Kalküta ve Renkli Tapınaklar

Kali tapınağına giderken yol üzerinde, nehir kıyısında uzanan cennet bahçelerini görüyoruz. Kali tapınağı adını ölüm tanrısı Kali’den alıyor. Kali’nin kelime anlamı Hindu dilinde siyah. Tanrı Kali Hindistan’ın en korkunç tanrıçası. Tasvirlerinde siyah ya da mavi yüzünün ortasında kocaman bir kırmızı bir dille tasvir ediliyor. Genelde boynunda kafataslarından oluşmuş bir kolye bulunuyor. Bu kafatasları ise şeytanlara aitmiş. Çünkü Kali sürekli şeytanlarla savaşıyormuş. Kali bazen de karnı doymayan tanrıça olarak da ifade ediliyor. Bu nedenle bu tapınakta Kali’nin açlığını dindirmek için sürekli pek çok hayvan kurban ediliyor.

Bazı kaynaklara göre 1835’e kadar burada insan kurban ediliyormuş. Ama 1835 sonrası yasaklanmış. Bu bilginin doğruluğunu rehberimize sorduk, ancak böyle bir şey olmadığını söyledi. Burada bir de elektrikle çalışan krematoryum var.

Bu tapınak Şiva’nın karısı öldükten sonra parçalanıp dağılırken küçük parmağının düştüğü yere inşa edilmiş. Tapınak girişinde Kali’ye sunulmak üzere pek çok yiyecek ve çiçek satan küçük tezgahlar bulunuyor. Çiçekler arasında en gözde olanı, rengi ile kanı çağrıştıran kırmızı renkli Hibiskus çiçeği. Bu tapınağın içerisinde fotoğraf çekmek ise yasak.

Daha sonra şehrin ilginç tapınaklarından biri olan Jain tapınağına geliyoruz. Jainizm inancında temel hiç bir canlıya zarar vermemek. Temel bu olunca Jainler bir karıncayı bile incitmemek adına çıplak ayakla dolaşıyor, oturacakları yeri süpürmek için ellerinde çalı süpürgesi taşıyorlar. Ve de ağızlarına kaçabilecek bir sineğin ölme ihtimaline karşı ağızlarına bir bez parçası takarak dolaşıyorlar. Bu tapınağın mimarisinde mozaik parçaları, aynalar ve renkli parlak taşlar kullanılmış. Motifler ise hayvan ve bitki motifleri.

Tapınak 1975’te yapıldığından beri aydınlanmayı temsil eden ateş bugüne kadar hiç sönmemiş. İlginçtir ki, ateşin üzerindeki beyaz ters kase hiç is olmamış. Bunu bir mucize olarak adlandırıyorlar. Eğer bu kase is olmaya başlarsa, felaketlerin artacağına ve kıyametin kopacağına inanıyorlar.

Tapınak bahçesindeki tuvaleti mecburen ziyaret etmek durumunda kaldım. Maalesef tüm Kalküta’da hiç duymadığım kokuyu burada fazlasıyla aldım. O noktada düşündüğüm tek şey “sanırım dışkı içinde bulunabilen bağırsak kurdu falan varsa diye bu kurtlar su dökersek boğulur diye hiçbir şekilde su kullanmıyorlar.”

Bu renkli tapınaktan sonra yerel halkla iç içe olma adına metro ile merkeze geldik. Metronun çok kalabalık olmasına rağmen, rahatsız edici hiçbir koku hissetmedik.

Binaların tamamında kaçıncı kat olursa olsun, pencere ve balkonlar demirler ile kapatılmış. Toplu taşıma da bile şoför mahali demir parmaklıklar ile yolculardan ayrılmış.

Güvenliği sağlamak için bu şekilde bir sistem geliştirmişler, çünkü çok sayıda evsiz var. Ana yollardaki orta refüjlerde bile çamaşırlar serili. Zaten halk sokaklarda yıkanıyor, çamaşırını yıkıyor, sokaklara asıyor, sokakta yemek yiyor, bebeğini emziriyor. Kısacası halk sokakta yaşıyor. Fakirlik o kadar hat safhadaki, tek ayağı olan bir adamın baston yerine bir sırığa sarılarak yürümeye çalıştığını gördük. Gerçekten sefaletin bu boyutlarda olması çok üzücüydü.

Kalkuta’da çok fazla sayıda festival ve tören düzenleniyor. Bu nedenle neşe kenti olarak geçiyor bazı kaynaklarda.

Bazı festivallerinde inandıkları tanrı ve tanrıçalarının büyük heykellerini yapıp, bunların üzerlerinde mumlar yakarak, kutsal Ganj nehrinin kolu olan Hogdy’ye bırakıyorlar. Hatta ilk gün nehrin yanında bir insan figürü gördük ve bunu gerçek insan cesedi zannettik. Ama bu heykellerden birinin kıyıya vurmuş haliymiş.

Kent merkezinde dolaşırken bir çok kamyonette taşınan heykelleri de gördük. Tüm kent cıvıl cıvıldı.

Kentte Mc Donalds gibi uluslararası fast food restoranlarının yanı sıra çok lüks restoranlar da bulunuyor. Ama en üzücü olan ise restoranın dışına adımınızı attığınız gibi çevrenizi sarıp bir lokma ekmek için yardım dileyen insanlar… Kalküta gezinizde uygun fiyatları, temziliği ve konforuyla dikkat çeken Kenilworth Hotel  ve The Corner Courtyard gibi otelleri tercih edebilirsiniz.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni