Gizli Cennet Cinque Terre

Akdeniz kıyılarının belki de en sofistike olanı… Turkuaz renkli denizi, limon kokan sokakları, limoncello ve zeytinyağı satan yerleri çini döşeli dükkanları, rengarenk eski evleri ve çamaşır asılı renkli pencereleriyle tipik 5 İtalyan köyüne götürmek istiyorum bu hafta sizi. İtalya’nın, son yıllarda biraz popüler olmaya başlayan insanı her şeyden uzaklaştırıp, kendi büyüsüne kaptıran, en renkli, en Akdenizli 5 köyü! Adı üstünde: Cinque Terre!

Monterosso'nun şemsiyeli plajı

Cinque Terre, İtalyancada 5 köy anlamına geliyor ve birbirine çok yakın 5 dağın tepesine kurulmuş 5 köy Monterosso al mare, Vernezza, Cornilglia, Manarola ve Riomaggiore aynı zamanda 1997 yılından beri UNESCO Dünya Mirasları listesinde. Yani korumaya alınmış bir doğal yaşam alanı. Bu yüzden de etrafta neon ışıklarla isimleri yazan kafeler görmeyecek olmanız bu köylerin en güzel yanlarından biri.

Seyahate başlamadan önce en önemli tavsiyelerimden biri öncelikle kalacağınız köyü seçin. Köylerin arası çok yakın olduğu için, her köye bir otel rezervasyonu yapmak yerine, bir köyde kalıp günübirilik gidip dönmek daha doğrudur. Tavsiyem daha sosyal ve en eski köy olduğu için Monterosso olacaktır.

Genova, Pisa ya da Milano’ya uçup, trenle La Spezia’ya geçtikten sonra, yine trenle devam ederek köylere varmanız mümkün. Bir diğer tavsiyem ise vaktinizi Cinque Terre isimli bir tren arayarak geçirmeyin. Çünkü Cinque Terre bölgenin adıdır. Kuzeyde Toskana sınırından başlayıp 5 köyü kapsayan, yaklaşık trenle 3 saatte geçilen kıyı şerididir. Gitmek istediğiniz köyün adını seçerek yolculuğunuza başlamanız gerekir.

Köyler birbirine çok yakın. Trenle en yakını 3 dakika ve en uzak olanı 20 dakikalık bir yolculukla ya da köyleri birbirine bağlayan yürüme yollarını kullanarak köyler arasında gidip gelebilirsiniz.

Tipik İtalyan penceleri 
Monterosso

Tam adıyla Monterosso al Mare en kuzeyde ve en eski köy. Limon ağaçları köyü ‘Eski şehir’ ve ‘Yeni şehir’ olarak ikiye ayırır. 2 şehir birbirine yürüyerek geçebileceğiniz bir tünelle bağlanmış. Köy, 2011 Ekim’de selden dolayı çok zarar görmüşse de hızla toparlanmış. Kumsalı ve cam gibi deniziyle özellikle yaz aylarında yerli, yabancı herkesin gözdesi. Eğer Ağustos ayında giderseniz, o ay komple tatilleri olduğu için, etrafta oldukça İtalyan turist göreceksiniz demektir.

Diğer köyler gibi yamaca kurulu olmadığı için, dik yokuşları tırmanmak zorunda kalmazsınız. Turkuaz renkli deniziyle, köyler içinde en geniş plaja sahiptir. Büyük oluşundan dolayı bir çok caddesi vardır ve araç trafiğine de açıktır. Köyler tamamen turistik olduğu için otel çok ancak önceden rezervasyon yapılmazsa yer bulmak sıkıntılı olabilir. Monterosso’da favorim Hotel Stella della Marina. Monterosso’nun tam göbeğinde, 17. yüzyıldan kalma, size güleryüzle karşılayan bir aile, uygun fiyat, yüksek tavanlar ve tüm Monterosso’yu tepeden seyretme imkanı veren kahvaltı terasıyla ideal! Üstelik de sahile çok yakın. Sahile indiğinizde alabildiğine uzanan bir kumsal ve tek tip şemsiyeler size karşılar. İnsanı şaşırtan bir şemsiye ahengi olduğunu görürsünüz plajda… Plajlar bir ücretli, bir ücretsiz olarak sıralanmış. Ücretli plajlara girerseniz, biletinizi kaybetmemek kaydıyla, gün içinde istediğiniz gibi dışarı çıkıp, tekrar geri dönebilirsiniz. 20 avro civarında ödeyip 1 şemsiye ve 2 şezlong alabilirsiniz. Plajın sonuna doğru yürüdüğünüzde karşınıza bir sure kafe ve restoran çıkar ve hepsi de birbirinden keyiflidir. Cantini di Milky bunlardan biri. Ama karbonhidrat konusunda uyarmalıyım, çünkü dikkat İtalya’dasınız! Pastalar, pizzalar derken ipin ucu kaçabilir. Tabi tüm İtalya’da olduğu gibi, burada da dondurma yemeden dönmeyin. Özellikle limonlu ve yoğurtlu olanının müptelası olabilirsiniz.

Plaj keyfinin ardından çarşıya çıktığınızda karşınıza son derece sevimli dükkanlar çıkar. Renkli panjurlu evler, her yerde asılı çamaşırlar, dar sokaklar. Dantel satan dükkanlar, zeytinyağı dükkanları, şarapçılar, limoncello tattırmaya çalışanlar, pesto soslar, kurutulmuş domatesler, saklı bahçeleri olan çok güzel küçük butik oteller... Her yer buram buram İtalya!!

Akdeniz limonları

Riomaggiore ve Aşk yolundan Manarola
 
10 avroya günlük tren bileti alırsanız, gün içinde 2 köy görebilir ya da gidiş-dönüşünüzü daha uygun fiyata mal edebilirsiniz. Monterosso’dan trenle Riomaggiore’ye geçtiğinizde size mozaik duvarlarıyla kısa bir tünel karşılar. Burası da diğerleri gibi kayaların üzerine kurulmuş, eskimiş çikolata kutularını andıran rengarenk evleriyle kartpostallara konu olacak bir köy.

Etrafı üzüm bağlarıyla çevrili. Deniz kıyısına doğru inince, pırıl pırıl bir deniz ve kanolara binen, yüzen, kayalardan etlayan insanları görüveriyorsunuz bir anda. Riomaggiore özellikle şu sporları için elverişli. İsterseniz dalabilir, isterseniz yelken yapabilirsiniz. Ya da sağlam bir trekking isterse canınız, yine doğru adrestesiniz demektir.

Yarım saat sürecek Aşk Yolu’nda yürüyüşe geçmeden önce isterseniz plajda serinleyebilir ve yaz sıcağında yola biraz nemli devam edebilirsiniz. Plaj, sereserpe uzanmış güneşlenenler, yüzenler, kanoya binenler, balıkçılar ve balık ağları ile rengarenk evlerin arasında tam bir cümbüş! 
Aşk yolu’na girebilmeniz için bilet almanız gerekiyor. Kalplerle sizi karşılayan yol, birbirine kavuşmak ya da hiç ayrılmamak için dilek dileyen aşıkların astıkları kilitlerle, duvarlara, taşlara ve hatta bitkilere kazıdıkları isimlerle dolu.

Via dell’Amore ya da diğer bilinen adlarıyla Blue Path, Way of Love, Walk of Love yani bizim Aşk Yolu’nun başlangıcı o kadar da masum değil aslında. Silah tüccarlarının nakliye yapılabilmesi amacıyla dinamitlerle patlatarak bir tünel yapılmış. Ticaret bittikten sonra bir dönem kapalı kalsa da daha sonrasında köyler arasında gidip gelebilmek için yeniden açılmış. Köyler arasında ulaşım için hiçbir yol olmadığından evlilikler de ancak köy içinden olabilirmiş. Daha sonrasında bu tünelin açılmasıyla 2 köy arasında kızların ve erkeklerin buluşma noktası haline gelmiş. Rivayete göre buradan yürürken sevdiğinin ismini yazarsan o de seni çok sever, sana gelirmiş. Bu hikayeyi duyup da yoldan yürümemek olmaz tabi! Bu büyülü yolda, dağ, taş, çiçek, böcek demeden herkes isimleri kazıyıp, kilitleri takmış her yere.

Etrafta isimlerini yazan genç yaşlı bir sürü aşık ile bu yolda yürürken, tünelin içinden yayılan müziğin sesiyle romantizm yapan aşıkları izleyip, Manarola‘ya varmak yapılabilecek en keyifli yürüyüşlerden biri olsa gerek…
 
Manarola

Aşk Yolu’ndan müzikler va aşıklar eşliğinde yürüdükten sonra, tünel size diğer köy olan Manarola’ya çıkarır. Yolda yürürken yıllar yıllar önce aşıkların burada nasıl buluştuğunu hayal edip o dönemlere götürürüsünüz kendinizi. Her şeyin bu kadar kolay olmadığı ama sanırım bundan dolayı daha değerli olduğu o dönemlere.

Manarola’yı karşıdan görmek çok keyifli. Kayaların içine oturtulmuş bir köy. Denize ulaşmak için epey mücadele vermek gerekli, bir hayli merdiven indikten sonra ancak ulaşabiliyorsunuz. Değer mi doğrusu ben çok karar veremedim?

Manarola da aynı diğer köyler gibi kayaların üzerinde, daracık sokakları olan, evlerinde renkli panjurlar ve asılan çamaşırlarla sizde hem karmaşa duygusu yaratan ama bir o kadar da tipik İtalya olarak hissettiren evlerle dolu. İnsanların en büyük eğlencesinden biri de yüksek kayalardan denize atlamak. Atlayanları izlerken kayalara çarpacak endişesiyle nefesiniz kesilebilir.
Tek bir ana caddesi ve küçücük bir limanı olsada, bilinen en güzel Cinque Terre fotoğrafları buradan çekilmiş. En küçük köy olan Manarola, kendine özgü şarabı Sciacchetra ile ünlü.
 
Vernezza

Yine eski ve renkli evler, camdan bakan yaşlı İtalyan kadınları… Buranın diğer köylerden bir farkı meydanın hemen deniz kenarında oluşu ve Piazza Marconi meydanının etrafındaki restoran ve kafeler. Deniz kenarında olmasından dolayı yanaşan tekneleri izlemek ve fotoğraflamak da ayrıca çok keyifli. Cinque Terre’nin güvenli limanı burası… Ana caddesi Via Roma’da da bir restoran ve kafe bulmak mümkün ve denizen üstüne yapılmış bir kilise. Burada aynı  zamanda bir de kale var. Söylenen gore limanı korsanlardan korumak için yapılmış.
 
Corniglia

Köyler arasında belki de en sessiz, sakin olanı Corniglia. Deniz seviyesinde yaklaşık 100 metre yukarıda, etrafı tamamen üzüm bağlarıyla çevrili, biraz mağrur, biraz içine kapanık bir köy… Denizle direk bağlantısı olmayan tek köy. Köyüm merkezine ulaşabilmek için 365 basamak çıkmanız gerekiyor. Yılın her gününe bir basamak! Konaklamak için pek uygun bir köy değil, hele de ağır bir valiziniz varsa…
 Köyler arası yürüyüş:

(Yürüyüş yolu için de bilet almanız gerekiyor.)

  • Monterosso – Vernazza 90 dakika. Dar patikada zaman zaman basamaklar karşınıza çıkıyor. Vernazza’nın en güzel göründüğü nokta.
  • Vernazza – Corniglia 90 dakika. Vernazza’nın muhteşem manzarası bu hattın en çarpıcı anı. Corniglia’nın zirvede olması nedeniye yaklaşık 377 basamak tırmanmanız gerekecek. Yolun bazı bölümlerindeki taşların şekli adım atışlarınızı zorlayabilir, dikkatli olun.
  • Corniglia – Manarola 45 dakika. Deniz seviyesine yakın bir hat. Yürüyüş oldukça kolay. Corniglia’dan ayrılırken 385 basamak ineceğinizi unutmayın.
  • Manarola – Riomaggiore 30 dakika. Ünlü Aşıklar Yolu : Via dell’Amore !
  • Ucuz kıyafet ve ayakkabı için La Spezia’da cuma günleri kurulan pazara gidin.
  • İtalyan lezzetlerinden evinizie götürmek için Levanto’da çarşamba günleri kurulan pazara gidin.
  • Tasarımcıların kıyafetlerini ucuza almak isterseniz Forte Dei Marmi’de çarşamba günleri kurulan pazara gidin.
  • Portovenere’ye feribot ile günlük gezi yapın.
  • Sestri Levante veya Bonassola’ya trenle günlük gezi yapın.

http://morvaliz.com/

fatos pur

Yazar Hakkında

fatos pur

Çocukken evde dedemden kalan kare format bir makinam vardı. Ne olduğunu, nasıl çekeceğimi hiç anlamama rağmen elimden hiç düşürmezdim onu. En sevdiğim şeydi onunla oynamak.