Tuba Köseoğlu Okçu: “Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha iyi bir insan olmamı sağlayan bir uğraş”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1971 İstanbul doğumluyum. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü mezunuyum. Yaklaşık 20 senedir insan kaynakları alanında çalışıyorum ve hâlihazırda Hürriyet İnsan Kaynakları Direktörü ve İcra Kurulu Üyesi olarak görev yapıyorum.

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha “iyi” bir insan olmamı sağlayan bir uğraş benim için. Seyahatler, yaşamımın vazgeçilmez bir parçası diyebilirim.

Tuba Köseoğlu Okçu: “Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha iyi bir insan olmamı sağlayan bir uğraş”

Şimdiye kadar kaç ülke gezdiniz?
Tripadvisor’daki “travel map” bölümüne göre henüz sadece 21 ülke gezmişim.
 
Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok neresi etkiledi?
Bir seçim yapmak çok zor çünkü her ülkede o kadar farklı deneyimler ediniyor ki insan. Ama illa bir seçim yapmak gerekirse, İzlanda diyebilirim sanırım. Çok uzun yıllar hayalini kurduğum bir ülkeydi ve 2013’te gittiğimde şahit olduğum doğa, çok yerinde bir hayali gerçekleştirdiğimi teyit etti.

Tuba Köseoğlu Okçu: “Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha iyi bir insan olmamı sağlayan bir uğraş”

Gezdiğiniz ülkeler arasında tekrar gitmek istediğiniz bir ülke var mı?
Tabii var, aslında neredeyse her ülke için böyle bir plan yapıyorum ama hep yeni ülkeler ağır basıyor. Mesela 1 haftalık husky safari yapmak için Fin Laponyası’na tekrar gitmek isterdim. 1 Mayıs’ı yaşamak için tekrar Küba’ya gitmek isterdim. Sonbahar ya da ilkbaharda deniz ve kum dolu bir dinlenme tatili için Tunus Hammameth’i yeniden ziyaret etmek isterim. Sırf spa deneyimi yaşamak için Çek Cumhuriyeti’nin Karlovy Vary kentinde 1 hafta geçirmek isterdim. Türkiye için de; Kars’a bir kez de kışın gidip donmuş Çıldır Gölü’nde atların çektiği kızaklarla gezmeyi, Urfa’da Manici Otel’de sırf keyif için bir hafta sonu geçirmeyi isterdim. Ama dediğim gibi, bunları yapmak yerine, yeni ülkeleri ve şehirleri keşfetme merakı hep daha öne çıkıyor.
 
Bize biraz seyahat etme mantığınızı anlatır mısınız? Genelde tek mi yoksa grupla mı seyahat edersiniz?
Seyahatleri aslında 2 grupta değerlendiriyorum: ilk grup daha plansız, programsız ve keyif odaklı olanlar, ikinci grup ise gerçekten derinlemesine o ülkeyi, şehri, yöreyi tanıma odaklı, gayet planlı ve programlı olanlar. İlk gruptaki seyahatleri eşimle birlikte başbaşa yapıyoruz. Bildiğimiz kültürlere daha yakın olan, ulaşımı kolay ve daha ziyade tek bir şehir odaklı seyahatler oluyor bunlar. Tabii ki önceden bu seyahatler için de bir araştırma yapıyoruz ama bu tür seyahatlerde, o an canımız ne isterse onu yapıyoruz, kendimizi kısıtlamıyoruz. Ama ikinci tür seyahatlerde, yani daha derinlemesine bilgi edineceğimiz destinasyonlar için, mutlaka Fest Travel ile seyahat ediyoruz. Gidilen destinasyonlar hakkında çok derin bir bilgi sahibi olan tur liderleri ve seyahati belirleyen kültür turizmi konsepti sayesinde, bu tür seyahatlerde gerçekten her anlamda ufkumuz açılıyor.
 
Rotanızı nasıl belirliyorsunuz?
Genellikle, iş ya da başka bir sebeple zaten gidebileceğimiz ülkeler olmamasına dikkat ediyoruz ve benzer kültürlerin destinasyonlarını arka arkaya planlamamaya gayret ediyoruz. Yılda 1 uzun yurtdışı seyahati, 1 kısa yurtdışı seyahati ve 3-4 tane de Türkiye içi seyahat yapacak şekilde planlama yapmaya çalışıyoruz.

Tuba Köseoğlu Okçu: “Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha iyi bir insan olmamı sağlayan bir uğraş”

Seyahat öncesi nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?
Mutlaka birkaç kitap edinip okuyorum. Hem turistik boyutları içeren hem de gidilecek yörenin kültürünü ve tarihini içeren kitapları birlikte ele alıyorum. O ülkenin edebiyatını ise, genelde dönüşte okuyorum. Kitap dışında, internetten mutlaka lojistik bilgiler hakkında bilgi ediniyorum.

En son nereye gittiniz? 
En son İzlanda’daydık.

Tuba Köseoğlu Okçu: “Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha iyi bir insan olmamı sağlayan bir uğraş”

Sırada neresi var?
2014 yılındaki Şeker Bayramı’nda Güney Sibirya’ya gideceğiz, Altaylar gezimiz var tur şirketimiz ile. Öncesinde kısa seyahat olarak Nisan 2014’te Paris’te bir hafta sonu planımız var. 2015 yılı Mayıs’ında ise yine tur şirketimiz ile Lofoten Adaları’na bir yolculuk planladık.

Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blog ya da web siteniz var mı?
Evet, daha yeni başladım, 3 Ocak 2014’te yayına aldığım paullende.blogspot.com isimli bir blogum var.

Seyahatleriniz sırasında sizin gibi gezginlerle tanışıyor musunuz? Hiç enteresan anınız var mı?
Kendi başımıza yaptığımız seyahatlerde böyle bir fırsatımız pek olmuyor ama tur şirketimiz ile yaptığımız seyahatlerde, çok değerli insanlarla tanıştık ve şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki bu tanıştığımız gezginlerin katkılarıyla, seyahatlerde edindiğimiz deneyim daha da derinleşti, daha da zenginleşti. Enteresan bir anı olarak; geçenlerde vefat eden ünlü arkeoloğumuz Prof. Halet Çambel’in gün yüzüne çıkardığı ünlü Hitit Antik Kenti Karatepe’yi gezerken, grubumuzdaki yaşlı bir beyin Halet Hanım’ın avukatı olarak, bu antik kentle ilgili araştırmaların hukuki hakları konusunda kendisiyle birlikte çalıştığını öğrenmiş ve bu beyden, dönemin hatıralarını dinlemek fırsatı bulmuştuk, muhteşem bir deneyimdi.
 
Ülkelerin yeme-içme alışkanlıkları çok farklı olabiliyor. Siz gezilerinizde bu durumu nasıl belirliyorsunuz, yemek yemek için nasıl yerler tercih ediyorsunuz?
Gittiğimiz ülkenin yerel mutfağına odaklı ilerliyoruz. Tabii ki her zaman damak tadımıza uygun olmayabiliyor yemekler ama insan alışıyor 1-2 gün içinde. Genellikle internette önceden araştırdığımız, gezginlerin yorumlarından kendimize uygun seçtiğimiz restoranları tercih ediyoruz. Bugüne kadar da hep gayet isabetli seçimler oldu bunlar.

Tuba Köseoğlu Okçu: “Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha iyi bir insan olmamı sağlayan bir uğraş”

Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs. 
Geziden geziye değişiyor. Mesela İzlanda’da bir gece, lav tarlalarının ortasında bir konteyner otelde, bir başka gece ise, kışın lise olan yaz tatilinde de otel olarak kullanılan gayet konforsuz bir binada konakladık. Laponya’da bir geceyi buz otelde, başka bir geceyi ise “cam iglo”da geçirdik. Gittiğimiz yerin sunduğu imkânları, bir daha yaşamamız zor olan deneyimlerle birleştirmeye çalışıyoruz. Ama eğer örneğin Avrupa gibi yakın kültürlerde bir şehre gittiysek, o zaman hesaplı ve merkezi bir otel olmasını tercih ediyoruz.

Bugüne kadar gittikleriniz arasında sizi hayal kırıklığına uğratan bir yer oldu mu?
Hiç olmadı. Çünkü her ülkede, her şehirde yepyeni bir deneyim ediniyorsunuz. Eşime de hep söylerim, beni kuş uçmaz kervan geçmez bir köye bile götürseniz, ben mutlu olurum çünkü orayı ilk defa görüyorumdur. Bence önemli olan o “yeni” deneyim. 

Tuba Köseoğlu Okçu: “Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha iyi bir insan olmamı sağlayan bir uğraş”

Farklı bir ülkeye yerleşmeyi düşündünüz mü? Düşündüyseniz neresi ve neden?
İzlanda seyahati sonrası, ülkenin 2. büyük şehri olan ve sadece 20.000 kişinin yaşadığı Akureyri’ye yerleşmeyi düşündük hatta halen de düşünüyoruz. Bu şehir, ülkenin kuzeyinde olmakla birlikte, Gulf Stream akıntısına yakın olduğu için nispeten ılıman bir iklime sahip (kutup dönencesine yakın bölgelere göre “nispeten” olduğunu vurgulamalıyım). Evleri, insanları, konumu bize kendimizi çok iyi hissettirdi. İnsanoğlunun güzel, iyi yönünü vurgulayan bir şehir olduğu için ve kültürle yoğrulmuş olduğu için çok sevdik.

Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz para verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Öncelikle şunu belirteyim, sadece 3 büyük seyahat yapardım. Çünkü seyahatlerin öncesinin ve sonrasının da apayrı bir deneyim olduğuna kesinlikle inanıyorum. Yapılacak bir seyahati heyecanla beklemek, akşam yatınca hayalini kurmak başlı başına bir zevk. Öte yandan, o ülkeye gitmeden önce hazırlık yapmanız lazım, okumanız lazım, öğrenmeniz lazım. O altyapıyı kurup, seyahati gerçekleştirmek ve dönünce de bu kez öğrendikleriniz ışığında yeniden okumak, o deneyimi sindirmek, fotoğraflarınızı planlamak, anılarınızı yazmak lazım. O yüzden seyahat tek başına bir süreç değil benim için, öncesi ve sonrası da bir o kadar önemli. İşte bu nedenle sadece 3 seyahat dedim. Nereler derseniz, öncelikle Patagonya, sonra Yeni Zelanda ve üçüncü olarak da Trans Sibirya Ekspresi ile Vlodivostok’tan Moskova’ya kadar olan mesafeyi katetmek isterdim.
 
Türkiye’deki insanlar gezmek, seyahat etmek konusunda biraz eksik kalmış durumda, ne yazık ki ekonomik şartların da etkili olduğu bu durumun gelişmesi için önerileriniz var mı?
Kanaatimce sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bilinçli bir şekilde seyahat yapan kişilerin sayısı oldukça az. Daha ziyade yeni bir ülkeye ayak basmak, etrafı seyretmekle sınırlı kalan bir seyahat anlayışı turizm dünyasına daha hâkim. En azından ben bu şekilde gözlemliyorum. Bunun gelişmesi için önerilerde bulunabilecek kadar konu uzmanı değilim maalesef ve şahsi görüşüm de, bunun kolay kolay gelişemeyeceği yönünde çünkü konunun genel olarak eğitimden ve toplumsal normlardan kaynaklandığını düşünüyorum. Kültür turizmini destekleyen ülke politikalarının da olmadığını görünce, bu alanda bilinçlendirme misyonu üstlenmiş az sayıdaki kurumu ve gezgini özenle korumak ve desteklemek benim görebildiğim tek çare. Tabii dediğiniz gibi, ekonomik şartlar da çok önemli, özellikle son dönemde doların ve avronun değer kazanmasıyla, maalesef özellikle yurtdışı seyahatler için kısıtlı olan imkânlar daha da sınırlanmış oldu. Ama seyahat illa yurtdışına olmak zorunda değil. Kültür turizmi konsepti içinde Türkiye’de görülecek o kadar çok yer var ki, Türkiye içinde seyahatlere devam etmek yurtdışına gitmek kadar heyecan verici. Örneğin yaptığım seyahatler içinde; İyonya gezisi, Güneydoğu Anadolu gezisi, Kars gezisi, Bursa gezisi, Antakya gezisi, Konya gezisi hiç unutamadığım seyahatler arasındadır halen.

Tuba Köseoğlu Okçu: “Gezmek; beni zinde tutan, geliştiren, daha anlayışlı, daha iyi bir insan olmamı sağlayan bir uğraş”

Gezmeye yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Nereden başlamalı, nelere dikkat etmeliler?
Her bir bireyin zevk alacağı, keyif alacağı seyahat tarzının farklı olduğunu düşünüyorum. Öte yandan, insan kendi seyahat üslubunu da zaman içinde oluşturuyor. Örneğin ben ancak 2009 yılı itibariyle şu anki seyahat sistemimi ve anlayışımı kurabildim. Öncesinde yaptığım birçok seyahat bugün geriye dönüp baktığımda, çok bilinçsiz geliyor. O yüzden gezginliğin de bir süreç olduğunu bilerek yola çıkmak gerektiğini düşünüyorum. Kişilerin kendi imkân ve kaynakları çerçevesinde gerçekten merak ettikleri destinasyonları seçmelerini, öncesinde bol bol araştırma yapmalarını, araştırmalarını kültürel ve tarihsel boyutla sınırlamayıp, lojistik konularda da hazırlıklı olmalarını tavsiye ediyorum. En önemlisi; gezginliğe Türkiye içinde başlamalarını öneriyorum çünkü bu ülkenin gerçekten her bir noktası, apayrı bir kültür ve insan yelpazesiyle karşılaşmanızı sağlayacak kadar zengin.