Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Gezmek hayatımın en önemli ritüellerinden biri, birçok şeyi yapmak yerine bir seyahate gitmeyi tercih ederim. Bundan birkaç sene evvel, hiç unutmuyorum bir arkadaşıma eşi “evin perdelerini değiştirmek ya da seyahat demiş”, arkadaşım evin perdelerini değiştirmeyi seçmişti bunu duyduğumda yaşadığım şoku anlatamam. Ben ise eşim bana “düğün ya da Amerika’da balayı” dediğinde ikinci kere düşünmedim bile:)
 
Seyahat sevdam sanırım ben çok küçükken başladı, lise-üniversite yıllarında ise ayyuka çıktı. O kadar çok istiyordum ki yurtdışında yaşamayı, inanılmaz hayaller kuruyordum. Ama hayallerimin gerçek olabilmesi için, 24 yaşına kadar beklemem gerekti. İngiltere’de bir yıl yaşadım, okula giderken bir yandan da çalıştım. Yurtdışına çıkış işte o çıkış, ondan sonra devamı geldi. Hayatımın 7 yılında İngiltere dahil üç farklı ülkede yaşadım. İngiltere, Polonya ve Almanya.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Frankfurt
 
Seyahat deyince bende akan sular o kadar duruyor ki, aklıma kızıma neredeyse 9 aylık hamileyken yaptığımız, Konstanz gölü gezisi geldi. Avusturya, Almanya ve İsviçre’ye sınırı olan gölün etrafını döndünüz mü, 3 ülkeye de girip çıkıyorsunuz, hatta biraz daha zorlarsanız Liechtenstein’da bunlara katılabilir. Ama bunu benim gibi 9 aylık hamileyken yapmayın tabii ben neredeyse Almanya yerine başka bir ülkede doğuruveriyordum:)

Şu an kadar kaç ülke gezdiniz?
Geçtiğimiz aylarda Türkiye Gezginler Kulübü’ne başvuruda bulunmuştum. Orada da bu soru ile karşılaşana kadar inanın saymamışım. Birde tabii bir ülkenin farklı bölgelerine defalarca gitmişliğim var. Örneğin; Amerika’da sadece NewYork’a dört kez gittim, her gidişim de farklı bir maceraydı bana göre. Bunun yanısıra Las Vegas, Chicago, Miami, Orlando, Keys, Cincinnati, San Diego, Los Angeles’da gördüğüm, hatta bazılarına birkaç kez gittiğim yerler arasında. Toplamda 24 ülke görmüşüm şimdiye kadar.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Hollywood
 
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Sunset Bulvarı

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok etkileyen, en beğendiğiniz yer neresi? Neden?
Geçen Nisan ayında eşim ile yaklaşık 5.000 kilometrelik bir motorsiklet gezisi yaptık.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
 
Motorumuzu gemiyle Marsilya’ya yollayıp oradan çizdiğimiz bir rota ile tüm Fransa güney sahilini ve İtalya’yı boydan boya, Yunanistan’ı da enlemesine geçip Türkiye’ye geldik.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
 
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Eze - Nice
 
Cinque Terre bölgesine, Portofino’ya aşık oldum. Hatta Gezimanya’da da ‘I found my love Portofino’ şarkısına atıfta bulunarak ‘I left my heart in Portofino’ yazımı da bu yüzden yazdım. Kayalıklara kurulmuş masalsı köyler adeta beni büyüledi.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Cannes

İlk gezim dediğiniz gezi hangisidir?
İlk ciddi gezilerim İngiltere’de hep. Britanya adasının görmediğim bir yeri yok gibi. Ama iki gezim özellikle çok eğlenceliydi. Biri Japon bir arkadaşım ile hostellerde kalarak yaptığımız Göller Bölgesi gezimiz, diğeri ise İngiliz bir arkadaşım ile birlikte çadırla gittiğimiz İskoçya seyahatim.

Hangi tarz gezi sizi daha çok tatmin ediyor? Maceracı mısınız?
Kesinlikle maceracıyım. O yüzden de turlar ile bir yeri gezmek bana hiç cazip gelmiyor. Eskiden tüple dalmak ya da rafting yapmak ta çok sevdiğim şeyler arasındaydı ama çocuklarımdan sonra çok fırsat bulamıyorum ya da belki de önceliklerim değişti, kimbilir?
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Frankfurt

Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
New York - Aradan 10 sene geçmiş çocuklar boyumu geçmiş.
 
Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs.
Çocuklardan önce, 1990’lı senelerin başında haftasonlarımızı Çanakkale Kömür Limanı’nda çadır kurup, tüple dalarak geçirirdik. Ya da başka bir yere gittiysek bütçemize göre değişik alternatiflere bakardık.
 
Çocuklardan sonra her bakımdan daha kolay olduğu için, eğer onlarda bizimleyse otelleri tercih etmeye başladık.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Amsterdam
 
Gerçi oğlum 14, kızım ise 12 yaşında olmak üzere ve son Amerika gezimizde onlarda artık biz ne yaparsak ayak uydurabileceklerini kanıtladılar. Oğlum Berk, 40 günlükken bizimle her yere uçmaya başladı, kızım Kayla ise Almanya’da dünyaya geldi. Onlar belki bizden daha fazla birer dünya vatandaşılar.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Sharm-El Sheikh
 
Coachsurfing ve Knok adında farklı sistemler de var. Her ikisine de üyeyim ama daha deneme şansım olmadı. Coachsurfing adı üstünde kanepenizi-evinizi, birine kalmak üzere açıyorsunuz, ya da siz gidip başkasının evinde kalıyorsunuz. Knok ise evinizi başka bir ülkedeki evle değiş-tokuş yapıyorsunuz.
 
Bütün bunların dışında eğer fırsatım olur ise, yurtdışında bir ülkeyi boydan boya karavan ile gezmeyi denemek istiyorum. Bu da başlı başına bir macera olabilir:)

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi hayal kırıklığına uğratan ve sakın gitmeyin diyeceğiniz bir yer var mı? Neden?
Sakın gitmeyin demeyi tercih etmem, çünkü bence herkes başka birşeyi deneyimleyebilir. Birinin nefret ettiği bir yer, başka biri için inanılmaz güzel anılar barındırabilir.
 
Ama kendimden örnek vermem gerekirse, Brezilya’da Sao Paulo bende inanılmaz düş kırıklığı yaratan bir yer. Oradaki sefalette beni sanırım çok etkilediği için hiç keyif alamadığım yerlerden biridir.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Sao Paulo
 
Ah neredeyse unutuyordum! Bir de Kanarya Adaları var. Gerçi bunda biraz da benim hatam var, Kanarya Adaları’nı nedense palmiyelerin bembeyaz kumlar üzerinden eğilip, denize dokunarak salındığı bir yer olarak hayal edip, neredeyse yapay ve volkanik bir adayla karşılaşınca şok olmuştum. Ama o zaman anladım ki sadece hayal değil gitmeden biraz da araştırma yapmak gerekiyor!!!
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Kanarya Adaları
 
Seyahatleriniz sırasında başınıza gelen en ilginç olay nedir?
Aslında birçok şey geldi ama sanırım hala taze olduğu için son motor gezisinde başımıza geleni paylaşmak isterim. Seyahat bloğumu yazmaya başladığımdan beri foursquare, twitter gibi mecraları daha yoğun kullanmaya başladım. Portofino’ya vardığımız akşam, bulunduğumuz yeri foursquare’de paylaşınca Avusturya’da yaşayan bir arkadaşım oraya yakın birkaç köyü mutlaka görmemizi önerdi.
 
Ertesi gün, cep telefonumuzdaki navigasyona en yakın köyü girip yola koyulduk. Aradan 1-1.5 saat geçmişti ki ormanlık patika bir yola girdik. Sonraki bir saat aynı yerlerde dönüp duruyor sonra tekrar aynı yere çıkıyorduk, seneler önce U-Turn diye bir film vardı bilmem seyrettiniz mi? Kasabaya girenler bir daha kasabayı terk edemiyorlardı!!!
 
Ben bunları düşünürken eşim, sevimli sevimli en fazla 10 kilometrelik benzinimizin kaldığını söyledi. Sanıyorum benzin deposunda neredeyse buharlaşmak üzere olan son damlaları kullanarak, etrafta bir allahın kulunun olmadığı, terk edilmiş gibi gözüken bir benzin istasyonuna vardık.
 
Eski kovboy filmlerindeki gergin duello sahnesinden önceki bölümü hatırlar mısınız? Hani yuvarlak olmuş çalılıklar dönerek size doğru gelir. İşte aynı o şekilde, çalılıklar yuvarlanırken biz etrafta benzinlikte kimse varmı diye bakarken ve umudumuzu tamamen kaybetmişken benzin pompasının arkasındaki makine dikkatimizi çekti. Meğersem para koyup alabileceğimiz bir yermiş:). Ne yalan söyleyeyim bu kadar yurtdışında yaşamışlığımıza rağmen hiç böyle bir makine görmemiştim.  Neyse derin bir ohhhh çekip, benzinimizi alıp yola koyulduk, ama o günkü maceralar henüz tükenmemişti.
 
Cinque Terre bölgesinin 5 köyünden biri olan, Vernezza köyünün tepe yoluna vardığımızda yolda yolun kapalı olduğunu söyleyen 3 dilde yazılmış bir uyarı yazısı karşıladı bizi. Ama biz Türküz ya, altımızda motor var ya!!!!
 
Ne yaptınız derseniz??? Girdik o yola tabii… Tam bir Twilight zone’du…Ama bu macerayı da başka bir yazımda anlatayım, sizi sıkmayayım:)
 
Seyahatleriniz sırasında sizin gibi gezginlerle tanıştınız mı?
Özellikle hostellerdeki arkadaşlıklar çok güzel oluyor. Ortak bir mutfakta herkes birşeyler pişiriyor, birbirine yardım ediyor, özellikle gençlerin mutlaka yaşaması gereken bir deneyim bence. Bazılarının da Türkiye hakkında negatif düşünceleri oluyor. Örneğin Capri Adasında tanıştığımız bir Amerikalı çiftin Türkiye hakkındaki yanlış izlenimlerine çok üzülmüştüm. Ama karınca kararınca onların fikirlerinin değişmesinde bir katkıda bulunabiliyorsak ne mutlu bize.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Capri Adası
 
Frankfurt’ta yaşadığımız yıllarda, ilk taşındığımızda Türk olduğumuz için yüzlerinin ifadesi değişen Alman komşularımız da, biz oradan ayrılırken arkamızdan ağlıyorlardı. Bence herbirimiz birer fahri temsilciyiz ve ülkemizi yollarda temsil ediyoruz.

Yurtdışında yaşamak nasıl bir deneyim?
Bir ülkede yaşamak oraya turist olarak gitmekten tabii ki çok daha öte bir deneyim. Benim üç ayrı ülkede böyle bir fırsatım olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum.
 
Ama yine de gittiğiniz yerdeki kültür ile ilgili bilgi edinmek sadece orada yaşamaya bağlı değil. Kilisesini, sarayını, galerisini, ünlü meydanlarını görmek, restaurantlarında yöresel yemekler yemek, belki birkaç yerlisi ile tanışmak ile de diğer kültürler hakkında bilgi edinmemizi mutlaka sağlıyor.

Ben de artık dünyayı görmek, gezmek istiyorum diyenler için taviseleriniz var mı?
24 yaşında İngiltere’ye gittiğimde, orada tanıştığım diğer öğrencilerin, o yaşlarına kadar neredeyse dünya turu yaptıklarını öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Sanki ben hiç yaşamamışım gibi hissetmiştim. Amerika’da neredeyse tüm gençler, lise sonrası bir-iki yıllarını backpacking (sırtçantası ile dünyayı dolaşarak) ile geçiriyorlar. Tabii onların vize gibi dertleri de yok. Bizi ençok etkileyen bence neredeyse her ülkeye vize alma zorunluluğumuz. Ama bunu kıracak birçok sistem var artık, trenle seyahat, çalışarak seyahat gibi. Gençler korkmamalı. Dil engeli varsa turlar ile de gidilebilir. Hatta yaşlılar içinde bence inanılmaz güzel turlar var, onlarda hem arkadaş edinebilir hem de yeni yerleri görmenin keyfini çıkarabilirler. Yabancı diliniz yoksa da ne olur korkmayın, ben tek kelime yabancı dil bilmeyen annem ve kayınvalidemin sadece beden dillerini kullanarak evdeki temizlikçi kadınları bile çekip çevirdiklerini gördüm:)

Türkler açıkçası ekonomik şartların da etkisiyle gezmek, seyahat etmek konusunda dünyanın bir hayli gerisinde. Bu durumu aşmak için önerileriniz var mı?
Bu endişe doğal olarak oluyor ama seyahat etmenin ucuz yollarını araştırıp bulmak mümkün. Gidilecek tarihler belli ise uçak biletlerini çok önceden alarak ucuza uçmak mümkün. Aynı şekilde otel rezervasyonları da önceden yapıldığında güzel fiyatlar yakalanabiliyor. Hatta bizim gibi maceracı iseniz, booking.com’dan aynı gün içerisinde çok ucuz oteller yakalama fırsatınız oluyor. Motorsiklet seyahatimizde sadece birkaç saat öncesinden girip 4,5 yıldızlı otellerde 3 yıldız otel fiyatına gecelediğimiz oldu. Hosteller, bed &breakfast yerler her zaman daha ucuz. Karşınıza hoşlanmadığınız bir yer çıkarsa orada kalmak zorunda değilsiniz, başka bir yere her zaman gidebilirsiniz.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Brüksel
 
Karadan da kullanılabilecek bir sürü yol var. Dinlenerek gitmek isterseniz yataklı trenler yada feribotlar var. Değişik yolları mutlaka araştırın.
 
Türk insanı nasıl daha genç yaşta gezmeye nasıl yönlendirilebilir veya genel olarak Türkiye’de böyle bir merak nasıl yaratılabilir?
Erasmus gibi programlar çoğalsa keşke. Üniversiteler bu işe daha fazla el atıp daha aktif çalışan gezi kulüpleri kurabilirler. Üniversite Gezi kulüpleri belki yurtdışındaki gençlik kulüpleri ile ortak projeler yürütebilir.
Banu Demir: “Seyahat deyince bende akan sular durur”
Roma – İspanyol Merdivenleri
 
Gençlere bir başka önerimde coachsurfing sistemine üye olmaları olabilir. Böylece birçok yabancı ülkeden arkadaşlık geliştirebilirler.
 
Bir blogger olarak gezi bloglarına da değinmeden yapamayacağım. Bir yere gitmeden mutlaka gezi bloglarını da okuyun derim, çok enteresan deneyimler olabiliyor.