Nysiros’ta Gezilecek Yerler

Nysrios’un popüler ve en çok turist ağırlayan merkezlerinin başında gelen bu yapı hem bir kilise hem de bir müze olarak ziyaretçilerine kapılarını aralıyor. Müze adanın merkezi konumundaki Mandrakideki belediye binasında yer alıyor. İki katlı bu yapı Kostas ve Eleni Sakellaridis’in kaldığı bir malikane iken 18.yüzyılda belediyeye bağışlanarak günümüzdeki müze formunu almıştır. Müze bağışlandıktan sonra belediye tarafından restore edilerek modern zamanlara uyarlanmıştır. Odalar, banyo, mutfak ve yatak odası geleneksel Nysiros evleri hakkında ziyaretçileri bilgilendirici nitelikte. Müze de döneme ait oraklar, el yorganları, küvetler,18 ve 19.yüzyıla ait savaş aletleri, ahşaptan gemiler, geleneksel kostümler ve pulluklar gibi günlük yaşamda kullanılan folklorik nesneler sergilenmektedir. Bunun yanı sıra 18.yüzyıla ait işlemeler, kâğıt parçaları, kavanozlar ve geçmişin hatıra dolu fotoğraflarını da görmeniz mümkün. Yatak odasında “Moni” adı verilen bir zamanlar tüm aileyi barındıran geleneksel yatak, iki depo ve mahzenler gibi öğeler bulunmaktadır. Müze ayrıca Panagia Spiliani Manastırı’na (Meryem Ana Mağarası) çıkan merdivenlerde yer almaktadır. Bu sebeple hem manastıra olan ulaşım kolaylığı hem de adanın tarihsel hikayeleri müzeyi pek çok müzeden ayırmaktadır. Müzenin en rağbet gören ve merak uyandıran bölümü hiç şüphesiz Nisyros mutfağıdır. Mutfak bize adadaki halkın dönemsel yaşayış biçimleri ve kullandıkları malzemeler hakkından sağlam bilgiler vermektedir. Kısaca müze adından da anlaşılacağı üzere 18.yüzyıldaki Nysiros halkı ve yaşayış tarzları hakkında bilgi edinmek isteyenler için hizmet sunmaktadır.

Tüm adanın ayaklar altında olduğu aynı zamanda Nikia köyüne de uzana görüş açısıyla bu kilise görmeden gitmemeniz gereken yerlerden biri. ProfitisIlias Dağı'nın zirvesinde bulunan bu kilise vadinin en yüksek noktasında bulunmaktadır. Kilisenin güneşli terasından Stefanos kraterinin muhteşem manzarası eşliğinde günbatımını selamlayabilirsiniz. Bisiklet ya da scooterla tepeye varabilirsiniz ya da volkanik müzenin önündeki meydandan yürüyerek de kiliseye ulaşmanız mümkün.2010 yılından itibaren hayırseverlerin yardımıyla kilise restore edilmiştir. Mavi beyaz yapıdaki kilise tipik bir Bizans mimarisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kilisenin yapımında kullanılan malzemeler eski kiliselerin kullandığı taş malzemelerden yapılmıştır. Bu sebeple yapı son derece pürüzsüzdür. İçerisinde peygamber Elias’ın dağın tepesindeki bir mağarada oturduğunu tasvir eden simgeler bulunurken, Elias’a bir kuzgunun somun ekmek verdiği resmedilmiştir. Adanın en tepe zirvesinde bulunduğu için yaklaşık 689 metrelik bir yüksekliğe sahiptir. Ulaşım için araba ve yürüyüş yolları bulunmaktadır. Dik bir patikaya sahip olması ve etrafında bolca kayalıkların yer alması sebebiyle pek çok turist ulaşım için araç ya da bisikletlerden yararlanıyor. Kilisenin adanın en uç noktasına konumlandırılması Hristiyan inancı gereği kiliselerin, tanrıya yakın olmak inancıyla konumlandırılmasından gelmektedir. Ancak günümüzde kilisenin şapelinin kapanması ile ibadetten çok gezi rehberiyle ön plana çıktığını görüyoruz. Eşsiz doğa manzarası ve özellikle adanın kuş bakışı her ince detayının yapıdan görülmesiyle Nysiros adasının en ünlü yapılarından biri haline gelmiştir.

Adanın volkanik bir cennet olduğu ve diğer adalardan ayıran en büyük özelliğinin bu devasa boyuttaki kraterlerin oluşturduğunu söylemiştik. Bu kraterlerden en çok ilgi gören ve ziyaret edilen Stefanos adı verilen yuvarlak kraterdir. Öyle ki bu krater dünyanın en büyük hidrokrateridir. Kraterdeki lavlar gün yüzüne çıkmaz ancak aşırı ısı artışı sebebiyle güçlü kükürt karışımlı buharlar çıkmaktadır. Aktif olan bu kraterin en son patlamasının bundan yaklaşık 10.000 yıl önce olduğu tahmin ediliyor. İlk büyük püskürtmesinin ise 1422 yılında yaptığı ve bugüne değin yaklaşık 4 kez püskürtme oluşturduğu son püskürtmesinin de 1888 yılında olduğu biliniyor. Kraterin çapı 330 metredir ve tamamını gözlemlemek isteyenler için 30 dakikalık bir gezinti söz konusudur. Su buharının sıcaklığı 36 ila 40 derece arasında değişmektedir. Bölgede büyük bir park alanı, snack bar ve hediyelik eşya satan dükkanların yanı sıra tuvaletler içeren barlar da bulunmaktadır. Genel olarak Ziyaretçilere açık olan dünyadaki tek krateri görmek isteyen gezginlerin giriş ücreti olarak sadece 3 Euro ödemeleri yeterlidir.12 yaşından küçük çocuklar için ise giriş ücreti alınmamaktadır. Ancak kraterin büyüklüğü neticesinde bir hayli gezmeniz gerektiğinden dolayı yürüyüş ya da spor ayakkabısı giymenizi tavsiye ederiz. Eğer yayan bir şekilde gitmeyi tercih etmezseniz araç ya da bisikletle bu kratere ulaşmanız mümkün. Hatırlatmakta fayda var özellikle sülfür ve kükürt tozunun rüzgârlı havalarda etrafa dağılacağını hesaba katarak, gezmek için daha dingin havaları seçmenizi öneririz.

Adanın en gözde bir diğer turistik mekânı Parga Venedik Kalesi’dir. Kale 1390 yılında Normanlar tarafından yapılmış olup 1537 yılında Barbaros Paşa ve 1571 yılında Ali Paşa tarafından tahrip edilmiştir.1792 de yeniden inşa edilen kalenin ikinci doğumu bu tarihe denk gelmektedir. Körfezin mükemmel manzarasına sahip olan bu antik kaleye girişler ücretsizdir. Kalenin içinde çeşitli yiyecek alternatifleri sunan Cafe Citadel adında bir kafe bulunmaktadır. Kafe, ücretsiz wifi erişimi ve uygun fiyatlarıyla birçok turistin uğrak yerlerinde biri haline gelmiştir. Kale Panayia Körfezi'nin ve adacıklarının, dağların ve Korfu'nun muhteşem manzarasını ayaklarınıza serer. Kalenin konum itibariyle kayalıklardan oluşması ve dik bir yokuşa sahip olması ulaşımı kısıtlamaktadır. Bu sebeple merdivenlerin kullanılması yokuşlara tercih edilmelidir.

Büyük bir kayanın tepesinde yer alan bu manastır görülmeye değer mimarisiyle birçok gezginciye ev sahipliği yapıyor. Ancak pek çok tarihi ve dini yapılar gibi bu manastır da adanın tepesinde yer aldığından ötürü ulaşımı yayan olarak yapmanız daha kolay bir yol olarak gözüküyor. Tam 130 merdiven basamağını çıktıktan sonra manastıra ulaşmanız mümkün oluyor. Kilise 14.yüzyılda kurulmuş olup adını içerisinde bulunan Panagia simgesinden almıştır. Manastırın girişinde dua ipleri, kutsal su ve Panagia ikonlarının satıldığı küçük bir dükkân bulunmaktadır. Yapı, karakteristik kaldırımlar ve çeşitli gri tonlamalı taşlarla bezenmiş. Manastırda Mandrike bölgesinin iç açıcı manzaralarını bulabilirsiniz. Burayı gezip tarihsel mimarisi hakkında bilgi almak isteyenler için giriş ücreti 2 Euro’dur.

Çok sayıda kaplıcanın yer alması bu adanın bir başka özelliğidir. Adanın birçok noktasında su sıcaklı 30 ila 60 derece arasındaki sıcaklıkta seyretmektedir. Sıcak su kaynaklarının en ünlü olanları Loutra, Panagai Thermenia Kilisesi yakınındaki Thermenia Kaplıcaları’dır. Tıbbın babası olan Hipokrat’ın şifalı kaplıca suları olarak Nisyrosun kaynağını seçtiği rivayet edilir. Günümüze kadar işlevini süren bu kaplıcalar belediye tarafından restore edildiler.1872’den beri belediye bu kaplıcaları halkın hizmetine sunulmuştur. Özellikle kaplıcaların cilt hastalıklarından, romatizmaya, kas ağrılarından dolaşım sorunlarına kadar birçok yönden iyi geldiği bilinen bir gerçektir. Kaplıcaların maksimum kaynar sıcaklığı 46 derecedir. Termal kaplıcalardan yararlanmak için ise herhangi bir ücret ödemenize gerek yok.

Adanın merkezi konumundaki Mandraki'deki Nisyros Arkeoloji Müzesi, Giannidis kardeşler tarafından yapılmış olup 2001 yılında kültür bakanlığına teslim edilmesiyle müze halini almıştır. Müzede MÖ 4.yüzyılın son Neolitik dönemlerinden klasik ve Helenistik döneme uzanan kalıntılar bulunmaktadır. Ayrıca M. Ö 5.yüzyıla ait kadın büstleri, çanak çömlekler ile döneme ait birkaç mücevher ve tarihsel askeri giysiler bulunuyor. Müzenin zemin katında ise eski Bizans dönemindeki kalıntılar bulunurken, Türk işgali döneminden kalan görkemli vazolar ve savaş aletleri dikkat çekmektedir. Tüm bunların yanı sıra müzede M. Ö 6 ila 7.yüzyıllara ait olan en eski çocuk mezarları, dönemin insan profilleri hakkında bize çarpıcı bilgiler sunmaktadır. Müzede sunulan broşürlerde yunanca ve İngilizce olmak üzere iki dil mevcuttur. Müzenin giriş ücreti ise 4 Euro’dur.

Bu adadaki plajların çoğu siyah ve kırmızı kum ya da taşlardan oluşan bir yapıdadır. Ancak Pali Beach kumunun beyaza çalan renginden dolayı “Beyaz plaj” adını almıştır. Pali yakınlarındaki adanın kuzeyinde, başkent Mandraki’ye 4 km uzaklıkta bulunan bu plaj Nisyros’un en ünlü ve rağbet gören plajıdır. Çevresinde selvi ağaçlarından dolayı gölgelik alanların bulunduğu ve suyun sığ olmasından ötürü yüzmek için en iyi alternatiflerden biri olması turistlerin burayı tercih etme sebeplerinin başında gelmektedir. Aslında Pali bölgesi eski bir balıkçı köyü olup bakir bir güzelliğe sahiptir. Tüm bu el değmemişlik özellikle Pali plajının günümüz plajlarına göre ne kadar temiz olduğunu göstermektedir. Plaj için ücretsiz olarak ulaşım imkânı sağlayan belediye otobüsleri mevcut olup, herhangi bir giriş ücreti alınmamaktadır.

Adanın ünlü Volkanoloji müzesi, Nysirosun muhteşem yanardağının hemen üzerinde yer alan küçük Nikia köyünde bulunur. Müze, Haziran 2008 de açılmış olup volkanik hareketlerin tarihsel kriminolojisi hakkında ziyaretçilerine bilgiler vermektedir. Müze bir yandan köyün adanın aktif olmayan yanardağı hakkında bilgilendirirken bir yandan da bir nevi köye hayat vermiştir. Müze en küçük yanardağı taşından kalderalara kadar tüm volkanik faaliyetleri içeren bir alanda meydana gelmiştir. Kaldera’nın hemen tam yanında kurulan bu yapı, Nikia köyündeki eski bir okulun müzeye çevrilmesiyle oluşmuştur. Bilgi, gözlem ve deney alanlarında ziyaretçiler mikroskop altında kayaları gözlemleyebilirler. Ayrıca müzede volkanik patlama simülasyonları da mevcuttur. Müze, dünyadaki zamanın sınırlarını hayal edemeyeceğiniz bir ölçekte bilgi birikimi sunmaktadır. Burayı gezmek için hatırlatmakta yarar var müzenin giriş ücreti 4 Euro olup saat 14:30’a kadar faaliyet göstermektedir.

Adanın engebeli yer yapısından ve dik yokuşlarından bahsetmiştik. Yayan bir şekilde adayı gezmek zaman açısından sizi maliyete sokar. Ada sakinleri de bunu öngörmüş olacaklar ki adanın ünlü araç kiralama mağazası Eagle's Nest Car & Bike Rental’i açmışlar. Bu mağazada yalnızca araç değil, bisiklet hatta scooter bile kiralanabiliyor. Mağazayı son derece tatlı ve güler yüzlü, Marilyn ve Miki adında bir çift yönetiyor. Çift, kiraladığınız araçla nereleri gezmeniz gerektiğini nerelerin daha güvenli olduğunu ve en önemlisi araba yolları hakkında bilgiler veriyor. Yaklaşık 10 ila 39 Euro arasındaki bütçenize uygun bir araç bulmanız işten bile değil. Bisiklet ve scotter tercih edenler ise 6 ila 9 Euro arasında ödeme yapabilirler.