Adalar’da, Modalar’da, bir kafenin ahşap taburesinde, bahçe köşelerinde, araba kaputlarının üstünde, iskelelerde, balıkçının ve ciğercinin dibinde, insanların kucağında, romanlarda... Onlar İstanbul’un dünyalar güzeli kedileri…
İstanbul’da öyle mekânlar ve yerleşim yerleri var ki bunların kendi özellikleri pek anılmaz, hatta hatırlanmaz ve bu mekânlar orada yaşayan kedileri ile hafızalara kazınır. Bu semtlerdeki bir kitabevine uğradığınızda veya arkadaşlarınızla karnınızı doyurmak için bir kafeye oturduğunuzda, kıyafet ve aksesuar alışverişi yaparken, hemen yanı başınızda etrafa aldırış etmeden uyuyan mahalleli kedileri fark edersiniz.
Müdavimlerinin, sırf o kedilerle vakit geçirmek için o mekânları tercih ettiği bilinir. Beyoğlu, Adalar, Kadıköy, Moda kedili semtlerin başında gelir. Sadece mahalleler mi? Sahaflar, kahveler, hediyelik eşya dükkânları, daha birçok mekân da kedi sakinleri ile tanınır ve bu sebeple anılır ve dünyanın tüm kedilerinde olduğu gibi, bu mahallelerin kedilerinde de diğer evcil hayvanlarda görülmeyen bir güzelliğin yanı sıra, dışarıdan hiç belli olmayan muazzam bir güç ve dirayet vardır.
HÜZÜNLÜ PRENS ADALARI
Adaların hüznü, oradan gelip geçen tüm ruhları hâlâ kendi dünyasında saklıyor oluşundan mıdır bilinmez... Sezen Aksu gibidir Adalar. Hiç kimseden gidemezler, gitmezler. Geçici konukları bu hüznü fark etse de kaynağının ne olduğunu, asla bilemez. Adaların hüznü, bir biçimde giden ya da gitmek zorunda kalanların geride bıraktıklarının hüznüdür.
Bu terkedilişten kedi ve köpekler de nasibini alıyor... Daha da kötüsü, kediler ve köpekler için Adalar’ın, kurtulmak istenen hayvanları bırakmak için, otomobil trafiğinin olmadığı, ağaçlık, insanların yaşadığı “ideal” yerler olduğu düşünülüyor. Tabii onların kış ortasında, gecenin karanlığında, kedileri ve çok aç kalırlarsa birbirlerini boğazlayan köpeklerin uğultularıyla yatağından fırlayan Adalar ahalisinden haberleri yoktur. Hele hele, köpekleri darağacı ilmeğine benzer iplerle toplayıp, yeni sahipler bulamayınca onları uyutmak zorunda kalan belediye çalışanlarından iyice habersizdirler...
Adalar’da, hayatının geri kalanını kedilere adamış insanlar vardır oysa. Hatta sırf onlar güvenlik içinde ve mutlu yaşasınlar diye yaşadıkları evi kedilere tahsis edenler vardır Adalar’da. Yapılan gece turları başlı başına bir ağır iştir. İşinden dönen kediseverler, daha kendi karınlarını doyurmadan, ellerinde poşet poşet kuru mamalarla yaşadıkları adayı turlarlar saatlerce. Kediler yavrularına bakabilsin diye. Kedilerin yaz ayları daha keyifli geçer ama kış gelince Adalar’a bir hüzün çöker. Yazlıkçılar, turistler gider. Ada yalnız kalır. Çay bahçelerinin tahta sandalyeleri toplanır, tekneler uğramaz olur. Vapur seferleri seyrekleşir. İstanbul’un ışıkları giderek belirsizleşir. Hepsinden önemlisi de artık çöp bidonları dolmaz olur ve yiyecekler azalır... Ardından da vurucu darbe gelir; İnce bir kar tabakası, kimi zaman haftalar boyunca erimeksizin Adalar’ı kaplar. Koşullara dayanamayan kediler de yitip gider ve terkedilmenin acısını bir kez daha yaşatırlar Adalar’a, Adalı’ya... Sağ kalabilenler baharla canlanıp güçlenmeye başlayacak ve nisanın gelişiyle yavru kedilerin ortalığı inleten şımarık çığlıkları tüm hüznüne rağmen Adalar’ı gülümsetecektir.
SAHAF KOKULU KEDİLER
Beyoğlu’ndaki Simurg Kitabevi, Hayal Kahvesi. Kediler tüm rafların ve bilgisayarın üzerinde... Yoldan gelip geçenler, vitrinde sergilenen yeni kitapların arasında gezinmekte... Üzerinde oturduğu kitabı alıp bakmanıza izin vermeyecek kadar sahibi olmuşlar mekânın... Almaya teşebbüs eden oldu mu, ani bir pati müdahalesiyle karşılaşıyor...
İstiklal Caddesi, ara sokaklarında her zaman yeni bir mekân keşfedebileceğiniz, size benzeyen insanları bulup kendileriyle çay sohbeti yapabileceğiniz bir yer... Simurg Kitabevi ise yalnızca kitapseverlerin değil, kediseverlerin de uğramadan geçemedikleri bir yer. Burası, çoğu kaza geçirmiş ya da ölmek üzereyken bulunmuş kedilere sunulan sıcacık bir yuva. Kocakafa, Bekir, Cimcime, Şeker, Korsan, Tıstıs, Fıstık, Haydut gibi birbirinden güzel isimleri olan, bakımlı, besili, kitapların üstünde yatan kediler, onlar Simurg`un gerçek sahipleri...
PARSİFAL GÖRÜLMELİ
İstanbul`un dört dörtlük vejetaryen lokantalarından Parsifal’in sahibi Ayfer Uzunoğulları, 93 yılından itibaren, kedilerle bir arada yaşadığı özel bir dünya kurmuş. Türkiye Hayvan Hakları Platformu`nun da kurucu üyeleri arasında olan Uzunoğulları, sokak kedilerinin sadece karnını doyurmakla kalmıyor, onları kısırlaştırıyor ve sürekli sağlık kontrollerini ve bakımlarını yapmaya çalışıyor. Restoranın gerçek sahibi olan Sakız ve Cankız o kadar mutlu kediler ki... Aralarında özellikle kendilerini görmeye gelenler de olmak üzere tüm müşterilere sirayet ediyor mutluluk ve huzurları.
CİHANGİR’DE KÖPEK YASAK
Cihangir, insanlardan çok kedilerin yaşadığı İstanbul semtlerinden biri. Mahalle sakinleri gün boyu kedilere yönelik ve sonu gelmez bir faaliyet içindeler. Kimileri evde pişirdiği ciğer paparasını, kimileri zamansızlıktan ‘çarşı işi’ kuru mamayı sokakların her yerinde neredeyse yüzlerce mama kabına doldururken etrafları da sakin ve terbiyeli kedilerle çevriliyor. Cihangir’in kedileri mahalle sakinlerinden o derece eminler ki, kapları yemek ve taze su ile doldurulurken gölgelikte Kleopatra pozunda yatarak yemek hazırlığını soğukkanlılıkla izleyenler bile var. Nasıl emin olmasınlar ki? Cihangir’deki tüm parklarda köpek yasağı var. Cihangir tam anlamıyla bir kedi cumhuriyeti olmuş çoktan.
KADIKÖY BAMBAŞKA
Kadıköy Çarşı`da, Şifa Hastanesi’ne doğru çıkan sokakların birinde, kedi dostu dükkân sahipleri el ele verip mahallenin kedilerine bakıyorlar. Dükkânlardan biri Osmanlı Koleksiyon adındaki bir sahaf. 11 yıldır açık olan dükkân ilk gününden itibaren prenses isimli iki kedinin evi olmuş. Sahibi Ruhi Okuş, sürekli beslediği biri altı, biri yedi yaşında iki kedisinden bahsederken gözlerinde sevgi ve ışığı görebiliyorsunuz. Aralarında kıskançlık olmasın, ikisi de kendini prenses gibi hissetsin diye, iki kedisinin adını da Prenses koymuş. Anneleri, prensesleri dükkânda doğurup kendisine emanet ettikten sonra ölmüş. Gece içeride, gündüz dükkân önünde eski fotoğrafların üstünde güneşlenen iki kedinin ne kadar mutlu oldukları ilk bakışta anlaşılıyor. Yine aynı sokakta bulunan Çinili Kafe’nin gerçek sahibi de Maviş’ti yıllar yılı. Dişi bir Siyam olan Maviş’in hayranları pek çoktu. Birçok insan sırf onu bir süre izleyebilmek için oturup bir kahve içerdi. Ama çok yaşlıydı ve hayata veda etti. Ancak Çinili Kafe hâlâ Maviş’le anılıyor, müşteriler konuya Maviş’ten girince sohbet de uzayıp gidiyor.
GÜMÜŞ CAFE’NİN SAHİPLERİ
Gümüş Cafe Bahariye Caddesi`nde... Takı, toka, anahtarlık gibi eşyaların da satıldığı dükkânın sahibi olan dört afacan kedi var. Cafe’nin işletmecileri kısırlaştırmaya karşı; o yüzden de Arap sağlıklı üç yavru yapmış. Şu an hastanede bakım altında olan Arap’ın afacanları dükkânın önünde, masalarda, kitapların üstünde... Arap’ın takılarla oynamaya bayılan yavrularının adı Kara, Böcük ve Zeytin.
Bahariye Caddesi boyunca, kalabalığa aldırış etmeden barlara, kafelere girmek serbest kedilere. Oturmak için tahta bir iskemleye hamle yapanlara direnerek biraz inatçı davrandıkları oluyor ama genelde hepsi huzurlu, sakin... Yılmaz Çuhadar, üç yıldır işlettiği cafe’nin ve mahallenin gerçek sahibi olan kedilerin ve hatta köpeklerin kendi aralarında çok iyi anlaştığını ifade ediyor ve “Bir türlü anlaşamayan insanlar” diyor.
Etnik giysiler satan Hannah adlı dükkânın önünden geçerken, vitrindeki el yapımı Hint işi kıyafetlerin seyrine daldığınız anda eteklerin altından çıkan Junior isimli kedi yüreğinizi hoplatabilir. İki yavru annesi ama hâlâ afacan... 1,5 yıldır orada yaşıyormuş. Ayna karşısına geçip kendisini seyretmesine bayılıyor müşteriler. Belki de kendini seyretmiyor, müşterilerin taklidini yapıyordur kim bilir...
KEDİLERİN MİSTİK TARİHİ
Kedilere düşkünlüğüyle bilinen Mark Twain şöyle der: “Tanrı’nın yarattıkları arasında kırbaçla dize gelmeyecek tek bir mahlûk vardır. O da kedidir. İnsan kediyle melezlenebilseydi bu insanın hayrına olur, kediyse bu işten zararlı çıkardı.”
Bir kedinin öfkesi muhteşemdir; saf kedi aleviyle yanar, bütün tüyleri dimdik olur ve her biri cızırdayan mavi kıvılcımlar saçar. Gözleri ise içinin aleviyle ışıl ışıldır der William S. Burroughs.
RAYMOND CHANDLER
ABD’nin ünlü suç romanı yazarı Chandler’ın siyah bir İran kedisi varmış. Taki adındaki kedinin sekreteri olduğunu söyleyen Chandler, “Taki benim sekreterim çünkü yazılarımın üstüne oturup uzun uzun inceliyor onları” dermiş.
SIR WINSTON CHURCHILL
İngiltere tarihinin en önemli devlet adamlarından biri olan Churchill, çalışma masası ve yatağını kedisi Jock’la paylaşırmış. Jock ortadan kaybolduğunda hizmetçilerini seferber eden Churchill Jock gelmeden sofraya oturmazmış.
ALBERT SCHWEITZER
Nobel Barış Ödülü sahibi doktor Schweitzer, aslında solak olmasına rağmen, sol elinin üzerinde uyumaya bayılan kedisi Sizi’yi yerinden kaldırmamak için kimi zaman reçetelerini sağ eliyle yazarmış.
HZ. MUHAMMED
Kediseverliğiyle tanınan Hz. Muhammed’in bir gün cübbesinin eteğinde uyuyakalan kediyi uyandırmamak için cübbenin kolunu kestiği rivayet edilir.
PETRARCH
Ünlü şair öldüğünde kedisiyle beraber gömülmüş.
KARDİNAL RICHELIEU
Kardinal Richelieu, kilisenin büyük bir odasını kedilerine tahsis etmiş ve görevlilerine her gün ve günde iki kez olmak üzere kedileri beslemesi için emir vermiş.
ERNEST HEMINGWAY
Ünlü yazar Hemingway’in evinde beslediği 30’dan fazla kedisi olduğu bilinir. 1931’de Hemingway’e özel bir kedi hediye edildi. Beyaz bir kediydi ve polidaktildi. Yani fiziksel olarak genetiği bozuktu ve patilerinde altı parmak vardı. Hemingway kediye “Snowball” adını verdi. Bu nadir mutanta aşık olan Hemingway sonraları Key West’teki arazisinde özgürce dolaşan 50 kadar mutant kedi evlat edindi. Bu sevdasını yazılarında da öyle çok dile getirdi ki genetiği bozuk kediler bir süre sonra “Hemingway’in kedileri” olarak anılmaya başladı.
Günümüzde Hemingway’in Key West’teki evi artık müze olarak kullanılıyor. Eğer ziyaret etme şansınız olursa her yerde hâlâ mutant kediler bulunduğunu görürsünüz. Hepsinin cinsi başka ancak neredeyse hepsinin patilerinde altı parmak var. Hemingway’in kedileri dilediklerini yapmak konusunda oldukça özgür ve kedilerin büyük çoğunluğu Snowball’un torunları. Hemingway’in kedi dostunun da kendisi gibi özgür bir ruh olduğunu söylemek yanlış olmaz.
FLORENCE NIGHTINGALE
Yaşamı boyunca 60’tan fazla kedi beslediği bilinen Florence Nightingale, çalışma kâğıtlarının üstünde sıkça rastladığı lekelerden hiç şikâyet etmezmiş.
MARK TWAIN
Amerika’nın ünlü mizahçı ve edebiyatçısı Twain de bir kedi aşığıydı. Hatta çok sevdiği siyah kedisi Bambino kaybolduğunda American dergisine bir reklam verip kedisini bulup getirene 5$ para ödülü vereceğini açıklamıştı.