Kırgızistan Turizm Ofisi 25 Ocak akşamı Taksim Titanic Otel’de Kırgızistan’ı turistik açıdan tanıtmayı amaçlayan bir toplantı düzenledi. Gezimanya işbirliği ile gerçekleştirilen toplantıda öncelikle Kırgızistan’ın konumundan bahsedildi. 198 kilometrekare alana yayılan Kırgızistan nam-ı diğer “Göğe Uzanan Dağlar Ülkesi”nin yüzde 95’i dağlarla kaplı. Tanrı ve Pamir Dağları ile çevrili bu eşsiz coğrafyanın komşuları Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan ve Çin. Başkenti Bişkek olan Kırgızistan’ın ikinci başkenti olarak kabul edilen Oş kentinin tarihi bin yıl öncesine uzanıyor.
2014 senesinde 37 bin kişinin ziyaret ettiği Kırgızistan 60 ülkeye vizesiz rejim uyguluyor, bu ülkelerden birisi de kardeş ülke olarak da nitelendirdikleri Türkiye. Kırgızistan ziyaretçileri 60 güne kadarki ziyaretlerinde beş gün içerisinde kayıt yaptırmak koşuluyla vizeden muaf. Çok fazla kişinin hakkında fikir sahibi olmadığı Kırgızistan’ı tanıtmayı amaçlayan toplantıda ülkenin eşsiz doğa güzelliklerinin yanı sıra zengin kültürel mirası da tanıtıldı.
Bakir bir doğaya sahip Kırgızistan her yıl binden fazla profesyonel dağcıyı ağırlamakta. Deniz seviyesinin 7 bin metre üzerinde üç zirveye sahip olan Tanrı Dağları adrenalin tutkunları için en çok tercih edilen destinasyonlarından biri. SSCB döneminde bu zirvelere çıkmayı başaranlara “kar leoparı” unvanının verildiği zirvelerden ilki ve en zorlusu Cenis yani Zafer Zirvesi, Han Tengri ya da Gök Tanrı ismini verdikleri ikinci zirve dağcıların en çok ziyaret ettiği rotalar arasında. Üçüncü zirve Lenin ise diğer ikisine göre tırmanması daha kolay olanı.
Dağları kadar vadi ve buzullarıyla da görenleri kendisine hayran bırakan Kırgızistan’ın en büyük gölü Isık kaynağını buzulardan alan, mineral yönünden zengin eşsiz bir kaynak. Özel bir mikroklimaya sahip göl çevresinde Sovyetler Dönemi’nde pek çok sağlık tesisi kurulmuş. Soğuk bir suya sahip olan Isık Gölü’ne yazın girmek mümkün. Aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci büyük dağ gölü olan Isık, tarihi miras değeri de taşıyor. Zira gölün altında İpek Yolu’na ait yedi tane şehir kalıntısı uzanıyor.
İklim koşullarının sert yaşandığı, 3 bin metre yükseklikteki Son Göl, Kırgız göçebelerinin hayvanlarını çıkardığı aynı zamanda yayla olarak da kullanılan nokta. Sarı Çelek ismini verdikleri tatlı su gölünün etrafı çamlarla çevrili, fakat asıl önemli özeliği dalış sevdalıları için doğru adres olması.
En çok kullanılan enerji çeşidinin hidroelektrik olduğu Kırgızistan, su kaynakları açısından hayli zengin. En büyük nehri Narin Nehri ise ülkenin ana arteri olarak kabul ediliyor. Ülkenin en meşhur vadisi Ala Arça başkent Bişkek’e 40 kilometre mesafede. Vadinin en önemli özelliği ise çok uzun ve büyük olması. Vadiyi bir baştan bir başa yürümek yaklaşık 15 gün sürüyor. Masal Kanyonları ise rüzgâr, güneş ve suyun birlikte yarattığı eşsiz doğa harikaları.
Aygül Çiçeği gibi endemik çiçek türlerinin yanı sıra Arslanbob adını verdikleri doğal ceviz ormanlarıyla da kaplı ülke özelikle doğa tutkunları için hayli çekici bir adres. Doğa yürüyüşü turlarının yanı sıra, mirasını göçebe kültüründen alan atlı turların da hayli popüler olduğu Kırgızistan’da dört adet tam teşekküllü kayak merkezi bulunuyor. Sadece kayak merkezleriyle sınırlı olmayan kayak rotaları “freeride” adını verdikleri vadilerde yaya olarak ya da yine atlarla yapılan çeşitli güzergâh keşiflerini de içeriyor. Daha da fazla adrenalin isteyenler için ise “heli-ski” imkânı mevcut.
Sadece doğasıyla değil tarihi zenginliğiyle de eşsiz bir rotasyon olan Kırgızistan’ın en meşhur yapılarından biri M.Ö. 2000-2500 yıları arasında yapıldığı tespit edilen 4 bin metre yükseklikteki Orta Asya’nın en büyük açık hava petroglif galerisi Saymalı Taş. Orta Asya’daki avcı, çoban ve ilk çiftçi toplumların günlük yaşamı, kültürü ve tarihine dair ipuçları fısıldayan taşlarıyla halkının yaşam tarzını gösteriyor.
Peygamberlerin ziyaret ettiği dağ olduğuna inanılan Süleyman Dağı da mağara ve duvar resimleriyle ülkenin en önemli kültür miraslarından. İpek Yolu üzerinde bulunan Taş Rabat Kervan Sarayı 15. yüzyıla dayanan geçmişiyle doğu batı arasındaki önemli bağlantı noktalarından biri. Yusuf Has Hacip’in doğduğu şehir Balasagun Kenti’nde arkeolojik kazılar hala devam ediyor. Burada bulunan Burana Minaresi deprem sonrasında yarısını kaybetmiş. Caminin 9. ve 10. Yüzyıl arasında yapıldığı biliniyor.
Geçmişinde çok kültürlü bir yapıya sahip Kırgızistan’ın Çinli Müslümanlar’a ait Dungeon Camii’si Karakol’da yer alıyor. Çin motifli işlemeleriyle dikkat çeken camiinin yanı sıra Kutsal Üçlü Ortodoks Kilisesi Sovyetler Dönemi’nden kalma eşsiz bir yapı. Kilise içinde pek çok ikon bulunuyor. “İmamların güneşi” manasına gelen Şemsü-l Eimme lakabıyla meşhur büyük Türk-İslam âlimi İmam Serahsi’nin Türbesi ülkenin Özgen şehrinde yer alıyor. 2012 senesinde Türkiye Diyanet Vakfı tarafından geleneksel Türkistan mimarisine uygun olarak inşa edilen türbe günümüzde bölgenin önemli manevi ziyaret mekânlarından biri olma özelliğini taşıyor.
20. yüzyıl başına dek göçebe yaşam tarzını muhafaza eden, hala yarı göçebe topluluklarının varlığını sürdürdüğü Kırgızistan kültürünün en önemli özelliklerinden biri de manasları. Kırgız kültürünün ansiklopedisi olarak kabul edilen manasların anlatıcılarından Sayakbay Karalayev ülkenin en büyük manasçısı olarak kabul ediliyor. Gün Olur Asra Bedel, Gülsarı, Cemile gibi eserleriyle dünya edebiyatının en kıymetli yazarlarından Cengiz Aytmatov’un 1986 yılından vefatına dek yaşamını sürdürdüğü evi müze ev olarak ziyarete açık. Yazarın aile mutfağından, şahsi kütüphanesine, yatak ve misafir odalarına uzanan ev yazarın okurları için bir keşif durağı.
Ayrıca ilki 2014 senesinde düzenlenen Dünya Göçebe Oyunları kapsamında pek çok sporcuyu ağırlayan Kırgızistan, Orta Asya kültürüne dair tarih ve kültür mirası ile tanışma imkânı da sunuyor. İki yılda bir düzenlenen oyunların üçüncüsü 2018’de gerçekleştirilecek. Lafın kısası başkent Bişkek’e direkt uçuşların olduğu ve sanılanın aksine gitmenin hiç de güç olmadığı, hem doğal güzellikleri hem de tarihiyle saklı bir hazine olan Kırgızistan’da keşfedilecek çok şey var!