Yoyonun silah olarak kullanıldığı ülke hangisidir?
Yoyo, bildiğiniz gibi bir dingil ile birleştirilmiş iki diskten ve dingilin etrafına sarılan ipten oluşan, enteresan, eğlenceli bir oyuncaktır ve ipin bir ucundan tutularak, oyuncağın yukarı aşağı hareket edecek şekilde sallanmasıyla oynanır.
Yoyonun ilk olarak Çin'de kullanıldığına inanılmaktadır. Ancak yoyo hakkındaki ilk tarihsel bilgi M.Ö. 500 yıllarına ait Yunan metinlerinde görülmüştür. Bu eski oyuncak, ağaç kabuğu ve metalden yapılmış bir diskten oluşmuştur. Bu zamanda yapılmış ve şu an Yunanistan'daki Atina Millî Müzesi'nde bulunan çömlek vazoda, Yunan Gençliği'nin yoyoyla oynarak eğlenmesi tasvir edilmiştir. Eski zamandan kalma Mısır tapınaklarının üzerindeki resimlerde de Mısırlıların yoyoyu resmettiği bilinmektedir.
Ancak yoyonun Filipinler’de aslen bir av silahı olarak kullanıldığını biliyor muydunuz? Yine tarihî kayıtlar göstermektedir ki 16. yüzyılda Filipinli avcılar, vahşi hayvanları, ağaçtan yaptıkları bir cisimle uzun bir ipi avlarının altlarına atmak suretiyle yakalamışlardır. Bu silahtaki ip yukarı çekilir ve av ipin içerisinde çabalayarak döner. Bu pratik silahın günümüz yoyosuna ilham verdigi söylenmektedir. Fakat bunun tamamen hayal ürünü bir fikir olduğu göz önüne tutulmalıdır. Kullanmayı bilmeyenin elinde de bir silaha dönüşebiliyor nitekim.
Damarlarında çikolata akan insanların ülkesi hangisidir?
Çikolata sektörünün küresel büyüklüğü yıllık 75 milyar doları aşarken, üretimde adeta dünya markası hâline gelen İsviçre, tüketimde de lider durumda. Euromonitor'un verilerini derleyen Marketwatch'a göre en fazla çikolata tüketimi, kişi başına yıllık 9 kilogram ile bu alanda dünya birincisi olan İsviçre'de gerçekleşiyor. Özlediğimiz liderlik işte böyle bir şey.
İsviçrelileri 7,9 kilogram tüketimleriyle Almanlar izlerken, İrlandalılar ve İngilizler kişi başına yıllık 7,5 kilogram tüketimleriyle 3 ve 4'üncü sıraları paylaşıyorlar. Onlar da tatlı insanlar yani.
İlk yelkenli tekneler Mısır’da yapılmıştır ki bunun piramitler inşa edilmeden önce olduğunu sanıyoruz: “Firavun Bey, bu piramitleri yaptınız ama rüzgârımızı kestiler, bütün yelkenli sahipleri mağdur!”
Yelkenliler; teknenin şekli, yelkenlerinin sayısı ve düzenine göre farklı isimlerle adlandırılırlar. Ülkemiz kara sularında yelkenli olarak kullanılabilir en yaygın sabit salmalı tekne gulettir. Ancak gulet ve Ege Denizi'nin diğer yaygın teknesi tırhandil, özellikle son 40 yıl içerisinde daha çok makine ile kullanılır hâle gelmişlerdir. Bu durumda Kaptan Jack Sparrow’un geçmişte Ege kıyılarımızı ziyaret etmiş olasılığı gayet mevcuttur:
Kötü huylu kolesterolün, dolayısıyla da insanoğlunun baş düşmanı patates kızartmasının nasıl icat edildiğini hep merak etmişizdir. Ortaçağ’daki herhangi bir savaş sırasında, kızarmış yağın yanlışlıkla askerlerin değil de patateslerin üzerine dökülmesiyle olduğunu sanmaktaydık ki sokak mutfağının bir buluşu olan bu yiyeceğin nasıl icat edildiğinin aslında tam olarak bilinemediğini bugün Vikipedi’den öğrendik. Fransız tarihçi Madeleine Ferriere'nin bilim dünyasında kabul gören iddiasına göre, Fransız Devrimi'nden bir süre önce Paris'teki Pont Neuf'te sokak satıcıları tarafından icat edilmiş. Bir diğer görüş ise Belçika'nın güneyinde bulunan Namur'da icat edildiğiymiş. Fakat Belçikalıların ortaya attığı bu görüş kabul görmemekteymiş. Bu rivayetlerin içerisinde Amerika’nın ve Pentagon’un olmaması hayli enteresan aslında.
Batı Avustralya eyaletinin başkenti, aynı zamanda Avustralya'nın dördüncü büyük kenti ve bölge nüfusunun dörtte üçünün toplandığı bir metropolit bölgenin merkezi olan Perth, kıtanın en rüzgârlı şehridir. Yerli halkının deyişleri arasında “Perth’e çıkmak” sözü olmasa da siz siz olun, ıslak kafayla Perth’e çıkmayın efendim. Aman, sinizütlere dikkat.
Dünyanın en uzun caddesi, Kanada Toronto’daki Yonge Caddesi’dir. Ölçülmüş uzunluğu 1.896 km (1.178 mil) olan cadde, İstanbul - Van arası karayolu mesafesinden daha uzundur.
1794 yılında ulaşıma açılan cadde, uzun yıllardır dünyanın en uzun caddesi rekorunu elinde tutuyor.
Hipopotamların Afrika kıtasında diğer hayvan türlerinden daha fazla sayıda insan öldürdüğünü biliyor muydunuz? Ama bizimkiler bunu kesin hak etmişlerdir.
Bu arada, Tanrılar Çıldırmış Olmalı diye film serisi vardı, nereden aklımıza geldiyse. Tekrar yayınlansa da izlesek yahu.
Topolino Mickey Mouse’un İtalya’daki ismidir. Hatta kapak fotoğrafında gördüğünüz üzere, bu ülkede yayımlanan aynı adlı bir dergisi vardır. İtalya’nın dünya devi otomobil üreticisi Fiat’ın da bu ismi verdiği, eski bir modeli bulunmaktadır.
Pinocchio yani nam-ı diğer Pinokyo ise İtalyancada ‘çam kafa’ anlamına gelmekle birlikte, bizce de biraz öyledir sanki, ne dersiniz?
Afrika Gri Papağanı’nın 200’den fazla kelimeyi konuşabildiğini biliyor muydunuz? Jako ya da Afrika Gri Papağanı, (Psittacus erithacus - ülkemizdeki adıyla gri papağan) papağangiller (Psittacidae) familyasına ait, orta büyüklükte (30–35 cm) bir papağan türüdür. Gövdesi gri ve siyah tonlarda, kuyruğu ise kırmızı veya bordodur.
Papağan türleri içinde en çok bilinenidir ve uzmanlar tarafından en zekisi olarak nitelenir. Romalıların bu türü yaygın olarak besledikleri rivayet edilir. Gevezelikleri Romalılardan mı gelir bilinmez ama iyi bakılan bir Jako’nun 1.000 kelimeye kadar ezber yapabildiği ve kendilerine sorulan sorulara mantıklı cevaplar verebildiği bilinmektedir.
Helal olsun vallahi de billahi de; bazı insanlar o kadarını bile yapamıyorlar…
Doğu Afrika’da muzdan mayalanmış bira içebileceğinizi biliyor muydunuz? Özellikle olgunlaşmamış muzda %21 oranında nişasta vardır ve bu özelliği, onu sindirimi zor bir meyve hâline getirir. Muzun kendisi olgunlaştıkça, içindeki nişasta glikoza dönüşür. Böylelikle de bir enerji deposu hâline gelir (100 gramda 90 kalori). Muz aynı zamanda potasyum açısından da zengin bir meyvedir. 380 mg’lık potasyum içeriğiyle sadece 1 adet muz bile yetişkin bir bireyin günlük ihtiyacından daha fazlasını karşılar. İnsanların kavurucu sıcakta terleyerek çok sıvı kaybı yaşadığı Afrika ülkelerinde bu miktar yararlı ve gereklidir. Olgunlaşmamış muzları iyi yıkanarak toksik maddelerden arındırılmış kabuklarıyla birlikte kaynatmak, bilhassa küçük çocuklar ve yaşlılar için faydalıdır. Kenya’da da bu fikirden yola çıkarak, muzların kaynatılıp mayalandığını ve bira elde ettiklerini düşünüyoruz ancak küçük çocuklara ve yaşlılara satılmamasını umuyoruz tabii.
Ayrıca biz Adile Teyze’yle büyümüş bir nesiliz, dolayısıyla da biracı değil likörcüyüz: