Tuna ve Main Nehri'nde Seyahat: Salzburg

Salzburg’un kelime anlamı; “tuz kalesi” demek. Salzburg, Avusturya’nın 4. büyük şehri ve nüfusu 150 bin civarında ve şehre yılda 5 milyon turist geliyor. Turizm; şehrin en önemli gelir kaynağı, turizmden önce ise ekonominin en önemli kısmı tuz madenlerinden sağlanıyormuş. Tuz madenleri ekonomideki yerini Mozart’ın ön plana çıkartılması ile turizme kaptırmış. Şehirde her şey Mozart… Çikolatadan tutun da kaleme şemsiyeye kupa ve bardaklara kadar her hediyelik eşyada mutlaka Mozart var. 
Salzburg, Viyana ile birlikte Avrupa ve tüm dünyanın klasik müzik merkezi konumunda ve ünlü besteci Wolfgang Amadeus Mozart’ın doğum yeri. Otobüsümüzden park yerinde indikten sonra uzun bir tuvalet kuyruğunun ardından Mirabell Bahçeleri’ne geliyoruz. Mirabell kelimesi; “bakılan güzellik” anlamına geliyor.

Mirabell Sarayı (eski piskoposluk sarayı) günümüzde belediye binası olarak kullanılıyor. 1606 yılında yapılmış olan Mirabel Bahçeleri’nde evlilik törenleri de yapılıyor. Tabii ki bunun için çok erken rezervasyon yapılması gerek. Yunan mitolojisinde yer alan pek çok heykel ve çiçeklerle dizayn edilmiş bu bahçenin arkasında ise geniş ve bakımlı bir gül bahçesi var. Bahçenin bir duvarında 1887-1914 yılları arasında yaşamış Georg Trakl’ın bu bahçeler için yazdığı şarkı sözleri taş bir pano üzerine yazılmış.

Bahçelerden sonra kilitli köprüye doğru giderken yer yer sokak müzisyenleri size Mozart dinletiyor.

Kilitli köprü adından da anlaşılacağı üzere, üzeri silme kilit dolu olan bir köprü. Avrupa’nın pek çok yerinde bu adet var. Ancak bu kadar çok kilidi bir arada sadece burada gördüm. Bu köprüyü geçerek eski şehre geliyoruz.

Köprü üzerinden Salzburg manzaralarını da fotoğraflamayı ihmal etmiyoruz.

Eski şehirde dolaşırken en çok ilgimizi çeken şey mağaza tabelaları oldu. Dükkân veya mağaza hangi işi yapıyorsa ferforje tabela o işi anlatacak biçimde formlandırılmış. Bu tabelaların en ilginci ise tüm dünyada tabelası aynı olan McDonalds’ın tabelasıydı. Mecburen o da kendi dizaynını buraya uydurmuş.

Eski şehirde dolaşırken yöresel kıyafetler giymiş olan bir aile çok hoşumuza gitti ve birlikte bir fotoğraf aldık.

Mozart, Avusturya’da 1756-1791 yılları arasında toplamda 16 evde yaşamış ve 35 yıl içinde 661 adet eser bırakmış. Müzik dehası Mozart, 5 yaşında keşfedilmiş ve orkestraya dâhil edilmiş. Biz de Mozart’ın doğduğu eve geldik, ancak müzeye çevrilmiş bu eve giremedik. Zamanımız kısıtlı olduğundan evi dışarıdan fotoğraflayarak eski şehirde yürümeye devam ettik.
 
Buradaki evlerin üzerinde 2 tarih var. Bir tanesi yapılış tarihi, diğeri ise 1990’lı yıllardaki restorasyon tarihi.

Karnımız tok, gemide yemeklerimiz çok leziz; ancak bu ıstakoz bacaklarını görünce dayanamadım.


Mozart her yere girmiş; işte ispatı…

Bu keyifli mağazalar arasından yürüyerek Salzburg’un en büyük meydanı olan Dom Meydanı (Rezidans Meydanı)’na geliyoruz. Bu meydanda; Rezidans, 12. yüzyıla tarihlenen Fransiskan Kilisesi ve Dom Katedrali (Salzburg Katedrali) yer alıyor.

Salzburg Katedrali’nin önünde bir anıt var ve önü tamamen sandalyelerle dolu. Burası yazın 1 ayda en az 150 konsere ev sahipliği yapıyormuş. Bu şehir dar bir alana sıkıştığı için konserler için böyle meydanları kullanıyorlar. Katedralin önyüzünde 3 ayrı tarih var. En solda 774, ortada 1628 ve sağda 1959 tarihi yazıyor. Bu katedralin ilk yapım yılı 774, 1628’de barok tarzda genişletilmiş. 1959’da da savaş sonu tahrip olan kısım restore edilmiş. Barok tarzda yapılmış olan katedral, Aziz Rugert ve Aziz Vergilius’a adanmış.

71 metre yükseklikteki çan kulesi ile 1700’lü yıllarından kalma kilise orgu görülmeye değer. Katedralin önünde de 4 tane aziz heykeli bulunmaktadır. Katedralin içi oldukça büyük ve etkileyici. Kubbesi de muhteşem. Kubbe yüksekliği 109 metre, katedralin boyu ise 466 metre.

Katedralin 3 bronz kapısı var. Bu kapılar savaş sonrası tahrip olan eski kapıların yerine 1957-1958 yıllarında yapılmış. Bu üç kapı; İnanç, Sevgi ve Umut gibi 3 ilahi erdemi temsil ediyor.
 
Tor der Glaubens - “İman” Kapısı
Tor der Liebe - “Sevgi” Kapısı
Tor der Hoffnung - “Umut” Kapısı
 
Meydandaki katedralin hemen yanında yer alan Rezidans Salzburg’u gezmeye fırsat olmadı. Ancak bu rezidanstaki 15 oda ziyaretçilerin beğenisine sunulmuş ve içinde çeşitli tablolar, freskler, saatler, seramik sobalar gibi görülmeye değer objelerin olduğunu söylediler. Elektronik rehber eşliğinde gezilebilir.  

Meydanın ortasında taban kısmında at figürlerinin olduğu rezidans çeşmesinin de fotoğraf, video çekimi yaptıktan sonra sırtımızı katedrale çevirip biraz sola doğru gittiğimizde Salzburg’un en küçük evini sizler için fotoğrafladık.

Buradaki Benedict Mezhebi’ne bağlı olan rahiplerin yaşadığı St. Peter Manastırı’na geldik. Bu rahipler genelde siyah-beyaz giyiyorlarmış. Benedict mezhebine göre her yıl bir kez kasabanın en yaşlısını alıp bu yaşlı kişinin ayaklarını yıkarlarmış. Bu ritüel tecrübeye ve yaşa olan saygıyı ifade etmek için yapılıyormuş.
 
Manastırın hemen yanında 803 yılından beri restoran-yemekhane olarak kullanılan 1000 yıllık restoranı gördük ve burası halen lüks bir restoran olarak kullanılıyor.

Daha sonra ferforje ve çiçeklerle bezenmiş olan eski bir mezarlığı ziyaret ettik.  

Buradaki kilise şapeli de gezdikten sonra füniküler ile Hohen Salzburg Kalesi’ne çıktık. Füniküler, kaleye kişi başı 11 Euro’ya 2 dakikada çıkarıyor. Bu ücret gidiş-dönüş olarak ödeniyor.
 
Hohen Salzburg Kalesi
 
Kale müzesinde; Festung Museum, tarihi 10 büyük salondan oluşan Rainer-RegimentsMuseum ve küçük bir kukla müzesi bulunuyor. Kaleye ve müzeye giriş ücreti 7,80 Euro.

Kaleden şehrin görünüşü muhteşemdi. Bol bol şehrin fotoğrafını çektik.

Kaledeki kafelerin birine oturup aşağıda bu güzel manzaraya karşı kahvelerimizi yudumladık. 

Buluşma saatimiz çok yaklaştığı için Dom Meydanı’nın hemen yakınındaki Salzach Nehri’nin kenarında yer alan ve Mozart’ın heykelinin olduğu Mozart Meydanı’na gidemedik. Dar ara sokaklardan geçerken; bir evin köşesinde adaleti temsil eden gözleri kapalı, bir elinde terazi bir elinde kılıç olan ve ayağının altında şeytanı ezen adalet heykelini fotoğrafladık. Almanya ve Avusturya’da bu şekilde evlerin köşelerine yapılmış ve üstleri yağmurdan korunacak şekilde çatılandırılmış heykellere çok sık rastladık.

Şehrin dar sokaklarının her iki tarafında çok güzel oyuncak ve hediyelik eşya dükkânları var.

Şehirde dolaşırken yer yer sokak sanatçılarının gösterilerine rastlıyoruz. Bunlardan bir sopaya tutunmuş boşlukta duran bayan çok ilgimizi çekti ve fotoğrafladık.

Mozart’ın her türlü şekilde çikolatasını yapmışlar ama bize en ilginç geleni sardalya kutusu şeklindeki çikolatalardı.

Aşıkların kilitler ile süslemiş olduğu Salzach üzerindeki Makart Köprüsü’nden yürüyüp Mirabell Bahçeleri’ni solumuzda bırakarak, bizi bekleyen otobüsümüze geri döndük ve Göller Bölgesi’ne hareket ettik. 
 Linz’e doğru giderken yol üzerinde Fuschlsee Gölü’nden geçerek Wolfgangsee Gölü kenarında yarım saatlik bir kahve molası verdik.

Otobüsümüze binerek Linz şehrine doğru hareket ettik.