Kalküta adı köken olarak “Kali” ve “Ghat”tan geliyor. “Kali”; ölüm tanrılarına verdikleri isim, “Ghat” ise ölülerin yakıldığı yer. Kali Ghat, zaman içinde Kalikot, daha sonra da Kalküta’ya dönüşmüş. Son olarak da 2000 yılında Batı Bengal Hükümeti’nin teklifi ile Kalküta, Kolkata olmuş.
Biz Kolkata’yı gezmeye ilk olarak Dalhusi meydanından başladık. Bu meydan, eski koloniyal dönemden kalma çok güzel, ama bakımsız binalar ile çevrili. Günümüzde bu binaların çoğu devlet tarafından kullanılmakta.
Bu meydanda en göze batan yapılardan biri Yazarlar Evi. Kırmızı renkli bu bina, İngilizler döneminde yazarlara ev sahipliği yaptığından bu adı almış. Şu anda ise eyalet yönetim binası olarak hizmet veriyor. Yine koloniyal dönemden kalma bir İskoç kilisesi olan St. Andrew Kilisesi de bu meydanda yerini almış.
Meydanın ortasındaki su çevresinde evsizler yerlerini almışlar. Kimi çamaşır yıkıyor, kimi kendisini… Bu meydanda büyük beyaz kubbeli eski posta binasını da görebilirsiniz.
Daha sonra Howrah köprüsüne doğru giderken dünyanın 2. büyük kriket stadyumunu gördük. Kriket sporu da Hintliler’e İngilizlerden miras kalmış.
Howrah köprüsü 1942’de yapılmış. Demirden yapılma etkileyici bir asma köprü. Bu köprüden günde 3 milyon kişi geçiyor. Köprüden geçince Howrah istasyonu karşınıza çıkıyor. Bu çok büyük istasyon da İngiliz döneminden kalma bir yapı. Nehir kenarına kurulu bu istasyon binası çevresinde çok sayıda kargo binası ve depo bulunuyor.
Daha sonra Botanik bahçesine geliyoruz. Botanik bahçesinde fotoğraf çekilebiliyor ama video çekimi yapılamıyor. Su şişesi sokmak da yasak. Sebebi ise Hintlilerin suları içip, şişeleri çevreye atmalarıymış. Hükümette çareyi insanları bilinçlendirmek yerine, su sokmayı yasaklamakta bulmuş. İlginç!
Bu botanik bahçesi 45 hektar büyüklüğünde ve içerisinde 35 bin çeşit çiçek ve bitki türü bulunuyor. Ancak en etkileyici olanı 250 yaşındaki Guinness Rekorlar kitabında yerini alan Banyan Ağacı. Burası tek ağaçtan oluşan bir orman. Tek gövdeden türemiş 2.880 adet ağaç gövdesi. Banyan ağacının özelliği dalları toprağa uzayıp gövde oluşturuyor. Ağaç 400 m çapında yuvarlak bir alanı kapsıyor ve her geçen gün bu alan büyüyor.
Buradan devamla Maiden Park’a gidiyoruz. Maiden Parkı şehir merkezinde. Bu park Londra’daki Hyde Park’ı anımsatıyor. Parkın doğu köşesinde nehir yolu üzerinde büyük malikhaneler ve reklam panoları görülüyor. Yine bu sırada İngilizler tarafından nehir kenarına yaptırılmış olan William kalesini görüyoruz. Kalenin bir tarafından Ganj’ın en önemli kollarından biri olan Hoogly nehri, diğer tarafından Maiden Parkı görülebiliyor. Kale yapıldığı sırada parkın bulunduğu alan tamamen ormanlıkmış. Şehre hakim olabilmek amacı ile ormandaki ağaçlar kesilerek bu park oluşturulmuş. Geçmiş dönemde bu park İngiliz askerlerinin polo oyunu oynadıkları ve çeşitli geçit törenlerinin düzenlendiği bir alan olarak kullanılmış.
Parkın hemen karşısında ise şehrin simgelerinden biri haline gelmiş olan Victoria Anıtı’nı görüyoruz. Bu anıt, Kraliçe Victoria anısına Agra’daki Tac Mahal’den esinlenerek yapılmış. Tamamen Moğol ve İtalyan mimarisinin bir karışımı olan anıtın mermerleri Racastan’dan getirilmiş. Binanın içerisinde Kraliçe Victoria’nın ufak heykelleri ve tabloları yer alıyor. Bu anıtın çevresinde bulunan Şark usulü süslenmiş at arabalarına binerek çevrede bir tur atabilirsiniz.Kalkuta'da konaklamak için merkezi konumda olup çok tercih edilen otellerden Kenilworth Hotel ve ya The Gateway Hotel EM Bypass Kolkata tercih edilebilir.