Dünyanın En Büyük Mağarası: Mamut Mağarası Milli Parkı

Tarihi ve mimari güzellikler ile düşündüğümüzden de çok beğendiğimiz Cincinnati şehrindeki dostlara veda ettikten sonra, sabah Mammoth Mağarası'na, Dünya Mirasları Listesi'nde bir milli parka doğru düşüyoruz yollara.

Ohio nehri üzerindeki sayısız köprülerden birinden geçtiğimizde artık Kentucky eyaletindeyiz. I-75 karayolunda ilerlerken her iki yanımızda inanılmaz güzellikteki yemyeşil, sık ormanlık bir alanda buluyoruz kendimizi. Ortadaki geniş refüj dahil her yer yemyeşil. Yeşilin her tonunu önümüze seren manzarayı seyretmeye doyamıyoruz. 

Yolumuzun üzerindeki bir tabelada Louisville şehri ile Brownsville arasının 'Bourbon Koridoru' olduğu yazıyor: Bu, yol üzerinde çok sayıda Bourbon viskisi üreticilerine rastlayacağız demek. Bu yöre Bourbon memleketiymiş, Jim Beam ise en ünlü marka. 
Brownsville şehri yakınlarındaki mağaraya, otoyoldan çıkarak kırsal alanda, sağlı sollu turistik alanların, restoranların, çocuk parklarının arasından ilerleyerek yaklaşıyoruz. 

Mağara turu için önce büyük bir park içindeki 'Visitor's Center'a gelip burada görevli Rangerlardan oldukça detaylı bilgi alıyorsunuz. İsterseniz parkı yürüyerek gezebilirsiniz. Fakat mağaraya girmek isterseniz mecburi değil ama bence mutlaka bir tur alın derim. 1 saat 15 dakika ila 6 saat süren turlar var. Fiyatlar ise tura göre 7-55 Dolar arasında değişiyor. Bizim 2 saatlik turumuz 15 Dolar tuttu. Tur alırken kuralları çok dikkatli dinlemelisiniz. Örneğin bazı geçitler o kadar dar ki iri yarı birisi geçmekte zorlanabilir. Bazı yerlerde eğilerek yürüyeceksiniz, diz problemi olanlar için zor olabilir. Zaman zaman büyük örümcekler, yarasa gibi hayvanlarla da karşılaşmanız, fosiller görmeniz olası. Ayakkabılarınız da çok önemli, birçok yer çok ıslak ve kaygan. Bazı yerlerde ıslanacaksınız, iç ısı ise yaz kış 10-12 derece. Bir hırka ya da ceket almayı unutmayın. 

6 saat süren turlar ise neredeyse komando eğitimi gibi, kimi yerde sürünerek geçiliyormuş mesela... Yok, bu bize göre değil. Bizim 2 saat süren bir turumuzda görülmesi gerekli yerleri, en dekoratif görüntüleri saklayan bölmeleri kısa da olsa gördük, bilgiler edindik. (Merak edenler için bilgi: Domestic&Dripstones Tour 2 saat sürüyor. Toplamda 500 basamakla iniş yapıyorsunuz. İnilen derinlik 100 metre civarında.)
 
100 milyon yaşında ve yaklaşık 600 kilometre (365 mil) büyüklüğünde devasa bir mağara sistemini düşünmek bile inanılmaz geliyor. Jeologlar mağaranın daha da uzayıp gittiğini, sonunu bulamayacaklarını düşünmekte olsalar da araştırmalarını halen devam ettirmekteler. 1941 yılında Milli Park ilan edilen mağara, 1981 yılında Unesco Dünya Mirası, Biyosfer Rezervi ilan edilmiş. (Biyosfer; dünya üzerinde yer alan tüm canlıların yaşadığı 16-20 km kalınlığında tabaka; diğer adıyla canlı küre). Mammoth Cave aynı zamanda, 130 türü ile mevcut mağaralar içinde en zengin flora ve faunaya sahip.

Mississipi Nehri'nin önemli kollarından biri olan Ohio Nehri ile birleşen ve mağaranın içinden geçen Green River/Yeşil Nehir'in coşkun suları tarafından kayaların oyulmasıyla; kireç taşı tabakaları ve bu kireç taşı kalker tabakalarından sızan, sonra da buhar olup uçan sularlardan geriye kalanlarla oluşmuş bir karst sistemi
 
Büyüklüğü ve egzotikliğiyle büyüleyici, uzunluğu ile yeryüzünün en uzun ve gizemli mağarasının içine girdiğinizde ayaklarınızı bastığınız zeminin altından nehirler geçtiğini düşünmek bile tuhaf duygular hissettiriyor insana. Echo ve Styx nehirleri mağaranın derinlerdeki odacıklarının içinden geçerek belki de yeni oluşumlar meydana getirmekteler. Kısa bir süre önce gezip sizlere anlattığım, Safranbolu'daki 6 kilometrelik Mencilis Mağarası'na hayran olmuştum. Şimdi Kentucky eyaletindeki Brownsville şehri yakınlarında bulunan bu mağaraya giderken biraz heyecan duyuyorum doğrusu. 

Mağaranın içi tamamen kireçtaşı. Şaşırtıcı ve inanılmaz kaya oluşumlarına hayran olacaksınız. Özellikle de "Donmuş Niagara" anlamına gelen Frozen Niagara dedikleri bölüm nefes kesici. Gerçekten de bir şelale görünümünde, şelaleden dökülen sular akarken donmuş gibi bir görüntü oluştursa da aslında kireçtaşı. Kayalara çarpmamak için yer yer eğilerek, yer yer daralan geçitlerden yan dönerek geçiyoruz. Zemin hayli ıslak ve kaygan, bazı bölümlerde tavandan akan sulardan korunarak geçiyoruz. Ama herşeye rağmen gördüğümüz olağanüstü görüntüler, özellikle de yerin 100 metre kadar altında olmak çok heyecan verici. 

Yer yer genişleyen bölümlere yerleştirdikleri banklara oturarak rehberlerimiz olan Rangerlar bizlere mağara hakkında çeşitli bilgiler veriyor: "Şu anda ayağınızı basmakta olduğunuz yerin altı ve yüzlerce mil çevreniz kireçtaşı… Yeterli yağmur yağdığında Green River taşıyor ve mağaranın içlerine ilerleyerek devamlılığını sağlayan yığınaklar getiriyor…" Rakun, yarasa gibi canlılar mağarada yaşadıkları halde yemek için dış dünyaya çıkıyorlar; oysa derinlerde ve çok karanlıkta yaşayan, karanlık olduğu için görme olasılığı da olmadığından gözü olmayan “gözsüz balık”  yine buradaki hayvancıklarla besleniyormuş... Rehberlerimizin verdiği bilgilerden biri ise ilginç ve duygusaldı: "Mağaranın bir bölümü, işçilerin kullandıkları ve günün sonu da evlerine giderken yere bıraktıkları kazma kürekleri ile yıllardır kapalı tutulmakta. Vaktiyle mağarada çalışan bu işçiler 2. Dünya Savaşı başlayınca askere alınır ve bir daha asla dönemezler." İşte o işçilerin anısına bu bölüm hiçbir zaman turlara açılmamış.


 
Çin'de beni çok etkileyen Terra Cota ve Urfa'daki insanlık tarihini değiştiren Göbeklitepe o yörelerin çiftçileri tarafından tesadüfen bulunmuştu. Bu mağara ise, Rangerların anlattığına göre, bir petrol arayıcısı olan John Houchins tarafından keşfedilmiş. Houchins yörede dolaşırken soğuk bir hava akımını fark etmiş ve dinamitle mağaranın girişini bulmuş. Bir diğer rivayete göre ise 1799 yılında bir ayının peşine düşen bir avcı tarafından keşfedilmiş. Her nasıl bulduysa, diğer gariban ama dürüst çiftçilerin aksine bu mağarayı keşfeden kişi, yetkililere haber vermek yerine mağaranın derinliklerine inerek yıllarca buradan yüklü miktarlarda para kazanmış. Hem de bugünün birkaç milyon doları kadar... İplerle indikleri mağaralara daha sonra tahta merdiven ve zemin yaparak insanları gezdirerek para kazanmışlar. Peki ahşap, su, nem hepsi bir arada nasıl olmuş derseniz, insanların eline ahşap zemine batırarak daha güvenli yürümelerini sağlayan ucu çivili bastonlar vererek gezdirmişler.


 
Biraz maceraperestseniz, bilinmez ve gizem ilginizi çekiyorsa ve bu yöreye yolunuz düşerse mutlaka bu mağaraya da uğrayın. Merak etmeyin, mağaraları gezmek düşündüğümüz kadar zor değildi. Önceden rezervasyon yapmanız mümkün, biz 2 saat süren bir turu hafta sonu olduğu için kalabalık olabilir düşüncesiyle birkaç gün önceden internetten aldık ve çok keyif alarak ilgiyle, merakla gezdik. (270-758-2180 / Rezervasyonlar 800-967-2283) 
 
Dünyanın en önemli, en uzun ve geniş mağaraları Amerika Birleşik Devletleri'nde imiş. (Çin'deki, Vietnam'da gezdiğim mağaralar da yadsınamaz ama...) Bunlar arasında, Kentucky'deki Mammoth Mağarası ve Teksas'daki Carlsbad Mağarası görülmeye değer yerler.
 Gezimizi tamamladıktan sonra yaklaşık 90 mil uzaklıktaki country müziğinin ve Johnny Cash'in şehri Nashville'e doğru yola çıkıyoruz. Ama yol üzerinde beni (tabii sizleri de) bir sürpriz bekliyor. 

 

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.