Labirent Sokaklarıyla Girona

Tarihi oldukça köklü olan Girona'da bir zamanlar İberler yaşamış. Sonrasında Osuna Krallığı ve Roma İmparatorluğu hükmetmiş bu topraklara. Vizigotlar hakim olmuş bir süre, sonrasında Barselona Kontluğu'na geçmiş. Ortaçağ'da Yahudilerin gettolar kurduğu şehir Napolyon Orduları'nın saldırısına da maruz kalmış. Özetle çok farklı kültürle harmanlanmış bu kent.

Barcelona’nın en büyük ve önemli tren istasyonu Barcelona-Sants (Estació de Sants)'ten Girona’ya gitmek tren ile yaklaşık 12 Euro tutuyor. Yol ise yaklaşık 1 saat 25 dakika sürüyor. Eğer otobüs ile gidilmek istenirse ise 100 km’lik mesafe yaklaşık 1,5 saat sürüyor.

Girona'ya geldiğinizde eminim ki sizi de en fazla etkileyen yer Onyar Nehri'ne karşı dimdik duran pastel renkli sevimli binalar olacaktır. Bu renkli binaları nehir üzerindeki köprüden fotoğraflayabilirsiniz.

Köprünün hemen karşısında ise ufak bir turizm bürosu var. Biz gittiğimiz dönemde burada öyle renkli gösterişli haritalar yoktu. Bir haritanın renksiz fotokopisini vermişlerdi. İlk olarak da katedrali işaretlemişti görevli adam.

Köprüden geçince zaten şehrin eski kısmına giriş yapmış oluyorsunuz. Şehrin eski kısmı büyük surlarla çevrilmiş durumda. Bu surların üzerine çıkarak şehri seyredebilir, hoş fotoğraflar çekebilirsiniz.

Girona, Katalan bölgesinin Barcelona’dan sonra en büyük 2. şehri. Girona’nın da en kalabalık ve işlek caddesi Libertad Caddesi (Rambla de la Libertad). Trafiğe kapalı olan bu caddede, sağımız solumuz her yer ağaç. Cadde üzerinde pek çok kafe var. Bu caddeden ilerledikçe yol daralmaya ve daralan yol kendini labirent gibi daracık sokaklara bırakıyor. Bu sokakların bir kısmı merdivenlerden oluşuyor. Bir kısmı da sanki sonu var gibi görünüp çıkmaz bir sokak oluyor. Bazı sokaklar o kadar dar ki, iki kişi bile yan yana zor sığıyor.

Ama bu sokaklar sanki bir açıkhava galerisi gibi. Hiç ummadığınız bir kapının ardında büyük bir resim sergisi ile ya da bir tarih müzesi ile karşılaşabilirsiniz.

Perfume: Bir Katilin Hikayesi filminin büyük çoğunluğu da burada çekilmiş. Kentin bu daracık sokakları, mistik havası bu filmin yapımcılarını etkilemiş olacak ki, kent sokakları filme sahne olmuş. 

Bu dar sokaklarda havaya bakıp Katedralin kulelerini görmeye çalışıyorum. Öyle ya siyah beyaz bir harita ile bu labirent sokaklarda yol, yön bulmak biraz zor. Kuleleri görüp iç güdüsel olarak ilerliyorum. Ve Katedral’e ulaşıyoruz. Oldukça büyük olan bu katedralin en dikkat çekici yanı bana göre Meryem Ana figürlü vitraylarıydı.

Paskalya törenleri İspanyollar için çok önemli. Paskalya törenleri, İsa peygamberin Kudüs’e gelişinin anılmasıyla başlıyormuş. Akabindeki 6 gün boyunca ise sırasıyla İsa peygamberin havarilerle son yemeği, Romalı askerlerce işkenceden geçirilişi, çarmıha gerilmesi, ölümü, gömülmesi ve göğe yükselmesi anılıyormuş. Yılın bu zamanında da kilise ve katedraldeki heykelleri dışarıya çıkartarak anılacak güne hitaben heykeller giydirilerek törene hazırlanıyormuş.

Bu çevrede ara sokaklardan birinde yer alan Yahudi Müzesi de görülmeye değer yerlerden. Özellikle de buradaki fotoğraf sergisi oldukça etkileyici geldi bana. Yahudilerin sembolü olan 7 rakamını simgeleyen Davud’un Kalkanı (Yıldızı) tüm bu siyah-beyaz fotoğrafların içine gizli özne gibi saklamışlar. Çok etkileyici bir sergiydi.

Arkeoloji müzesinde ise antik dönem, İberler ve Romalılar döneminden kalma eserleri görebilirsiniz ancak çok esprisi olan bir müze değil. Diğer bir müze ise Avrupa sanatının ana konularından olan İsa, Meryem Ana, Havariler gibi hristiyanlıkla ilgili dini ögeleri içeren Güzel sanatlar müzesi. Ama bunun da o kadar etkileyici bir müze olduğunu söyleyemem. Buralarda gezmek yerine ara sokaklarda ve o sokakları size yaşatacağı sürprizlere vakit ayırmak daha isabetli bir karar olacaktır.

Eski dönemlerde bu şehirde Hristiyanlar, Katalunya Yahudileri ve Müslümanlar birlikte yaşamışlar. Bu nedenle kentte bir çok kilise var. Bunlardan en güzeli de Sant Feliu kilisesi. Bunun yanında bir de camiler sokağı var ama camiler çok gösterişli olmayan ufak camiler şeklinde. Bir de aynı bölge de İspanyol’cada arap banyosu dedikleri (Banys Arabs) sekizgen kubbeli hamamı gezdik.

Girona da Katalan kültürünün ve milliyetçiliğinin doruk noktalarda yaşandığı şehirlerden biri.

İspanya’nın simgesi boğa iken, Katalan bölgesinin simgesi Eşekmiş. Diğer simgeleri ise kültürü temsil eden kitap, aşkı temsil eden gül ve çalışmayı temsil eden başakmış. Girona, labirenti andıran dar sokakları ile bile sizi etkilemeye yetecek bir şehir.

Girona’da otel önerisi olarak, şehrin tarihi konumunda yer alan  Hotel Llegendes de Girona iyi bir tercih olabilir. 18. yüzyıldan kalma bir binada yer alan otel, Girona Katedrali, Yahudi Mahallesi ve Arap Hamamlarına 150 metre mesafede yer alıyor. Bunun yanında ekonomik bir konaklama arayanlar için ise hemen hemen aynı lokasyonda bulunan QLODGING Sui otelini düşünebilirsiniz. Onyar nehri ve tarihi Barri Vell bölgesinin yanıbaşında bulunan Otel Margarit. Girona’nın eski şehir duvarları ise otelin yanından başlıyor. Girona’da tarihi mekanları ziyaret etmek için bulunuyorsanız, bu oteli seçmek oldukça avantajlı olacaktır. Bunların yanında Girona’da ki diğer otellere göz atmak için buradan booking.com’a girip, Girona otellerini araştırabilir isterseniz rezervasyon da yapabilirsiniz.  

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni