Fransa'nın Festival Başkenti: Cannes

“Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?” Ben çok okuyanlardan olmama rağmen çok gezenin daha çok bildiğine de inananlardanım. Cannes, Fransa'nın en ünlü turistik şehirlerinden birisi. Şehir her ne kadar biraz da film festivali sayesinde sanat merkeziymiş gibi gösterilse de bence daha çok markalaşmış bir gösteriş merkezi. ZAZ "Je veux" şarkısında; "Bana Ritz'de bir suit versen, istemem. Chanel'den mücevherler versen, istemem. Bana bir limuzin versen, ne yapayım, hizmetçiler sunsan, onları ne yapayım..." diyor ama buralarda durum farklı. Şehrin sakinlerini Nice ve Monako halkıyla karşılaştırınca ne kadar burunları havada olduğunu fark etmek kolay. Örneğin, sıradan bir restoranda otururken garsonların bakışları çok rahatsız edici hele bir de benim gibi sırtınızda çanta varsa. Burada her şey zenginler için. Hizmet sektöründe çalışanların yüzde yüze yakını her gün yakın şehirlerden ilçelerden gelip akşam evlerine dönüyorlar çünkü burada barınmaları neredeyse imkânsız. Cannes inanılmaz pahalı bir şehir, yaşamak ya da tatil yapmak çok zor. Eğer tatil için Cannes'i seçtiyseniz ya çok paranız var ya da çılgınsınız. 

Denize girmek ise Cannes daha iyi bir seçenek çünkü Nice’te olduğu gibi plajlar taşlık değil, kumluk. Hem özel plaj hem de halk plajı seçeneği mevcut. Zaten Güney Fransa’nın en güzel plajları Cannes’da. Carlton, Baoli vb. özel plajlara giriş kişi başı 30 € civarında ve kesinlikle rezervasyon gerekiyor. Gezilecek yerler listesinde çok daha fazla şey olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu nedenle de şehrin sokaklarını keşfetmeye ve genel atmosferi yaşamaya odaklanırsanız, şehir beklentinizi daha iyi şekilde karşılayacağını değerlendiriyorum. Cannes’ı tanımak için yürümeyi tercih edin. Şehir eski ve yeni Cannes olarak iki ayrı bölümden oluşuyor. Yeni Cannes, çok lüks mağazaların, otellerin, restoranların olduğu ve bir ucundan diğerine 20 dakikada yürünen La Croisette Caddesi. Eski Cannes ise Le Suquet denilen şehrin tepesinde bulunan mahalle.

Festival binasını arkanıza alıp solunuzdaki büyük meydanı ve yatları/tekneleri geçerek ilerlediğinizde eski şehir bölgesi Le Suquet’e ulaşabilirsiniz. Burası şehrin en turistik noktalarından biri. Bol yokuşlu sokaklardan birini seçip tepeye doğru tırmanarak şehre tepeden bakabilirsiniz. Bölgenin en popüler sokakları Rue St. Antoine ve Rue du Suquet

Festival binasının sağ tarafı ise şehrin en ünlü caddesi olan ve sahil boyunca uzanan 2,5-3 km uzunluğundaki Promenade de la Croisette Caddesi. Birçok ünlü otel, restoran, kafe ve tasarımcıya ait mağaza da bu palmiyeli cadde üzerinde yer alıyor. “Galiba gerçekten Cannes’dayım” hissini hissedeceğiniz yer burası. Burada şehrin ortasından denize girebilme imkânı mevcut. Kıyı boyunca yürümek, etrafı seyretmek son derece keyif verici. İlginç bir ayrıntı vermek istiyorum. Fransa'da sahil şeridindeki tüm şehirlerde ve ilçelerde aynı şeyi görmek mümkün. Kesinlikle doğaya ve tarihi yapıya zarar vermiyorlar. Tam anlamıyla koruyorlar. Mesela buraya gelen turistleri ağırlayacak çok fazla otel olmamasına rağmen yenilerinin yapımına izin de vermiyorlar.

Palais des Festivals et des Congrès, La Croisette Caddesi’nin başlangıç noktasında yer alıyor. Cannes Film Festivali’nin gerçekleştirildiği bina. Hayalinizdeki gibi bir bina değil. Önündeki kırmızı halıda fotoğraf çektiren insanları görmemize rağmen binanın gerçekten o festivalin gerçekleştirildiği bina olduğuna bir türlü inanamayacaksınız. Bina, açıkçası beni hayal kırıklığına uğrattı çünkü dışarıdan sıradan spor salonlarına benziyor. Ben daha ihtişamlı ve tarihî bir bina bekliyordum. 1959 Eurovision Şarkı Yarışması'na ev sahipliği yapmış. Bu fotoyu marina tarafından çektim. Binayı kişi başı 4 € karşılığında gezebilirsiniz. 

Bu binada düzenlenen festival, Avrupa'daki en önemli 3 Film festivalinden biri imiş. Yanlış bilmiyorsam diğerleri Malaga ve Karlovy Vary. Malaga'yı görmedim ama Karlovy Vary bir film festivaline daha çok yakışan bir yer. Burası biraz da Fransa'da ve bu bölgede olmasıyla öne çıkıyor gibi. Sadece binanın girişine sembolik bir kırmızı halı koymuşlar. Yanlış anlaşılmasın anlatabilmek için bu fotoyu çektirdim. Festival zamanı tam bu kapıdan Carlton Oteli'ne kadar (800 m) kırmızı halı seriyorlarmış. Ödül töreninden sonra sanatçılar bu halı üzerinden otele doğru yürüyüp kapanış gecesine katılıyorlarmış. Aradaki olayları tahmin edersiniz. 

Festival binasının önünde caddeyi kesen kaldırımlarda ünlü yönetmen ve oyuncularının ellerinin kalıpları görülebilir. 

La Croisette Caddesi’nde yürümeye devam ederseniz şehrin en ünlü oteli olan Carlton Oteli’ni göreceksiniz. Festival zamanında o ünlü kırmızı halının sonlandığı nokta işte bu otel. Festival süresince ünlüler burada kalmaya çalışıyor çünkü o dönemde odalarda açık artırma yani en çok parayı veren kalıyormuş, bu yüzden belirli bir fiyat yok eğer oda alamazsanız aynı seviyedeki diğer otel Nice'teki Negresco. Olay tamamen itibar meselesi yani. Ancak esas olay kapanış gecesi. Ünlüler kırmızı halıda buraya kadar gelip kapanış gecesine katılıyormuş. Bu nedenle de tüm sanatçılar kapanış gecesinin ev sahibi olabilmek için birbirleri ile kapışıyorlarmış. Açık artırmanın 4-5 milyon € gibi bedellerde bittiği söyleniyor. Sırf gazetelerde, televizyonda adım geçecek diye biraz fazla değil mi? Oldukça pahalı olan bu otel vaktiniz varsa en azından kısa bir kahve mola için ideal.

Buraya gelmekteki amacınız güneşlenmek ve yüzmek ise yazın otel fiyatlarının oldukça arttığını belirtmekte fayda var. Tabii ki Cannes Film Festivali’nin gerçekleştiği mayıs ayında da otel fiyatları oldukça yüksek seyrediyor. O yüzden hem şehri gezeyim hem de uygun olsun, diyorsanız ilkbahar ya da sonbahar döneminin ideal olduğunu söyleyebilirim. Örneğin, niyetli iseniz sezon dışında Carlton Oteli dâhil 4 ya da 5 yıldızlı otellerde iki kişi kahvaltı dâhil gecelik 600-1200 TL arasında yer bulmanız mümkün.

Cannes-Nice arası sadece 33 km. Nice’ten kişi başı 1,5 € karşılığında 1,5 saatte otobüs ile, 5,3 € karşılığında 25 dakikada tren ile Cannes’a doğru ulaşabilirsiniz. Burayı yaşayabilmek için en azından bir geceyi burada geçirmek gerektiğini değerlendiriyorum. Cannes ile ilgili anlatabileceklerim bu kadar. Sağlıcakla kalın.