Geçtiğimiz sene kayak için Avusturya’da gidilebilecek yerleri araştırırken Zell am See hoşuma gitmiş, araştırmalarıma devam ederken çok eski kayakçı bir arkadaşımın senelerdir oraya gittiğini öğrenince kararımı kesinleştirmiştim. Eşimin de onayıyla hemen Salzburg biletlerimizi aldım. Münih ve Viyana’dan da trenle geçiş yapılabiliyormuş ama Salzburg en yakın nokta olduğu için burayı tercih ettik. Daha sonra arkadaşlarımızla konuşurken bu planımızdan bahsedince sayımız 8 kişiye çıktı, çok da güzel oldu.
Otelimiz Hotel Gruner Baum‘u, tecrübeli arkadaşımdan duyup uygun fiyatı ve merkezi olması sebebiyle tercih ettik. Arkadaşlarımızdan ikisi bizim otelde kaldı, dördü bizim otelde yer bulamadığı için Hotel Tirolerhof‘ta kaldılar. Bu otel bize 50 metre kadar uzaklıkta, biraz daha pahalı ve güzelce bir oteldi, ayrıca akşam yemeği dahildi. Otelimizden memnun kaldık, temiz bir oteldi ve kahvaltısı ortalama bir Avrupa oteli için güzeldi. Yalnız bir daha gittiğim zaman Grand Hotel’de kalmayı düşünüyorum. Göl kenarında, çok güzel bir otel.
Otelimizden havaalanına 8 kişilik transfer ayarladık. Diğer arkadaşlarımızın farklı otelde kalmasını sorun etmediler. Gidiş-dönüş çift başına toplam 65 € gibi oldukça uygun bir fiyata ulaşımı halletmiş olduk. Otele vardığımızda saat 14.00 civarıydı, 16.30 da pistlerin kapandığını söylediler, bu kadar kısa süre için dağa çıkmaya değmez dedik ve biraz keşif yapmaya karar verdik. Otelimizin çok az ilerisinde board kiralayan bir yer vardı, 29 € ücret ile bir tam günlük kiralama yaptım. Bu konuyu da hallettikten sonra kasabayı turlamaya hazırdık. Önce biraz göl kenarında dolaştık, sonra şöyle bir tren istasyonunun o tarafa doğru gittik ve tur bitti. Ufacık bir kasaba Zell am See ve çok şirin. Bol fotolu turumuz bittikten sonra kendimizi yemeğe verdik. Gitmeden önce Tripadvisor’da üst sıralarda olan, bölgenin en eski restoranlarından Steinerwirt isimli restorana girdik. 1493’ten beri bu işi yapan restoranda ne yediysek bayıldık diyebilirim. Çoğunluğun şnitzel tercih ettiği masamızda, ortaya istediğimiz sarımsaklı ekmekler ve bölgeye özgü patatesli salata çifter çifter söylendi. Yerel biralarını da çok başarılı bulduk. Bir öğün yemeğiniz için burayı kesinlikle tavsiye ediyorum.
Yemekten çıkınca hava hafiften kararmış, güzel Zell Am See’nin ışıkları yanmış ve kayaktan dönenler yavaştan kendilerini sokaklara atmıştı. Grubumuzun erkekleri tren istasyonunun oradaki Casino’ya uğramak istediler, biz de kızlarla hemen çaprazındaki Villa Crazy Daisy‘de bir şeyler içmeye karar verdik. Eşim kayma hayalinde olduğu için odadan board kıyafetleriyle çıkmıştı; hem altı hem üstü müsait değildi. O yüzden Casino’ya alınmamış, diğerlerini de içeri almak için ceket kiralamaya mecbur etmişler. Gitmeyi düşünürseniz aklınızda bulunsun.
Ertesi gün, erkenden kalkıp 8.30'da açıldığını öğrendiğimiz pistlere attık kendimizi. Otelimize 5 dk yürüme mesafesindeki City Express’e vardık. Bir arkadaşımız da buradaki kiralama yerinden board kiraladı, burada kiralama ücreti 33 € idi. 4 kişilik teleferiklerle yukarı çıkıyorsunuz, daha sonra telesiyejlerle aktarmalarla zirveye kadar çıkabiliyorsunuz. Tüm pistlerde geçerli günlük skipass ücreti 49€ + 2€ kart depoziti. Her zorluk derecesinde pistler var, sıra hiç yok, pistler oldukça uzun ve geniş. Tabii ki orman içlerinde dar ve virajlı yollar da var. Göl manzarasına karşı kayıyorsunuz ve kasabaya kadar kayarak inebiliyorsunuz. Şansımıza hava da çok güzeldi. Sabahtan masal gibi bir kar yağdı, öğle itibarıyla kar durdu ve güneş açtı. Sabah yağan hafif kar sayesinde kar kalitesi de çok iyi olmuştu.
Kayma aralarında buluşma noktamız, hem açık hem kapalı yeri olan MittelStation, sempatik yerel dizaynı ve harika yemekleriyle bizden tam not aldı. Sıcak çikolata ve Baileys ikilisi molalarımızın favori içeceğiydi. Ana yemek olarak herkes değişik bir şeyler denedi ve beğenmeyen olmadı. Yalnız tatlıları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Akşam, bitmiş bir halde otelimize döndük ve hazırlanıp dışarı çıktık. Bu arada, gece kayma imkanınız da var ama biz çok yorgun olduğumuzdan cesaret edemedik. Bu sefer dış görüntüsünün ciciliğiyle bizi kendine çeken Lebzelter‘i denemeye karar verdik. İki arakadaşımız karışık ızgara tabağı söylediler, sunum çok güzel olsa da etler biraz sert geldi. Diğer yemekleri beğendik ama bir Steinerwirt hazzı alamadık açıkçası.
Son gün saat 14.15’te otelden transfer aracımız hareket edecekti, o gün sabahtan kayıp öğleden sonra yola çıkarız diye düşünüyorduk ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Bir gün önce oldukça yorulmuştuk ve sabahtan dağda sis vardı. İki günlük bol eğlenceli az uykulu maceramızın ardından, üçüncü günümüzde geç uyanıp, güzelce kahvaltı ettikten sonra kasabanın son kez tadını çıkarmaya karar verdik. Bu arada günlerdir sürekli kapalı denk geldiğimiz Belgian Waffle‘ı da açık yakalamış olduk, tavsiye olunur. Kısa ama verimli bir tatil oldu bizim için. Zell Am See’de hayat çok güzel, dönesiniz gelmiyor. Gitmemiş olan ve sezon kapanışını nerede yapacağına karar verememiş olan varsa mutlaka değerlendirsin. Olmadı seneye için planlarınız arasına girsin. Bu bizim için yalnızca keşif gezisiydi, seneye bir haftalık gitmeyi düşünüyoruz. Umarım siz de en az bizim kadar keyif alırsınız, şimdiden iyi tatiller!
Diğer yazılarım için: https://hohhoyyt.com