Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba Ben Göze Şener. 24 Eylül İstanbul doğumluyum. Doğdum günden beri üretmeye, tasarlamaya, araştırmaya ve modaya büyük bir ilgi duydum. Geçen sene İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Şu anda freelance sosyal medya uzmanı ve Lifestyle & Fashion Blogger olarak çalışıyorum.
Blogunuz http://www.hiswardrobe.net nasıl ortaya çıktı, hikâyesi ve içeriği nedir?
Aslında blogumun hikâyesi benim dolabıma dayanıyor. His wardrobe yani onun dolabı, aslında kendi moda serüvenim ve araştırarak bulduğum değişik parçaları takipçilerimle paylaşmak amacıyla 2010 yılında kuruldu. O sıralar H&M Türkiye'de çalışıyordum. Hem yurtdışı hem de yurtiçi olmak üzere birçok blogger takip ediyor, ben neden yapmayayım diyordum. Hayaldi gerçek oldu :)
Moda ile ilgili yazılarınızda dikkat ettiğiniz noktalar nedir? Okuyucularınıza nasıl önerilerde bulunursunuz?
Güncel, özgün ve trend olmasına çok dikkat ediyorum. Aslında klişe modadan ziyade, Göze'nin modasını paylaşıyorum onlarla.
Kendinizi bir moda bloggerı olarak nasıl tanımlarsınız?
Egosu küçük, kalbi büyük; araştırmayı, çalışmayı ve üretmeyi seven ayrıca tasarımcı olma yolunda da emin adımlarla yürüyen bir bloggerım.
Türkiye’deki moda bloggerlığı hakkında neler düşünüyorsunuz? Blogger olmak artık bir meslek gibi mi görülüyor?
Maalesef ülkemiz bu konuda da çok geç kaldı. Amerika ve Avrupa'da bloggerlar kendi ekip ve şirketlerini kurarken biz de ancak destek alabilen 1-2 isim bunu başardı. Onlar da blogger kitlesini hiç tanımayan ve gücünün farkına varmamış markalarla uğraşıyor. Tabii buna biz de dâhiliz.
Fotoğraflarınızı siz mi çekiyorsunuz yoksa yardımcılarınız var mı?
Büyük bir çoğunluğunu ben çekiyorum. Özellikle Instagram fotoğraflarımın tamamı benim. Sadece stil fotoğraflarımın içinde benim olmam gerektiği için o an yanımdaki blogger arkadaşım çekiyor. Eğer proje bazlı bir çalışma ise özel bir fotoğrafçı ile de çalışabiliyorum.
Sosyal medya sizin için ne ifade ediyor?
Sosyal medya benim mesleğim, dünyamın tamamını kapsıyor ve dinamik bir yapıya sahip. Siz 1 ay uzak kalırsanız gelişmeler ve yeni trendlerden 1 sene uzak kalmış gibi oluyorsunuz. Artık geleneksel medya önemini kaybediyor. Ben TV izlemiyorum, gazetemi de sosyal medyadan okuyorum.
Blogunuzdan sonra sosyal medyaya nasıl yöneldiniz? Takipçilerinizle aranızda nasıl bir bağ var, hesaplarınızda size yöneltilen tüm yorumlara cevap veriyor musunuz?
Blogumu açtığımda Instagram yoktu. Facebook ülkemizde popüler değildi. Twitter bomboştu. Yani sosyal medya yeni oluşuyordu. Aslında blogumdan önce benim YouTube kanalım vardı. Yalnız ben vlog yerine teaser videolar çekiyordum. Sosyal medyaya ilk adımım H&M'e attığım tweet, o tweetin dergilere çıkması ve sonrasında H&M'de çalışmaya başlamamla attım. Oradan ayrıldıktan sonra Paul Frank markasının sosyal medya sorumlusu olarak çalıştım ilk işimi de böylelikle yapmış oldum. Aslında kendi blogum için sosyal medyayı kullanmaya çok geç başladım. Takipçi lafını çok sevmiyorum aslında. Onlar benim arkadaşım, dostum ve kardeşim. Böyle görüyorum. Siz hiç arkadaşınızın sorusuna cevap vermemezlik yapabilir misiniz? Tabii ki hayır :) Her soruyu cevaplıyorum. Kötü yorum çok nadir gelse bile onu da cevaplıyor silmiyorum.
Sosyal medyanın gidişatı hakkında düşünceleriniz neler?
Ülkemiz için pek iyi değil. Her şey gibi sosyal medyanın da özgür olması gerek. Ama bir sabah bir uyanıyoruz YouTube yasaklanmış, tweet atamıyoruz.
Blog yazmaya yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir?
Öncelikle birden yükselmeyi düşünmesinler. Çok uzun bir yol var önlerinde. Bunu bir iş olarak görüp, ünlü olmak için yapıyorlarsa hiç yapmasınlar. Onun için geleneksel medya yani TVleri tercih edebilirler. Ama içlerinde gerçekten bir tutku varsa, bunu aşkla yapacaklarına inanıyorlarsa devam etsinler. Özgünlüklerini korusunlar, asla başka kişilerin işlerini eleştirmesinler. Bence en önemlisi de mütevazı olsunlar.