Her zaman huzur bulduğum, vazgeçemediğim, basamakları ağır ağır indiğim bir yer Cezayir Sokağı. Sokağın tamamen merdiven olması oldukça etkileyici. Akdeniz ülkesi sokaklarının havasını ve yaşantısını yansıtan, cennet çukuru misali merdivenlerden inerken renk renk boyalı mekanlar, gözlerinizi kamaştırır.
Misafirlerimle hoşça vakit geçirdiğim, biraz gitmesem özlediğim bir sokak. “Sokak da özlenir mi?” demeyin. Her mevsim aynı güzelliktedir. Renkleri değişmez. Beyoğlu’nda Galatasaray Lisesi'nin arkasında kalan bu yer, Beyoğlu ve Tophane'yi birbirine bağlayan bir yaya yolu olarak da bilinir. Adı Cezayir Çıkmazı‘dır.
Minicik bir sokak, o sokağa inmek ayrı, çıkmak apayrı bir zevktir. Hoş bir havası vardır. Merdivenlerden inerken akşamüzeri, farklı renklerde ve de kalitelerdeki müziğin sesine doğru yönelirsiniz. Dostlarınızla yüksek müzik altında boğulmadan sohbet edebileceğiniz ender yerlerden biri.
Rahat yayvan koltukları, renkli masa örtüleri ve sandalyeler seni davet eder. Dinlenmek için, o renkli dünyada huzura doğru inersin. Her mekanın önünden geçerken "Buyurun terasa alalım," teklifleri gelir. O manzara ve sokağın tasarımındaki kültürel farklılığa eşlik edercesine kulağınıza çalınan akordeon sesi insanı büyüler. Merdivenlerinde oturup müzik eşliğinde ağlayabilirsiniz. Farklı renklerdeki minderleriyle, müziğiyle, ışığıyla, çiçekleriyle ve pahalı işletmeleriyle başınızı döndürebilir.Her beş metrede kafelerin önünde gitarla şarkılarını söyleyenleri görürsünüz. Oturacak mekânı seçerken, kafelerin ve barların camlarından sarkan begonyalar ve âşıkları görebilir, gözünüzü kamaştıran renklerle inmeye çalışırken, basamaklardan düşmemek için dikkat etmek zorunda kalabilirsiniz.
Bu enfes sokakta her an bir sanatçıya, bir yazara rastlayabilirsiniz. Her türlü can sıkıntısından uzak bir ortamdır burası. Çeşit çeşit kafe, restoran ve sanat merkezinin bulunduğu çok büyüleyici bir sokaktır Cezayir Sokağı.
Özellikle akşamları ışıklandırmasıyla oldukça göz alıcıdır. Herhangi bir kafede oturup ortamın keyfini çıkarmak sizin elinizde. Plastik sardunyalar sokağın ve doğanın ruhuna aykırı olsa da her masada görebilirsiniz. Çiçek açmaya devam eden sardunyaları düşündükçe "Çok mu zor birkaç saksı canlı sardunyanın bakımı?" dediğimiz bir yer.
Sokağın hemen başında, Cemil İpekçi tasarımlarının bulunduğu atölyenin önündeki bir masada, bir sandalyeye oturarak fotoğraf çektirdikten sonra başlarsınız basamakları bir bir inmeye. Alt çıkış kapısının karşısında yine Cemil İpekçi tasarımlarından, dostlarınıza armağan edebileceğiniz şık ürünler bulabilirsiniz.
Seçtiğin mekân seni yansıtır. Masada otururken merdivenlerden, ağır ağır eteklerini toplayarak inen, topuklu şık ayakkabılı kadınları görürsünüz. Sokak o kadar dar ki karşı masadakilerle göz göze gelir, şarkılara eşlik edebilirsiniz neşeyle.
Bazen ufak ayrıntılar hayatınızda önemli bir yer tutar. Herhangi bir şehrin herhangi bir sokağı dünyanın en özel mekanı olur ya Cezayir Sokağı işte öyle bir şey… Kesinlikle gidilip görülmeli, kışın mutlaka sıcak şarap içmeyi sevenler uğramalı bu şirin sokağa.
Mekanların iç tasarımlarının şık olduğu kadar, dışarıdaki rahat, geniş ve şık koltuklarından kalkmak istemezsiniz. Zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamadığınız bu sokakta.
Geçmişten günümüze Cezayir Sokağı
“Beyoğlu'nda Galatasaray Lisesi'nin arka tarafında metruk halde bulunan Cezayir Sokağı'nda; Afitaş Yapım Şirketi ile Kültür Üniversitesi'nin ortaklaşa geliştirdiği "Fransız Sokağı" projesiyle kentsel dönüşümü sağlanır. Projeyle 1800lerin sonu, 1900lerin başı itibariyle yüzyılın değişimine tanıklık etmiş, farklı hayatların yaşandığı birkaç nesille birlikte gözden düşmüş binalar restore edilir; pembe ve sarı renklere boyanır, tentelerle donatılır. Kaldırım taşları yenilenir, bölgenin tamamı için özel bir müzik sistemi kurulur.
Fransız Sokağı'nı süsleyen havagazıyla çalışan 100 yıllık sokak lambalarını Paris Belediyesi göndermiş. Yer taşları Paris'ten gelen mimarlarla çalışılarak düzenlenen sokağa adını veren Fransızlar, Beyoğlu'nda çok önemli izlere sahip.
Zira Beyoğlu'ndaki ilk kahvehaneler, ilk oteller, ilk sinema ve tiyatrolar, 19. yüzyılda Fransızlar tarafından kurulmuş. Sokağın sol tarafındaki binaların tümü 1890-1910 yılları arasında İstanbul'da yaşamış Karaköy ve Eminönü rıhtımlarını inşa eden Fransız müteahhit mühendis Marius Michel'in imzasını taşıyor. Ayrıca ünlü Fransız ressam Al-bert Mille de 1950'li yıllarda bu bölgede yaşamış. Fransız kültürünü yansıtmayı hedefleyen sokakta, değişik tatlar sunan kafeler, restoranlar ve sanat merkezleri bulunuyor. Bunun yanı sıra sokak, özlemli ögelerle İstanbul geçmişteki sakinleriyle kendi geçmişini de yaşatmaktadır.
Fransız Sokağı İstanbul Kültür Üniversitesi ve Afitaş Yapım tarafından ortak geliştirilen bir proje sonucu 2003 yılında açılmıştır. 19. ve 20. yüzyıl boyunca Galatasaray Lisesi arka tarafındaki bu sokağa Cezayir Sokağı denilmiş, 2003 yılında geliştirilen proje sonunda sokağa Fransız Sokağı adı verilmiştir.”
İstiklal Caddesi üzerindeki ilk binanın Fransız Konsolosluğu olduğu ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra bölgede Fransız işletmeciler sayısız kafe ve meyhane açmış, sayısız restoran ile Fransız mutfağı Osmanlı ve İstanbul kültürünün bir parçası haline gelmiştir. Gündüz saatlerinde kafelerden birinde oturup sıcak bir şeyler içip, akşam saatlerinde ise canlı müzik eşliğinde yine güzel sohbetlerin yaşanacağı bir atmosferle, misafirlerine ev sahipliği yapan, bu şirin sokak, “Fransız Sokağı” olarak bilinir aslında.
Fransız Sokağı oldu Cezayir Sokağı
“İstiklal Caddesi esnafı Ermeni tasarısına onay veren Fransa'nın ismini taşıyan sokağı istemez. İstiklal Caddesi esnafı imza toplayarak semtte Fransız Sokağı ismini istemediklerini Beyoğlu Belediyesi'ne bildirirler.
Beyoğlu Belediyesi'nden sokağın adının değiştirilmesi yönünde karar çıkar. Beyoğlu Belediyesi, İstiklal Caddesi esnafının isteğini yerine getirir. Sözde Ermeni soykırımı iddialarına prim veren Fransa'ya, sokakla misilleme yapılır ve ad değişir... Sokağın yeni adı da Fransa'ya ince bir mesaj taşıyor. Çünkü Fransız Sokağı tabelasının yerine Cezayir Sokağı tabelası asılır. Bu şekilde Fransa'ya Cezayir'de yaptığı katliamlar hatırlatılır. Fransa’nın 1915 olaylarıyla ilgili bir tasarıyı kabul etmesinin ardından bozulan Türk Fransız ilişkilerinin bir sonucu olarak sokaktaki isim tabelaları kaldırılmış, ancak adı işletme tabelalarında kalmıştır.”
Taksim ve Tünel’den kalkan tramvaylarla ulaşarak, İstiklal Caddesi’nin kalabalığından sıyrılıp dinlenebilirsiniz.
Oturduğumuz mekânın işletmecisi kadınla konuştuk: Bu sokakta ikamet eden var mı?
Kadın başını yukarı kaldırdı. Parmağıyla işaret ederek ”Çoğunluk otel, sadece şurada yaşlı bir teyzemiz ikamet eder” dedi. Arkadaşımla bu daracık sokakta, barların ve otelin üst katlarına baktık. Sonra birbirimize gülümsedik. "Sokakta yükselen müzik seslerinden rahatsız olunmaz mı?" sorusunu yönelttik aynı anda birbirimize ve yanıt verdik: “Alışmışlık ya da zorunluluk.”
Bu akşam beni misafir eder misin?
Pek çok kişi tarafından ziyaret edilen mekânlar her yıl binlerce insanı ağırlamaktaymış. Canlı sardunyaların eksikliğine rağmen, çok zevkli ve özlemli, çok modern ve canlı tasarlanmış, insanın içini ısıtan, renkli, hareketli, neşeli, müzikli sokakta, müziğin ritmi ve teraslarından İstanbul seyrine doyum olmaz. Daha çok Fransız mutfağına yer verildiği söylense de damak tadınıza uygun zengin mönüsü ile değişik tatlar da deneyebilirsiniz.
Sokakta toplam 29 bina 400 metrekare ve 176 metrekare iki adet bahçe bulunmaktadır. Binalar ağırlıklı olarak neo-klasik tarzdadır. Tophane Müşiri Zeki Paşa tarafından yaptırılan binanın alt katında da Fransız portre ressamı Albert Mille bir süre yaşamış.
Eğer İstanbul’a yolunuz düşerse “Bu akşam beni misafir eder misin?” demek için uğramadan geçmeyin bu düşler sokağına. İnsanın içini ısıtan, renkli, hareketli, neşeli, müzikli sokak... Düşler sokağı gibi, hayat hiç durmaz, her zaman cıvıl cıvıl akar bu sokakta.
Tablo gibi sokak sizleri bekliyor…