalarıdır. Sorsalar da zaten cevap alamazlar. Çünkü bazı acenteler de gemi şirketlerinden gelecek oda seçimine tabiler. Amerikalılar bu işi, çok güzel çözmüşler. Nasıl mı? Biletlerini internet üzerinden alırken, oda seçimi ve kat planı karşılarına çıkıyor ve odalarını kendileri belirleyebiliyorlar. 

Hangi katta kalmak istediklerine, paralarına göre karar verebiliyorlar ve kategorilerini buna göre seçebiliyorlar. Bu konuda ben şanslı sayılırım, çoğunlukla kabinimi bu websitelerden rezervasyon yaptırdığım için şimdiye kadar seçebildim. Tabii nereleri seçeceksiniz, bilirseniz… En iyisi siz beni takip edin!

Öncelikle geminin ortası her zaman en güzel ve her yere yakın bir mevkidir. Fiyatı da biraz pahalı olur. İkinci tercih baş kısmı olmalıdır. Mümkün olduğu kadar üst katlar seçilmelidir, kolaylıkla aktivite ve yemek yerlerine ve eğlenceye yakınca varabilirsiniz. Asansör kenarı ve merdiven başlarından kaçınmalısınız. Gece geç saatlerde gürültü olabilir. Disko, yemek yerleri ve restoranlar ile lobiden de uzak olmalısınız. Ne iş yani, gecenin geç saatinde burada kimse yok ki nerede gürültü olacak haydi sen de demeyin. Bu gemilerde sabaha kadar hayat var. Ya oranın temizlenme ve parlatılma sırasında çıkabilecek gürültüyü düşünün bakalım. Mesela tiyatro salonuna bitişik bir odada kaldığınızı düşünün. Müziğin ve oyuncuların gürültüleri nereye gidecek? Tabii ki yan odalardan da duyulacak. Geç saatlerdeki temizlik makinelerinin sesleri de cabası…

Geminin kıç kısmında ve de alt kabinlerde kalmayın; makine dairesinin sesi gelebilir, tepede kalmayın, eğlence sesi gelir, eeee biz vazgeçtik gitmiyoruz diyeceksiniz değil mi? Yok canımmm bu sesler o kadar da rahatsız etmiyor, ben tabii ki biraz abartıyorum, siz iyinin de iyisine layıksınız da ondan size bunları yazıyorum yoksa ben bu yerlerin hepsinde seyahat ettim merak etmeyin. Gündüz şehirlerde koşuşturmaktan ve yorgunluktan zaten yattığınız her yeri beğenirsiniz.

Aile kabini ayırttınız ve çocuklarınız ile bir cruise gezisine katılacaksınız… Çocuklu aileler için ideal tatil seçeneği… Size tabii ki elde varsa biraz büyük kabin verecekler ve de çocuk aktivitelerine yakın olan bu odalarda yan taraflardan tabiatıyla çocuk çığlıklarını duymaya ve ağlamaları işitmeye hazırlıklı olun. Bu durum daha çok, çocuklu ailelerin seyahat ettiği, Norvegian, Costa ve MSC Cruise Lines için geçerlidir.

Sakın personel giriş-çıkış kapılarına ve merdivenlerine yakın yerlere oda ayırttırmayın, personelin merdivenlerinde halı kaplama olmadığı için gürültü ve kapı çarpma sesi eksik olmayacaktır. Ben böyle bir kabine denk geldim, kafanıza takarsanız gerçekten rahatsız edici olabiliyor.

Ara kabinde odanızı seçtiniz, tam ideal kabin, oh ne güzel, ama bu sefer de yan kabininize gençler denk geldi. Buyurun bakalım size gürültünün en alası! Bunu nasıl halledeceksiniz? Hiç sinir olmayın, siz de ya onlara uyun vee bir şişe viski alın ve onlara katılın ya da resepsiyona şikâyet edin. Ya onların ya da sizin kabininizi değiştirebilirler. Bu konuda gemi sizin rahat etmeniz konusunda maksimum hassasiyeti gösterecektir. Ama en önemli şey nedir biliyor musunuz? Siz rahat olun, hiçbir şeyi kafanıza takmayın ve pozitif enerjinizi ve umudunuzu hiç kaybetmeyin, her şey yoluna girecektir. Siz ne kadar problem çıkarırsanız, problem de sizi o kadar çok bulur!

Gemi Yolculuklarında Rezervasyon Yaptırırken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Geminizde seyahat ederken yüksek volümlü müziğe, kalabalığa ve bağrış çağırışlara geminizin diskosunda hoş görür ve katlanabilirsiniz. Sonuçta siz de oraya eğlenmeye gittiniz. Ama bu tip gürültüleri ve koridorlardaki bağrışmaları, her ne kadar gününüzü kabininizde geçirmiyorsanız da istirahat ettiğiniz mekânınızda istemezsiniz. Çünkü artık tatildesiniz ve dinlenmeye ihtiyacınız vardır.
 
Şimdi bütün bu sıkıntılardan sizi korumak ve gemi kabinleri hakkında sizleri bilgilendirmek amacıyla nerede ve hangi kabini nasıl seçeceğiniz konusunda yardımcı olmaya çalışacağım. Çünkü küçücük bir oda veya tepenizde sandalye çekme gürültüsü ile rahatsız olmak istemiyorsanız; beni dinlemelisiniz, bana kulak vermelisiniz.  Böylece gemiden biraz daha çok eğlenmiş ve odanızın yerine, büyüklüğüne sıkılmadan gemiden neşeyle ayrılmış olursunuz.
 
Küçüğün de küçüğü vardır. Odalar her gemi şirketinde, aynı gemi şirketinin ayrı gemilerinde hatta aynı geminin değişik katlarında bile değişik büyüklükte olabiliyor. Tabii ki burada sizin için de gemi şirketi için de en önemli unsur fiyattır. Siz biraz daha fazla ödeyip neden bütün bu sinir bozucu durumlardan kurtulmayasınız ki? Evinizdeki odanızdan daha küçük ebatta bir odada kalmak ister misiniz? Rezervasyonunuzu yaptırmadan önce kendinize bu soruyu sorun bakalım. Mesela 17 m2’lik bir oda size yeterli mi, yoksa odanızın 10,5 m2 olması size yeter mi? Eğer 10,5 m2 bana yetmez, boğulurum, sıkılırım, eşim bu odada cinnet geçirir diyorsanız; Royal Caribbean şirketinin Majesty of the Seas gemisinin iç kabinlerini istemeyeceksiniz. Carnival şirketinin iç kabin standartları 17 m2’den başlar. Amerikalılar daima geniş ve büyük odaları, mekânları, iki şişman kişinin rahatça geçebileceği koridorlar isterler. İtalyan şirketlerinin (MSC Cruises, Costa Cruises) koridorları daha dardır. İki kişi karşılıklı geçerken selamlaşmanın dışında, yana da dönme ihtiyacını hissederler.
 
Mesela eski gemilerin oda ve koridor ölçüleri, yeni mega gemilere göre daha büyüktür. Çünkü teknoloji, yeni gemi yapımında şirketleri “daha çok kabin ve daha çok para” denklemine itiyor. Bu da bizim gibi bu işi bilmeyen, öğrenmeyen ve yeni başlayan gemi seyyahlarının başına patlıyor. İnanın Amerika’da ve Avrupa’da müşteriler bu işi o kadar iyi öğrenmişler ki artık birbirleriyle forumlar ve internet siteleri aracıyla haberleşerek, tavsiyelerde ve şikâyetlerde bulunuyorlar.
 
Onun için daima rezervasyon yaptırırken gemideki iç kabin, dış kabin, balkonlu kabin ve süit dairelerin ölçülerini öğrenin; bu sayede de sizin ve eşinizin keyfi hep yerinde olsun.
 
İkinci bölümde manzara ve oda çeşitliliği ile devam edeceğiz…
 
İyi Cruise’lar…
 

H. OĞUZ ESEN

Yazar Hakkında

H. OĞUZ ESEN

İş güç ve çoluk çocuk işlerini bitirdikten sonra emeklik günlerimi tadında geçirmek için, sıhhat ve akıl fikir yerinde iken gezmeyi seçenlerdenim.