Biz Beylerbeyi'ndeki nikâhımıza Fenerbahçe'den çıkıp Beşiktaş üzerinden son dakikada yetişmiştik. Şimdi de Sapanca'ya Ağva üstünden gidiyoruz iyi mi???
Bu hafta sonu gezisi işte böyle başladı. Hafta içi çok yoğun çalışıyoruz. Eşim hafta sonu İstanbul’a yakın bir yerlere gidelim kafa dinleyelim dedi. Tabii ki hemen kabul ettim.
Tek şartı vardı bu bir sürpriz olacaktı ve ben nereye gittiğimizi son dakikaya kadar bilmeyecektim. Bu da tamam.
Cumartesi sabah ilk iş evden ofise indim. Hafta sonu İstanbul’da olmayacağız ya, biraz daha işleri toparlayayım dedim. Saat 14.00 civarı arabaya bindik ve yola çıktık. Beşiktaş’tan Anadolu tarafına köprüyü geçince ben tabii ki seçenekleri sıralamaya başladım: Riva? Şile? Ağva? Kefken? Sapanca?
En sonunda eşim, “Zaten öğreneceksin biraz sonra, Ağva’ya gidiyoruz. Ama en azından otel sürpriz olsun” dedi. Süper, çünkü çok istememe ve İstanbul’da burnumuzun dibinde olmasına rağmen henüz Ağva’yı görme fırsatım olmamıştı.
İstanbul’a 97 kilometre mesafede… Yollar virajlı, kıvrıla kıvrıla gidiyoruz. Bir de giderken yolda biraz oyalandık. Ağva’ya varışımız saat 17.00’yi buldu. Ağva’ya geldik ama oteli bulamıyoruz. Artık burada öğrendim otelin adını: Zeliş Çiftliği. Tabelalar bakıyoruz. Tüm Ağva otelleri, pansiyonları var; bizimki yok.
En sonunda eşim açık adresi bulmak için yaptırdığı rezervasyona bakmak için telefonundan maillerine girdi. Olamaz, Zeliş Çiftliği… Ama altında Sapanca yazıyor. Bir an kendimi, kendime şu soruyu sorarken buldum: “Ağva Sapanca’ya bağlı bir belde miydi?” Sonra da koptum. “Eee otel Sapanca’daysa biz niye Ağva’dayız?” gülmeye başladık.
Hemen Ağva-Sapanca arasına baktık: daracık köy yollarından 80-85 kilometre. Tamam gidiyoruz.
İşte tam da bu yol üzerinde duruma uygun Deli Veli Köyü ile tanıştık.
Şakalar, komiklikler derken yaklaşık 2 saat sonra Sapanca’ya ulaştık. Kalacağımız yer Sapanca Gölü manzaralı bir aile işletmesi olan Zeliş Çiftliği.
Otele giderken yolların çok bozuk olması biraz moralimizi bozmuyor değil. Öğlen 14.00’ten beri yoldayız. Normalde evden çıkıp otobandan 1,5 saatte geleceğimiz yolu Ağva üzerinden yaklaşık 5 saatte gelmişiz. Ne olur otel güzel olsun diye içimizden geçirirken bu yollar moralimizi bozdu. Sonunda gördük Zeliş Çiftliği yazısını. İçeri girdik. Arabayı açık bir alana park ettik. Hava yağışlı. Otel binası görünmüyor. Resepsiyon nerede tam belli değil.
Neyse sonunda girişi buluyoruz ve doğruca restorana gidiyoruz. Evet rezervasyonumuz var, artık her şey yolunda : )
Önce odaya eşyalarımızı bırakıyoruz. Burası bir aile işletmesi ve içeriye girerken otelin girişinde ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz. Bu bana epey garip geldi. Çünkü sonuçta burası bir otel. Herkesin ayrı odası, duşu, tuvaleti var.
Odamız 3. katta. Her iki tarafından orman ve Sapanca Gölü manzaralı. Odalar lüks değil ama çok temiz. Manzara zaten muhteşem : )
Ardından hemen yemeğe iniyoruz. Zeliş Hanım bu yemekleri kendisi hazırlıyormuş. En az 12 çeşit meze vardı. Mezeler her masaya ayrı ayrı servis ediliyor. Ana yemek olarak ciğer ve et sote tavsiye ederim, yanında da ev yapımı şarap. Bu şarabı da işletmenin sahibi Ali Bey yapıyor. Gerek yemekler, gerekse şarap çok lezzetli idi.
Bir çiftlik evindeki akşam yemeğinde Sapanca’yı Sapancalıların ağzından dinlemek de ayrıca keyifli.
Evet efendim, İstanbul’un kalabalığı ve karmaşasından kaçmak için ideal bir seçenek Sapanca. İstanbul’a sadece 137 kilometre mesafede. Eğer araba ile geliyorsanız, 1,5 saatte ulaşabilirsiniz, tabii trafik yoksa. Adapazarı’na ise sadece 14 kilometre mesafede.
Giderken eğer Iphone üzerinden harita uygulamasını açarsanız “Eee göl nerede?” diye şaşırabilirsiniz. Çünkü koca Sapanca Gölü Iphone harita uygulamasında görünmüyor : )
Ancak, Sapanca’nın en ünlü noktası da bu Sapanca Gölü. Gölün etrafında çok sayıda tesis var. Bunlardan birinde oturup göl manzaralı Türk kahvenizi içebilirsiniz.
Eğer sadece kahve içecekseniz Ehl-i Keyf Kafe’yi, bir şeyler de yemek isterseniz Hanımeli Gözleme’yi tercih edebilirsiniz. Eğer akşam saatlerinde göl kenarında yemek yemek isterseniz Göl Evi Restoran’ı tercih edebilirsiniz. Ama Sapanca Gölü’nde ister gündüz ister akşam saatlerinde olun burası her zaman sakin ve huzurludur.
Göl kenarında yürüyüş yapabileceğiniz gibi piknik yapmaya elverişli alanlar da var. Gölün en dezavantajlı tarafı zaman zaman kötü kokmasıymış.
Burada eğer hava da müsaitse eğitim uçuşu yapan mini jet uçakları izleyebilirsiniz. Göl kenarında sürekli göle girmenin tehlikeli olduğunu vurgulayan tabelalar ile karşılaşabilirsiniz. Çünkü gölün içinde birden derinleşen yerler var ve kişiler birden bu derin yere geldiklerinde panik oluyorlar. İyi yüzme de bilmiyorlarsa boğulma vakaları oluyormuş. Ama iyi yüzme bilenler için sorun yok. Gölün bazı bölümlerinde su sporları da yapılabiliyor. Sapanca’da moda olan şeylerden biri ise sandalla göl üzerindeki iskeleye gelip nikâh kıydırmak.
Sapanca köklü bir tarihe sahip yerleşimlerimizden. Burada ilk yerleşimin M.Ö. 14. yüzyıllarda olduğu biliniyor. M.S. 378’lerde ise Britanya Krallığı’na ev sahipliği yapmış. En önemli tarihi yapıları ise Rüstem Paşa Camii, Rüstem Paşa Hamamı ve Beşköprü.
Sapanca sadece merkezi ile değil çevresindeki Arifiye’siyle, Samanlı Dağları’yla, Kartepe’siyle, Kocaeli'ye bağlı Maşukiye ile oldukça çekici bir hafta sonu tatil rotası.
Sapanca’da halk tarım ve turizm ile geçiniyor. Mısır ve elma bu bölgede en fazla üretilen tarım ürünleri. Bunun yanı sıra sığır yetiştiriciliği de yaygın. İklimi elverişli olduğundan bitki üretimiyle ilgilenen çok sayıda işletme de var.
Ertesi sabah oteldeki leziz kahvaltı sonrasında bir önceki akşam bize verilen bilgilerin ışığında, yağmur altında da olsa göl kenarında yürüyüşümüzü yaptık, kahvemizi içtik ve İstanbul’a doğru yeniden yola koyulduk.