Gemimiz sabah saat 8.00’de Falkland Adaları açıklarına demirledi. Liman çok büyük olmadığından adalara filikalarla gidiyoruz.
Biraz adaların İngiliz-Fransız-Arjantin-İspanyollar arasındaki serüveninden bahsedersek, bu adalar grubuna 1690’da ilk ayak basan İngiliz kaptan John Strong’muş. (Fakat ondan önce Hollandalı denizci Sebald de Weert’in adaları keşfettiği ancak ayak basmadığı tarihçiler tarafından kabul görmekte.) İngiliz kaptan John Strong iki ada arasındaki kanala Britanyalı denizci Viscound Falkland’a ithafen Falkland ismini vermiş. Sonraları bu iki ada Falkland adaları olarak anılmış. Adalara ilk yerleşim 1764 yılında Fransızlar tarafından başlamış. Fransızlar doğu Falkland adalarına yerleşince adalara Malovine ismini vermişler. 1765’te ise İngilizler de Batı Falkland’a yerleşmiş. 1767’de İspanyollar doğu Falkland’ı Fransızlardan satın alarak İngilizleri de Batı Falkland’dan çıkarmışlar. 1771’de İngilizler savaşmadan, tehditle her iki adada bulunan İspanyolları adalardan çıkartmışlar.
Daha sonra İspanyollar masa başında Doğu Falkland’a yeniden sahip olmuşlar ve adını Soledad olarak değiştirmişler. 1829 yılında İspanyollar adada Lois Vernet başkanlığında bir hükümet kurdurarak Arjantin’e bırakmışlar. 1831’de ise Luiz Vernet Arjantin karasularını ihlal eden ABD gemilerine el koyunca ABD savaş gemilerini buraya göndererek, buradaki Arjantinlileri yok edip İngilizleri yerleştirmiş. Her iki taraf da uzun yıllar bölgede hâkimiyet kurmaya çalışmış. 100-150 yıldır masa başında anlaşma sağlayamayan İngiltere halka referandum yaptırarak, halkın İngiliz yönetimi istediğini Arjantin’e bildirmiş. 2 Nisan 1982’de Arjantin Falkland’ı işgal etmiş. 23 gün sonra bölgeye gelen İngiliz donanması Arjantinlileri adadan çıkartıp ada hâkimiyetini tamamen ellerine almış. İşte tam bu nedenden Arjantinliler Falkland adalarına asla “Falkland” demiyorlar. Onlar adalara Malvinas diyorlar.
Arjantin’deki tabelalar ve haritalarda adaların ismi MALVİNAS. Hatta ben Falkland’dan bir sweatshirt almıştım, göğsünde de penguen resmi altında Falkland yazıyordu. Gemide kaptan anons yapmış ve odalara uyarı yazısı göndermiş. Ben fark etmedim, gemide bir yolcu bana Ushuaia’da (Arjantin) Falkland yazılı sweatshirt’i giymememi Arjantinliler'in buna hiç de sıcak bakmayacaklarını söyledi.
Ada şu anda iç işlerinde serbest, dış işlerinde İngiltere’ye bağlı. Zaten adaya ayak basar basmaz bunu hemen anlıyorsunuz. İngiliz telefon kulübeleri, trafiğin sağdan akması, para birimleri bunun en bariz örneği. Adada Falkland sterlini kullanılıyor, ancak dolarla da alışveriş yapabiliyorsunuz. Para üstünü de dolar olarak alabiliyorsunuz. Yalnız para üstü 1 $’ın altında ise, Falkland sterlini olarak veriyorlar.
Falkland (Malvinas) adaları doğu ve batı olmak üzere 2 büyük, 200 küçük ada ve adacıktan oluşan bir adalar topluluğu. Adaların toplam yüzölçümü 12173 kilometrekare. 57 ve 62 batı meridyeni ile 51 ve 53 güney paralelleri arasında. Başkent Stanley. Ada nüfusu yaklaşık 2000 civarı.
Gemimiz açıkta demir attı. Stanley’in denizden görünüşü sevimli. Tek katlı bakımlı kırmızı, yeşil çatılı binaları ile sevimli küçük bir yerleşim.
Stanley’e ayak basar basmaz informationa gidip haritalarımızı alıyor ve denizi arkamıza alıp sağa doğru yürüyoruz.
Liman çıkışında kilise ve balina kemiklerinden yapılan anıtı görüyoruz ama şimdi çok kalabalık, dönüşte uğrayacağız. Deniz kenarına yol boyunca yürüyüş yolu yapmışlar.
Yolda beyaz boyalı kırmızı çatılı tek katlı evleri, deniz kenarındaki savaştan kalma gemi direkleri, sahildeki topları denizdeki batık gemi kalıntılarını, kuşları fotoğraflayarak, 1982’deki Arjantin-İngiliz savaşı anısına dikilen anıta geliyoruz.
Burada kırmızı gelincik çelenkleri var, üzerinde: “Sizleri unutmayacağız” yazıyor. Hava bayağı soğuk. Burada yaz olmasına rağmen sıcaklık 10 derece. Deniz kenarında yürüyüşümüze devam ederek bu defa I. Dünya Savaşı anısına dikilen anıta geliyoruz. Burada da aynı kırmızı gelincikten yapılmış çelenk var. Bu anıtı da fotoğraflandıktan sonra liman bölgesine geri dönüyoruz.
Geri dönüşte evlerin önündeki meralarda atları fotoğraflıyoruz.
Burada insanlar doğa ile baş başa yaşıyorlar. Adada sinema bile yokmuş. Evlerinde televizyon seyrederek, dost sohbetleri yaparak dünyaya ve teknolojiye biraz kapalı yaşıyorlar. Ada halkı böyle yaşamaktan mutlu imiş. Doğaya çok önem veriyorlar. Adalarda pek çok kuş ve penguen çeşidi yaşıyor. Adanın bitki örtüsü genellikle tundura.
Limana doğru giderken tarih müzesine geliyoruz.
Biraz ileride de İngilizlere ait telefon kulübelerinin bulunduğu postahane var, dileyen buradan sevdiklerine kart atıyor. Şehir merkezinin en önemli yapısı katedral ve yanındaki balina kemiklerinden yapılmış anıt.
1892 yapımlı Christ Church Cathedral dünyanın en güneyindeki en büyük katedral olarak biliniyor. Katedralin içi vitraylarla süslü. Katedral içindeki ön sırada çok şık goblen yastıklar vardı. Meğer bunlar protokol yastıkları imiş. Sağ taraftaki yastıklar üst düzey hükümet görevlileri, sol taraftaki yastıklar ise askeri erkân için konulmuş. Kilisenin hemen yan tarafında ise balina kemiklerinden yapılan anıta geliyoruz. Bu katedral ve anıt Stanley’in sembolü.
Adanın ve Stanley’in bir başka sembolü de penguenler. Stanley’in diğer bir karakteristik özelliği de bahçeli tek katlı tertemiz boyalı renkli çatılı evleri.
Adada balıkçılık ve koyun yetiştiriciliği oldukça gelişmiş. Bölgede çıkan petrol de adanın en önemli ekonomisi. Ada halkının tamamı İngiliz. Refah seviyesi yüksek. Adada nüfusa göre çok sayıda 4x4 jeep’e rastlıyoruz.
Şehri dolaştıktan sonra liman bölgesinden kişi başı 20 $ bir tur alarak penguen kolonisinin bulunduğu koya geliyoruz. Bu tur yaklaşık 2 saat sürüyor (yol yarım saat gidiş, yarım saat dönüş). Penguen adanın en önemli sembollerinden biri. Her şey penguenli gazeteleri bile: “News Penguin” Hediyelik tüm eşyalar penguenli.
Adanın bitki örtüsü tundura, bir de tussac dedikleri yüksek otlar var. Bu otların rüzgârla dansı mükemmel.
Macellan penguen kolonisinin bulunduğu koya giderken yoldaki koylarda pek çok batık gemi ve teknelere rastlıyoruz. Koylar sanki gemi mezarlığı gibi. Yarım saatlik yolculuk sonunda geldiğimiz koyda manzara çok güzel. Gözünüzün alabildiğince uzanan bembeyaz mercan kumları ile kaplanmış geniş sahil bu bembeyaz kumlar arasında yükselen tussac otları, masmavi bir deniz ve kumsalda koloni halinde yaşayan Macellan penguenleri ile çeşitli kuşlar. Ben en iyisi size burayı fotoğraf ve video çekimleri ile anlatmaya çalışayım. Ancak çok rüzgâr var, video çekerken titremeleri engelleyemedim.
Bu kolonideki penguenlerin tüy değiştirme zamanı idi, her yer tüy dolu. Çoğunun sırtlarının tüyü dökülmüş. Adadaki kaya yapısı da çok ilginç, kaya üzerindeki bitki örtüsü bize Faroe Adaları'nı anımsattı.
Penguenleri çektikten sona biraz ilerleyince tepedeki savaştan kalmış top ve açıkta demirli gemimizi de fotoğraflayarak geri dönüyoruz.
Limandaki kaldırıma penguenlerin ayak izlerini boyamışlar, bunu ve kırmızı telefon kulübeli information’ın fotoğraflarını çekerek gemimize gitmek üzere filikalarımıza biniyoruz.
Falkland (Malvinas) Adaları ve Port Stanley’den aklımda kalanlar: İngiliz telefon kulübeleri, penguenler, rengarenk boyalı, rengarenk çatılı tek katlı bahçeli evler, dünyanın ucundaki kilise ve balina kemiklerinden yapılmış anıt.